KamuMeb

Yeni Müfredat ve Eğitimde Sadeleşme Açıklaması

EĞİTİM PERSONELİ

Canlı yayında A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün sorularını yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, yeni müfredat konusunda çok önemli ayrıntılar verdi.

Eğitimde sadeleşmenin nasıl olacağı, yeni müfredatta nelerin değişeceği, ders sayısı ve sürelerinin değişip değişmeyeceği yönündeki tüm merak edilenleri Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin açıkladı.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, ''Müfredat dediğimiz yani zorunlu eğitim kapsamında çocuklarımızın programlarının belirli aralıklarla revize edilmesi elzemdir. Sosyal hayatımız değişiyor. Teknolojik gelişmeler, dünyadaki değişimler bunların sürekli olarak programların içerisine yedirilmesi gerekiyor.

Eğitim ve öğretim teknolojilerindeki gelişmeler ve yenilikler tamamı bizim programımızın içerisine konması gerekiyor. Son birkaç yıl içinde yaşadığımız gelişmele... Örneğin pandemi döneminde yaşadıklarımız, geçen yıl yaşanan büyük depremler… Bunların çocuklarımızda bir bilinç sahibi olması açısından bunların programlara girmiş olması lazım. Dolayısıyla bu tür gelişmeleri göz önünde bulundurarak programlar değiştirilir. Yenilenme sıklığı dünyanın değişimine göre kısalmaya başladı. Dünyanın tamamında böyle durumlar var.

2000'li yıllarda 15-20 yılda bir revize ettiğiniz müfredatlar içinde bulunduğumuz dönem itibarıyla daha sık revize edilmesi gerekiyor. Çocuklarımızın bilgiye erişmede yaşadığı kolaylıklar ve buy bilgi gündelik hayatta kullanma istekleri bu programların revize edilmesini zorunlu kılıyor. Gelişmelere ayak uydurmak çocukların taleplerine karşılık vermek için mevcutta yürütülen çalışma ile müfredatı revize etmeyi uygun bulduk.

Haziran ayında Bakan olarak göreve başladım. Yüzlerce öğretmen odası programında öğretmen arkadaşlarla sohbet ettik. Resmi olarak her ayın ilk cumartesi günü Türkiye'nin tamamında bakanlığın e-Okul sisteminden öğretmen arkadaşlarımızla görüştük. Buradaki etkinliklerin tamamında öğretmen arkadaşlarla yapmamız gerekenleri tartıştık. Öğretmenler mevcut programın öğrencilere aksettirilmesi için bizden 2-3 saat fazla istiyorlar. Eğer bunu yaparsak çocuklarımız haftalık 60-70 saat ders yükü ile karşı karşıya kalıyor. Bunu yapmak mümkün olmadığına göre burada bir sıkıntı olduğu ortaya çıkıyor. Sadeleştirmenin mantığı burada ortaya çıkıyor. 2013 yılında beri devam eden bir çalışma süreci var. Son 1 yıl içinde dünya örnekleri ile karşılaştırmalar yapıldı. Öğretmenlerin talepleri alındı. İşte burada bir seyreltme gerekliliği ortaya çıktı. Bu bizim için çok önemli bir konu.

Yurt dışında katıldığımız toplantılarda yaptığımız görüşmelerde biz programımızı çok yüklü hale getirdiğimiz gördük. Çocuklarımız kendilerine verilen kısıtlı zaman içerisinde öğrenmeleri ve bilmeleri gereken konulara yeterince vakıf olamadan sadece yüzeysel bir geçişle bunu öğrenmiş oluyorlar. Yani istediğimiz kalıcı öğrenmeyi sağlayamamış oluyoruz. Bu da başarısız sonuçlara yol açıyor. Öğretmenlerimiz de kendilerine tanımladığımız kısıtlı zaman içerisinde asla öğrencilere istedikleri şekilde sunamayacakları bilgileri kendilerinden o kısa zaman aralığına yetiştirmesini istiyoruz. Böylece öğretmen arkadaşımız da başarısız oluyor.

