Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz Van'ı çok seviyoruz. Vanlı kardeşlerimizi çok seviyoruz. 14 Mayıs akşamı inşallah hep birlikte balkondan sesleniyor muyuz? Buna hazır mıyız? 14 Mayıs'a gümbür gümbür yürüyor muyuz?
Son gelişimizde 'Gönül dünyadan geçer amma ki Van'dan geçmez' diyerek sizinle kucaklaşmıştık. Bugün yine aynı hissiyatla bir aradayız.
Van, eskiden de buradaydı. Ama böylesine bir cazibe merkezi haline gelememişti. Biz her şeyden önce Van'ı terör örgütünün tasallutundan kurtardık. Hem bu şehirde yaşayan insanların hem buraya gelen ziyaretçilerin güven içinde, huzur içinde hayatını sürdürebileceği bir iklim tesis ettik. Terör örgütünün başını sadece burada değil, sınırlarımızın dışındaki inlerinde de ezdik. Kardeşlerim, devletinize güvenin, bize güvenin. Huzurunuza ve hatta namusunuza göz diken terör örgütü bir daha sizin kılınıza bile ilişemeyecek.
Edremit'i 'Edremit', biz yaptık. Erciş'i 'Erciş', biz yaptık. Tuşba'yı 'Tuşba', biz yaptık. Nerede belediye? Belediye başkanı niye görevini yapmadı? Hani bunlar benim Kürt kardeşlerimi seviyordu. Bunlara inanıyor musunuz? Türk'üyle, Kürt'üyle biz yaratılanı yaratandan ötürü sevdik. Bizim dinimizde Türk, Kürt, Arap, şu, bu ayrımı yok. Biz sadece Allah için seviyoruz. Kürt kardeşlerimi de aynı anlayışla seviyoruz.
Bundan sonra Gabar, terörle anılmayacak. Bundan sonra Gabar, inşallah o bölgede ayrı bir petrol zenginliğiyle anılacak.
İşte bunları yaparsa AK Parti yapar. Ama bizi bu yolda yalnız bırakmayacaksınız değil mi? 14 Mayıs akşamı inşallah hep birlikte bir başka güleceğiz.
Yıllarca sizin ve evlatlarınızın canı ve geleceğini karartarak istismar siyaseti yapanların dönüp dolaşıp kimin arkasına takıldığını gördünüz değil mi? Diyarbakır Anneleri'nin acısını biliyorsunuz değil mi? Bunları Kandil'e kimler kaçırdı? 10 yaşında, 15 yaşında, 16 yaşındaki o kızlarımızı, o çocuklarımızı Kandil'e kimler kaçırdı. Bunlar ne diyorlar? 'Biz Kürt'üz.' Benim Kürt kardeşlerime leke sürmeyin. Bunların Kürtlükle alakası yok. Bunlar sadece vahşet kusuyor, vahşet. İnşallah 14 Mayıs'ta bunların hesabını sormaya var mıyız? Ben sizlere inanıyorum. Sizi Allah için seviyorum.
Gidip, Van'dakiler dahil Kürt kardeşlerimize her türlü zulmü yapan, her türlü insanlık suçunu işleyen CHP'ye şimdi payanda oldu. Düşünün, CHP gelip de burada miting yapabilir miydi? Kimle yaptılar? Şimdi bu hesabı sormak lazım. CHP'ye desteklerini hem de utanmadan, sıkılmadan, ahlaksızca 'Dişe diş kana kan' diyerek ifade edenlerin derdi Van olabilir mi? Vanlının huzuru ve refahı olabilir mi? Bu ülkenin başına bir CHP'li getirmek için sizin karşınıza geldiklerinde onlara bunun hesabını sormayacak mısınız? Ülkemizdeki herkes gibi Kürt kardeşlerin de hakkını, hukukunu, özgürlüğünü en geniş manada kullanabileceği demokrasi zeminini biz kurduk mu? Kurduk. Aynı şekilde, tüm şehirlerimiz gibi Van'ın da kalkınma eksiklerini yine biz tamamladık mı? Tamamladık.
