Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Bugün inşa ettiğimiz eserlerin de gelecek kuşaklar için aynı manayı taşıyacağına yürekten inanıyorum. Milletimizin bu topraklardaki bin yıllık varlığının ebediyen süreceğinin mührü olan bu tür eserleri ülkemize kazandıranlara teşekkür ediyorum. Cumhuriyetimizin 100'üncü yılının bize, geride kalan bir asırdaki birikimimizin toplu bir envanterini çıkarma, mukayesesini yapma, katettiğimiz mesafeyi ölçme vesilesi olmasını diliyorum. Yine 2023'ün bize, bundan sonraki bir asrımıza ilişkin vizyonlarımızın üzerinde düşünme, tefekkür etme, hayal etme, hedef belirleme şevki vermesini temenni ediyorum. Bu çabayı, diğer alanlar gibi adalet sistemimiz, yargı kurumlarımız, hukuk altyapımız konusunda da yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Biz de geride bıraktığımız 20 yılda, ülkemizin hukuk devleti vasfını güçlendirmek için önemli reformlara imza attık. Reformlarımızın en önemli unsurlarını, insan hak ve hürriyetleri, kadın hakları, çocuk hakları, adalet sistemimizin geliştirilmesi gibi başlıklar oluşturmuştur.
Her ne kadar 1982 Anayasası’nda, hem bizden önceki hükûmetler hem biz çok sayıda köklü değişiklik yapsak da sonuçta elimizdeki malzemenin darbe dönemi ürünü olduğu gerçeğinden kurtulamıyoruz. Bunun için hükûmetlerimiz döneminde çeşitli defalar, siyasi partilere yeni anayasa hazırlama çağrısı yaptık. Kimi zaman bu doğrultuda Meclis bünyesinde zayıf da olsa bazı adımlar atılmıştır. Meclis'teki bu çabamızdan, diğer siyasi partilerle uzlaşma sağlayamadığımız için sonuç alamadık. Buna rağmen gayretlerimizi sürdürdük. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'ne geçtikten sonra da yeni bir adım attık.
Geçtiğimiz yıl bir kez daha siyasi partilere ülkemizi yeni bir anayasaya kavuşturma çağrısında bulunduk. Biz de kendi çalışmalarımızı yaptık, müzakereye esas olan bir taslak hazırladık. Ancak, maalesef, bu çağrımız da karşılıksız kaldı, diğer partilerden herhangi bir somut anayasa taslağı metni alamadık. Netice itibarıyla insan haklarına dayanan, hukukun üstünlüğünü esas alan sivil, demokratik ve özgürlükçü yeni bir anayasayı ülkemize henüz kazandıramadık. Ama umudumuzu da kaybetmedik, kaybetmiyoruz. İnşallah, siyasetin iklimi böyle bir adıma uygun hâle geldiğinde yeni anayasa çalışmasını tekrar başlatabileceğimizi ümit ediyoruz.
Temel hak ve özgürlüklere ilişkin anlaşmaları iç hukukumuzun bir parçası hâline getirdik. İdarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri incelemek için Kamu Denetçiliği Kurumunu kurduk. Kişisel verilerin korunmasını ve bilgi edinmeyi anayasal birer hak olarak düzenleyerek güvence altına aldık. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunu oluşturarak insan haklarının daha etkin korunmasını sağladık. Sivil yargı-askerî yargı ayrımını ortadan kaldırarak, yargıda birliği temin ve tesis ettik. Hâkimler ve Savcılar Kurulunun hem çoğulcu kaynaktan seçilmesini hem de üyelerinin önemli bir bölümünün Meclis tarafından belirlenmesini sağlayarak kurulun demokratik meşruiyetini artırdık.
Ulusal Yargı Ağı Projesini (UYAP) hayata geçirerek, teknolojik ve bilimsel gelişmeleri yargının hizmetine sunduk. Uzlaştırmacılık ve arabuluculuk sistemlerini kurarak, taraflara kolaylık getiren alternatif çözüm yollarını uygulamaya koyduk. İkinci derece yargılama yapan İstinaf'ı, ülkemize kazandırdık. Türk Ceza Kanununu, Ceza Muhakemesi Kanununu ve İnfaz Kanununu yenileyerek, yeni bir ceza adaleti sistemi oluşturduk. Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu başta olmak üzere, hukuk alanındaki temel kanunları yeniledik ve önemli değişiklikler yaptık.
