Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Son grup toplantımızdan bu yana 31 kanun teklifi yasalaşmıştır. Bunlar, Uluslararası düzenlemeler, Nükleer Düzenleme, Öğretmenlik Meslek Kanunu, Bireysel Emeklilik Kanunu gibi değişikliklerdir. Ukrayna'da yaşanan son gelişmelerle ilgili olarak Dışişleri Bakanımız Genel Kurul'u bilgilendirmiştir. Milletvekillerimizle gelenek haline getirdiğimiz istişare toplantımızı da sürdürüyoruz.
TBMM çalışıyor, üretiyor, ülkemize hizmet ediyor. Bu gazi Meclisi ne kadar iyi ve verimli çalıştırırsak milletimizin umutlarını o kadar diri tutarız. Demokrasimizi sürekli geliştirerek, 2053 vizyonumuzun rehberi haline dönüştürmek öncelikli sorumluluğumuzdur.
Seçime artık 15 ay kaldığını dikkate alarak, her anımızı, her günümüzü çok iyi değerlendirmeliyiz. Partimizi sandıktaki 16'ncı zaferine hep birlikte hazırlayacağız.
Bizler kendi şahsi tarihimizde muhalefette verdiğimiz mücadelenin ardından iktidara gelmiş bir kadroyuz. Türkiye'nin talihsizliği uzunca bir süredir bu sıfatları hak edecek bir muhalefet liderliğinden mahrum bulunmasıdır. Karşımızda kendine bile hayrı olmayan bir CHP vardır. Girdiği 16 seçimin tamamında hezimete uğrayan CHP sürekli geriye gitmiştir.
Şimdi bu CHP, peşine taktığı bir 28 Şubat ittifakı kurdu. Güya bu ittifakla seçimi kazanarak yönetim sistemini değiştirecek, bölgemizi krizlerden kurtarıp çiçek böcek diyarı haline getirecekler. Karşımızdaki ittifakın ortaya koyduğu fotoğraf bizi motive etmek yerine kah güldürüyor, kah hüzünlendiriyor, kah düşündürüyor.
Henüz yolun başında birbirlerine bu kadar güvensizlik içinde olanlara milletimiz nasıl itibar edecek bilemiyoruz.
28 Şubat ittifakının karşı çıktığı hususlara baktığımızda Türkiye'nin kazanımlarından vazgeçeceklerini, sınırötesi harekâtlarını bitireceklerini, bulunduğumuz yerlerden çekileceklerini, ekonomiyi IMF'e teslim edeceklerini, savunma sanayi, nükleer santral gibi büyük yatırımlara kilit vuracaklarını, S400'leri geri vereceklerini, ATAK'ları atacaklarını, yap-işlet-devret projelerini yerle yeksan edeceklerini, bu hizmetleri verenleri pişman edeceklerini; tek parti devri karanlığına döndüreceklerini anlıyoruz.
Bu dev yatırımları yapan müteahhitleri tehdit etmek suretiyle 'sakın ha' diyen bir muhalefet mantığını dünyanın hiçbir yerinde duymadık, görmedik, bilmiyoruz. Enflasyonu nasıl indireceklerini, PKK ve FETÖ ile nasıl mücadele edeceklerine ilişkin bir program göremedik.
Daha cumhurbaşkanı adayını belirleyememiş olanlar doğrudan başbakanlık pazarlığına giriştiler. Sizin yaptığınız bu çalışmanın parlamentoda yeter sayınız var mı? Bu parlamentodan çıkarmanız mümkün mü? Bu ortaoyunu bile karşımızdakilerin milleti nasıl kandırmaya çalıştığına kafidir.
Deseler ki biz bu imkanı ülkemizi her alanda ileri taşımak için kullanacağız, anlayışla karşılar politikalarımızı yarıştırırız. Marmaray'dan İstanbul-İzmir otoyoluna, şehir hastanelerine kadar şahit oluyoruz.
Bizim itirazımız için boş tartışmalarla ülkenin ve dünyanın gerçeklerinden bihaber siyaset müsamereleriyle vakit hebasıdır. Dün Gezi olaylarında 'Ekonomiyi batırın' çağrısı yapanlar bunlardı. Dün vesayetçilerin yanında saf tutan bunlardı. Dün ülkemiz ekonomik tuzaklarla boğuşurken ellerini ovuşturarak emperyalistlerin sözcülüğüne soyunanlar yine bunlardı. Bugün yağ üzerinden ülkenin başına kara bulutlar toplamaya çalışanlar yine bunlar.