Şimdi de 3 bin 200 yeni konut, 250 yeni işyeri, 27 bine yakın altyapılı arsa vererek, Van'ı daha da güzelleştirecek bir hazırlığın içindeyiz.
Bay bay Kemal ne söz verdi? Bu CHP'lilere, HDP'lilere sormak lazım, siz Van'a ne kazandırdınız, bir de onu söyleyin. Daha okulunu, hastanesini, sosyal yardımlarını, millet bahçelerini, bölünmüş yollarını, havalimanımızı, barajları, sulama tesislerini, organize sanayi bölgesini, doğal gazı saymıyorum bile... Çevre yolunun inşası sürüyor mu? İnşallah onu da seneye bitiriyoruz. Karadeniz limanlarını İran'a, Asya'ya, Orta Doğu'ya Van üzerinden bağlayan altyapı çalışmalarını süratle tamamlamakta kararlıyız.
Van'a 21 yılda ne kadar yatırım yaptık biliyor musunuz? Bunu özellikle bir kardeşiniz olarak, Türk'ü, Kürt'ü hepsini koyun bir kenara. Dedim ya yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz... 96 milyar liralık kamu yatırımını Van'a yaptık. Şimdi bunu katlayarak artıracağız.
Bu ülkenin 85 milyon vatandaşının her biri tarihinin en güvenli, huzurlu rahat, müreffeh dönemini yaşarken, Türkiye'yi yeniden eski karanlık günlerine geri döndürmenin kime ne faydası var?
Hep eserlerimizle, hizmetlerimizle, yüreğimizdeki muhabbetle, heybemizdeki projelerle geldik. Bir de onlara sorun, 'Siz neyle geldiniz buraya, ne getirdiniz' diye bir sorun, CHP'sine sorun, HDP'sine sorun. Sorun bunlara. Hiç getirdikleri bir şey yok, hiçbir zaman da bir şey getirmeyecekler bunu bilin. Çünkü biz, birileri gibi köken ve mezhep ayrımcılığı değil eser ve hizmet siyaseti yapıyoruz. Çünkü biz birileri gibi evlatlarımızı PKK veya FETÖ terör örgütlerine, LGBT denen sapkınlara teslim etmenin hesabını değil, aile yapımızı güçlendirmenin siyasetini yapıyoruz.
O yanlarında da yavrucuklar var. Onlar 'Biz LGBT'ci değiliz', diyebiliyorlar mı? Fakat AK Parti'nin kitabında LGBT yok, MHP'de yok, Cumhur İttifakı'nda asla böyle bir şey yok. Çünkü biz ailenin kutsiyetine inanıyoruz. Ailelerimize leke sürülmesini asla kabul etmiyoruz. Biz, bunların mücadelesini verirken, bölücü örgütün güdümündeki partinin mensupları da onların Cumhurbaşkanı yapmak için uğraştıkları kişi de ne yapıyordu biliyor musunuz; attığımız her adıma karşı çıkıyorlardı, yaptığımız her işi engellemeye çalışıyorlardı, başladığımız her projeyi durdurmak için çırpınıyorlardı.
Bu gördüğünüz Selo, benim Kürt kardeşlerimin, 51 Kürt kardeşimin Diyarbakır'da ölümüne neden oldu. Şimdi ne diyor bay bay Kemal; 'Gelince onu çıkartacağız' diyor. Bu iş Türk- Kürt meselesi değil, Alevi-Sünni meselesi değil, insanlık meselesi, insanlık. Ancak biz iktidarda olduğumuz sürece adalet yerini bulacaktır. Biz iktidarda olduğumuz sürece benim o 51 Kürt kardeşimin canına kıyanlara biz 'Cezaevinden çık' demeyiz. Hepsi hesabını ödeyecek. İşte masa bu, masanın etrafındakilerin çapı, niyeti, söylemi işte bu. Gerçi bu masa, siyasetin en meşru hakkı olan işbirliği masası, müzakere masası olmaktan çıkalı çok oldu. Bu bay bay Kemal. Bu var ya bu, Savaş Ay sağ olsa da onun bu yaptıklarını, SGK'nın başında olduğu zamanı anlatsa.
