Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, ''El birliği yapıp tüm Türkiye'ye şunu göstereceğiz: Nasıl geçmişte bu ülkenin tüm eğitim ihtiyaçlarını çok hızlı bir şekilde devasa bütçelerle karşılamışsak okulların ihtiyacını da hiçbir spekülasyona yol açmadan artık biz gidereceğiz. Eğitim sistemimizdeki 57 bin 108 okulumuzun her türlü ihtiyacını hızlı bir şekilde karşılamak için var gücümüzle çaba sarf etmeye devam edeceğiz. Onun için bugün sizlerle birlikteyiz.
2000'li yıllarda okul öncesi eğitimde okullaşma oranı yüzde 11. Bugün yüzde 93. Ortaöğretimdeki okullaşma oranları yüzde 44. Bugün yüzde 90. Yükseköğretimdeki net okullaşma oranı yüzde 14. Bugün yüzde 48.5. Ne demektir bu? Ülkenin en kalıcı sürdürülebilir sermayesinin niteliğini artırmakla ilgili son 20 yılda devasa bir yatırım yapılmış. Ve bu yatırımlar da sahada karşılık bulmuş.
Türkiye son yirmi yılda girdiği her araştırmada bir önceki yıldan daha yüksek puan alarak ve sıralamasını yükselterek çıktı.
OECD genel sekreteri ile bir görüşmem oldu baş başa. Yaklaşık bir saat. Türkiye'deki gelişmeleri anlattık. Hem karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk. Özellikle kız çocuklarının okullaşma oranlarında inanılmaz bir artış var. Eğitimde fırsat eşitliğinde çok önemli noktalara doğru gidiyor Türkiye ve biz ayrıldıktan sonra da sosyal medyasından çok güzel paylaşımlarda bulundu. Dedi ki bu sadece Türkiye'de kalmamalı. Diğer ülkelere de ilham vermelidir.
Okullar arasında başarı farkı artarsa eğitimde fırsat eşitliği zayıflar. Eğitimde fırsat eşitliğinin artması demek, ne demektir? Sosyoekonomik arka planı ne olursa olsun, herkesin bulunduğu bölgeden bağımsız bir şekilde en nitelikli eğitime erişebilmesi. Okullar arası başarı farkının oluşmasının kaynağı aslında okul öncesi eğitimde yatıyor. Okul öncesi eğitime büyük bir kesim erişemezse ilkokul birinci sınıfta hazırbulunuşlukla ilgili ciddi bir farklılık ortaya çıkacak. Eğer eğitimin ilk kademelerinde biz bunu telafi edemezsek giderek bu fark büyüyecek. Lisede okullar arası başarı farkı önümüze çözmeniz gereken bir problem olarak çıkacaktır.
3 bin yeni anaokulu, 40 bin yeni ana sınıfı yapacağız dedik. Bu hedefi koyduğumuz zaman Türkiye'deki bağımsız anaokulu sayısı 2 bin 872 idi. Yani Türkiye'deki mevcut anaokullarından daha fazlasını bir sene içinde yapacağız dedik ve gerekli bütçeyi de ayarladık. Şu ana kadar 1050 bağımsız anaokulunu hizmete aldık. Millî Eğitim Bakanlığı yılda 50 ile 60 arasında bağımsız anaokulu açıyor her yıl. Biz bu yıl 1050 açtık. Attığımız adımlarla yüzde 78 olan okullaşma oranını yüzde 93'e çıkardık. Eğitimi herhangi bir kademesinde 10 ay gibi bir kısa sürede böyle bir yüzdelik artış tarihi bir başarıdır. Geriye kalan okulları yapmak için de bütçemizi, planlamalarımızı yaptık ve sadece üç bin değil, üç binin çok daha üzerinde inşallah anaokulunu Türkiye'nin tüm noktalarına dağıtacağız.
Böylece hem insan kaynağının niteliğini artıracağız hem genç işsizlik oranını düşüreceğiz hem de o küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin üretim kapasitesini arttırmış olacağız.
60 yıllık bir rüyaydı. İstediğimiz şey şuydu: Öğretmenlerimize uzman öğretmenlik ve başöğretmenlikle ilgili bir kariyer sistematiği geliştirelim. Küçük eğitimlerle ve basit bir sınavla öğretmenlerimizin özlük hakkında ciddi bir iyileşme sağlıyor.
Uygulama nedir? Eğitim, alınan bu eğitimlerden küçük bir sınav. Dileğimiz zaten büyük çoğunluğunuzun geçmesini sağlamak. Bizim derdimiz size engel olmak değil. Bakın arkadaşlar, 614 bin öğretmen var. Uzman öğretmenlik ve başöğretmenliğe başvuran... Uzman öğretmenlerin eğitimi ne zaman bitecek? 5 Eylül'de bitecek değil mi? Bugün 11 Ağustos. Yaklaşık 1 ay var. 358 bin 859 öğretmen eğitimini tamamlamış. Başöğretmenliğe 70 bin öğretmen başvurdu. 41 bin 576 öğretmen eğitimini tamamlamış. Yani üçte ikisi zaten bitirmiş eğitimi. Sözün özü şu: Biz hak ettiğiniz özlük haklarını almanız için çok rahat bir şekilde üstesinden gelebileceğiniz mekanizmalarda bunu size sağlamaya çalıştık. İstirhamımız aramıza kimseyi sokmayalım. Biz birlikte üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir problemin olmadığına inanıyoruz.'' dedi.
