Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye'yi 20 yılda asırlık demokrasi ve kalkınma reformlarıyla buluştururken hep bir hayalimiz vardı; bu hayal, ülkemizi ve milletimizi bir gün dünyada hak ettiği seviyeye çıkarmaktır. Vesayetle kavgamızı da darbe teşebbüslerine direnişimizi de yedi düvele karşı verdiğimiz mücadeleyi de hep aynı gayeyle yürüttük. Siyasi istikrarsızlığı yeni yönetim sistemimizle aştık. Güvenlik kaygılarının önünü, terörle mücadeleyi sınırlarımızın ötesine doğrudan kaynağına indirerek kestik. Eskiden terör neydi, sorunlarda bir numaraydı. Şimdi kaldı mı? Nereden nereye. Milletimizin günlük hayatının kalitesini eser ve hizmet siyasetimizle yükselttik. Eskiden akşam saat 9'dan, 10'dan sonra sokaklara çıkılabiliyor muydu? Şimdi yarın ben Diyarbakır'dayım. Diyarbakır'da akşam 8, 9, 10 dışarı çıkılmazdı ama şimdi akşam saat 12, 1 herkes restoranlarda, kafeteryalarda yemeğini yiyor, sabaha kadar oralarda eğleniyor. Nereden nereye. Mesele bu.
İş ve aş peşinde olan vatandaşımızın derdini ekonomimizi büyütüp, istihdamı artırarak çözdük. Geleceğine güvenle bakmak isteyen gencimizin ufkunu, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayarak, girişimcilerimize destek olarak genişlettik. Evinin annesi hanım kardeşlerimizin hayatın diğer alanlarında da var olma çabalarını tüm imkânları önlerine sererek destekledik. Velhasıl milletimizin her bireyini, bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı hâline getirecek altyapıyı kurduk. Ülkemizin 81 vilayetinin tamamına ve 85 milyon vatandaşımızın her birine ulaşan eser ve hizmetlerimizi bu azim ve heyecanla hayata geçirdik. Önümüze kurulan her tuzağı, arkamızdan çevrilen her kumpası, üzerimizde oynanan her oyunu milletimizden aldığımız destekle bozduk.
Dağları deldik dağları. Ferhat ile Şirin meselesi var ya, biz Ferhat olduk, Şirin'e dağları delerek yolları açtık.
Benim vatandaşım uçuşunu yapıyor, oradan evine yarım saatte, 45 dakikada ulaşıyor. Modern dünyanın talepleri bu değil miydi? Buydu. Biz ülkemize bunu kazandırdık mı? Kazandırdık.
Üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Artık benim Ayşe'm, Fatma'm, Ahmet'im, Mehmet'im İstanbul, İzmir, Ankara, buralara gitmiyor. Artık profesörlerimiz, doçentlerimiz, Muş'a, Ağrı'ya, Iğdır'a, Hakkâri’ye gidiyor ve orada bu yavrularımızı eğitiyorlar. Nereden nereye. İş bilenin, kılıç kuşananın. Öyle yan gelip yatmakla bu iş olmaz ama bunları başardık.
Asıl büyük imtihanımız yeni başlıyor. Dünyamız siyasi, ekonomik ve sosyal kaosların pençesinde sarsıldığı bir dönemden geçiyor. Biz ise şimdi altını çiziyorum, Türkiye Yüzyılı projeksiyonuyla 2053 vizyonumuzu konuşuyoruz. Ayın 28'inde inşallah Ankara Kapalı Spor Salonu'nda 'Türkiye Yüzyılı'nı tüm dünyayla paylaşacağız. Sadece konuşmakla kalmıyoruz, üretimiyle, istihdamıyla, ihracatıyla bunu hayata geçiriyoruz. Onun için 5 tane başlığımız var. Nedir? Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazlayla büyüme ve büyüyen bir Türkiye var. Bir yüzü bu olan madalyonun diğer yüzündeyse pusuda bekleyen eski Türkiye kalıntısı zihniyetleri görüyoruz.'' dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başörtüsü tartışmasını yeniden açması üzerine ''Bu tartışma vesilesiyle milletimizin sahip olduğu tüm haklar gibi eğitimdeki ve kamudaki başörtüsü özgürlüğünü de hala hazmedemeyenlerin yüzlerindeki sahte maskenin aralandığını gördük. Biz kadınlarımızı asla başı açık veya başı örtülü diye sınıflamadık, ayırmadık ama birileri kafasında bu ayrımcılığı hâlâ aşabilmiş değil. Bay Kemal, senin yanındakiler ne yaptılar? Üniversitelerimizde ikna odaları kurdular ve bu ikna odalarına girerken o yavrularımızın başörtülerini maalesef başlarından çekerek aldılar. O ikna odalarında hesaba çektiler kızlarımızı. Benim kendi kızlarım maalesef imam hatip okulu öğrencisi olduğu hâlde onlar imam hatip okuluna girme noktasında sıkıntıya maalesef düçar oldular ve ben kızlarımdan bir tanesini aldım, bir müdürü arkadaşım olan imam hatip okuluna gönderdim. İstanbul'dan bir başka şehre. Niye? Çünkü zulmediyorlar. O zulümden kurtarmak için. Bay Kemal siz busunuz, bu. Sizi biz iyi biliriz. Sizin bu noktada ciğerinizi iyi biliriz ama artık bunları yapamıyorsunuz.