Herhangi bir istikameti, rotası, menzili olmadığı için ne tarafa iterseniz o tarafa gidiyor. Direksiyonda Kılıçdaroğlu gözüküyor ama öyle değil. Onun görevi sadece mutfakta video çekmek, sahnede kalp yapmak, sağa sola gülücük dağıtmak. Masanın etrafındakilerden hangisi sabah erken kalkıp ayaklanırsa, örümcek o tarafa doğru yöneliyor. Sonra masanın bir başka ortağı sesini yükseltiyor, bu defa istikamet oraya dönüyor. Ardından bir başka ortak gürlüyor, hop bu defa da ayaklar o tarafa doğru çekiyor. Hani 'Baş belirsiz, meydan ıssız' diye bir söz var ya, işte tam da öyle bir durum var. İpin ucu başkalarının elinde olunca bunlar kendilerine tanınan hareket alanında sürekli bir tarafa savruluyor.
Elbette masada ne yaptığını bilenler de yok değil. Mesela bölücü örgütün elebaşları ve onların siyasi uzantıları, hatırlayınız çözüm sürecinde her türlü riski alarak ülkemizin 40 yıllık terör sorununu bitirmek istediğimizde, uzattığımız eli ısıran bunlar değil miydi? Suriye'deki iç karışıklıklar sırasında provokasyonlarla sokaklarda benim Kürt kardeşlerimin kanlarını oluk oluk akıtan bunlar değil miydi? Bugün de ülkemizi Suriyelileştirmek için can atan bunlar değil mi? Soruyorum size, tüm bu ihanetlerin neresinde Van var? Tüm bu acıların neresinde benim Kürt kardeşlerim var? Tüm bu istismarların neresinde ülkenin ve milletin menfaati var? Bu ülkenin 85 milyon vatandaşının her biri tarihinin en güvenli, huzurlu, rahat, müreffeh dönemini yaşarken Türkiye'yi yeniden eski karanlık günlerine geri döndürmenin kime ne faydası var? Türkiye'yi her alanda gelişmiş ve müreffeh bir ülke haline getirmek için attığımız adımlara çelme takmanın kime ne faydası var; Size bir faydası yok, milletimize bir faydası yok, ülkemize bir faydası yok. Ama birileri kandan, kavgadan, kaostan, cehalet ve sefaletten beslendiği için onların bu tabloya çok ihtiyacı var. Daha geçen gün Çanakkale'de kahvehane basıp adam döverek, yurt dışında oy kullanmaya giden vatandaşlarımıza saldırarak, asıl niyetlerini hemen gösterdiler.
Ötekilerin durumu ise hak getire, tam bir trajedi. Geçmişlerini ve kendilerini inkar pahasına düşmüşler Kılıçdaroğlu'nun peşine, nereye doğru gittiklerini bile bilmiyorlar. 14 Mayıs'ta işte bu iki tablodan hangi istediğinize karar vereceksiniz. Tercihinizi, Türkiye'nin güven, huzur, refah içinde güçlü bir şekilde yoluna devam etmesini isteyen bizimle, yeniden koalisyon, kavga, baskı zulüm peşinde koşanlar arasında yapacaksınız. Van'ın tercihinin Türkiye Yüzyılı olacağından yana hiçbir şüphem yok.
Bugün dönüp baktığımızda bu istikrarsızlıkların hiçbirinin de tesadüf olmadığını, kendi kendine yaşanmadığını görüyoruz. Ülkemizi iç mücadeleleriyle oyalayanlar, kendi güvenlik ve refahları için tüm dünyanın kaynaklarını sömürdüler. Ne zaman ki biz demokrasi ve kalkınma atılımlarıyla aradaki farkı kapattık, işte o zaman bunları bir telaş sardı. Gezi'yle sokakları, Çukur eylemleriyle mahalleleri, terör saldırılarıyla güvenliğimizi, darbe girişimleriyle milli iradeyi, finansal tuzaklarla ekonomimizi hedef aldılar. Allah'ın yardımı ve milletimizin, Vanlı kardeşlerimizin desteğiyle tüm bu saldırıları göğüsledik, akamete uğrattık. Bununla yetinmedik, sınır ötesi harekatlarla, yeni ekonomi programlarıyla, savunma sanayi ve enerji yatırımlarıyla Türkiye Yüzyılı'na hazırlık yaptık.