Millî Eğitim Bakanlığının okulların ihtiyaçlarını karşılayamadığına yönelik yanlış algıları ortadan kaldırmak için ihtiyaç duyulan tüm ödenekleri okullara bizzat gönderme kararı aldıklarını bu nedenle hazırlık toplantılarını okullar kapanır kapanmaz başlattıklarını; Sakarya'nın okulların onarımı, temizlik ve kırtasiye masrafları için 50 milyon lira bütçe istediğini bugün yapılan il eğitim değerlendirme toplantısı sonrasında bu bütçenin 130 milyon liraya çıkarıldığını; son 20 yılın eğitimde devasa yatırımların yapıldığı bir döneme karşılık geldiğini; 2000'li yıllardaki okullaşma oranlarına bakıldığında ilkokul hariç eğitim tüm kademelerinde okullaşma oranlarının yüzde 50'nin altında olduğunu; Türkiye'nin eğitimde kitleselleşme ve evrenselleşme evresini OECD ülkelerinden 70 yıl sonra tamamladığını; son yılda eğitimin önündeki antidemokratik uygulamaların kaldırıldığını ve sistemin demokratikleştiğini; eğitimde bu kadar büyümeyi sağlarken kaliteyi de odağına koyabilen başka bir ülke olmadığını bunun göstergesinin öğrencilerin PISA ve TIMSS gibi uluslararası araştırmalardaki başarısı olduğunu; on beş yaştaki çağ nüfusu artmasına rağmen puanlarını istatistiksel olarak anlamlı şekilde artıran birinci ülkenin Türkiye olduğunun ortaya konulduğunu belirten Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Millî Eğitim Bakanlığı olarak bu dönemde 3 şeye odaklandıklarını bunlardan ilkinin eğitimde fırsat eşitliği, ikincisinin mesleki eğitimin güçlendirilmesi, üçüncüsünün de öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimlerinin çok boyutlu olarak desteklenmesi olduğunu belirtti.
6 Ağustos'ta göreve başladığı zaman 3 yaştaki okullaşma oranının yüzde 14, 4 yaşta yüzde 35, 5 yaşta ise yüzde 78 olduğunu belirten Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, çocukların okul öncesinde ücretsiz eğitime ulaşmasının kadın istihdamı açısından da kritik bir konu olduğunu; özel sektörün müfredat güncelleme, öğrencilerin işletmelerdeki beceri eğitimini planlama; öğretmenlerin mesleki gelişim eğitimlerini organize etme gibi süreçlere dahil edildiğini böylelikle arz talep dengesinin rasyonel bir zemine oturtulduğunu ve istihdama ağırlık verildiğini; bu adımlar sonucu akademik olarak başarılı öğrencilerin mesleki eğitime yöneldiğini, bu alana teveccühün arttığını; eğitim, üretim, istihdam çevrimindeki eksikliklerin giderildiğini söyledi.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, mesleki eğitimde üretimin, ana hedef değil eğitimin bir parçası olduğunu; üretim kapasitesinin 200 milyon lira bandından 2021 yılında 1 milyar 162 milyon liraya çıktığını; artan üretim kapasitesinin salgın döneminde maske, maske makinesi, solunum cihazı gibi ihtiyaç duyulan ürünlerin hızla üretilmesini sağladığını; hedefin 1,5 milyon liralık üretim kapasitesi olduğunu; mevcut 55 AR-GE merkeziyle mesleki eğitimin fikrî mülkiyet çalışmaları kapsamında patent, faydalı model, marka tescili aldığını ve bu ürünlerin ticarileştirilmesi ve ihracatının yapılması hedefinin de gerçekleştirildiğini; tecrübe paylaşımı için gönül coğrafyasındaki öğrencilerin eğitim alması için 7 uluslararası meslek lisesi kurulduğunu; 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'nda yapılan değişiklikle mesleki eğitim merkezleri konusunda da çok kritik bir adımın atıldığını; hem öğrenciyi hem de işvereni memnun eden bir modelin ortaya çıktığını ifade ederek yasal düzenleme öncesi 159 bin olan çırak ve kalfa sayısının 600 bin 888'e çıktığını; yıl sonuna kadar 1 milyon kişinin mesleki eğitim merkezleri ile buluşturulmasının hedeflendiğini; Bakanlık olarak öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimlerini güçlendirmek için de çok boyutlu çalışmalar yürüttüklerini; artık yeni modelde öğretmenlerin istedikleri eğitime kendilerinin karar verdiğini; merkezî değil, okul temelli bir yaklaşımın benimsendiğini, mesleki gelişim topluluklarının oluştuğu; iyi uygulamaların yerinde görüldüğü okul yöneticisi ve öğretmen mobilite programlarının aktif hâle gelmesinin sağlandığını; 2022 yılında öğretmen eğitimi için ayrılan 8.9 milyon liralık bütçenin 3 kat artırılarak 292 milyon liraya çıkarıldığını; öğretmen başına düşen 44 saatlik eğitimin yılda 94 saate çıktığını şu ana öğretmenlere 6.3 milyon sertifika düzenlendiğini bunun da bir rekor olduğunu söyledi.