TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, ''Ümit ediyorum ki 28. Dönem'de kalıcı işler yapabilmek nasip olur. TBMM'de, ülkemizin ihtiyacı olan konularda hep beraber, birlik içerisinde demokratik teamülleri sonuna kadar en iyi şekilde kullanarak ve farklı fikirlerin karşılıklı çatışmasından hakikatleri ortaya çıkararak yolumuza devam ederiz. Açıkçası bu süreçte TBMM'de çalışacak milletvekili arkadaşlarımıza, Meclisin mehabeti, saygınlığını artırmak konusunda ne kadar büyük görevler düşüyorsa, siz basın mensubu arkadaşlarımıza da aynı şekilde sorumluluklar düşüyor.
Yeni bir anayasa mecburiyeti ortadadır. Demokratik olarak Türkiye'nin önünü açacak önemli çalışmalardan birisidir ve haddizatında 12 Eylül Anayasası'nın kabul edildiği günün neredeyse ertesi gününden itibaren uzun yıllar boyunca Türkiye'nin yeni anayasa ihtiyacı hep tartışılmıştır. Hem siyaset çevrelerinde hem hukukçular arasında hem akademik çevrelerde tartışılmıştır. Dolayısıyla yeni bir anayasa yapmak, Türkiye'nin boynunun borcudur. Cumhuriyetimizin ikinci asrına yakışan önemli bir adım olacaktır. Bunun için hiçbir ön yargı olmaksızın bu çalışmaları inşallah güçlü bir şekilde başlatarak sonuç almayı hedefliyoruz.
12 Eylül darbesinin en kalıcı arızalarından birisi, en kalıcı sonuçlarından birisi darbecilerin kendilerinin kontrolünde olacak bir gelecek inşa etmek için yaptırdıkları 12 Eylül, yani 1982 Anayasası'dır. Dolayısıyla geleceği dizayn eden, yıllarca mücadele ettiğimiz ve konuştuğumuz konularda bürokratik oligarşi dediğimiz, seçilmişler yerine atanmışların, milli irade yerine belli seçkin zümrelerin iradesini esas alan bir anayasa dizayn edildi. Şimdi artık bu anayasadan bir şekilde kurtulmak zorundayız. Bu boynumuzun borcudur.
Şimdi bu darbeci geleneğin önünü açan anayasadan kurtulma vaktidir. Ben, 28. Dönem'in bu anayasayı gerçekleştirebilecek güce, siyasi iradeye, kararlılığa ve millet desteğine sahip olduğu inancındayım ve inşallah gerçekleştireceğiz.
1982 Anayasası da 19 kez değiştirilmiştir ama Anayasanın ruhu ve esas kaidesi hala burada durduğu için bir anayasa değişikliğine ihtiyaç vardır. Bu 4 temel hukuk metninin daha demokratik hale getirilmesi, milleti taşıyabilecek bir güce kavuşturulabilmesi de TBMM'nin önemli sorumluluklarındandır.
Anayasa meselesi bir fantezi değil, bir ihtiyaçtır, bir gerekliliktir. Ayrıca sadece siyasi parti veya partilerin anayasası olmaz. Milletin anayasası olur. Bu süreçlerin çok ciddi ve yoğun bir katılımla, tabii ki yüzde 100 herkesin desteğini almak mümkün olmayabilir, ama en büyük konsensüsle sağlanabilmesi ve millete ait bir anayasa yapılabilmesi bu süreçte önemli hassasiyetlerimizden birisi olmalıdır.
Bu büyük müktesebatın yeniden harekete geçirilmesi ve fikri olan herkesin fikrinin ortaya konulabilmesi için bir siyasal iklim oluşturmak durumundayız.
Eğer siyasi iklimi doğru bir şekilde oluşturmayı başarabilirsek ben Türkiye'nin bu dönemde yeni anayasayı yapabilecek bir imkana kavuşacağı kanaatindeyim. Bu anayasa tartışmaları içerisinde önemli hususlardan birisi de şudur, siyasal iklim içerisinde farklı çevrelerin görüşleri mutlaka dile getirilecek ama sonuç itibarıyla TBMM anayasa tartışmalarının öncüsü ve merkezi olacaktır. Anayasayı millet adına Meclis yapacağına göre, bu tartışmanın doğal olarak TBMM'nin uhdesinde ve TBMM'nin öncülüğünde dile getirilmiş olması, siyasi iklimin ve zeminin doğru yönlenmesi bakımından da şarttır kanaatindeyim.
Anayasa bir siyasi gündem değil, bir Türkiye gündemi olarak gündeme gelmeli, tartışılmalı.
En geniş mutabakatı sağlayacak şekilde yolumuza devam etmemiz lazım.