Okul yaparız, üniversite açarız, 'Eğitimi ayağa düşürdünüz.' derler. Hastane yaparız. Kaliteli sağlık hizmeti veririz. Kovid salgını gibi bir krizin üstesinden geliriz. 'Milleti hasta ettiniz.' derler. Yol yaparız, köprü, tünel, havalimanı, hızlı tren hattı yaparız. 'Millet bunları mı yiyecek?' derler. Ya köprü yenir mi, havalimanı yenir mi? Ama biz onları bay bay Kemal'e bırakıyoruz. Afiyet olsun. Karadeniz'de gaz, Gabar'da petrol buluruz. 'Milleti kandırıyorsunuz.' derler.
Gabar'daki petrolü de inşallah vatandaşımıza en uygun şartlarda vereceğiz. Ülkemizin ilk yerli ve milli otomobilini yaparız. Gözlerinin önündeki ürüne 'Hani nerede?' derler. Bay bay Kemal, Gemlik'te fabrika. Hadi git. Niye gitmiyorsun? Meral Hanım sen niye gitmiyorsun? Gidemezler. Gittikleri anda maskeleri düşecek. Çünkü bunların bu ülkede dikili bir taşı yok. Uçak yaparız, helikopter yaparız yüksek teknoloji ürünü nice projeyi gerçekleştiririz 'Ne gerek vardı?' derler. Konut yaparız, baraj yaparız sulama tesisi yaparız, her birine takmadık kulp bırakmazlar. İstihdamda, üretimde, ihracatta rekorlar kırarız, sevinecekleri yerde karalamaya çalışırlar. Sosyal yardımlarla devletimizi kimsesizlerin kimsesi haline getiririz, yardım alan insanları 'makarnacı, kömürcü' diye aşağılarlar. Dış politikada onurlu bir duruşla ülkemize güç, milletimize gurur kazandırırız, gidip bizi yabancılara şikayet ederler. Şayet 14 Mayıs'ta Türkiye Yüzyılı hayalimize sahip çıkmazsak daha onlarca, yüzlerce örneğini verebileceğimiz işte bu zihniyet, ülke tepesine bir kara bulut gibi çökecek.
Her seçim dönemi olduğu gibi 14 Mayıs öncesi de değer istismarcıları, vaat bohçacıları, kifayetsiz muhterisler ortalığın tozunu dumana katıyor. Aman Allah'ım atıyorlar, tutuyorlar, kırıyorlar, kapatıyorlar. Tehdit ediyorlar. Dillerinin ucuna ne gelirse söylüyorlar. Mazilerindeki utanç tabloları gerçek ama seçim dönemlerinde verdikleri vaatlerin hepsi yalan.
Hepsinin de ortak özelliği başarısızlıktır, batırmaktır. Allah göstermesin ülkenin başına gelseler yarın öbür gün işçi, memur, emekli, ay sonunda maaşını alıp almayacağını bilemeyecek. Geçmişte CHP, memurlar maaş alamadılar. Sanayici, tüccar, esnaf önünü göremeyecek, elindekinden olacak. Yeni bir şeyi yapamayacakları gibi bizim kendilerine bıraktıklarımıza da sahip çıkamayacaklar. Zaten bunlara verilen görev de bu. Karadeniz gazının vanasını kapatmak. Gabar petrolünün üzerine beton dökmek. Togg'u rafa kaldırmak. Yahu çıkmış utanmadan sıkılmadan ne diyor biliyor musun? Hani bizim S400 vardı ya Amerika'nın 'Kaldırın bunu.' dediği. Şimdi bu ne diyor? 'S400'leri biz depoya alacağız.' Kim diyor bunu? Bay bay Kemal. Ya bay bay Kemal, en güçlü savunma silahının depolara kaldırılmasına asla bu millet müsaade etmeyecektir. Köprüleri, tünelleri, hızlı tren hatlarını, otoyolları işlemez hale getireceklermiş. Teknoloji projelerimizin kapısına kilit vuracaklarmış. İHA'yı, SİHA'yı, Akıncı'yı, Kızılelma'yı, onların da önünü keseceklermiş. Ülkemizi yeniden üç, beş dolar için birilerine el açar duruma getirecekler. Evet, bunların yapacağı sadece budur.
