Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, ''okul öncesi eğitimden başlayarak eğitim ve öğretimin her kademesinde bütün bireylerin nitelikli eğitime eriştiği bir eğitim sistemi oluşturmayı hedeflemekteyiz. Bütün çalışmalarımızı bu hedefe uygun olarak yürütmekte, eğitim politikalarımızı bu doğrultuda şekillendirmekteyiz.
Eğitimin tüm kademelerinde bir taraftan okullaşma oranlarının artırılması aracılığıyla eğitim kitleselleştirilirken diğer taraftan derslik başına ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısı önemli ölçüde azaltılarak OECD ortalamasına ulaştırılmıştır. Dolayısıyla bu dönüşüm, bir yandan eğitim sisteminde evrenselleşmeyi sağlarken diğer yandan da niteliğin artmasına imkân vermiştir yani son yirmi yıldaki eğitimdeki kitleselleşme kaliteye rağmen değil, kalite merkezli, kalite odaklı bir şekilde gerçekleşmiştir. Yaşanan bu dönüşüm sürecinde ana hedeflerden bir tanesi eğitimde fırsat eşitliğini artırmaktır. Eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için 2000'li yıllardan itibaren çok sayıda sosyal politika kararlı bir şekilde yürürlükte, uygulanıyor. Bunlar, şartlı eğitim yardımından pansiyon kapasitesinin ve burslarının artırılmasına, ücretsiz yemek hizmetinden ücretsiz ders kitapları ve yardımcı kaynaklara kadar çok kapsamlı sosyal politikalar olarak ifade edilebilir. Bu sosyal politikaların son yirmi yıldaki rakamlarının günümüze uyarlanmış miktarı yaklaşık 525 milyar TL'dir. Bu sosyal politikaların uygulanması çeşitli dezavantajlara sahip öğrenciler ve başta kızlarımız olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinin eğitim faaliyetlerinden eşit bir şekilde, kapsayıcı bir şekilde yararlanmasını sağlamıştır.
Eğer AK Parti hükûmetleri neoliberal eğitim politikalarını uygulamış olsaydı bu sosyal politikalara yer vermezdi. Biz biliyoruz ki neoliberal politikalarda eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için yapılan sosyal yardımlar kamu zararı olarak değerlendirilir. Ama son yirmi yılda kapsayıcılık, eğitimde fırsat eşitliği ve kalite odaklı bir şekilde büyümeyle toplumun sosyoekonomik seviyesi en dezavantajlı kesimler ve kızlarımız bu sosyal politikalardan yararlanmıştır. Bu politikaların desteğiyle bu politikaların desteğiyle cumhuriyet tarihinde ilk kez eğitim kademelerinin tümünde okullaşma oranları yüzde 95'in üzerine çıkmıştır.
100 çocuğun 11'i sınıfta yer bulurken 89 çocuk neredeydi? Ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 44'tü yani lise çağ nüfusunda 100 öğrencinin sadece 44'ü liselerde kendisine yer bulabiliyordu, 56'sı neredeydi? Ortaöğretimdeki kız çocuklarının okullaşma oranları yüzde 39,2'ydi, bugün gelinen noktada bu rakam yüzde 95'e çıkmıştır. Kız çocuklarının okullaşmasıyla ilgili gerçekten son yirmi yılda çok önemli politikalar devreye girmiştir.
Ülkemizde eğitimin tüm kademelerinde, kız çocuklarımızın okullaşma sorununu çözmede en önemli atılım son yirmi yılda gerçekleşmiştir. 2022-2023 eğitim öğretim yılında resmî ve özel toplam 71.818 okulumuzda 1 milyon 200 bin öğretmenimiz ve 19 milyon 100 bin öğrencimizle eğitim ve öğretime devam ediyoruz. Görüleceği üzere eğitim sistemimizdeki toplam öğrenci ve öğretmen sayımız günümüzde birçok ülkenin toplam nüfusundan bile fazladır. Bu ölçekte bir eğitim sisteminde büyük bir dönüşümü gerçekleştirebilmek sadece bütçede en büyük payı ayırmayı değil, çok ciddi bir kararlılığı gerektirir. Türkiye'de eğitim sisteminde yaşanan dönüşümün anahtar kavramları kapsayıcılık, eğitimde eşitlik ve kalitedir.
