Öne Çıkanlar Milli Eğitim Bakanlığı yüz yüze eğitim Koronavirüs Yurt Dışı Hastanelerde (Bangladeş Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi

Yeni İdare Mahkemeleri Kuruyoruz

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, ''Hukuk devleti alanında ülkemizi güçlendirmek bütün alanlarda ülkemizi güçlendirmek anlamına gelir. Eğer bu ülkede yargıya güven, adalete güven üst noktalarda olursa o zaman yatırım ortamı da her işimizde daha iyi olur. Bunda bütün dünya müttefiktir. Ama bu konuda sadece mahkeme kararlarına ya da savcılık kararlarına işi bırakırsak o zaman biz bu güveni tesis bir türlü etmeyi başaramayız. Burada belediye başkanlarımıza yönetimlerinde adil, idareye yönetimde adil her idarecinin hatta her aile ferdinin, aile reisinin ailesinde adalet oradan başlayın okulda adalet, belediyede adalet, kamunun kurum ve kuruluşlarında hepsinde adalet… Bütün bunları bir bütün olarak görmek ve bu çerçevede halkımızın adalete olan güvenini arttırmakta da elbette belediyelerimize de düşen önemli görevler vardır. Maalesef bugün Türkiye’mizde herhangi bir yargı kararı verildiği takdirde taraftarlığa göre yargı kararları değerlendiriyor, eğer benim taraftarlığıma uygun bir kararsa hakimi göklere çıkarıyoruz. Eğer benim taraftarlığıma uygun bir karar değilse hakimi yerin dibine sokuyoruz. Yapılmadık hakareti, yapılmadık eleştiriyi bırakmıyoruz. Bu doğru değil. Kararı eleştirmek ayrı şey, hakimi ve mahkemeyi eleştirmek ayrı şey. Kararlar eleştirilmez kutsal metinler değildir. Eleştirilebilir, haklı haksız yönleri müzakere edilebilir tartışılabilir, her şey yapılabilir. Bu doğaldır, demokrasinin de, hukuk devletinin de gereğidir. Ama karar verenlere aşağılayan, hakaret eden adeta sinkaflı küfürlerle de bezenen konuşmalar yaptığımızda biz kime güveneceğiz? Adalet nedir? A partisinin dediği midir, B partisinin dediği midir, C partisinin dediği midir? Onun için mahkemelere ihtiyaç var. Herkes ihtilaf ettiğinde ihtilaf mahkemede toplanır, hakimler Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun vicdani kanaatleri ile o ihtilaf konusunda adaleti hakkı tespit eder sahibine teslim eder. Bu ihtilaf anında devreye girer bunu yapar. O zaman senin dediğin kenarda benim dediğim öbür kenarda öbürünün diğer kenarda kalır. Çıkan karar ne ise biz o kararı beğenmedik eleştireceğiz. Ama kararlara hep uyduk, uymaya da devam edeceğiz. Bu güne kadar Türkiye’de mahkemelerin verdiği kararlara uyulmaması hükümet açısından söz konusu değildir. Zaten uymamanın müeyyideleri de bizim hukukumuzda vardır. Uyulan kararların hepsi sanki Türkiye’de uyulmuyormuş gibi, kararlar tatbik edilmiyormuş gibi kirli bir algı operasyonuyla da karşı karşıyayız.

Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda çok büyük adımlar attık. Anayasamızda büyük değişiklikler yaptık. Örneğin; Türkiye’de hak arama yolları kapalı olan durumlar vardı. Nasıl? YAŞ’ın kararlarına karşı, Yüksek Askeri Şuranın kararlarına karşı yargı yoluna gidilemiyor. ‘Ya bana haksızlık yapıldı’ diyecek ama Anayasa diyor ki sen bana haksızlık yapıldı diyemezsin. Yargıya müracaat edemiyordun. Anayasamıza göre yine uyarma ve kınama cezası alan memurların bu cezaları mahkemeye taşımalarını ortadan kaldıracak kanuni düzenleme imkanı yapabilir diyordu Meclis ve yapılmıştı “Ceza alan bana haksızlık yapıldı, bu ceza haksız” deme hakkı dahi yoktu. 12 Eylül darbesini yapanların yargılanmasının önünü kapayan geçici madde 15 vardı, memleketin başına şunlar geldi, yargıya taşıyacaksın Anayasa “Sen bu konuyu yargıya taşıyamazsın” diyordu. Onun için biz öncelikle hak aramanın önündeki engelleri tek tek kaldırdık. Uyarma, kınama cezaları, YAŞ kararları, HSK’nın kararları, darbeyi yapanlarla ilgili yargılama engellerini bir bir Anayasamızdan çıkardık ve o konularda hak aramanın yollarını yargılamanın yollarını sonuna kadar açtık. Bu büyük bir demokratikleşmedir. Türkiye’de büyük bir gelişmedir. Bizden önce geçici 15. maddeyi kaldıracağım lafını kimse kolay kolay ağzına alamazdı ama biz kaldırdık ve düzelttik.

İki, hak arama yollarını çoğaltan yeni demokratik adımları hukuk devletinin gereği olan adımları da hukukumuza kazandırdık. Bilgi edinme hakkını Anayasamıza koyarak her bir vatandaşımızın kendisiyle ve kamuyla ilgili konularda bilgi edinme hakkını verdik. Şimdi vatandaşlarımız müracaat ettiğinde bilgi edinme hakkında istifade ile her türlü bilgiye erişim hakkını getirdik. Kişisel verilerimiz nerede belli değil? Kimin elinde ne kadar nasıl yapılıyor bir koruması var mı yok mu bilen yoktu. Anayasaya kişisel verileri korumayı bir hak olarak koyduk. Her bir vatandaşın, kendine ait devlette ne veri varsa ona ulaşma, ulaştığı veri eksikse tamamlama, yanlışsa sildirtme amacına uygun kullanılmış mı kullanılmamış mı bu verileri bir bir denetleme hakkını verdik. Maalesef bu verdiğimiz hakları vatandaşlarımıza tam anlatamadık ve Kişisel Verileri Koruma Kurulu diye bir bağımsız kurul kurduk. Bu verileri korumada hukuka aykırılıklar varsa onları takip eden sistemi kuran uygulayan ve vatandaşımızın her türlü verisini hukuk devletine uygun bir şekilde koruyan önemli bir düzenlemeyi hayata geçirdik. İdarenin işleyişi ile ilgili şikayetleri incelemek üzere Kamu Denetçiliği Kurumunu kurduk, diğer bir ifadeyle Ombudsmanlığı kurduk. Bu da ayrı bir denetim yolu. Bilgi edinme bir denetim yolu, ombudsmanlık bir denetim yolu, kişisel verilere erişim hakkı bir başka denetim yoludur. En önemlisi de Anayasa Mahkememize bireysel başvuru yolunu getirerek bütün bu idareyi denetleme yollarını taçlandırdık adeta. Anayasa Mahkememize bireysel başvuru yolu imkanının tanınması ile adeta Türkiye’nin yerel insan hakları mahkemesi haline dönüştürdük biz. Onun için de önemli adımları attık diyoruz. Böyle sessiz devrimler diyeceğimiz devrimler değil, geçmişte öyle dedik ama bunların uygulaması var artık sesli ortada. Herkes de sahip çıkıyor.

Anayasamızın 90. maddesine Türkiye’nin taraf olduğu insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerle kanunumuzun çatışması halinde uluslararası hukuka üstünlük verdik, doğrudan uygulanmasını sağlayan adımı hayata geçirdik. Bunlar bizden önce yoktu. Yaptılar da ellerini tutan mı oldu? Bırak getirmeyi konuşmaya yürekleri yetmiyordu kimsenin.

