Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Burada bir duruma dokunmadan geçmeyeceğim. Bu işler bizim işimiz. Belediye başkanlığımda Kayışdağı'nda bir Darülacezenin temelini atmış, açılışını yapmıştık. Şu andaki malum iktidar, aynı şekilde bugün temelini atacağımız adımlarla süreci devam ettiriyor. Tabii bir şeyi sormam lazım. İstanbul'un şu anda Büyükşehir Belediye Başkanlığını üstlenmiş olan kişi veya kişilerin acaba bu alanlarda attıkları bir adım var mı? Ya bir şey yapın. Yani bir suyu akmayan musluğu açmakla 'Biz hizmet ettik.' diyemezsiniz. Milleti aldatmayın. Gelin bu tür eserleri yapın. Bu ülkenin darda kalmışına elinizi uzatın. Bu tür şeyleri yapın, biz de sizleri alkışlayalım. Ama yok.
Rehabilitasyon ünitesinden cami, kilise ve havranın da yer aldığı ibadethanelerine kadar tüm birimleriyle bu proje Darülaceze'nin kuruluş amacına ve tarihine yakışır bir eser olacaktır.
Kurallar önemlidir. Maddi imkânlar önemlidir. Bireylere değer vermek önemlidir. Ama bunlar sadece günü kurtarır. Ailenin merkezinde olduğu güçlü bir sosyal yapı olmadan bunların hiçbiri geleceği kurtarmaya yetmez. Bizim önceliğimiz medeniyet mirasımıza, inanç ve kültür değerlerimize sarılarak dezavantajlı gruplar dediğimiz engellilerimizi, yaşlılarımızı, kimsesiz çocuklarımızı, garip gurebamızı sosyal yapımız içinde yaşatmaktır. Buna rağmen kimsesiz kalan yardıma veya desteğe muhtaç olan vatandaşlarımızı da kurduğumuz müesseseler ve oluşturduğumuz mekanizmalar vasıtasıyla insani hayat sürebilecekleri imkânlara kavuşturmaktır. İnşallah Darülaceze Sosyal Hizmet Şehri, inanarak söylüyorum, dünyada bu işin tek örneği olacak bittiği anda. Hamdolsun bugün Türkiye dünyanın en iyi işleyen, en kuşatıcı sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biridir. Benzeri yok. Eğer şu dünyayı tanımışsam, biliyorsam ülkemiz gibi bir başka örnek dünyada yok.
Hükûmete geldiğimizde yılda 2 milyar lira olan sosyal yardım bütçesini 100 milyar lira sınırına getirdik. Bu rakamın millî gelirimize oranı da yüzde 0,38'den, yüzde 1,36'ya yükseldi. Eskiden daha ziyade ayni olan yardımları hem insanımızın onurunu korumak hem ihtiyaç önceliklerini kendisine bırakmak için nakde döndürdük. Böylece ülkemizde günlük harcama düzeyi dünya standardı olan 5,5 doların altında kalan nüfus oranını yüzde 34'ten, yüzde 10 seviyesine gerilettik.
Devlet korumasındaki çocukların bize Allah'ın ve milletin birer emaneti olduğu anlayışıyla bunları kendi ailelerinin yanında veya aile iklimine yakın şartlarda yetiştirecek bir modele geçtik. Engellilerimizi evde bakımıyla, rehabilitasyon merkezleriyle, özel bakımıyla, umut evleriyle, istihdamıyla her alanda hayatın içine katan bir yaklaşım sergiledik. Yaşlılarımızı 65 yaş maaşıyla, gündüz bakım hizmetleriyle, evde bakım hizmetleriyle, aileleri yanında desteklemeyi, huzurevleriyle sahipsiz bırakmamayı hedefleyen programlar uyguladık. Kadınlarımızı şiddetten, istihdama annelik hizmetlerinden siyasi temsile, kılık kıyafet özgürlüğünden eğitim seferberliğine kadar her alanda cumhuriyet tarihinin en ileri haklarına biz kavuşturduk. Şehit yakınları ve gazilerimizi de tarihimizin en büyük destekleriyle sahiplendik.
Buradan bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum ki asıl olan kadınlarımızdan çocuklarımıza, yaşlılarımızdan engellilerimize, tüm kesimlerin, aileleri bünyesinde sosyal yapı içinde sahiplenilmeleri ve yaşatılmalarıdır. Kendi evi, imkânı, vakti varken annesini, babasını, engelli aile üyesini, korunmaya muhtaç evladını kamuya veya özel sektöre ait bir kuruma yerleştirmek bizim aile kültürümüzle taban tabana zıttır. Huzurevlerinde kalan yaşlılarımızın önemli bir kısmının iyi eğitimli, iyi kariyerli, yüksek geliri olan çocuklara sahip olmaları düşündürücüdür. Büyükanne, büyükbaba, anne, baba ve torunların aynı evde oturmasalar bile aynı ortamda hayatlarını sürdürdükleri büyük ailelerin giderek azalıyor olması da üzüntü vericidir.
İşte bunun için önümüzdeki dönemde önceliklerimizin başına ailenin güçlendirilmesini, eğitimin içeriğinin buradaki eksikleri telafi edecek şekilde geliştirilmesini, kültürümüze sahiplenilmesini yerleştirdik. Gelişmiş ülkelerin, Batı'nın düştüğü hataya, inşallah biz düşmeyeceğiz. Batı tarzı bir güvenlik ve refah anlayışı uğruna aileden başlayarak tüm sosyal yapımızı, medeniyet ve kültür değerlerimizi, inancımızı feda edecek şekilde köklerimizle bağımızı koparmayacağız. Tam tersine maziden atiye kurduğumuz köprüden yürüyerek demokraside ve kalkınmada dünyanın en ileri ülkeleri arasındaki yerimizi alacağız. Medeniyet mirasımızdan taviz vermeden hedeflerimize ulaşacak yöntemlerle vizyonlarımızı genişletiyoruz.