Şimdi devletin kurumlarında başı açığı da var başörtülüsü de var. Bütün bunlarla beraber okullarımızda böyle bir sıkıntı var mı? Başörtülüsü de başı açığı da kardeş kardeş üniversitelerimizde, ortaöğretimde, her yerde okuyabiliyor.
Bay Kemal, senin böyle bir derdin yok. Bunun için kızlarımızın ve hanım kardeşlerimizin gönüllerini tamamen rahatlatmak için başörtüsü özgürlüğünü, ne teklif ettim? Gel dedim, anayasa güvencesi altına alalım. Bakalım gelebilecek mi? Göreceğiz. Biz şimdi hazırlıkları yaptık. Bu anayasa değişikliğini Meclise göndereceğiz, gelir veya gelmez, maksat tüm milletimiz bunu görsün, bunu tanısın, yandaşlarını da tanısın, altılı masayı da tanısın. Hayati bir diğer konu olan sapkın akımların dayatmalarına karşı ailenin korunmasını da ekleyerek bir anayasa değişikliği teklifinin hazırlığına başladık. Bakalım konu Meclise geldiğinde kim nasıl bir tavır içine girecek?
Meclise sunacağımız teklif yeterli çoğunluk sağlanarak kabul edilirse Türkiye için önemli bir kazanım olacaktır. Aksi yönde bir durum ortaya çıkarsa ülkemizi yeni, sivil, özgürlükçü özellikle böyle bir anayasaya kavuşturma mücadelemizi inşallah seçimden sonra da zaten sürdüreceğiz. Hatta şunu da yapabiliriz. İlk defa bugün Malatya'da açıklıyorum. Şunu da yapabiliriz, nedir o? Haydi sıkıyorsa gel bu işi referanduma götürelim. Öyle mi, parlamentoda bu iş çözülmüyorsa millete götürelim, kararı millet versin. Türkiye Yüzyılı, artık bu tür tartışmaların aşıldığı yeni bir devrin adı olacaktır. Ülkemizi dünya liginin ilk sıralarına çıkartacak, milletimizin refahını en üst seviyeye yükseltecek 2053 vizyonumuzu hayata geçirebilmemizin önünde hiçbir engel bırakmamakta kararlıyız.
Türkiye Yüzyılı'nı birlikte inşa ediyor muyuz? 2023'te büyük ve güçlü Türkiye yolunu beraberce açıyor muyuz? Ülkemize diz çöktürmenin, milletimize boyun eğdirmenin peşinde olanların heveslerini bir kez daha kursaklarında bırakıyor muyuz?" sorularına alandakilerin hep bir ağızdan verdiği "Evet" cevabının ardından "Malatya bu ama bilesiniz ki Türkiye de bu. Maşallah Malatya'nın mert ve çalışkan evlatları bizimle olduğu müddetçe Allah'ın izniyle tüm bu hedeflere ulaşacağımızdan kimse şüphe duymasın. Rabbim bu mücadeleye verdiğiniz destek için hepinizden razı olsun.
Seçimlerin yaklaştığı bir dönemde baktık, bunlar kendi başlarına aday çıkartamayacak, 'Bari biz önlerini açalım' dedik. Karşımızdaki en büyük muhalefet partisinin başındaki kişiye 2023 cumhurbaşkanlığı seçimleri için 'Hodri meydan' dedik. Biz, bu zata 'Seçimde karşımıza çık' dedik. O ne anlamış biliyor musunuz? Sanki ben ona 'Televizyona çık' demişim. Geceleri sosyal medya videosu yayınlaya yayınlaya galiba siyaseti de ekrandaki görüntüden ibaret sanmaya başladı. Tabii biz meselenin aslını biliyoruz. Siyaset iddia, yürek, vizyon işidir. Hepsinden önemlisi cesaret işidir. Bay Kemal, darbe gecesi tankların arasından süzülüp Bakırköy'deki güvenli bir evde ekrandan gelişmeleri seyreden sen değil misin? Bu zatın şimdi meydana çıkıp mertçe mücadele vermesini beklemek biraz zorlama olacak ama maalesef karşımızdaki fotoğraf bize başka bir yol da bırakmıyor. Malatya'dan bu zata tekrar sesleniyorum: Ya aday olup karşımıza çık ya da adayın kimse söyle, onu bilelim.