İlk derecesinden yükseğine kadar yargı kurumlarımızın tamamının, çalışanlar ve hizmet alanlar için çile mekânlarından huzurlu kamusal mekânlar hâline dönüşmesi dahi başlı başına bir başarı işaretidir. Bugüne kadarki reform ve çalışmalarımıza ilaveten, önümüzdeki dönemde adalet sistemimizde yeni iyileştirmeler yapacağız. Gündemimizin en başında avukatlarımızın sorunlarının çözümü var. Bunun için Avukatlık Kanununu, barolarımızla birlikte çalışarak yenilemek istiyoruz. Hedefimiz savunma hakkının daha da güçlendirilmesidir.
Vatandaşlarımızın yargılama süreçlerinde, çeşitli sebeplerle hak mahrumiyetlerine uğramasından üzüntü duyuyoruz. Bunun önüne geçmek için adli yardım sistemimizi yeniden ele alacağız. Hukuk sigortası olarak anılan ve değişik ülkelerde uygulaması bulunan hukuki himaye sigortasını Türkiye'ye de kazandırmayı planlıyoruz. Adalet Bakanlığımızın kurduğu bilim komisyonunun teklifleri doğrultusunda hukuki himaye sigortasını hayata geçireceğiz.
Adalete erişimi kolaylaştıracağız. Yargı süreçlerini sadeleştireceğiz. Alternatif çözüm yöntemlerini ve kapsamlarını geliştireceğiz. Yargılamaların makul sürede sonuçlandırılması ve adaletin vaktinde tecellisi için yeni projeleri devreye alacağız. Ana başlıklarıyla özetlediğimiz tüm bu çalışmalarla milletimizin adalete olan güvenini en üst seviyeye çıkartmakta kararlıyız.
Birileri, maalesef, ülkemizin adalet sistemini, nerelerle bağlantılı oldukları az çok tahmin edilen suç çetelerinin kirli oyunlarına kurban etmek için var gücüyle uğraşıyor. Karşımıza çıkan kim olursa olsun böyle bir rezilliğe asla izin vermeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, karanlık mihrakların güdümünde istikamet çizilen bir ülke olmadığını herkes görecek, kabul edecek. Bu ülkede herkes mücadelesini hukuk ve en önemlisi ahlak kuralları çerçevesinde verecektir. Aksi yöndeki her gayret, her zorlama, her tahrik, her spekülasyon, her söylenti ülkemize yapılmış en büyük kötülüktür. Özellikle AHİM'le ilgili yapılan değerlendirmeler konusunda açık ve net söylüyorum, AİHM, kararlarında adil değildir, siyasidir. Konu Türkiye olunca siyasi karar verir ama öbür tarafta Fransa, Almanya olunca orada da maalesef ters kararlar verir.
İlki anlaşılabilir, üzerinde konuşulabilir, gerektiğinde diyalogla iyileştirilmesi yönünde adımlar atılabilir bir yaklaşımdır. İkincisi, yani adalete düşmanlık yapmak ise kabulü asla mümkün olmayan bir davranıştır, hatta ihanettir.
İtirazlarımızı da bu çerçevede dile getirdik, desteğimizi de aynı anlayışla verdik. Yargı kurumlarımızı, hâkimlerimizi, savcılarımızı sadece hukukla değil, vicdan ve ahlakla da bağdaşmayacak ifadelerle hedef alanların, hedef gösterenlerin böyle bir muhasebe gayesi yoktur. Bu konuda hemfikir olduğumuza inanıyorum. Karşımızdakilerin derdi, ülkemizin hukuk devleti niteliğini güçlendirmek değil, hukuku kendi ajandalarının bir aracı hâline dönüştürmektir. Benzer şeytani tavırlara, yasama alanında da yürütme konusunda da şahitlik ediyoruz. Çünkü bunlar geçmişte uzunca bir süre, aynı yöntemlerle ülkenin enerjisini emmişler, vaktini heba etmişlerdir. Şimdi de haksız, mesnetsiz, sinsi gücün ayrıcalığına tehditle, şantajla, çirkeflikle ulaşmanın peşindeler. Kararlarını, Türk milleti adına veren yargımızın bu niteliğinden rahatsız olanların, kimlerin değirmeninden su aldığını, kimlerin değirmenine su taşıdığını gördükçe ülkemiz adına üzülüyoruz.
