Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Son iki yılda 160 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi malzeme desteğinde bulunduk. Bugüne kadar 19 ülkeye 6,3 milyon doz aşı hibesi yaptık.
Taraflar somut ilerleme kaydetti ancak Buça ve İrpin'den görüntüler, Kramatorsk'ta sivillerin hedef alınması çabalarımıza gölge düşürdü. İki komşumuz arasında önce ateşkesin, ardından da kalıcı barışın tesisi insanlık adına yapılmış en hayırlı işlerden biri olacaktır.
İstanbul'daki görüşmelerden taraflar ve uluslararası toplumun mutmain olacağı neticenin alınması için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin korunması temelinde diyalog yoluyla barışçı bir çözüm bulunabileceğine gönülden inanıyorum.
Balkanlar'da yeni gerilimin önüne geçilmesi, istikrarın muhafazası için gayret sarf ediyoruz.
Mescid-i Aksa'da yapılanları görüyoruz. Bu, bizler için gerçekten üzüntü kaynağıdır. Bundan sonraki süreçte temenni ederim ki bunları bir daha yaşamayız.
Virüse karşı en etkili silahımız olan aşının zenginler kulübü üyesi ülkelere bir mahsus ayrıcalık gibi algılanması durumun vahametini ortaya koyuyor. Türkiye olarak dost ve kardeşlerimizin mücadelesine destek oluyoruz. İlk günden itibaren elimizdeki imkanları tüm insanların istiadesine sunduk. Bugüne kadar 19 ülkeye 6,3 milyon doz aşı hibesi yaptık.
İçinde yerli aşımız Turkovac'ın da olduğu 4 milyon 870 bin doz aşıyı Afrika'ya hibe ettik. Son asrın en büyük sağlık krizi olan nitelenen salgının tüm ülkelere bir nefis muhasebesine vesile olmasını diliyorum. Afrikalı, Asyalı, Amerikalı, Avrupalı olmadan önce bizden birer insanız. Nerede yaşarsak yaşayalım. İnancımız, kültürümüz, dilimiz, ten rengimiz ne olursa olsun hepimiz 8,5 milyarlık büyük insanlık ailesinin fertleriyiz.
Sadece birbirimize karşı değil aynı zamanda evlatlarımıza, gelecek nesillere karşı da sorumluyuz. Kendi fildişi kulesine çekilip diğerinin yaşadığı sorun, sıkıntı, felaketleri gelme lüksümüz yoktur. Biz unutsak, biz kabul etmeye yanaşmasak bile yaşanan her hadise tüm insanlığın aynı gemide olduğunu hatırlatıyor.
Çatışmalardan ekonomik kriz, salgın, çevre felaketlerine kadar acı hakikate şahitlik ediyoruz. Türkiye olarak mesuliyetlerimizi yerine getirmenin, krizlerde yapıcı rol oynamanın çabasındayız. Ukrayna krizinde ülkemizin barışı, istikrarı, insanı ve insan hayatını merkeze alan girişimci dış politikasının en son örneğidir. Ukrayna ve Rusya'nın Dışişleri Bakanlarının bir araya gelmelerini temin ettik. Tarafları yüz yüze müzakerelerini sürdürmeleri amacıyla İstanbul'da misafir ettik.
Bu görüşmeler sayesinde taraflar somut ilerleme kaydetti. Ancak Buça'dan gelen görüntüler, sivillerin hedef alınması çabalarımıza gölge düşürdü. Taraflar arasında çevrim içi görüşmeler devam ediyor. Her iki tarafın güven duyduğu ülke olarak çabalarımızı sürdürüyoruz. İstanbul süreci de en muteber ve en kestirme çıkış yolu vasfını halen korumaktadır.
Her iki taraf da İstanbul'daki görüşmeleri ilerletmekten yana olduklarını belirtiyor. Sayın Zelenesky ve sayın Putin ile düzenli telefon görüşmeleri gerçekleştiriyorum. Tespitlerimi, değerlendirmelerimi ve beklentilerimi doğrudan ve samimiyetle söylüyorum. Bu savaşın kazananı olmayacağını, hepimizin tüm insanlığın kaybedeceğini iletiyorum.
Acının, yıkımın ve gözyaşının daha fazla sürmesine bigane kalamayız. Bizim kültürümüzde hayırlı işlerde acele edilmesine inanılır. Kalıcı barışın tesisi insanlık adına yapılmış en hayırlı girişimlerden biri olacaktır. Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün korunmasıyla birlikte diyalog yoluyla barışın gerçekleşeceğine inanıyorum.
Ukrayna savaşı adil bir dünya düzeni kurma arayışımızın ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha gösterdi. Dünya 5'ten büyüktür diyerek BM Güvenlik Konseyi reformu çalışmalarımız anlaşılmış oldu. Küresel güvenlik mimarisinin adalet ve kapsayıcılık temelinde yeniden inşa edilmesi açıktır. Türkiye 70 yıla aşkın süredir NATO içerisinde gereken dayanışmayı göstermiş vazgeçilmez müttefik olduğunu defalarca ispatlamıştır.
