Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, ''Ekonomide yaşanan gelişmeler ve gerçekleşen enflasyon verileri ülkemizde yaşam maliyetlerinin her geçen gün arttığını ortaya koymaktadır. Bununla birlikte yüksek enflasyon kamu çalışanlarının maaşlarına yapılan dönemsel artışları adeta yok etmektedir.
Temmuz ayında memurlara yapılan enflasyon farkı hesabına dahil edilecek zam tutarı %6 olmuştur. Ama temmuz ayında enflasyon %9,49 olarak açıklanmıştır. Ağustos ayında ise TÜFE %9,09 olarak hesaplanmıştır. Yani yılın ikinci yarısında temmuz ve ağustos aylarında gerçekleşen iki aylık enflasyon toplamda %19,4'e ulaşmış, memur maaşları daha şimdiden %13,4 oranında erimiştir.
Kamu çalışanlarının maaşlarına zam yapılmasına daha 4 ay vardır ve enflasyonun Orta Vadeli Mali Program çerçevesinde gerçekleşmesi durumunda bile maaşlardaki erime oranı yıl sonunda en az %45-50'lere ulaşacaktır. Maaş zammı, alım gücünü artırdığı, refahı yükselttiği, gelir dağılımında adaleti iyileştirdiği sürece bir anlam ifade eder.
Altı aylık zaman diliminde gerçekleşen enflasyonun maaşları %50'ler düzeyinde erittiği bir ortamda refahtan ve alım gücünün yükselmesinden söz etmek imkansızdır. Son yıllarda kamu çalışanları ve emekliler için uygulanan zam politikası ön ödemeli enflasyondan başka bir anlam ifade etmemektedir. Kamu işvereni memur ve emeklilere önden bir miktar artış yapmakta, dönem sonunda da maaşları açıklanan enflasyona endeksleyerek mahsuplaşma yoluna gitmektedir. Bu yöntemin zam adlandırılması teknik olarak doğru değildir. Bu yöntem "açıklanan enflasyona endeksli maaş" politikasıdır.
Bu nedenle kamu görevlilerimizin ve emeklilerimizin içinde bulunduğu zorluklara bir an önce çare olunmalı, sene sonu beklenmeden maaşlarda yeni bir düzenlemeye gidilmelidir. Özellikle emeklilerimizin maaşını etkileyecek olan iki unsur üzerinde hassasiyetle durulmalıdır. Bunlardan ilki, birinci dereceye gelmiş bütün kamu görevlilerinin ek gösterge rakamlarının 3600'e yükseltilmesidir ki, Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu yöndeki açıklamaları bulunmaktadır. Ne var ki gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşmelerinde tarafların üzerinde uzlaştığı metinde birinci dereceye gelmiş bazı kamu görevlilerinin ek göstergelerinin 3600'e yükseltilmesi konusunda çalışma yapılacağı ibaresi bulunmaktadır. Böyle bir yaklaşım geçtiğimiz yıl iktidar partisi temsilcilerinin ifade ettiği ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da onayladığı birinci derecedeki tüm memurlara 3600 ek gösterge verilmesi konusunu daha dar kapsamlı bir biçimde ötelemek anlamına gelmektedir. Bu nedenle bilhassa memur emeklilerinin yaşadığı ekonomik zorluklar da gözetilerek 3600 ek gösterge konusu, TBMM'nin ilk gündem maddesi olarak ve birinci derecedeki tüm kamu görevlilerini kapsayacak şekilde çözüme kavuşturulmalıdır.
Ekonomik gidişata karşı emeklilerimize yönelik yapılması gereken ikinci önemli düzenleme ise 14 Temmuz tarih ve 7456 sayılı Kanunla getirilen 8 bin 77 TL'lik ilave ek ödeme uygulamasının taban aylığa yansıtılarak emekli maaşlarına dahil edilmesi olmalıdır. İlave ek ödemenin emekli maaşına sayılmaması büyük bir adaletsizlik yaratmıştır. Hal böyle olunca ilave ek ödeme uygulaması, çalışırken alınan maaşla emekli maaşları arasındaki uçurumu daha da büyütmüş, emekli maaşlarının memuriyet hayatıyla bağını koparmıştır. Böyle bir durum sosyal sigorta ilkeleri ile de uyuşmamakta, memurlarımız çalışırken aldıkları maaşın %40'ı kadar emekli maaşına hak kazanabilmektedir.
Yaşanan ekonomik gelişmeler ve memurların alım gücündeki erime dikkate alındığında; emekliliğe yansımayan ilave ek ödeme Anayasamızın ölçülülük, adalet ve kanun önünde eşitlik ilkelerine de aykırı bir durum teşkil etmektedir. Bu nedenle ilave ek ödeme sisteminin değiştirilerek, yapılan 8 bin 77 TL'lik artışın memurların taban aylıklarına eklenmesi; emekli maaşı ve emekli ikramiyesi hesabında dikkate alınması bir gerekliliktir.
Türkiye Kamu-Sen olarak Meclis'in yasama faaliyetlerine başlamasıyla birlikte ilk iş olarak memur ve emeklilerimizin durumlarını ele almalarını bekliyoruz.'' dedi.