Yürütmenin önüne, kamu görevlilerini tehditten, yalan ve yanlış bilgilerle kurumları töhmet altında bırakmaya kadar uzanan provokatif tutumlarla döşenen taşları, serpilen dikenleri gördükçe, ülkemiz adına üzülüyoruz. Yoksa siyasi alandaki mücadeleyle ilgili hiçbir çekincemiz, hiçbir tereddüdümüz yoktur. Tek gayemiz, ülkemizin zarara uğramaması, milletimizin devletine olan güveninin zedelenmemesi, hukukun üstünlüğü ilkesine halel gelmemesidir. İnşallah, yasamasıyla yürütmesiyle yargısıyla en önemlisi de milletimizle birlikte, hepimizin en büyük teminatı ve güvencesi olan adaleti daha da güçlendirerek bu bataklığı da kurutacağız.
Altı asırlık cihan devleti Osmanlı'nın yıkılışı ve bu topraklardaki son devletimiz Cumhuriyet'in kuruluşu gibi bir devrimi sindirmek elbette kolay olmadı. Cumhuriyet yıllarına damga vuran vesayetin, darbelerin, siyasi krizlerin, ekonomik çöküşlerin, terörün, sosyal gerilimlerin, uluslararası baskıların her biri, şüphesiz ayrı değerlendirme konularıdır. Gerçek olan şudur ki Türkiye, artık yeni bir seviyeye, yeni bir lige çıkmıştır. Yaşanan her gelişme, ülkemizin önündeki fırsatın büyüklüğünü ve bizim bunu kullanabilme potansiyelimizin gücünü teyit etmektedir. Ülkemiz, geçtiğimiz 20 yılda sahip olduğu altyapıyla, âdeta bugünlere hazırlanmıştır. Cumhuriyet'in ikinci yüzyılı için yapacağımız büyük atılımın eşiğine gelmek belki öyle kolay olmadı. Ama netice olarak, dünyanın ve bölgemizin âdeta kaynadığı bir dönemde, biz her şeyimizle büyük ve güçlü Türkiye'nin, Türkiye yüzyılının inşasına hazırız. Eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerjiye, sanayiden tarıma her alanda, ihtiyacımız olan araçlara sahibiz. Üretimiyle istihdamıyla ihracatıyla bu temelin üzerinde bölgesini aşıp, küresel düzeyde siyasi ve ekonomik güç olarak yükselen bir Türkiye var.
Avrupa'dan Asya'ya, Afrika'dan Amerika'ya kadar dünyanın dört bir yanında siyasi ilişkilerimizle diplomatik ağlarımızla sivil toplum yapılarımızla hatta askerî gücümüzle varlığımızı kabul ettiriyoruz. Sadece Ukrayna krizinde değil, daha pek çok yerde, vicdanın ve hakkaniyetin sembolü olarak, savaşan taraflarla dahi aynı düzeyde ve etkinlikte ilişki kurup yürütebilen neredeyse tek ülkeyiz.
Son dönemde bunun pek çok emaresini görüyor, duyuyor, okuyoruz. İnsanımızın kendine güveni öylesine kuvvetlendi ki dünyanın neresine giderseniz gidin, çoğu defa elinde bir bavulu dahi olmadan gelip, başarı hikâyeleri yazan vatandaşlarımıza rastlamak mümkün.
Bütün bunları şunun için anlatıyorum, Türkiye artık dünyanın yeniden şekillenen siyasi ve ekonomik yönetim yapısının, dışlamaya kimsenin gücü yetemeyeceği bir aktörü hâline gelmektedir. Ülkemizdeki herkesin, her kurumun, her bireyin kendini bu yeni Türkiye'ye göre hazırlaması gerekiyor. Hukuk sistemimiz de bunun dışında değildir. Onun için, işte buradan çağrımı yapıyorum, Adalet Bakanlığımızın koordinasyonunda, tüm taraflarıyla yargı ve hukuk dünyamız 2053 vizyonunu oluşturmaya başlamalıdır. Yeni sivil anayasadan kurumsal kapasitenin ülkenin ve dünyanın değişen şartlarına göre geliştirilmesine kadar her konu bu vizyonun içinde yerini almalıdır.'' dedi.