Öğrenci başarı araştırmasıyla ilgili OECD'nin 15 yaşında yapmış olduğu tüm araştırmalarda Türkiye son yirmi yılda sürekli her döngüde puanını artırmıştır. Hatta en son döngüdeki ifade şudur: 15 yaşındaki çağ nüfusunda en fazla öğrenci sayısını artıran ülke Türkiye olmasına rağmen okuduğunu anlama, matematik ve fen okuryazarlığında puanını en fazla 1'inci artıran ülke Türkiye olmuştur. Türkiye 4'üncü ve 8'inci sınıflarda TIMSS başarı araştırmasında puanlarını sürekli artırmıştır yani sonuç olarak 2000'li yıllardan çok daha iyi bir noktadayız. Hem erişilebilirlik anlamında hem kapsayıcılık anlamında hem de eğitimde kalite anlamında.
Eğitimde fırsat eşitliği günümüzde tüm eğitim sistemlerinin ana odağını oluşturmaktadır. Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, eğitime tam erişimin sağlanması ve eğitim imkânlarından tüm paydaşların eşit faydalanması için destek mekanizmalarının geliştirilmesi gerekmektedir. Okul öncesi eğitim bu bağlamda uzun vadeli, getirisi maksimum ama yatırım maliyeti minimum olan eğitim kademesine karşılık gelmektedir. Biz Millî Eğitim Bakanlığı olarak son bir yıl içerisinde okul öncesi eğitim kademesindeki okullaşma oranını OECD ortalamasına çıkartmak için 3 bin yeni anaokulu yapmak için yola çıktık. Biz yola çıktığımız zaman tüm Türkiye'de 2 bin 782 tane anaokulu vardı. Bir yıl tamamlanmadan 5 bin 541 bağımsız anaokulunu yaptık yani bir yılda hedefimize ulaştık. 3 yaşta okullaşma oranını yüzde 9'dan yüzde 16'ya, 4 yaşta yüzde 16 olan okullaşma oranını yüzde 37'ye, 5 yaşta yüzde 65 olan okullaşma oranını da yüzde 99'a ulaştırdık. 2023 yılında 3 yaşta okullaşma oranını yüzde 16'dan yüzde 50'ye, 4 yaşta okullaşma oranını da yüzde 37'den yüzde 70'e çıkarmayı hedefliyoruz.
Özellikle mesleki eğitim merkezlerinin yaygınlaştırılması, öğrencilerin sürekli devamsızlık ve terk oranlarının azaltılmasında önemli katkılar sağladı. 2023 yılında ortaöğretimde okullaşma oranını yüzde 100'e ulaştırmak için çok kapsamlı bir projeyi devreye aldık. Bu kapsamda, 2023 yılında tüm eğitim kademelerinde okul terk riski taşıyan öğrencilerimizin tespitine yönelik erken uyarı ve kayıt dışı öğrenci çağ nüfusu içinde takip sistemi kurduk. Ortaöğretim çağ nüfusunda okullaşmayan tüm gençlerimize tek tek ulaşarak koşullarına uygun okullaşma seçeneklerinden faydalanmalarını sağlıyoruz. 2023 yılında ortaöğretimde 10.000 Okul Projesi'ni başlatarak okullar arası imkân farklılıklarını azaltmayı hedefleyen projemiz de destek verdiğimiz ortaöğretim kurumlarının sayısını daha da artıracağız.