Biz eser ve hizmet siyasetinde yarışacak muhalefet arıyoruz. Biz ülkemizi ve milletimizi demokraside ve kalkınmada dünyanın en üst ligine çıkarmakta yarışacak muhalefet istiyoruz. Muhalefetteyken bile ülkenin hiçbir meselesi konusunda somut, akılcı, hesaba dayalı bir teklif ortaya koyamayanlar işbaşına gelince aydınlanma yaşayacak değiller.
CHP dün neyse bugün de odur, yarın da aynısı olacaktır. Milletimiz bu zihniyete ülkeyi asla teslim etmez. Ama sadece böyle söylemek yeterli değil. Milletimize gerçekleri, bugüne kadar yaptığımız hizmetleri sürekli hatırlatmamız gerekiyor. Kimi zaman ciddiye almadığımız, seviyemizi düşürmek istemediğimiz her konunun dönüp dolaşıp ayağımıza dolandığını unutmamalıyız. Her yalanı doğru ile boğmalı, her spekülasyonu anında boşa çıkarmalıyız.
Küresel ve bölgesel gelişmeleri takip ederken milletimizin işini, aşını etkileyen sıkıntıları da ihmal etmiyoruz. Kurdaki yükselişten, küresel emtiadaki artışlardan kaynaklanan bir pahalıkla karşı karşıyayız. Enflasyonla gelişmiş ülkelerin de boğuştuğu bir gerçektir. Bu süreçte Türkiye üretim ve istihdam gücüyle şoklara karşı dayanıklılığını ispatlamıştır.
Küresel tedarik zincirinde görülen aksamalar, salgın nedeniyle görülen belirsizliklere rağmen Türkiye ekonomisi 2021 yılında yüzde 11 ile son 10 yılın en yüksek büyüme rakamına ulaşmıştır. Kişi başına düşen milli gelirimizin döviz kurundaki yükselişe rağmen 900 doların üzerinde artarak 9 bin 539 dolar olarak gerçekleşmesi de önemli bir veridir.
Vatandaşımızın alım gücünü iyileştirmek için çok sayıda adım attık. Geçtiğimiz sene enerji sübvansiyonları için 165 milyar liralık kaynak kullandık. Bu yıl da elektrik ve doğalgazda çok daha yüksek sübvansiyonlarla vatandaşımızı korumayı sürdürüyoruz.
Sondaj gemilerimizi şimdi 5'e çıkarıyoruz. Gıda fiyatlarındaki dalgalanmaları da mercek altına aldık. Her konuda vatandaşımız lehine yapılacak ne varsa hayata geçireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Kur korumalı mevduata vatandaşımız büyük ilgi gösterdi. Bu hesaplarda biriken tutar 550 milyar lirayı buldu.
Günlük sorunları çözerken geleceğimizi de koruyoruz. Bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 3'ün altında yüzde 2,7'de tutmayı başardık. Her geçen ay daha iyi bir görünümle 2023 hedeflerine yürümeye devam edeceğiz.
Ülkemizin de içinde yer aldığı bölge son 11 yıldır meşakkatli günler geçiriyor. Suriye'de 12 milyon kişinin evlerini terk etmesine yol açan kriz halen devam ediyor. Burada da kimlerin aktör olarak yer aldığını gayet iyi biliyorsunuz. Acımasızca devam eden bu süreçte de bu işi nasıl bir barış havzasına dönüştürürüz bunun mücadelesini verdik.
Lübnan'dan Irak'a, Afganistan'dan Libya'ya kadar kan, gözyaşı, çatışma ve istikrarsız hakim. Nereye baksak orada bir avuç azınlığın hırsı ve ikbali uğruna masumların acı çektiğini görüyoruz. Barışın çocuklarını yeniden ihya etmeliyiz.
İnsanlık adına yüzkarası bu tablo karşısında, görevi güvenlik ve istikrarı sağlamak olan kuruluşlar kıllarını dahi kıpırdatmıyor. Dünyada gücü elinde bulundurduğunu söyleyen ülkeler nerede? Gerekli desteği verdiler mi? Ne yapıyorsun dediğimde, bir şey yok. Herhangi bir insani destek yok, kurtarma adına attıkları adım yok. Kendi çıkarları söz konusu olduğunda dünyayı ayağa kaldıranlar son 11 yıldır bölgedeki katliamları uzaktan izliyorlar.