Sürecin aceleye getirildiği yönünde eleştiriler var. Buna cevap vermek isterim samimiyetle çünkü biz MEB'de daha önceki 5,5 yıllık çalışma dönemimde de tecrübelerimiz var ve burada atılacak adımların ortaya çıkaracağı sonuçları iyi analiz etmek gerekiyor. 2013'te başlayan müfredat değişikliği çalışma süreci aynı zamanda öğretmen kaynağı açısından da iyi bir planlama gerektiriyor. Bunun da planı yapılmalı. Herhangi bir dersin haftalık ders saatini 1 saat arttırmak ya da azaltmak beraberinde getireceği öğretmen ihtiyacı veya mevcut öğretmenlerin fazla olması anlamına geliyor.

Yani buradaki süreç hep vardır ve çalışmalar hep devam eder. Bu süreç canlı olmak zorundadır. Bize katkı vermek isteyen her kim varsa onlara kapımız açık diye her yerden söyledik. Ben Bakan olarak göreve başladığım haziran ayından itibaren bunu söyledim. Bizim tüm söylemlerimize ve çağrılarımıza rağmen bize katkı sunan bir elin parmaklarını geçmez. Ben katkı sunanlara teşekkür ediyorum.

'Bu iş aceleye getirildi' diyen arkadaşlara beniz bir serzenişim var. Biz katkı sunmaları için neredeyse yalvarma moduna geldik. Buyurun gelin yapalım modunda çalıştık. Bize katkı sunmadılar. Askıya çıktığımız program hacimli bir program, ben bunu kabul ediyorum. Ancak biz bu programın tamamıyla ilgili bir kişiden bir görüş beklemiyoruz. Kimler verecek? İlgili derslerle ilgili o dersler konusunda çalışmaları olan o ders konusunda birikimi olan kişiler verecek. Yani bir ders konusunda tecrübesi olan katkı sunacak. Bir kişiden hepsi için görüş beklemiyoruz. Bizim programın ana felsefesini anlatan 100 sayfalık bir metnimiz var. Yine aynı hacimde aynı dersin okutulduğu kademe ile ilgili program var. Yani her bir uzman için burada 200 sayfalık bir okuma var. Biz uzman kişilerden katkı bekliyoruz.

Şunu da deklare ettik dedik ki Cuma günü akşam itibariyle süre bitecek ama görüş alışveriş süresi devam ediyor ise bize katkı verme süreci varsa bu süreyi uzatabilme durumunda oluruz. Böyle bir şey olmazsa askı süresi bittiği an Talip Terbiye Kurulu Başkanlığımız ilgili genel müdürlüklerle birlikte programı kesinleştirmek için sürecini başlatacak. Programı kesinleştirip ondan sonra da derse kitapları yazımı ve ardından da öğretmen arkadaşlarımızın süreç ile ilgili bilgilendirildikleri yeni dönemi başlatmış olacağız.

Yapıcı eleştirilere açığız ancak şu dili doğru bulmuyorum. 'Yaptırmayız'. Bu asla demokratik bir ülkede bir hukuk devletinde kullanılabilecek bir dil değildir. Bu türden ifadelere de kimse kusura bakmasın ama çok ciddiye alacağımızı söyleyemem.

Sansasyonel bir biçimde ve açık bir biçimde yalan olduğu çok açık olan bir iddia bu. Bunu külliyen reddediyorum böyle bir şey mümkün değil. Programlarımız zaman içerisinde kamuoyu ile paylaşılmış olabilir. Ben buna itiraz etmiyorum çünkü böyle bir güvenlik tedbiri altında yaptığımız bir şey değil. Programı hazırlayan arkadaşımız o günkü çalışmaları aynı durumdaki bir öğretmen arkadaşımızla paylaşmış olabilir. Dolayısıyla kamuoyunda programlarla ilgili olarak taslak aşamasında hazırlık aşamasında paylaşılmış başka yerlerde bulunmuş olabilir şeffaflığın bir parçası olarak görüyorum bunu.