Bizim yıllar boyunca hazırlığını yaptığımız, son aşamasına getirdiğimiz işleri bir yerlerden duyup, 'proje' diye millete yutturmaya kalkıyorlar. Mesela en son çıkıp Adana'da Petrokimya Özel Ekonomi Bölgesi kuracağından söz ediyor. Ya biz orayı yıllar öncesinden enerji ihtisas bölgesi ilan ettik, bay bay Kemal. Kurduğumuz boru hatlarıyla Ceyhan'ı dünyanın önde gelen enerji hatlarından biri haline getirdik. Yumurtalık'ta 12 milyar dolarlık bir petrokimya yatırımıyla ilgili süreç tamamlanmak üzere. Ayrıca her biri milyar dolarla ifade edilen başka yatırımlar da var. Biz, bunlar gibi ülkemizin değerlerini, yabancılara peşkeş çekmenin değil, kendi insanımıza kazanca dönüştürmenin sözünü veriyoruz. Biz, Atatürk Havalimanı'nı TEKNOFEST'le, Millet Bahçesi'yle, teknoloji geliştirme merkezleriyle, ülkemizin gururu haline getiriyoruz. Onlar burayı karanlık ilişkili şirketlere peşkeş çekeceklermiş. Bunlarda yalan bitmez. 'Takdirden öte murat olmaz.' derler. Herkes gönlündekini ister. Sonunda takdir neyse o olur. Biz, Rabbimizin takdirine, milletimizin ferasetine ve desteğine güveniyoruz.
Benim Vanlı Kürt kardeşlerimden LGBT'ci olur mu? Soruyorum olur mu? Çünkü benim Vanlı Kürt kardeşim ailenin kutsiyetine ne yapar, inanır. Bizde aile kutsaldır, ailenin kutsiyetine el dokundurtmayız. Kandil'dekiler, Diyarbakır annelerinin yavrularını kaçırabilirler ama benim Kürt kardeşlerim buna müsaade etmez. Türkiye Yüzyılı'nın ışığını söndürmek isteyenlere eyvallah etmeyeceğiz. Van'dan aldığımız şu güç ve destekle Allah'ın izniyle 14 Mayıs'ı yeni bir demokrasi şölenine, yeni bir kalkınma atılımına döndürmekte kararlı mıyız? Bir sonraki buluşmamızı, inşallah seçim zaferimizin sevincini paylaşmak için yapacağız. Ama bunun için çok çalışmamız lazım.
Biliyorsunuz benim her zaman bir sözüm var. Kale içeriden fethedilir. Ne demek bu? Yani kaleyi kadınlar fetheder kadınlar. Buna hazır mıyız, ana kademe buna hazır mıyız? Gençler buna hazır mıyız? Bu meydanda bulunan ve bizleri çeşitli mecralardan dinleyen, takip eden tüm kardeşlerime sesleniyorum. Her birinizden seçim gününe kadar hala tereddütte olan veya sandıkta başka tercihlere meyleden bir akrabanıza, komşunuza, dostunuza ulaşmanızı istiyorum. Türkiye'nin geleceği için bu seçimin ne kadar önemli olduğunu onlara anlatmanızı ve mutlaka gönlünü kazanarak sandıkta desteğini almanızı bekliyorum. Bunu başardığımızda emin olun o sandıklar gerçekten patlayacak. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.'' dedi.