Birincisi; anayasa, yeni bir anayasa olmalıdır. Ruhuyla, diliyle ve içeriğiyle yeni olması lazım. Onlarca kere, içinde değişiklikler yapıldı. Ama ruhu hala korunarak duruyor. Yeni bir anlayışla ruhunu, içeriğini ve dilini yeniden ele aldığımız bir anayasa olmalıdır.
İkincisi; sivil bir anayasa olmalıdır. Yani milli iradeyi ve milli egemenlik fikrini esas alan; onun üzerinden nasıl bir Türkiye inşa edeceğini, Türkiye'nin ihtiyacı olan konuların ne olduğunu dile getiren bir anlayışla bunun yapılması gerekir. Sivil anayasadan kasıt sadece askerlerin yaptırdığı ya da yaptığı anayasalar olmaması değil, aynı zamanda toplumun bütün kesimlerinin, sivil toplum kesimlerinin işin içerisine girdiği ve fikirlerini rahat bir şekilde dile getirdiği bir sürecin olmasıdır. Milli iradeyi ve milli egemenlik fikrini merkezine oturtturan sivil bir anayasaya ihtiyacımız var.
Üçüncüsü, temel özellik olarak bu anayasa özgürlükçü olmalı. 82 Anayasası'nda olduğu gibi kısıtlayıcı, daraltıcı bir anayasa değil, bireysel hak ve özgürlükleri genişleten ve teminat altına alan bir anayasa olmak mecburiyetindedir.
Dördüncü temel nitelik ise kuşatıcı ve çoğulcu bir anayasa olmasıdır. Toplumun bütün farklı kesimlerinin, kendisini burada temsil edilmiş gördüğü bir metnin ortaya çıkması, bir fikir etrafında bunların oluşturulması... Herkesin uzlaştığı bir metnin ortaya çıkma imkanı olmayabilir. Ama kahir ekseriyetinin, 'Evet bu iyi oldu; Türkiye'yi, cumhuriyetin ikinci asrına taşıyabilecek bir metin ortaya çıktı' diyebileceği bir anayasa olmalıdır. Bunun için de kuşatıcılık ve çoğulculuk fikri ciddi bir şekilde bu anayasanın taleplerini oluşturmalıdır kanaatindeyim.
Beşinci temel özelliği ise medeniyet değerlerimizi esas alan ve gelecek hedeflerimize uygun düşen birey odaklı bir anayasanın yapılmasıdır.
Yeni anayasa, 'Devleti yaşat ki insan yaşasın' fikrinin üzerine değil; 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, devlet ebed müddet olsun.' fikri üzerine olmalıdır.
İnşallah bu dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi bu sorumluluğunu da yerine getirecek kuvvettedir, güçtedir, siyasal birikime sahiptir.
Belki anayasa çalışmalarından daha önce bunun gündeme getirilerek, süratle Meclisin çoğunluğunun kabul edebileceği bir içtüzüğün gerçekleşmesi lazım.
Her görüşmede arkadaşlarımız 'evet bu içtüzükle bu iş olmuyor' diyor. Öncelikle Meclisin etkin çalışmasının temin edilmesi lazım. Bunun için komisyonların ciddi şekilde çalıştırılması gerekiyor. Mecliste, özellikle yasa tekliflerinin oylanması noktasında, görüşmelerde gayriinsanı görüntülerin ortaya çıkmayacağı bir sistem kurmak durumundayız.
Arkadaşlar söylediler. 37 saat kesintisiz Meclis oturumunun yapıldığı toplantılar olmuştu. Bu insani bir çalışma düzeni değildir. Başta bütçe olmak üzere çok uzun tartışma dönemleri, çok uzun karşılıklı söz almak, sataşmak ve onlar üzerinden saatler süren tartışmalar. Ayrıca normal çalışmalarda da grup önerileri gündeme geldiğinde gece geç saatlere kadar esas gündeme geçemeden gündemin grup önerileri ile meşgul edilmesi... Bütün bunların hepsi dizayn edilebilir.
Partiler arasında bir uzlaşı ile ümit ediyorum ki anayasadan önce Meclis İçtüzüğü'nün çıkarılması mümkündür ve daha kolay bir adım olacağı kanaatindeyim. Hep beraber Meclisin itibarının artırılması için gayret sarf etmemiz gerekiyor. Bu tek tek her milletvekili arkadaşımızın üzerinde duracağı bir sorumluluk alanı olduğu gibi Türkiye gündemini belirleyenlerin de özellikle medyanın da Meclisin itibarını artıracak çalışmalara özendirici bir şekilde destek vermesini talep ediyoruz.'' dedi.