Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, ''Temel sorunlarımız 5 başlık altında toplanıyor. Mesleğin saygınlık kaybı, şiddet, malpraktis (meslek mensubunun, mesleğini uyguladığı esnada ortaya çıkan hatalı hareketler), ücret başta olmak üzere özlük hakları ve çalışma ortamı kaynaklı olumsuzluklar. Mesleğimizdeki saygınlık kaybı, saydığım diğer sorunlarla iç içe olan bir sorun. Fakat onlarla sınırlı değil. Bu konuda arkadaşlarım beni bir sosyoloji doktorası çalışmasından haberdar ettiler. Çalışmanın özetinde, yakın dönemlerde üç mesleğin saygınlık kaybına uğradığı söyleniyor, mimarlık, avukatlık ve hekimlik. 'Hekimlikteki saygınlık kaybı, son birkaç yılın meselesi değil.' diyor araştırmacı. Çalışmada doğrusu düşündürücü bulduğum bir ana tez var. Bugünün genç hekimleri diyor bu araştırmacı, tıbbiyeye eski kuşaklardan hekimlerin sahip olduğu saygınlık beklentisi, maddi imkan öngörüleriyle girdiler. Fakat geçmişin bugüne bu projeksiyonu hayal kırıklığına yol açıyor. Görüşte bir gerçeklik payı varsa da ben sizin adınıza tüm taleplerde idealistim.
Birçok Avrupa ülkesinde meslektaşlarımız alkışlandı ama yine aynı süreçte şiddet olayları da tırmandı. Bizde ise bu artış salgının bitimine doğru görüldü. Sağlığı söz konusu ise diğer her şeyini feda etmeye hazır olan insanın, dünyanın neresinde olursa olsun, bir hekime, hemşireye tepeden bakması uzun vadede mümkün değil. Bu devir kısa sürer.
Sağlık çalışanlarının sorunları, şu anda, tıpkı Kovid-19 gibi odaklandığım bir konudur. Sağlık Bakanı olarak, konuyu böyle ele alırken, görünürde 1 milyon 300 bin kişinin sorunlarıyla ilgili olsak da aslında 85 milyonun sorunlarıyla ilgileniyoruz. Çünkü konumuz şiddetse, şunu biliyoruz. Hekimin güvende olmadığı yerde hasta da güvende değildir. Konumuz malpraktis ise biliyoruz ki hekim gerekli tedaviyi bıçak sırtındayken yapamaz. Gerçek anlamıyla hekim-hasta ilişkisi kurulamaz. Ücretler eğer problem olmaya devam ederse, toplum yarın kapısını çalacağı hekim bulamaz. Sağlık sisteminin öznesi hekimdir, sağlık sisteminin öznesi sağlık çalışanıdır. Bu bakımdan, hekimlerin, tüm sağlık meslek gruplarının sorunları, 85 milyon insanıyla Türkiye'nin sorunudur. Bu ağır sorunlarla mücadelenin salgınla mücadeleden daha az önemli, emek verilmeye daha az değer olduğunu kimse söyleyemez. Her iki sorumluluğu üstlenmiş olarak bunu en iyi ben biliyorum. Kovid-19 vaka sayılarıyla bir günde yaşanan şiddet olayları bizi aynı derecede ilgilendiriyor. Fakat ikisi arasında önemli bir fark var. Aynı ciddiyetteki mücadele kısa sürecek.
Mecliste Adalet Komisyonundan geçen düzenlemenin içeriğini tam olarak biliyor muyuz? Kasten yaralama suçu katalog suçları kapsamına alınıyor. Bu ne demektir? Kasten yaralama suçu, ceza yargılaması bakımından artık çok daha ağır bir suç olmaktadır. Suçun katalog suçları kapsamına alınması, tutukluluk için yeterli sebep olacak. Zihninizde canlansın diye örnek vereyim. Bir sağlık çalışanını yaralama, kasten öldürme, işkence, intihara yönlendirme gibi ağır suçlarla aynı başlık altında toplanıyor.
Adalet Bakanı'mızla iş birliği içinde hazırlayıp, Adalet Komisyonu'ndan geçirdiğimiz kanun maddesi taslağının, Mecliste grubu bulunan tüm partilerin desteğini alınarak yasalaşacağından kuşkunuz olmasın. Dolayısıyla şunu söylemek istiyorum. Cerrahın elini kesmeye, nöroloğa yumruk atmaya cüret eden psikopatlar, kurallara uymayan sosyopatlar yargı tarafından anında tutukevine sevk edilecekler.
Hazırlanan Malpraktis yasasının özü nedir? Hekim, sağlık çalışanı kasıtlı davranmadığı sürece, uyguladığı tedaviden doğacak problemler sebebiyle tazminat ödemeyecek. Olayı hasta açısından düşünmek de gerekiyor elbette. Hekime rücu edilmeyecek olan tazminatı devlet ödeyecek. Zaten meraklı olmadığımız hukuk bilgisine pek ihtiyacınız olmayacak. Tabi ben hukuk bilgimi geliştirmek zorundaydım. Dersime iyi çalıştım ama bu yan dal ihtisasına devam. Malpraktis sorunu kökten çözülüyor. Bu konuda söylenecek ne varsa hepsinin özeti budur. Düzenlemeyle birlikte bir 'Mesleki Sorumluluk Kurulu' kurulacak. Kurul, nedense bir kafa karışıklığına yol açtı. Oysa düğümlerin çözüleceği yer orasıdır.
Sayın Bakanım, 10 bin 200 lira maaş alıyorum. Bu parayla nasıl evleneceğim?" diye sorduğunu hatırlatan Bakan Koca, "Bu ülke asistana 10 bin 200 liracığı mı layık görecek? Her halde bu konudaki hazırlıklarımızı soracaksınız ve sanırım bana, 15 Aralık 2021 tarihini de hatırlatacaksınız. Size hak veriyorum, ertelenen zam bize olan güvenoyunuzda fireye yol açtı.
Bu şartlar, gerekli yardımcı personeli de içerir. Bu konularda ciddi eksiklerimiz var. Hekimlerimizin büyük kısmı işlerini tek başına yürütüyor. Tıbbi sekreter sayımız yetersiz. Karşıma upuzun bir problem listesi çıkaracağınızı biliyorum. İhtiyaçları daha da iyi kavramak için can kulağıyla dinleyeceğim. Nöbetler konusunu, çalışma ortamı şartları kapsamında ele almalıyız. 36 saat nöbeti insani olmaktan uzak bulduğum biliniyor. Çözüm teşebbüslerimize tanıksınız. Çalışma süresini maksimum 24 saatle sınırlandırmak istediğimi, nöbetlerle ilgili olarak da hakkaniyetli bir ücret düzenlemesine gidilmesini amaçladığımızı vurgulamak isterim. Çabamızdan emin olun. Şartlarınız iyileşene kadar, ben de en az sizin çalıştığınız kadar çalışmaya varım.
Düşük ücret bir adalet sorunudur. 36 saat nöbet bir adalet sorunudur. Mecburi hizmet sürelerinde kadro farkına bağlı uygulama bir adalet sorunuydu. Örnekleri çoğaltmamıza gerek yok, beni anladınız. Adaletin tesisi iradelerin doğru yerde toplanmasına bağlıdır. Yolu da yol arkadaşlığı açar.'' dedi.