Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, ''2022-2023 eğitim öğretim yılı hazırlıkları için temizlik, kırtasiye, küçük onarımlar ve okulların donatım eksiklerinin giderilmesi için 700 milyon liralık yatırımı Ankara'daki tüm okullarımıza göndermek üzere bugün itibariyle start vermiş bulunuyoruz.
Temizlik elemanlarıyla ilgili süreçleri de yakinen takip ediyoruz. O konuda da yeni bir açılımımız olacak. Eğitim öğretim başlamadan önce, inşallah, okullarımızın o ihtiyacını giderecek müjdeli haberleri paylaşacağız. Ben şuna inanıyorum arkadaşlar: Sizlerle el ele verdiğimiz zaman kaynakları adil ve verimli bir şekilde kullandıktan sonra eğitim sisteminde çözemeyeceğimiz hiç problem yok. Yeter ki açık, dürüst olalım ve şeffaf olalım. Ben bunu gördüm. Millî Eğitim Bakanlığının organizasyon kabiliyeti inanılmaz yüksek. Yeter ki Bakanlık doğru şeylere odaklansın. Odaklandığı zaman sahada Bakanlığın öngördüğünün çok daha ötesinde güzel şeyler başarıyorlar. Gerçekten bunu görmekten büyük mutluluk duyuyorum. Yani sizlerle el birliği yapacağız. Okullarımızın, siz değerli yöneticilerimizin imkânlarını iyileştirme, daha iyi ortamlarda çalışmanızla ilgili süreçleri sürekli iyileştirmeyle ilgili her türlü desteği vereceğiz. Okul iklimini güçlendireceğiz. Akran zorbalığının olmadığı, öğrenmenin güzel ortamlarda gerçekleştiği, kimsenin kaygı duymadığı okul iklimini tesis etmek, onu güçlendirmek daha iyi noktaya taşımak için el birliği yapacağız ve ana odağımız bu olacak.
Öğretmenlerimizle ilgili bunları yaparken yöneticilerle ilgili bir akademi kurduk İstanbul'da. Yönetici akademisi'nde tüm okul yöneticilerimizi İstanbul'da misafir edeceğiz. Fen lisesi yöneticileriyle başladık. İlk seminerde kültür, tarih ve medeniyet bilinci konusunu ele aldık.
Okula sirayet etmeyen hiçbir eğitim politikasının sahada bir karşılığı yok. İşte kütüphane, okullara sirayet etti mi? Etti. Çevre dostu okul, öğretmen eğitimleri, yardımcı kaynak... Sizlerle birlikte bu süreçleri yönettiğimiz zaman, sizler bu süreçleri, politikaları sahiplendiğiniz zaman eğitim sisteminiz çok daha iyi noktalara gidecek.
Yeni eğitim yılında küçük onarımları yapılmış, temizlik ihtiyaçları giderilerek her türlü temizlik malzemesi alınmış, kırtasiye malzemesi alınmış, laboratuvarları güncellenmiş yeni okullarda bekleyeceğiz öğrencilerimizi.
Yardımcı kaynak problemini nasıl çözdüysek bu bu problemi de sizlerle birlikte el birliği yaparak çözeceğiz. Göstereceğiz. Bizim okullarımızın ihtiyacını devletimiz karşılıyor. Millî Eğitim Bakanlığı karşılıyor. Her türlü ihtiyacımızı gideriyor. Kayıt yapmakla bağış arasında hiçbir ilişki yok ama isteyen velimiz, bağış yapabilir. Kayıt döneminden sonra bağış yapabilir. Bunu engellemiyoruz ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm vatandaşları çocuklarına herhangi bir ek ücret ödemeden okullara kayıt yapabilecekler. Ben inanıyorum ki sizlerle, siz değerli çalışma arkadaşlarımızla çok önemli başarı hikâyelerine imza atacağız.
Son 19 yılda okullar yapıldığı zaman, derslik sayısı 300 binlerden 850 binlere ulaştığı zaman cumhuriyet tarihinde ilk kez kız çocuklarının okullaşma oranı, erkek çocuklarını geçti. Vatandaşımıza imkân sunulduğu zaman çocuklarının eğitimi için her türlü seferberliği yapabiliyor. Bu sürecin mimarı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a tüm aileler, tüm öğretmenlerimiz, tüm anne babalar, tüm çocuklarımız adına en içten şükranlarımı sunuyorum.
70 yıllık gecikme aslında arka planda, toplumsal mühendislikler ile vesayet odaklarının tamamen kültürel iktidarla ilgili ortak kabul etmeyen, vatandaşı bu süreçlere dâhil etmeyen üstenci bir bakışının sonucudur.
Biz eğitimde kitleselleşmeyi sağlayarak çocuklarımıza nitelikli eğitim vermeye başladıktan sonra artık kültürel açılımlarla, kültürel okuryazarlıkla vatandaşımızın çocuklarının bu süreçlere dâhil olması için de çok önemli projeleri, inşallah, önümüzdeki günlerde hayata geçireceğiz.