Sığ değerlendirmelerin aksine Ukrayna bağlamındaki en son gelişmeler NATO ittifakı ve ittifak içinde Türkiye'nin önemini açıkça ortaya koymuştur. AB üyeliği Türkiye'nin stratejik hedefi olmayı sürdürmektedir. Savaşın küresel boyutlara oluşan menfi etkileri güvenlik ve enerji başta olmak üzere Türkiye'nin AB için ne denli stratejik konumda olduğunu göstermiştir.
Tam üyelik perspektifimizi esas alan somut ve anlamlı adımları AB'den atmasını bekliyorum. Tabii diğer insani dramlar, Yemen, Myanmar, Somali, Libya, Afganistan, Filistin ve Suriye'de milyonlarca masum insan bir Ramazan ayını daha buruk geçiriyor. Tedbir alınmadığı, yardım eli uzanmadığı, bir dilim ekmek bulamadığı için ölen her bir masumla birlikte insanlık da ölüyor.
Türkiye 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere yaklaşık 5 milyon yerlerinden edilmiş kişiye geçici ev sahipliği yapmaktadır. Tek başına bırakılmış olsak da Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü ve onurlu geri dönüşü için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Aynı zamanda rejimin bomba ve terör örgütlerinin saldırıları altında hayata tutunmaya çalışan mazlum ve mağdurlara sahip çıkıyoruz. Suriye ve Irak'ın terörden arındırılması için adım atmaktan çekiyoruz. PKK, YPG, FETÖ ve DEAŞ başta olmak üzere terörle mücadelemizi sürdürüyoruz.
Terör örgütlerine özellikle finans temin eden kaynakların kesilmesi noktasında tüm dostlarımızın güçlü desteğini beklediğimizi burada ifade etmek istiyorum. Teröristlerin ve Neonazi örgütlerin demokratik sistemi istismar edilmesinin önüne geçilmesidir. Mescid-i Aksa'da yapılanları gördünüz, gördük, görüyoruz. Bu bizler için gerçekten bir üzüntü kaynağıdır. Bunu yaşamak asla istemiyoruz.
Bu konuda sayın Cumhurbaşkanı ile de bunları Türkiye ziyaretinde konuşmuştuk. Bundan sonraki süreçte temenni ederim ki, bunları bir daha yaşamayız. Yakın çevremizde bir barış ve istikrar kuşağının oluşmasına katkı sunacak her türlü normalleşme adımını destekliyoruz. Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'ta istikrara öncelik veriyoruz. İşgal edilmiş Azerbaycan topraklarının kurtarılmasıyla bölgemizde önemli bir fırsat yakalandığı kanaatindeyiz.
Komşumuz Ermenistan'la normalleşme sürecimizi samimiyetle sürdürüyoruz. Tarihi, kültürel ve beşeri bağlarımızın olduğu Balkanlar'da yeni gerilimlerin önüne geçilmesi, istikrarın muhafazası için gayret sarf ediyoruz. BAE, İsrail başta olmak üzere Ortadoğu ülkeleriyle yakaladığımız ivmeyi korumakta kararlıyız. Ümmetin kanayan yarası olan Filistin davasına sahip çıkmaya devam ediyoruz.
İlk kıblemiz Mescid-i Aksa ve Kudüs-ü Şerif konusundaki hassasiyetimiz tüm dünyanın malumudur. Dün Mahmud Abbas ve BM Genel Sekreteri ile birer telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Harem-i Şerif'in mahremine yönelik saldırıları lanetlediğimizi açıkça dile getirdim. Gerilimin daha fazla tırmanmaması için üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu ifade ettim.
ABD ile tesis ettiğimiz stratejik mekanizmanın işlevsel hale gelmesinden de memnunuz. Yeniden Asya girişimimiz çerçevesinde tüm Asya kıtasıyla ilişkilerimizi güçlendiriyoruz. Afrika ve Latin Amerika ile ilişkilerimiz hız kesmeden devam ediyor. Türkiye'deki mukim temsilcilik sayısının 294'e ulaşması gayretlerimizin karşılıksız kalmadığını gösteriyor.
İnşallah kazan kazan ve eşit ortaklık temelinde tüm ülkelerle işbirliğimizi devam ettireceğiz. Daha adil, daha yaşanabilir, daha huzurlu bir dünyayı ancak karşılıklı anlayış ve dayanışmayla inşa edebiliriz. Bunun için farklılıklarımız yerine ortak noktalarımıza odaklanmalı, barış içinde yaşamanın, işbirliğini geliştirmenin yollarını aramalıyız. Popülizm, İslam düşmanlığı, ırk, dil ve din ayrımcılığını bir kenara bırakmalı adaletin gücünü hakim kılmalıyız.
Bu vesile ile 15 Mart gününün BM Genel Kurulu'nda İslamofobi ile Mücadeleye katkı veren tüm dostlarımıza teşekkür ediyorum.'' dedi.