KamuMeb

Sokak Hayvanları Yasası ve Fahiş Fiyatla Mücadele Açıklaması

GÜNCEL

TGRT Haber Ankara Temsilcisi Fatih Atik'in sorularını cevaplayan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Orman yangınları, çiftçi sayısı, et fiyatları, çiğ süt fiyatları, fahiş fiyatla mücadele, gıda fiyatlarındaki artış, sokak hayvanları yasası konusunda önemli açıklamalarda bulundu.

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "Kanun yürürlüğe girdikten sonra sorumluluklar başladı. Ancak biz detaylar için ikincil düzenlemeler yapmak durumundayız. Son birkaç rötuş kaldı, ondan sonra yayınlayacağız bunu. Yönetmelik çıkacak.

Bu konunun başından itibaren aynı şeyi söyledik. Sokak hayvanlarının toplumsal hayatı olumsuz etkileme potansiyeli son derece yüksek. Artık herkes tarafından kabul edilen bir sorunu çözmek üzerine çalışmalardı. Sahipsizlik sorumsuzluğu getirir. Sokaklarda sahipsiz hayvan, köpek olmasın. Öncelikle yerel yönetimler bunları toplasın, rehabilite etsin, sahiplendirsin ve bunlar çiplensin. Sahiplenmeyenler de barınaklarda hayatına devam etsin.

Ancak hayvanların sokaklardan çekilmesini engellemek üzerine bir strateji izlendi. Ancak bu kişiler bu sorunun olduğunu kabul ederken diğer taraftan bu yasayı engellemek için her şeyi yaptılar. Neresinde katliam var anlamış değilim. Bu konuyla ilgili kanundaki değişikliklerin, bir hayvana işkence edilmesiyle ilgili bir harf bile yokken 'bu bir katliam yasası' demek işin aslını inkar etmektir. 

En büyük problem zaten yasayı okumamak. Yasayı okumadıklarını düşünüyorum. Okuduklarını da siyaset malzemesi yapmak için çarpıttıklarını düşünüyorum. Ama burada TBMM vatandaş adına çok önemli bir görev icra etti, bu sorunun çözümüne ilişkin yasal düzenlemeyi yerine getirdi.

Altındağ Belediye Başkanımızla konuştum. 'Bana ihbar geldi, 4 yerde hayvanlar kazaya uğramış, gidip almaya çekiniyorum' dedi. Yani uygulayıcıları baskı altına almaya çalışıyorlar. Bunun kime faydası var? Her şeyden önce yasanın uygulanmasını diğer bakanlıklarımız da takip edecek. Biz bunun denetim sorumluluğunu, bununla ilgili kayıtlılığı sağlayacak bakanlığız. İkincil düzenleme de çıkınca bütün detayları vermiş olacağız.

Biz bütçesinden gerekli payı ayırmış mı, hayvan barınaklarında standartları sağlamış mı, bunlara bakacağız. Bunu çok başarılı uygulayan belediyeler var. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Düzce Belediyesi gibi. Bunu uygulamak istemeyenler aslında o bütçeleri başka yerlere harcama istiyorlar. Bunu yapamayan belediyeler kanundaki yaptırımlara maruz kalacak. Çünkü kamu görevlisi kamu görevini yerine getirmek zorunda. Sokaklarda en büyük denetçi halkın kendisidir. Gereğini yapmayana zaten vatandaşımız tepki gösterecektir.

Bir koyun ölüsünü alıp 'bakın böyle yapıyorlar' diyerek teşhir etmeye çalışıyorlar. Amaç şu, 'bu çıkan yasa katliam yasasıdır' algısını oluşturmak. Katliam neresinde var? Diyoruz ki sokaklarda sahipsiz hayvan kalmasın, rehabilite edilsin, sahiplendirilmeyenler de bunların bakımlarını belediyeler sağlasın. Bununla ilgili bütçe veriliyor zaten kendilerine. Daha da fazlasını yapmak isterlerse bunun yüzde 50'si kadar ilave bütçe verilecek.

Tarım ve Orman Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yer konusunda bu tahsisleri yapacak. Aslında ortam hazır, sadece yapmak iste. Küçük bir grup Türkiye'nin tamamını domine ediyor. Sessiz çoğunluğun sesi olarak biz bunu söylüyoruz. Kim çocuğunu parka götürdüğünde bir grup hayvanın oynadığı şeylerden çocuğuna hastalık bulaşmasını ister?

Bu yasayla ilgili tepki değil teşekkür alıyorum. Buradaki asıl teşekkür TBMM'de. Onlara müteşekkiriz. Onlar halk adına en doğrusunu yaptılar. Bunu uygulamıyoruz demek kaos istediğinden, insanların manipüle edilebilme kolaylığını düşündüklerinden diye rahmin ediyorum, sürekli gündem yapılıyor.