Bunun için milletimizin karşısına Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yıl dönümüne atfen 2023 hedeflerimizle İstanbul'un Fethi'nin 600'üncü yıl dönümüne atfen 2053 vizyonumuzla inşallah bu sene fetih şenliklerimizi Atatürk Havalimanı'nda yapacağız. İstanbul'a yakışır bir fetih şenliğini, Atatürk Havalimanı'nda hep birlikte yapacağız. Şöyle muhteşem bir fetih şenliği yapalım ki inşallah cennet mekân Fatih Sultan Mehmet Han'a layık olalım. Malazgirt'in 1000'inci yıl dönümüne atfen 2071 hayallerimiz var bizim. Bu hayallere de ona göre yürüyeceğiz.
Peygamber efendimizin hadisinde buyurduğu gibi insanlara hayrı dokunan kişinin büyüklüğünü ortaya koyacağız. Bu müjdeye muhatap olmak için bu projeye destek veren, katkıda bulunan herkese yine şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. İnşallah bu örnek projenin açılışını da beraber yapacağız.'' dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, ''Cumhurbaşkanımızın projeye talimat verirken kendisinin söylediği cümle hiç değişmedi. Bu proje kendisinin hayaliydi. 'Benim hayalim.' diyerek başlattığı bir proje burası. Biz bu hayaline ortak olmaktan ve bu hayalin bir noktasında bulunmaktan son derece mutluyuz ve heyecanlıyız.
İnşallah açılışında da bir arada olmayı Allah bize nasip etsin. İnsanı bütün hayatı boyunca hak ettiği saygı ve hürmetle yaşatmaya odaklı bu proje, çağımızın en geniş düşünülmüş yaşam alanlarından birini sunuyor. Müslüman olma bilincinin insana verdiği değer, geçmişten bugüne ülkemizdeki sosyal hizmet anlayışını büyük ölçüde şekillendirmiştir. Bugün temellerini attığımız Darülaceze Sosyal Hizmet Şehri'nin öncüsü olan Darülacezemiz de bu şuurun bir ürünüdür. Bugüne kadar hak temelli bir zeminde tanınan sosyal yardım faaliyetlerimiz, profesyonel kurumlar aracılığıyla halkımıza ulaşmaktadır. Geldiğimiz noktada sosyal hizmetlerimizi sunmak için kurumların ötesinde günlük yaşam içinde her türlü ihtiyacın karşılandığı şehir düzeyinde projelerden bahsediyoruz. Ülkemiz bütün vatandaşlarını kuşatan ve koruyan, hatta sığınmacı ve mültecilerin yaralarına derman olan bir gönül zenginliğiyle politika üretmeye devam ediyor. Vakıf kültürümüzden de aşina olduğumuz sosyal yardımlaşma becerilerimizi de sosyal hizmet anlayışını tüm dünyaya örnek olacak şekilde yürütüyoruz. Yaşlılarımız bizim yaşam pınarlarımız. Biz onlardan aldığımız kanla, canla hayat bulduk. Onların engin şefkatiyle yoğrulduk, onların nefesleriyle güçlendik. Onların rehberliğiyle yaşam yolculuğumuz şekillendi, hedeflerimiz netleşti, ufkumuz aydınlandı ve bugün artık sıra bize geldi.
Biz her şeyden önce büyüklerimize beslediğimiz derin vefa duygusunun bir tezahürü olarak bu projeye gönül verdik. Her insanın hayata gözlerini açtığı ilk andan, dünyaya veda ettiği son ana kadar bütün ömrünü mümkün olan en müreffeh şekilde geçirmeyi hak ettiğine inanıyoruz. Hayatın içinde olmanın insanı her zaman sağlıklı ve zinde kıldığını biliyoruz. Elbette ki insan, hayatının her yaş döneminde farklı meşguliyetlere yöneliyor, yönelebilir. Çocuklar ve gençler için eğitim, yetişkinler için üretim ve aile alanlarındaki sorumluluklar öne çıkıyor. Bu süreçlerden geçmiş yaşlılarımızın da yüreklerinde büyük bir hazine taşıdıklarını biliyoruz. Adına hayat tecrübesi denen bu hazine ile bizlere milli ve manevi kimliğimiz hakkında önemli aktarımlarda bulunuyorlar.
Bu, politika üretme anlayışımızı etkileyen bir dinamik haline geliyor. O sebeple yaşlılarımıza özel sosyal hizmetlerimiz kurumlara sığmıyor artık şehirlere dönüşüyor. Bu proje de işte böyle bir ruhun ete kemiğe bürünmesidir. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ve onun özel ilgisiyle şekillenen bu proje, vaktiyle 2. Abdülhamit zamanında kurumsallaşan bir geleneğin de devamı niteliğinde. Cumhuriyet döneminde de hizmetlerini sürdüren Darülaceze, yalnızca yaşlıları değil kimsesiz kalmış ve desteklenmesi gereken herkesi din, dil, ırk ayrımı yapmadan bağrına basmıştır, basmaya devam etmektedir.'' dedi.