Bakanlığımız bu süre içerisinde yaklaşık 3,5 milyar ders kitabı dağıtımını gerçekleştirmiştir. 2022-2023 eğitim öğretim yılında 153 milyon ders kitabı öğrencimize ücretsiz olarak dağıtıldı. Bakanlık olarak bu kapsamda bir yeni uygulamayı daha başardık, özellikle Covid-19 salgını sonrası önemli öğrenme kayıplarını telafi etmeye destek olmak üzere tüm eğitim kademelerini kapsayan yardımcı kaynakları hazırlamaya başladık. 2022-2023 eğitim öğretim yılı başı itibarıyla 153 milyon ücretsiz ders kitabına ilave olarak 160 milyon yardımcı kaynağı da tüm öğrencilerimize ulaştırdık. 2022 yılında da ücretsiz yemek uygulamasına kapasitesini artırarak devam ettik. Ağırlıklı olarak taşımalı eğitim kapsamındaki ve pansiyonlarda kalan öğrencilerimizin yararlandığı bu imkândan 2022 yılının başlarında 1,5 milyon öğrencimiz yararlanırken özellikle okul öncesi eğitimdeki öğrencilerimize öncelik vererek bu sayıyı 1,8 milyona çıkardık. 2023 yılının sonuna kadar bu imkândan okul öncesi tüm öğrencilerimizi yararlandıracağımızı dolayısıyla, bu sayıyı yaklaşık 4 milyona çıkaracağımızın müjdesini de buradan vermek istiyorum.
Yaz okulu uygulamaları özellikle Covid-19 salgını dolayısıyla öğrencilerin yaşadığı akademik ve sosyal beceri kayıplarını telafi etmek için farklı ülkelerde de uygulanmaktadır. Bu kapsamda, bilim ve sanat merkezlerinde bilim ve sanat alanlarında 2 farklı yaz kursu açtık. Ayrıca, matematik seferberliğinin ilk uygulaması olan ilk kez matematik yaz okulunu açtık. Yine, İngilizce yaz kursu açarak yabancı dil öğrenimine destek verdik. Böylece, yaz okullarından 1 milyon öğrencimiz ücretsiz bir şekilde yararlanmış oldu. Okullar arası imkân farklılıklarını azaltmak için 26 Ekim 2021 tarihinde 'Kütüphanesiz okul kalmayacak' diye yola çıktık. 2021 yılının sonuna kadar 16 bin 361 kütüphane yaparak eğitim sistemimizdeki tüm okullara kütüphaneyi yapmış olduk. 2022 yılında mevcut yaptığımız kütüphanelerdeki kitap sayısını 28 milyondan 100 milyona çıkartmayı hedefliyorduk, şu an itibarıyla 105 milyonluk kitap olan bir kütüphane sistemine sahip bulunuyoruz.
Köy okullarının açılmasıyla ilgili sadece köy anaokulları ve köy ilkokulları değil, aynı zamanda köyde yaşayan vatandaşlarımızın tarımla ilgili, hayvancılıkla ilgili veya istedikleri hangi kurs varsa onları yerinde vermek için 2 bin 200 tane köy okulunu tamirattan geçerek eğitim öğretime aldık. İnşallah bu köy yaşam merkezleriyle sadece çocuklarımızı değil, aynı zamanda oradaki köylü vatandaşlarımızın da sürekli hayat ve öğrenme kapsamında istedikleri kursları ilçeye gitmeden, köylerde, ayaklarında vermeye devam edeceğiz. Şu ana kadar 152 bin köylü vatandaşımızı bu eğitimlerden yararlandırdık. İnşallah 2023 yılında 1 milyon köylü vatandaşımızı bu eğitimlerden yararlandırmayı hedefliyoruz.