Ancak taslağın tamamı geçtiğimiz hafta cuma günü ilk defa resmi olarak bizim tarafımızdan paylaşıldı. Programları sızdırdılar belli yayın evlerine onlar kitap hazırladılar. Bu külliyen yalan. Alenen haksızlık yapıyorlar, yalan söylüyorlar.

Bu yıla mahsus ders kitapları MEB'de bu programları hazırlayan ekipler tarafından yazılıyor yani piyasada herhangi bir kişiye haksız kazanç temin edecek şekilde değil bizim metaryelimiz okutulacak.'' dedi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, ''müfredat yeni eğitim yılına yetişecek mi?'' sorusuna ''Kesinlikle yetişecek. Çünkü bununla birlikte arkadaşlarımız ders kitabı yazım sürecini de hızlı bir şekilde yürütecekler. İhale süreci olmayacağı için nihayetinde kendi kitabımız olduğu için bu süreci hızlı bir şekilde halledeceğiz.'' şeklinde yanıt verdi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, ''yeni müfredatta İntegral kalkacak mı?'' sorusuna ''Öncelikle programdan neyin çıkartılıp neyin çıkartılmayacağına karar verme mercii ben değilim. Ben sadece şunun kararını veren pozisyondayım programımızın yenilenmesi gerektiğine dair süreci başlattım ilgili ekipleri ilgili genel müdürlükleri oluşturdular. Hangi konunun bizim örnek olarak alabileceğimiz başarılı eğitim sistemlerinde var olduğu hangi konunun bizde fazlalık olduğu hangi konuların çıkartılması ya da eklenmesi gerektiğine karar veren kişi Milli Eğitim Bakanı olarak ben değilim. Bunun tamamen akademik bilimsel bir altyapısı var. İntegralin çıkartılıp çıkartılmayacağına karar veren kişiler onlar. Nihayetinde çok bilimsel usullere göre çalışmış ve değerlendirmelerini yapmışlar. Bunu bilimsel olmadığı ihtiyaç duyulmadığı için çıkartmıyoruz. Şunun için çıkartıyoruz bu çağdaki çocuklar için yani zorunlu eğitim ağındaki çocuklarımız için uygun bir konu başlığı mıdır yoksa önlisans ya da lisans programlarında gençlerimizin çocuklarımızın tercihine göre seçtiği yükseköğretim biriminde alması gereken bir program mıdır? Biz bu açıdan değerlendirdik ve bunların bir kısmı bu çağda değil bir sonraki eğitim öğretim kademesinde almasının daha uygun olacağına karar verdikleri için çıkartılmıştır.

Bizim müfredat çalışmalarımızın ikinci ana başlığı şu biz çocuklarımızın kamuoyunda çokça gündeme gelen bu ülkeyi bir arada tutan temel referans değerler etrafında, bizim bakanlığımızın adı Milli Eğitim Bakanlığı, bizim vazifelerimizden bir tanesi çocuklarımıza milli şuuru milli bilinci vermek. Bu ülkenin bağımsızlığı, cumhuriyeti demokrasisi hukuk devleti gibi değerler sıkıntıya düştüğünde onlara sahip çıkabilecek bir şuuru vermek istiyoruz.

Cihat bu çerçevede değil. Bu eleştiriyi gördükten sonra baktırdım yeni hazırlık çalışması içerisinde herhangi bir cihat kavramı eklenmemiş programa. Ama halihazırdaki programın içerisinde milli mücadele için, 15 Temmuz süreci için geçen cihat ifadeleri korunmuş. Eleştiriyi doğrudan incelemeden bizi zor durumda bırakmak amacıyla bu tür eleştiriler yapıyorlar.'' şeklinde yanıt verdi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, ''yapay zeka müfredata girecek mi?'' sorusuna ''Sadece yapay zeka değil nanoteknoloji değil çocuklarımızın şu an ihtiyaç duyduğu sıfır atıktan tutun yapay zeka uygulamalarına kadar her türlü konu başlığı bahsettiğimiz komisyonlar tarafından uygun bulunmak koşuluyla programın içerisine yerleştirilmiş durumda.'' şeklinde yanıt verdi.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.