Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, ''Aile dediğimizde sadece anne, baba ve kardeşleri değil, sevgi, şefkat, merhamet, dayanışma, kader birliği gibi birçok kavramı eş zamanlı anlıyoruz. Hayata dair tüm yargıları, anlamları, duyguları, millî ve manevi değerleri, zihnimize ve kalbimize ilk olarak bu eğitim yuvasında mühürleriz. Aile en büyük zenginliğimiz, dayanak noktamız, aidiyet duygusunu kazandığımız sığınağımızdır. Her toplumsal yapıya, kültürel birikime ve inanç sistemine göre farklılık gösterse de aile evrensel bir kurumdur. Yani tüm milletler ve medeniyetler varlıklarını ailelere borçludur. Buradan anlıyoruz ki aile, bir toplumun başlama noktası olduğu gibi muhafaza edilmediği takdirde toplumların yok olduğu yer de olabilir. Çünkü aile, sadece mensupları arasındaki ilişkiyi düzenlemez, toplumun gücünü, sıhhatini, ayrıca toplumsal ilişkilerin niteliğini belirler.
Bir örnek vermek gerekirse; sanayileşme, kırsal kültürün yerini şehirlerin anlamasının ve modern aile modelinin ortaya çıkmasının zeminini hazırlamıştır. Hâlihazırda, tüm dünya olarak yine hızlı ve köklü bir dönüşüm sürecindeyiz. Bugün yaşadığımız teknoloji devrimi, yaşam kültürümüzle birlikte tüm duygu ve düşünce dünyamızı dönüştürüyor. İnsanlar arasına saydam duvarlar çekiyor. Bir arada görünsek de tecrit hâlinde yaşıyoruz. Yalnızlaşmak gittikçe bir norm hâline geliyor. Bu vaziyet, aile yapımızın geleceğine dair önemli bir uyarıdır. Bu değişimin farkında olmak, maruz kaldığımız dönüşümü okumak, analiz etmek ve yenilikleri kucakladığımız kadar, gerekli tedbirleri de almak zorundayız.
Üzülerek ifade ediyorum ki, aile kurumu tüm dünyada hedef hâline geldi. Hızla dönüşen dünyamızdaki çoğu değişim ne yazık ki aileden taraf değil. En başta, bir toplumun alametifarikası olan değerler küreselleşme karşısında tutunmakta zorlanıyor. Bireyselleşmenin hâkim anlayış hâline gelmesi, bireyin aileden soyutlanarak öne çıkarılması, aileyi birbirine bağlayan eklem yerlerini törpülüyor. İçi doldurulmamış bu kavramlar, insanları bir bütünün parçası olduğu fikrinden hızla uzaklaştırıyor.
İşte, bu ihtiyacı tam ve zamanında gören Millî Eğitim Bakanlığımız, Aile Okulu Projesi'ne aileyi güçlendirme motivasyonuyla başladı. Hem salgının toplum ve bireyler üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiyi onarmayı hem de aile değerlerini ihya etmeyi hedefledi. Pilot bölgelerdeki çalışmaların tamamlanmasının ardından bu kursların şimdi ülkemizin dört bir yanında ailelerimizin istifadesine sunulacak olması gerçekten çok sevindirici. Eğitimler, aile içi iletişimden ahlaki gelişime, bilinçli ve güvenli teknoloji kullanımından sağlıklı beslenmeye kadar, sekiz ana başlıkta ve 44 saat olarak düzenleniyor. Bu projenin, ailelerimizi olası risklere karşı çok daha dayanıklı hâle getireceğine yürekten inanıyorum.
Hâlihazırda tüm dünyada, aileyi zedeleyen farklı yaşam tarzlarının bir moda gibi hızla yayılmasına direnebilen ender toplumlardanız. Bunun sırrı, başlı başına bir yaşam sanatı olan aile kültürümüzdür. Böyle zengin bir aile hayatının tüm insanlığa ilham verecek nitelikte olduğuna inanıyorum. Toplumumuzun özünü oluşturan bu ruhu geleceğe aktarmak hepimizin sorumluluğu. Aileyi hayatımızın merkezine almak, ona ihtimamla davranmak, aile içi iletişimizi latif hâle getirmek, hürmet makamındaki yaşlılarımızla ailemizi genişletmek gayreti içinde olalım. Değerlerimizle kucaklaşalım. Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki güçlü aileler toplumların bağışıklık sistemini oluşturur. Böyle toplumlar dış etkilere, ideolojik saldırılara, onu tahrip etmek isteyen tüm girişimlere karşı koruma altındadır.'' dedi.