Yıllardan beri eğitim sisteminde bağışla ilgili, okulların kendi ihtiyaçlarını karşılamayla ilgili spekülasyonlar yapılıyordu. İşte, ilk kez tüm okullara temizlik, kırtasiye, küçük onarım ve donatım ihtiyaçlarını karşılamak için şu ana kadar 7 milyar lira bütçe gönderdik. Bu bütçeyi gönderirken ihtiyacı fazla olan okula fazla, az olan okula az bütçe gönderdik. 2023 yılında da bu uygulamaya kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Geçmişte 28 Şubat sürecinin katsayı uygulaması sadece mesleki eğitim değil imam hatip liselerinin de yükseköğretime erişimini kısıtlamıştı. 1999'da yürürlüğe giren bu uygulama ancak 2012 yılında kaldırılabildi. 2012 yılından sonra tüm Millî Eğitim Bakanlarımız, tüm bürokratlarımız mesleki eğitimi güçlendirmek için elinden gelen çabayı sarf ettiler. Hepsine minnettarız. Biz Son iki üç yıl içerisinde farklı bir uygulama yaptık. Mesleki eğitim iki kanaldan verilmekte; bir meslek liseleri biri de mesleki eğitim merkezleri, Almanya'daki dual mesleki eğitim, bizdeki ahilikteki çıraklık, kalfalık, ustalık eğitiminin karşılığı. Meslek liselerinde eğitim verdiğimiz tüm meslek alanlarında sektörün güçlü temsilcileriyle süreçlerin tamamını birlikte yönetmeye yönelik olarak yeni bir yaklaşım gerçekleştirdik ve bu yaklaşım sonucunda müfredatı birlikte güncelledik, öğrencilerin işletmedeki beceri eğitimlerini birlikte planladık ve alan ve atölye öğretmenlerimizin işbaşı ve mesleki gelişim eğitimlerini birlikte planladık. Bir yıl gibi kısa sürede, iki yıl gibi kısa sürede ilk kez meslek liseleri yüzde 1'lik başarı diliminden öğrenci almaya başladı. Yani 28 Şubat sürecinin meslek liselerinden uzaklaştırmış olduğu öğrenci profilini, akademik olarak başarılı öğrencileri tekrar meslek liselerine kazandırdık. Meslek liseleri üretmeye başladı. Yıllardan beri hep konuşuluyor, 'En iyi öğrenme yaparak öğrenme, üreterek öğrenme.' deniyor, biz de mesleki eğitimde yaparak öğrenmeyi merkeze koyarak yeni bir yaklaşım geliştirdik ve 200 milyonluk bir üretim kapasitesinden 2021 yılında 1 milyar 162 milyonluk bir üretim kapasitesine ulaştık. Eğer o meslek liselerinin üretim kapasitesi olmasaydı Covid-19 salgınında maske bulmak bu kadar kolay olmazdı, solunum cihazını bulmak bu kadar kolay olmazdı; dezenfektanı, tek kullanımlık önlüğü hastanelerde bulmak bu kadar kolay olmazdı. İşte, bu Gazi Meclisten mesleki eğitimin o kara gün dostu tüm meslek lisesi öğretmenlerimize, öğrencilerimize en içten şükranlarımı sunuyorum. Mesleki eğitimde AR-GE merkezleri kurduk ilk kez. Bir ülkenin kalkınmasında en önemli şey fikrî mülkiyettir ve sınai haklardır. Meslek liselerinde, o kimsenin gitmediği meslek liselerinde AR-GE üretimi başladı; patent, faydalı model, marka tasarım tescilleri başladı. Millî Eğitim Bakanlığı mesleki eğitimde yılda 3 tane tescil alırken bu sene tüm Millî Eğitim Bakanlığından 8 bin 300 ürünün tescili alındı ve bu ürünlerin 162 tanesi ticarileşti. Meslek liseleri yurt dışına ihracat yapmaya başladı. İşte bu uluslararası deneyimler ve meslek liselerindeki bu deneyimleri kendi gönül coğrafyamızla da paylaşmak için ilk kez 7 tane uluslararası meslek lisesi kurduk ve ilk kez öğrenci almaya başladık. Yani bir zamanlar hiç kimsenin gitmek istemediği meslek liselerinden Ankara Fen Lisesine, İstanbul Fen Lisesine gidecek öğrencinin aldığı puandan daha fazla puan alan öğrencilerin gittiğini görmekteyiz. Meslek liseleri, üretim kapasitesiyle, iş gücü piyasasının ihtiyaç duymuş olduğu insan kaynağını karşılamakla yetinmeyip olağanüstü koşullarda toplumun ihtiyacı olduğu tüm ürünleri de üretebilecek duruma gelmiştir.
