Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, ''Okul öncesinden yükseköğretime, tüm kademelerde nitelikli eğitimin verildiği ve sosyoekonomik arka planına bakılmaksızın herkesin nitelikli eğitime erişebildiği, eğitimde fırsat eşitliğinin çok güçlü olduğu bir İzmir ortaya çıkacak.
İlk kez eğitim öğretim başlamadan iki ay öncesinden İzmir'deki tüm okullarımıza 600 milyon TL'lik yatırımı kazandırdık. Bunun bir kısmı temizlikle ilgili, bir kısmı kırtasiye malzemeleri, bir kısmı küçük onarımlar, bir kısmı da donatım, laboratuvarlar ve altyapısıyla ilgili. 400 milyonluk da büyük onarımı koyduğumuz zaman 1 milyarlık eğitim öğretim hazırlık ödeneğini İzmir'imize kazandırmış oluyoruz. Aslında İstanbul, Ankara ve İzmir'den tüm Türkiye'ye şöyle bir mesaj veriyoruz: Millî Eğitim Bakanlığı olarak tüm bütçemizi verimli bir şekilde kullanarak okullarımızı 2022-2023 eğitim öğretim yılında önceki yıllardan çok daha hazırlıklı bir şekilde öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz, yöneticilerimiz ve anne babaların hizmetine sunacağız. Yıllardan beri okul yöneticilerimizi de rahatsız eden, eğitim camiasını rahatsız eden 'Kayıt için bağış yapılıyor.' söylemini de tıpkı diğer yanlış eğitim politikalarında olduğu gibi nasıl tarihin çöplüğüne kaldırdıysak, inşallah, bunda da çok daha sağlıklı bir zeminde velilerle iletişim kuran bir okul iklimine dönüştürüp tesis edeceğiz.
Tüm süreçleri, tüm yöneticilerimizle birlikte takip edeceğiz. Bakan yardımcılarımız, genel müdürlerimiz bu yaz tüm illerimizde seferber olacaklar. O hazırlıkları yakinen takip edecekler ve 2022-2023 eğitim öğretim yılına çok daha hazırlıklı bir şekilde velilerimize hizmet verebilmenin mutluluğunu yaşayacağız.
Taşımalı eğitimden yararlanan tüm çocuklarımız ücretsiz bir şekilde öğle yemeği yedi. Bu hizmetin yıllık maliyeti yaklaşık 7 milyar TL civarında. Millî Eğitim Bakanlığının bunda tek bir amacı vardı: Toplumsal talep nereye doğru akıyorsa ona yönelik olarak eğitim hizmete erişimi kolaylaştırmak. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye de Kovid sürecinden sonra farklı bir şey yaşanmaya başladı. İnsanlar yavaş yavaş doğayla buluşmaya, köylere doğru yönelmeye başladılar. Buna çok kritik bir süreç de eşlik etmeye başladı. O da gıda tedarik zincirlerindeki problemler. Yani tarım, nitelikli tarım tıpkı enerji gibi, doğal gaz gibi çok kritik ülkelerin stratejik öneme sahip olan alanları olmaya başladı. İşte bu toplumsal yeni akışı değerlendirmek için Millî Eğitim Bakanlığı olarak köy yaşam merkezlerini devreye soktuk. İlk adım olarak köy okullarının açılmasıyla ilgili öğrenci sayısı kriterini kaldırdık. Kaç öğrenci olursa olsun Türkiye'nin her noktasındaki köy okulları aktif olarak öğrenci alabilecek. Birinci adımımız bu oldu. İkinci adımımızla köylerdeki anaokulu açılma kriterini 10'dan 5'e düşürdük. Bu küçük adamımız, 12 bin köy çocuğumuzun anaokullarıyla buluşmasına vesile oldu.
Nice hikâyelerin olduğu, burada nice insanlarımızın yetiştiği mekânı o hikâyeleriyle birlikte çocuklarımızla tanıştırmış olacağız. Bu, müthiş bir hikâye... İnşallah, tüm illerimizde özellikle yaz dönemindeki her ziyaretimizde bir köy okulunu, köy yaşam merkezini açarak 2022-2023 eğitim öğretim yılına devam edeceğiz. Dün ben Bitlis'teydim, Bitlis'te bir köyümüzde köy okulunun açılışını yaptık. Yani orada o okuldan mezun olan okul yöneticileri oradaydı. Müthiş duygusal anların yaşandığı bir açılışa şahitlik ettik. Muhtemelen burada da aynı şey olacak. Yani burada yaşamış, farklı hikâyeleri deneyimlemiş olan insanlarımız artık açık olan bu okullara gelerek oradaki küçük çocuklarla temas edecek o dönüşümün, o hikâyenin bir parçası olacak o gençlerimiz.'' dedi.