Katliamları engelleyecek, çatışmaların önüne geçecek, zulmü durduracak hiçbir adım atılmadı. Bizim gibi komşu ülkeler insani ve ekonomik bakımdan ağır yükleri omuzlarken güya zengin devletler kınama mesajları dışında zulme ses çıkarmadılar. Bu süreçte sadece yalnız bırakılmadık, şantaja, ambargoya da maruz kaldık.
Teröristlere her türlü araç, gereç, mühimmat yardımları yaptılar. Ukrayna krizi ile birlikte batılı medya organlarında yapılan açıklamalar bu kayıtsızlığın, çifte standartın gerisindeki gerçeği de ortaya çıkarmıştır. Mazlumları derisinin rengine göre ayranların insaniyetle, medeniyetle hiçbir bağı yoktur. Irkçılığın daniskası olan bu bakış açısı utanç vericidir.
Cadı avını andıran uygulamları da kabul etmiyoruz. Almanya'da flarmoni orkestrasının şefi Putin'in arkadaşı diye görevine son veriyorlar. Böyle saçmalık olur mu? Dostoyevski'nin eserlerine yasak getiriyorlar. Böyle saçmalık olur mu? Bunun tarihte Bağdak'taki kütüphaneleri yıkan Hülagü'den ne farkı var? Aynı bunlar. Bunları yaşamak biz siyasetçileri kahrediyor.
Krizin trajediye dönmemesi için çaba harcıyoruz. İstkrarsızlıkla boğuşan bölgemizin bir savaşı kaldıramayacağını ifade ettik. Bugün 14'üncü gününü geride bırakan çatışmalar iki taraf için de insani kayıplara yol açıyor. 2 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Rakamın 5-10 milyonu bulması yakındır.
Savaşın, savaşların kesinlikle kazananı olmaz. Kalbinde zerre kadar merhamet olan birisinin çocuklarının yüzündeki korkuyu görüp hüzün duymaması mümkün değildir.
Şimdiye kadar insani yardımdan, diplomatik temaslara pek çok adım attık. Baız liderlerle 2-3 kez görüşme fırsatım oldu. NATO Genel Sekreteri, Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Belarus Cumhurbaşkaın, Avusturya Cumhurbaşkanı, Hollanda Başbakanı, Birleşik Krallık Başbakanı, Ukrayna Cumhurbaşkanı, Avrupa Konseyi Başkanı, Kanada Başbakanı, Rusya Devlet Başkanı, Moldova Devlet Başkanı dahil devlet ve hükümet başkanlarıyla defalarca görüşmek suretiyle barış için çalıştık.
Türkiye'nin anahtar konumu her taraftan takdir topluyor. İnsaşllah diplomasi trafiğimizi 11-13 Mart tarihlerinde Antalya Diplomasi Forumu'yla sürdüreceğiz. Yarın Ukrayna ve Rusya Dışişleri Bakanlarının görüşmesinde olumlu adımlar atılacağına inanıyoruz.
Krizin hem vatandaşlarımız hem de Ukrayna halkı açısından yarattığı sıkıntıları gözardı etmiyoruz. 13 bin vatandaşlarımızın sınırdan geçişini temin ettik. Ülkemize giriş yapan yabancı sayısı 20 bine yaklaştı. Ukrayna'ya 23 TIR yardım malzemesi gönderdik. Bu rakam 39 TIR'a çıkacak. UMKE gibi kuruluşlarımız yerlerinden edilmiş kişilerin temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz.
Türkiye bilhassa son 10 yılda kriz yönetimi becerisini, sorunları çözerken fırsatları değerlendirme kabiliyetini geliştirmiş bir ülkedir. Ne mücadelemizden vazgeçtik, ne yatırımları durdurduk, ne hak ve özgürlük alanlarında daralmaya izin verdik.
Salgın döneminde bu hakikati tekrar yaşadık. Şimdi tüm dünyanın dikkati ülkemizin kuzeyindeki krize çevrilmişken, biz kendi hedeflerimize doğru ilerlemeyi sürdürüyoruz. Ekonomide yaşanan dalgalanmaların geçici olduğuna, yarınların nice müjdelerle bizi beklediğine inanıyoruz. Gereken her türlü hazırlığı yapıyor, her türlü adımı atıyoruz. Milletimden sağduyuyu elden bırakmamalarını, bize güvenmeye devam etmelerini istiyorum.'' dedi.