25 Aralık 2021 tarihinde yüce Meclis'in oylarıyla 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'nda çok önemli bir değişiklik yaptık. Çıraklık, kalfalık ve ustalıkla ilgili özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin insan kaynağı ihtiyacını gidermek için büyük bir dönüşüm başlattık. Sayın Cumhurbaşkanımız 2022 yılının sonuna kadar 1 milyon çırak ve kalfanın eğitim sistemine dâhil olma hedefini koydu önümüze. Bugün Meclise gelirken rakama baktım, 1 milyon 152 bin çırak ve kalfanın olduğu bir eğitim sistemimiz oldu.
Harcanan miktar 13 milyar euro. Türkiye, 159 binden aldığı çırak-kalfa sayısını bir yıl dolmadan 1 milyon 152 bine ulaştırmıştır. O katsayı uygulamasının tarumar ettiği mesleki eğitimden bir Anka kuşu gibi, bu ülkenin her türlü ihtiyacını karşılayacak bir eğitim sistemini inşa etmiş olduk. 2023 yılında da mesleki eğitimi güçlendirmeye devam edeceğiz. 1 milyon 152 bin çırak ve kalfanın yüzde 81'i 18 yaş üzeri... İşte, mesleki eğitim merkezi bu ülkedeki genç işsizliği gidermeyle ilgili en önemli enstrüman olarak işlev görüyor.
Biz Millî Eğitim Bakanlığı olarak öğretmenimizin güçlenmesi için 2 adım attık. Bir: Bakanlık olarak öğretmenlerimizi mesleki gelişim programına tabi tutmadık, ilk kez okul temelli mesleki gelişim programına geçtik yani bir okul yöneticisi okulundaki öğretmenler için hangi eğitimi istiyorsa o eğitim artık düzenlenebiliyor. İlk kez 210 milyon TL'lik bütçeyi tüm okullarımıza gönderdik öğretmenlerimiz istediği eğitimi alsınlar diye. Öğretmen Bilişim Ağı'nı kurduk; mesleki gelişim topluluklarını inşa ettik. İlk kez, öğretmenlerimiz ve okul yöneticilerimiz için, iyi örneklerin yerinde görülmesi için Hareketlilik Mobilite Programı'nı başlattık. Bir yılda rakamlar inanılmaz değişti. 2020 yılında bu ülkede öğretmen başına düşen eğitim saati sadece 44 saatti, 2021 yılında 94 saate çıkardık, 2022 yılındaki hedefimiz öğretmen başına 120 saat, şu anda 205 saate ulaştık ve 2022 yılı sonuna kadar da bunu 250 saate çıkaracağız; 2023 yılındaki hedefimiz 300 saat.
Tüm müdahalelere rağmen, siyasi liderlerin boykot çağrısına rağmen, Amasra'daki faciada Cumhurbaşkanımız da dâhil olmak üzere sendikalar tüm programlarını iptal ederken o sendikalar eylem etmeye devam etmesine rağmen, sonraki iş bırakma eylemlerine rağmen yüzde 99,74 öğretmen sınava girmiştir.
Yükseköğretim Kurulumuz, tüm üniversitelerimiz, Yükseköğretim Kalite Kurulumuz, ÖSYM el ele vererek, kafa kafaya vererek Türkiye yüzyılı vizyonu çerçevesinde eğitimi çok daha güçlü hâle getireceğiz.
Negatif neti olan birisinin puanı kesinlikle ÖSYM tarafından hesaplanmaz, yerleştirme yapılması mümkün değildir. İki, ilk 500'de 25 tane üniversitemiz bulunmaktadır.'' dedi.