En büyük şehir büyükşehir belediyelerinde. İstanbul, Ankara, İzmir nüfus yoğunluğu sebebiyle insanların en çok muzdarip olduğu yerler. Büyükşehir belediyeleri görevini yerine getirmedi. İBB'ye 2019 seçimlerinden önce bakılsın, neler yapılmış. Biz hayvanseveriz deyip hiçbir şey yapmamak tek kelimeyle samimiyetsizlik.

Fiyatlar nerede yüksek? Üreticinin pazara verdiği fiyat mı yoksa pazarda, markette mi yüksek? Bu ikisini ayıralım. Bizim çiftçimiz her şartta üretimine devam eden bir üretici. Öyle olmasa Türkiye'nin en zor zamanlarında gıda arzı konusunda endişelenirdik. Ama böyle bir problemimiz yok. Onlar eli öpülesi çiftçiler.

Özellikle pandemi sonrası biraz da yaşanan konjonktür dolayısıyla enflasyonist döneme girildi ve fiyatlama davranışı değişti. Hep söylüyoruz, tarlada 5 lira, markette 30 lira. Elbette burada maliyetler var, bir şey demiyoruz. Birçok etken var. Üretim yapılan yerle tüketimin yapıldığı lokasyon arasında farklar var. 

Özellikle iklim değişikliğinin hızlı gelmesiyle biraz da zamana yayılmış hasadın hemen hemen bütün Türkiye'de bazı ürünlerin aynı anda hasat edilmesi söz konusu. Şuna kimse bir şey demiyor; bir ürünü aldı, üzerine maliyetini koydu ve tüketiciye sundu. Ancak olması gereken maliyetin üzerine makul karın dışında bir fiyatlama davranışı oluştu. Bunu beklentiler getirdi. Bir dedikodu mekanizması ya da tahminleme. Dolar 50 lira olacak denildiğinde, bunu düşünen biri bütün maliyetlerini 50 lira üzerinden yapınca bu sorun ortaya çıkıyor. Fırsatçılık bu. Ticaret Bakanlığımız ile çok ciddi bir iş birliğimiz var. İzin verilmeyecek olan şey bu. Bu şekilde fahiş fiyatla ne gerekiyorsa gereğini yapacağız.

Bütün bakanlıklar sahaya inip her gün denetleyemez. Biz gelen bildirimlerin üzerine gidiyoruz. Ticaret Bakanlığımız tamamen sahada zaten. Bu bir süreç. Türkiye'nin genel ekonomik durumundaki pozitif düzelme bunları da getirecek. Biraz da ticari ahlakı gözetmek gerekiyor.

CHP son birkaç aydır tarım üzerinden bir strateji başlattı. Burayı yumuşak bir karın olarak görüyorlar ve burayı hareketlendirmek istiyorlar. Peki Bursa'yı Balıkesir'i nereye koyacağız? Onlar bunu gündeme getirdiğinde İzmir, Bursa, Manisa'yla ilgili tedbirleri almaya başlamıştık. 

Asıl konu ne? Salça fabrikaları var, bunlar salçalık domates. Bu fabrikalar her yıl üreticilerle sözleşmeli üretim yapar. Bu yıl da sözleşmeli üretim yaptıkları üreticilerin kendilerine ürün vermesinin dışında da sözleşmeli üretim yapmayanların ürünlerinin artışı oldu ama çok büyük bir artış değil. Burada pazarla alakalı sorunu olanlar sözleşme yapmayan üreticilerdi. O kadar ürün fazlalaştı ki sözleşme yapmayanlarda, bazı sanayiciler 4 kamyon alacaksa 2'sini sözleşmeliden 2'sini sözleşmesizden almak istedi. Bu sefer sözleşmeliler de mağdur olmaya başladı.

İlk İzmir'de bu sorun ortaya çıktı ama medyaya yansımadı çünkü biz buna müdahale ettik. Ama biz buna müdahale ettik. Konu şu, Bursa'da, Balıkesir'de, Manisa'da, İzmir'deki problemleri çözmek için uğraşırken birileri bunu siyasi kazanca çevirmeyi çalıştı. Bu eylemleri CHP milletvekilleri organize ediyorlar. İçlerinde CHP'ye gönül veren çiftçiler de vardır o ayrı bir şey ancak burada sorunu çözmek değil daha da büyükmüş gibi göstererek Türkiye'de sanki tarım bitmiş gibi bir hava estiriyorlar.

Şu anda ürün fazlalığı var. Et ve Süt Kurumu piyasadaki ürünleri çekiyor. Günlük bin ton ürün alıp süt tozu yapıyoruz. Ürünlerin fiyatını verirken bunların maliyetini her 3 ayda bir açıklayacak hale getirdik. Her 3 ayda bir maliyetlere bakılacak ve fiyat belirlenecek. Maliyetlere baktılar, bir 3 ay daha aynı fiyatta gitmesi gerektiğini söylediler. Ancak buna rağmen sütü ıslak ürün haline getirenlerin elinde ciddi bir stok oluştu. Süt saklanamaz, hemen işlemeniz gerek. Biz de aksiyon alıp günde bin ton sütü piyasadan çekip süt tozu yapıyoruz.

