Geleneksel aile yapımızda hanımların toplum hayatındaki görevi genel olarak eşe bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Hakan eşi hatun, padişah eşi sultan, ağa eşi hanımağa unvanı almakta, askeri ve mülki erkan eşleri kocalarının makam ve rütbelerine bağlı bir hiyerarşik durum elde etmektedir. Bürokrat eşleri arasında eşlerinin durumuna göre ayrı bir protokol oluşmaktadır. Bu konum hem vatandaş nezdinde hem de ilgililer arasında çok sorgulanmamakta, genel bir kabul edilmişlik içerisinde ilişkiler şekillenmektedir. Bunda anormal bir durum da yoktur.
Hanımlar perde arkasında işlerin yürütülmesinde de az yada çok etkili olmaktadır. Hürrem Sultan, Kösem Sultan devlet idaresinde etkinliği olan padişah hanımlarına örnek gösterilebilir. Günümüzde de bürokraside bazı işlerin, bazı isteklerin gerçekleşmesi için değişik sosyal zeminler vesilesiyle idareci eşleri aracı yapılmaktadır. Bunun etkin bir yol olduğu söylenebilir.
Buraya kadar kısaca idareci eşlerinin sosyal statüsü, durumu ve dolaylı olarak yönetimde etkinliği konusunda bilinen bazı gerçekleri yeniden ifade ettik.
Pekala taşrada, adli, askeri veya idari erkanın eşi aynı zamanda kamu görevlisi ise eşinin nüfuzu ve görevin yürütümü arasında nasıl bir denge oluşabilir? Örneğin bir vali eşi öğretmenlik yapıyorsa okul idaresiyle, milli eğitim müdürlüğü ile diyalog nasıl şekillenir? Benzer ortamda görev yapan diğer mesai arkadaşları bu durumdan nasıl etkilenir? Vali eşi olmakla veya olmamak arasında üçüncü şahıslar bakımından nasıl bir algı farkı oluşur? İdareci, maiyetindeki vali eşine normal bir çalışan gibi davranabilir mi? Gerektiğinde uyarıp ceza verebilir mi? Diğer çalışanlar ile ilişkiler bu özel durumdan nasıl etkilenir? Bunların, hepimize göre bir cevabı var aslında. Kanuna bakarsak amir maiyetindeki memurlara hakkaniyet ve eşitlik içinde davranmak zorunda. Fakat konu amirinizin eşi ise hakkaniyet ve eşitlik nasıl sağlanacak? Bir vali eşinin, kendisine ayrımcılık yapılmasını bekleyeceğini zannetmiyoruz. Bu, saygı ile yalakalık arasındaki ölçünün kaçırılmasından kaynaklanıyor çoğu zaman. Ki zamanda güce karşı duyulan zaaftan kaynaklanan bir sorundur. Şeyh uçmaz, mürit uçurur misali bir durumudur.
Bu konuda bir örnek basına da yansıdı. Geçmişte bir valimiz eşinin atamasıyla alakalı olarak basında yer alan haberler konusunda yaptığı açıklamada, "Eşim okulda görev yapmak istedi. Lakin bunu ben istemedim; 'Vali eşisin, olumsuzluklarla karşılaşır, sıkıntı yaşarsın, başka görev al' dedim. Fakat eşim, 'İdealist bir insanım, okulda idarecilik yapacağım' dedi. Gittiği okulda öğretmen arkadaşları ve idareciler, 'Vali eşi gelmiş' diye strese girmiş, rahatsızlık duymuşlar. Ne yapacaklarını şaşırmışlar. Ben de eşime, 'Orada devam edersen öğretmen ve idarecilerin verimli çalışması olumsuz olarak etkilenebilir' söyledim. Vali eşi olduğu için her alanda çalışması da sorun olabilir. Bunu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes ne çeşit sorunlarla karşılaşabileceğini algılar. Onun için yapabileceğimiz tek şey Milli Eğitim'de idarecilik vermektir. Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı'nda görevlendirdik. Eşim idareci olduğundan beri yüksek performansla çalışıyor. Kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getiriyor."
Eşinin okulda idarecilik yapmasının fazla uygun olmayacağını vurgulayan Vali ..., konuşmasını şöyle bitirdi:"Vali eşinin sosyal görevleri de vardır. Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar eşleri ile geldi veya belediye başkanı eşi var, onlarla bazı faaliyetler yapıyor. Bunları da yapmak durumunda. Onun için okul müdürlüğü yapması fazla uygun olmaz diye düşündük. İyi niyetle görevlendirme yaptık. Bu vazife 6 aylık bir görevlendirme, bugünün görevlendirmesi değil. Bunu ben de anlamış değilim. Halkımızın takdirine sunuyorum." şeklinde beyanlarda bulundu.
Sayın Valinin ifadeleri bahsettiğimiz sorunu çok iyi açıklıyor. Durumdan ne Vali bey, ne eşi, ne de eşin mesai arkadaşları ve amirleri hoşnut değil. Bir vali eşinin kamu görevlisi olarak eşinin nüfuzundan kaynaklanan hiçbir beklentisi, ayrıcalık talebi olmasa bile toplum algısı ve durumdan vazife çıkarma hali karşısında etkin bir şekilde görevin yerine getirilmesi çok zor. Ayrıca işyerinde çalışanlar arası ilişkiler olumsuz etkilenebilir, uyumlu ve sağlıklı bir çalışma ortamı oluşturulamaz.
Bu durumda soruna nasıl bir çözüm bulunabilir?
Bir defa kişi vali, başsavcı veya garnizon komutanı olarak evlenmiyor. Kimse idareci eşleri çalışamaz da diyemez.
Fakat, çalışmak sadece kadrolu bir görev ifa etmek değil. Yönetici eşinin toplum içindeki saygınlığından, güçlü konumundan kısaca bahsettik. Bu güç ve saygınlığın farklı alanlarda çok daha etkin kullanılması mümkün. Sosyal sorumluluk projelerine öncülük etmek, gönüllülük temelli organizasyonlar yapmak, sosyal yardımları organize etmek vb. sayılabilir. Bu yönüyle sosyal hayata verilecek katkı daha fazla. Bu konuda çok başarılı örnekler de mevcut.
Taşrada il yöneticilerinin kamu görevlisi olan eşleri zaten hizmet ihtiyacı sebebiyle değil, eş durumu tayini kapsamında o yerde bulunmakta. Bir öğretmen ise çoğunlukla norm fazlası olarak görev yapmakta.
657 sayılı Kanunun 72. hususu eş durumu tayinleriyle ilgili olarak şayet memurun atandığı yerde eşinin atanacağı kurum yoksa veya durumuna uygun kadro yoksa aylıksız izin verilmesi imkanı getirmektedir. Eşin atandığı ilin kalkınmışlık düzeyine göre aylıksız izin, aylığın yüzde 25'i veya yüzde 50'si ödenmek suretiyle de izinli sayılmak mümkün. Benzer bir düzenlemenin ildeki üst düzey devlet erkanının -vali, belediye başkanı, başsavcı ve garnizon komutanı- kamu görevlisi olan eşleri için de yapılmasının yerinde olacağını değerlendirmekteyiz. Kapsam daraltılabilir veya genişletilebilir. Aylıksız izinli sayılma halinde ilgililerin sosyal güvenlik haklarının korunması bakımından primlerinin kurumlarınca yatırılmasına devam edilebilir. Bu şekilde bir çözüm konunun tüm taraflarını rahatlatacak, gereksiz strese ve çalışma ortamında oluşabilecek huzursuzluklara çözüm olacaktır.