TBMM Genel Kurulundaki bütçe görüşmelerinde milletvekillerin sorularını yanıtlayan Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, ''Tekrar etmeme rağmen sürekli '1,2 milyon öğrenci kayıt dışı, 680 bin kız öğrenci eğitime erişemiyor.' iddiası hiçbir veriye dayanmayan bir retoriktir. Rakamları ben size tek tek söyleyeceğim. İlkokulda ilkokul çağı nüfusu 5 milyon 219 bin 459'dur. Şu anda ilkokulda kayıtlı öğrenci sayısı 5 milyon 200 bin 144'tür. Okullaşma oranı yüzde 99,63'tür. Sadece 11 bin 654 öğrenci kayıt dışıdır. Ortaokulda 5 milyon 60 bin 300 çağ nüfusu vardır. Bunların 5 milyon 31 bin 879'u eğitim sisteminin içerisindedir. Şu anda 28 bin 421 öğrencinin kaydı yoktur, okullaşma oranı yüzde 99,44'tür. Lisede 5 milyon 84 bin 264 çağ nüfusu vardır, bunun 4 milyon 843 bin 596'sı kayıtlıdır, 240 bin 668'i kayıt dışıdır; okullaşma oranı da yüzde 95,06'dır. Dolayısıyla ilkokul, ortaokul ve lisede kayıt dışı kalan toplam rakam 280.743'tür; 1,2 milyon değildir, 688 bin veya 670 bin kız çocuğunun okula erişimiyle ilgili sorun hiçbir veriye dayanmamaktadır. Biz Millî Eğitim Bakanlığı olarak 280 bin 473 öğrencimizi de bir şekilde eğitime katmak için MERNİS kayıt sistemini de çok aktif bir şekilde kullanarak, çağrı merkezi kurarak, tek tek ailelere ulaşarak eğitimin içerisine dâhil etmeye çalışıyoruz.
Açık ortaokulda toplam öğrenci sayısı 142 bin 326'dır, bunun 18 yaş altısı sadece 7 bin 774'tür; geriye kalan 134 bin 552'si 18 yaş üstüdür. Açık lisede 1 milyon 112 bin 765 öğrenci vardır, bunun 18 yaş altısı 232 bin 152'dir, 18 yaş üstü ise 880 bin 613'tür; 18 yaş altı 232 bin 152'nin de sadece 111 bin 739'u kız çocuklarımızdan oluşmaktadır. Dolayısıyla verilen rakamlar, sürekli tekrarlanan, veri karşılığı olmayan rakamlardır.
Tüm dünya çocuk işçiliğini önlemek için mesleki eğitimi enstrüman olarak kullanır. İşte, geçen haftaki OECD'deki Eğitim Bakanları Zirvesi'nde de konuşulan ana konu buydu. Mesleki eğitimi yaygınlaştırarak, çırak kalfalığı yaygınlaştırarak kayıt dışı çocuk işçiliğinin önüne geçmek. Türkiye, OECD bu alanda çok ciddi mesafe almadan mesafe almıştır. 1 milyon 152 bin çırak kalfanın bir sene içerisinde ulaştığı rakamın yüzde 81'i zaten 18 yaş üstüdür. 18 yaş altı öğrenciler de zaten ortaokuldan sonra kanunda açık bir şekilde zorunlu eğitim kapsamında eğitimini almaktadır.
Geriye kalan diğer öğrenciler okul öncesinde, pansiyonlarda veya Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının yardımından yararlanan ailelere verilmektedir. Bu 1,5 milyonu biz 1,8 milyona çıkardık. 2023 yılındaki hedefimiz -okul öncesine öncelik verdiğimiz için- okul öncesi tüm öğrencilerin ücretsiz olarak yemek yemesini sağlayacağız ve ücretsiz yemek yiyen öğrenci sayısını 4 milyona çıkaracağız.'' dedi.