Biz gittiğimiz bütün illerde süt fiyatının artırılmasıyla ilgili bir sorunla karşılaşmadık. 'Bazı fabrikalar, sanayiciler alamayacağını söyledi, bizi mağdur etmeyin' dediler, biz de harekete geçtik.

Karkas et 380-400 liraydı, bugün 300-320 lira bandında. Bunun kasaptaki marketteki fiyatı düşmedi. Çünkü o davranış biçimi hala hafızlarda taze. İşçiliğimiz arttı, maliyetimiz arttı deyip indirmiyorlar. Peki niye bu duruma geldik? 2023'ün Şubat ayında başladı aslında. Depremin birinci gününden üçüncü gününe kadar karkas ette 30 lira artış oldu. Çünkü her sebebi kazanca dönüştürme anlayışındalar. Bu normal değildi ve müdahale gerekiyordu. Bunlar üretici değil. Bu şekilde devam ederseniz devlet olarak son noktada tüketiciye makul fiyatta ürünü sunmak için gerekeni yaparız.

Depremden sonraki dönemde bir günde 3 kez fiyat artırdılar. Bunu bir kez de değil, her gün yaptılar. İkaz ettik, yapmayın dedik ama yaptılar. Biz de gereğini yaptık. Buradan sesleniyorum. Besi yapan üreticinin zarar etmeyeceği, vatandaşın da uygun fiyatla et alacağı ortamı bozmak isteyen kim varsa onlarla mücadele edeceğiz.

İthal et almaktan hoşnut değilim. Çare değil tek başına, içeride de üretimi artırmak için gereken tedbirleri almak zorundayız. 5 yıllık hayvancılık yol haritası açıkladık. Hayvansal ürünlerde başlattık. 3 yıllık destek paketini açıkladık. Bundan sonra biz kaliteli bir üretim olması için, sürü kalitemizin, çiftlik sayımızın artması için destek paketlerimizi değiştirdik. Bir daha ithalatla ilgili konu gelmesin diye üretimi artırmakla ilgili imkanlarımızı seferber ettik. Biz ithalat bakanlığı değiliz ama üretici ve tüketiciyi koruma yükümlülüğümüz var. Piyasayı manipüle etmek isteyen olursa kurumlarımız devreye girer. 

Geçen yıl şap hastalığıyla ilgili haberler vardı. Bu yıl yok çünkü hastalıklarla mücadele de içerideki üretimin kalitesini artırmakla ilgili planlarımızın en önemli başlıklarımızdan birisi. Yani topyekun 360 derece bir süreç yönetiyoruz. Amaç üretimin artmasına engel ne varsa bunları ortadan kaldırmak. Gençlere ve kadınlara ilk defa teşvikler verdik.

Eğer sizin sahayla alakanız olmazsa haberiniz yoktur. 2 milyon 584 bin kayıtlı çiftçi var. Geçen yıl bu rakam 2 milyon 340 bin civarındaydı. Yaklaşık 14 milyon hektardı kayıtlı tarım alanı, bu yıl o da 15,5 milyon hektara geldi. Yani tarım alanı da çiftçi sayısı da arttı. 

Bütün dünyanın cevabını aradığı bir soru var. Teknolojinin en üst düzeyde kullandığı bir dönemde genç jenerasyon emek yoğun işlerden ziyade çok daha mobil olabilecekleri, dijital konularda çalışmalara yöneldiği bir dönemde biz bu genç nesli tarımla nasıl cesaretlendireceğiz? Aynı şey bizim için de geçerli. Gençlere teşvik veriyoruz ve onlara şunu söylüyoruz, kendi işinizin patronu olun."

Bütün vatandaşlarımız iklim değişikliğinin orman yangınları başta olmak üzere ciddi risk altında olduğumuzu biliyorlar. Özellikle hassas olmalarını istirham ediyorum. Yalnız yarından sonra, cuma, cumartesi ve pazar günü Çanakkale'den Akdeniz'e kadar olan havzada nem oranı yüzde 4'lere düşecek. Bu şu demek, gerçekten en ufak bir şey çok ciddi bir yangına sebep olabilir. Özellikle başta bu alanda olmak üzere yangına hassas bu bölgelerdeki vatandaşlarımızdan bu 3 gün için hassasiyet rica ediyorum. Biz de bakanlık olarak teyakkuzdayız. Bütün planlamalarımızı buna göre yaptık. Kazasız, afetsiz bir dönem diliyorum.'' dedi.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.