Babayla oğlu evlerinde uyurken bir tıkırtı duymuşlar. Oğlunu uyandıran baba, 'Git bir bak bakalım, bu neyin nesi?' demiş. Giden oğuldan ses seda çıkmayınca babası 'Ne oldu?' diye sormuş. Oğlu, 'Baba, bir hırsız tuttum' diye cevap verince babası 'Tut kolundan buraya getir' demiş. Buna karşılık oğlu 'Gelmiyor' diye cevap verince baba, 'Bırak gitsin' diye mukabelede bulunmuş. 'Gitmiyor' diyen oğluna, 'Madem öyle, sen gel' şeklinde seslenen baba, bu defa da 'Gelemiyorum' cevabıyla karşılaşmış. Baba, 'Niye gelemiyorsun?' diye sorunca da oğlanın cevabı 'Ben onu bırakıyorum da o beni bırakmıyor' olmuş. Kılıçdaroğlu'nun işi de aynen buna benziyor. 'Adaysan ilan et' diyoruz, etmiyor, 'Adayını açıkla' diyoruz, açıklayamıyor. Herhalde birileri bunu tuttu, bırakmıyor olsa gerek ki demek kendini böyle bir duruma düşürüyor.
Bugüne kadar bu zattan veya bir başka muhalefet temsilcisinden ülkenin ve milletin herhangi bir meselesiyle ilgili üzerinde çalışılmış, gerçekçi, dünyanın içinden geçtiği kritik süreçle uyumlu teklif duydunuz mu? Çıkardığımız kanunları Anayasa Mahkemesine götürme, yaptığımız projelere çamur atma, gerçekleştirdiğimiz hizmetleri engellemeye çalışma haricinde hangi sadra şifa işlerini gördünüz? Göremezsiniz, duyamazsınız çünkü böyle bir dertleri de gayretleri de esasen böyle bir kabiliyetleri de yok. Bunlar oturdukları yerden ahkâm kesmeye, yalan yanlış bilgilerle atıp tutmaya, iftirayla gündem oluşturmaya çalışıyorlar. Kendi partilerinin içindeki kısır çekişmelerle uğraşmaktan ülkeye, millete, dünyaya bakmaya fırsatları kalmıyor.
Rusya-Ukrayna savaşı başladığında yine bunlar bizi açıkça taraf olmamakla suçluyordu. Hesapsız kitapsız taraf olanların da hâlini gördünüz. Bütün dünya, bu kriz karşısında sergilediğimiz dengeli politikamızı takdir ederken bunların derdi ülkemizi krizin tarafı yapmaktı. Allah göstermesin, şayet ülke bunların elinde olsaydı bu kışı nasıl geçirirdik bilmiyorum. Doğal gaz filan zaten bulamazdık ama şu anda bizim böyle bir derdimiz yok. Umut bağladıkları tek konu.
Küresel ekonomik krizin ülkemize yansımalarının bir ürünü olan, dünyada korkunç hayat pahalılığı. İnşallah yılbaşından itibaren enflasyonu, faizi nasıl düşürüyorsak, faizi devamlı indiriyor muyuz? Şimdi inşallah tek haneli rakama da faiz inecek ve faiz zulmünden yatırımcılarımızı kurtaracağız, vatandaşımızı kurtaracağız. Geçmişte bunu biz yaptık mı? Yaptık ve 4,6'ya kadar faizi düşürdük ve enflasyon da o zaman nereye düşmüştü? 5,6'ya. Her kesimden insanımızın gelir seviyesini yükselteceğiz. Bakalım o zaman ne diyecekler? Tabii bunların ne hayat pahalılığının önüne geçecek ne enflasyonu düşürecek ne istihdamı koruyacak ne üretimi sürdürecek herhangi bir projelerinin, programlarının olmadığını söylemeye bile gerek duymuyoruz.'' dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Kanun teklifini destekle, ne referandumu? Ne oldu, çakma Orban'lık mı yapacaksın Erdoğan? Burası Türkiye, Macaristan değil. Kanun teklifini destekle, ne referandumu. Kaçmazsan bu iş çözülür; erkekler kadınların giyim kuşamını konuşamaz hale gelir. Var mı sende o cesaret?'' dedi.