Bazı kesimlerin söylediği gibi kitleselleşmenin kaliteye düşman olduğuyla ilgili söylemin sahada hiçbir gerçekliği olmadığını, biz Millî Eğitim Bakanlığının verilerinden biliyoruz. Türkiye iki şeyi başarmıştır bu süreçte. Bir: Eğitiminde kitleselleşmeyi sağlarken, yani eğitime katılan öğrenci sayısını artırırken aynı zamanda eğitimin çıktılarında uluslararası göstergelerdeki başarısını da arttıran nadir ülkelerden biri olmuştur. Aynı zamanda öğretmen başına düşen öğrenci sayısını da azaltabilen nadir ülke olmuştur Türkiye. 2000'li yıllarda eğitim sistemimizde 500 bin civarında öğretmenimiz varken şu anda 1.2 milyon öğretmenimiz eğitim sisteminde görev almakta. Yani eğitim sistemindeki öğretmenlerimizin yüzde 75'i son 19 yılda atanmıştır. Burada kadınlarımız için pozitif ayrımcılık olmuştur. 2000'li yıllarda 500 bin öğretmenin yüzde 40'ı kadınken bugün 1.2 milyon öğretmenin yüzde 60'ı kadındır. Son 20 yılda özellikle kız çocuklarının okullaşma oranlarındaki atılan büyük adımların istihdama da yansımasıdır aynı zamanda. 2000'li yıllarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 40'lar seviyesinde. Eğitim sistemi bu kadar büyümüş olmasına rağmen şu anda geldiğimiz noktalarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 20'nin altına inmiştir.
1999'da uygulanan katsayı uygulaması ancak 2012 yılında kaldırılabildi ve büyük mücadelelerle kaldırılabildi. Uygulamanın iş gücü piyasasına ne kadar maliyet ödediğinin hesabını kim verecek?
Türkiye'de her yıl yapılan bağımsız anaokulu sayısı 40-50 arasında değişmiş. Biz 7 ay gibi bir sürede 750 bağımsız anaokulu yaptık. 9 bine yakın ana sınıfını hizmete açtık ve 6 Ağustos 2021 tarihinde yüzde 78 olan 5 yaştaki okullaşma oranını yüzde 93'e çıkardık. Köy okullarında ana sınıfı açılma şartını 10 öğrenciden 5'e düşürdüğümüz zaman 12 bin tane yavrumuz anaokullarıyla buluştu.
Benim derdim piyasayla rekabet etmek değil. Benim derdim, gastronomi bölümü olan yerlerde ekmek de üretebilmek. Mesleki eğitimde yaparak ve üreterek eğitim yaklaşımını ana omurga yapabilmek. Onun için gastronomi bölümünün olduğu tüm okullarımızda 100'e yakın atölye kuruyoruz. Mesleki eğitimde işimizi gücümüzü bırakıp da ekmek üretmek diye bir derdimiz yok. Bunu bağlamından çıkarmanın hiçbir anlamı da yok.
Sadece retorik üretmeyelim; yapalım, vatandaşın çocuğunun eğitim ortamı zenginleşsin, öğretmenimiz daha iyi ortamda eğitim versin. Okul yöneticilerimiz rahat olsun, istediğimiz şey, bu.
Sadece bir eğitim sistemi değildir öğretmeni kadar güçlü olan; bir toplumdur öğretmeni kadar güçlü olan. Öğretmen ne kadarsa o toplum da o kadardır. Tüm gelişmelerimizin odağına siz değerli öğretmenlerimizi koyduk. Siz değerli öğretmenlerimizin mesleki ve kişisel gelişimleriyle ilgili, liderlik eğitimleriyle ilgili her türlü desteği vereceğiz bu süreçte. Bunun ilk adımını Öğretmenlik Meslek Kanunu'yla attık. 60 yıllık bir özlemdi ve 14 Şubat 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Artık öğretmenliği bir kariyer mesleği olarak tanımlayıp öğretmenlerimizi sadece öğretenler değil, hayat boyu öğrenenler olarak motive edecek bir mekanizma devreye sokulmuş oldu.
Birinci en önemli değişiklik, okul temelli mesleki gelişim programı. Okuldaki siz değerli yöneticiler, öğretmenlerin hangi eğitime ihtiyacı olduklarını siz belirleyeceksiniz. Biz sadece bütçesini vereceğiz. Bu sene öğretmenlerimiz ve okul yöneticilerimiz için kullanacağımız bütçe, 292 milyon. Bunun 210 milyonunu sadece okul temelli mesleki gelişim için ayırdık. Siz geliştikçe eğitim sistemi çok daha güçlü hâle gelecektir. İkinci açılım, eğitim sistemimizde bizim çok iyi örneklerimiz var. İlkokul kademesinde, okul öncesinde, mesleki eğitimde, farklı lise türlerimizde ama aynı okul türlerindeki diğer okullarımız bundan haberdar değil. İşte bu iyi iyi örneklerin görülmesi için öğretmen ve yönetici hareketlilik programını başlattık. Üçüncüsü de mesleki gelişim toplulukları.
Öğretmen başına düşen eğitim saati yaklaşık 44 iken -ki son on yıla baktığımız zaman hep 44-50 saatleri arasında devam etmiş- 2021 yılının Ağustos'unda başlattığımız bu süreçte öğretmen başına düşen eğitim saatini 94 olarak tamamladık. İşte haziran ayı itibarıyla 5 buçuk milyon sertifika dağıtılmış. 2021 yılında 2,9 milyon sertifika verilmişken şu anda yılın ortasındayız ve 5 buçuk milyon sertifika... Öğretmen başına düşen ders saati 69'a çıkmış. 2022 yılı sonundaki hedefimiz her öğretmenin en az 120 saat eğitim almasını sağlamak. İnanıyorum ki sizlerin teveccühüyle bu rakam 150'ye ulaşacaktır.
Hakikaten her adım attığınız alanda, Öğretmenlik Meslek Kanunu'ndan mesleki eğitime, altı ay gibi kısa sürede çok önemli adımlar atıldı. Teftiş yönetimi değişti. Artık illerimizde teftiş için yeni bir mekanizma kuruldu. Yeni bir sürece doğru eviriliyoruz. İşte yeni projelerle, köy yaşam merkezleriyle, diğer alanlarda yapmış olduğumuz açılımlarla sürekli kalite odaklı süreçlerimizi yöneteceğiz.'' dedi.