Yargıda birliği sağlayan adımlar attık. Bir devlet tekdir hani diyor ya Cumhurbaşkanımız ‘tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak.’ Bu teklikte yargı da tek olur ama Türkiye’de bir askeri yargı vardı, iki askeri Yargıtay vardı, üç askeri yüksek idare mahkemesi vardı bir de Danıştay’ımız var şimdi askeri yüksek idare mahkemesine tekabül ediyor. Yargıtay’ımız var bir de sivil yargımız var. Biz iki devlet miyiz? Tek devletiz. Yargı da tek olacak kanunlarda tek olacak özel kanunlar olabilir ama yargıda birliği sağlayan adımları attık ve askeri yüksek idare mahkemesi, askeri yargı, Askeri Yargıtay’ı tamamen kaldırdık. Çok büyük bir reform. Devlet güvenlik mahkemelerini, özel yetkili ağır ceza mahkemelerini, terörle mücadele kanunu 10. maddesine göre kurulmuş yine özel yetkili mahkemeleri ayrıcalıklı usullerle yargılama yapmasına son vererek kaldırdık ve büyük bir normalleşmeyi hayata geçirdik.

Devlet Güvenlik Mahkemelerini kaldırmayı hemen dile getirin bir savcılık hemen sizinle ilgili bir işlem başlatıyordu. Ama şimdi hamdolsun Türkiye’de ne devlet güvenlik mahkemesi var, ne özel yetkili mahkemeler, savcılıklar var, ne de terörle mücadele kanununun 10. maddesine göre kurulmuş mahkemeler var ne de ayrıcalıklı yargılama usulü var. Herkes için hukuk eşit, kanun eşit, yargılama eşit. Bunu hayata geçiren adımları da bir bir attık. Tabi öte yandan yargıda çok ciddi sorunlar vardı. Bir yandan hakim savcı sayımızın azlığı, bir yandan adli personelin azlığı, toner yok, şerit yok, kağıt yok ben avukatım kağıdı ben veriyordum mahkemeye. Kağıt yok çünkü devlet mahkemelerine maalesef o dönemde kağıt temin edemiyordu, toner temin edemiyordu ve avukatlar veriyordu, taraflar veriyordu, mahkemeler, adliyeler hükümet binalarının altında kimi alışveriş merkezinden bozulmuş yerde, kimi evden bozulmuş yerlerdeydi.

Türkiye’nin 18 Kasım 2002 tarihinde 569 bin 59 metrekare kapalı alana sahip adliyeleri vardı ve şu anda Türkiye’nin biz buna 6 milyon metrekare kapalı alan ilave ettik. 79 senede 569 bin 059 metrekare alan, biz 20 sene de 6 milyon metrekare alan ilave ettik. Büyük bir değişimi yaptık, hakim ve savcı sayımızı 8 binlerden 23 binlere çıkardık, personelimizi güçlendirdik, her hakim ve savcımıza şimdi 5 yılda bir bilgisayar veriyoruz,  UYAP sistemini kurarak yargılamanın hızlanmasına büyük katkı sağladık. Eskiden tapudan bir evrak istenir, mahkeme ya da savcı yazar, tapuya gider tapudan gelene kadar aylar geçerdi. Ama şimdi düğmeye basıyor, herhangi bir yazıya gerek yok. Bir yandan mali tasarruf öte yandan da zamanda hızlanmayla büyük bir adımı hayata geçirdiğimizi buradan ifade etmek isterim. Mahkeme sayılarımızı da arttırdık ve istinaf mahkemelerini hukukumuza kazandırdık. Yeni dönemde de yeni mahkemeler kurma konusunda da adımlar atacağımızı buradan ifade etmek isterim. Burada bazı belediye başkanlarımız var onlar için herhalde daha iyi bir haber olacak diye düşünüyorum.

Dün imzaladım inşallah, Ağrı ilimize, Kars ilimize, Bingöl ilimize ve Kırklareli ilimize yeni idare mahkemeleri kuruyoruz, bu illerimize ve buradaki vatandaşlarımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum. Ayrıca Tekirdağ, Malatya ve Denizli illerimize de Bölge Adliye Mahkemelerini kuruyor ve böylelikle İstinaf süreçlerinin hızlanmasına, yargılama süreçlerinde adaletin zamanında tecellisine önemli katkılar vereceğini buradan ifade etmek isterim. Sözlerimi bitirirken şu hususa da değinip huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum.'' dedi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Nur uğur 3 yıl önce

Af istiyoruz yada cezaevi izinleri uzamasini