AK PARTİ… Neredeyse bir çeyrek asrı geride bırakırken… Daha şimdiden ‘bu büyük davaya adanmış’ olduğunun idraki içinde geçmiş ve geleceği kopmaz bağlarla birbirine bağlamış… Mazinin yüce değerlerini âtinin aydınlık ufuklarına nakşetmiş… Siyasete, kaybettiği itibarını yeniden kazandırmış, milletin bağrından çıkıp yine ve her zaman milletinden güç almış Cumhurun göz bebeği parti… Yüzü hem Doğu’ya hem Batı’ya ama her zaman ‘Doğruya Doğru’ dönük olan parti… Türkiye Yüzyılı’nın mimarı… Ülkesi ve tüm insanlık adına dünyanın derdini ve acısını yüklenmiş; duyarlılığın ve sorumluluğun diğer adı: AK Parti…
Millet olarak acı günlerden geçiyoruz. Asrın felaketi ile karşılaştık. Hatta bu topraklarda belki son bin yılın en ağır doğal afetini yaşadık. İçinde bulunduğumuz acı günlerin yarasını sarmada, acıyı paylaşmada, dertlere derman olmada en önde yine AK Parti var. Geçtiğimiz iktidar yıllarında AK Parti Türkiye’yi dünyanın her yerine iyilik ve yardım ulaştıran bir ülke haline getirmişti. Bunun sonucunda şahit olduğumuz karşılık ise, afette dünyanın her tarafından ülkemize yardım akması şeklinde olmuştur.
Afet, kriz ve risk dünyasında yaşadığımızın bilincinde olan AK Parti, her zaman ve zeminde bütün yurttaşlarımızı birinci sınıf vatandaş olarak görüp her birimizin yekdiğerine ihtiyacı olduğunun farkında olan bir toplumsal ve siyasal bütünlük idraki içerisindedir. Bu acı günlerde, bu bütünleşmeye her zamankinden daha çok muhtacız.
Çok yakın geçmişte yaşadığımız küresel kovid salgını, insanlığın şimdiye değin asla tecrübe etmediği büyük bir felaketti. Her alanda aldığımız tedbirlerle küresel salgına yönelik, başarılı sonuçlar veren, ciddi bir siyaset yönetimi ortaya koyduk. Vatandaşlarımızla dayanışma içerisinde o zorlu günleri hep birlikte aştık...
Hemen ardından gelen orman yangınları, tüm dünyayı sarsan iklim değişikliği meselesinin, ülkemize düşen payı olarak, yine sarsıcı afetler şeklinde karşımıza çıktı ve fakat Hükümetimiz başarıyla bunun da üstesinden gelmeyi bildi...
Küresel salgın, iklim krizi etkileri, kuraklık, orman yangınları, seller ve en son yaşadığımız 11 ili vuran Kahramanmaraş merkezli deprem, arka arkaya geçirdiğimiz imtihanlar olarak, toplumumuzu derinden etkilemiştir. Siyasetin amacı ise böyle zor zamanlarda daha belirgin olarak ortaya çıkar:
Yer ile Gök arasında yaratılmış milletimize hizmet, bizim asli gayemizdir. “Kerim Devlet” anlayışı çerçevesinde yaşanan felaketlerin bir daha yaşanmaması adına ciddi planlamalar yapmak, afet, kriz ve risk yönetimi vizyonuyla kurumsal reformlar ve iyileştirmeleri uygulamaya koymak, insan kaynaklarının kalitesini artırmak; fiziki alt yapıyı güçlendirmek, profesyonel her deneyimi kendi bünyesinde pekiştirmek ve koordine etmektir.
AK Parti olarak; temel değerlerimiz hak, adalet ve hizmettir, önceliğimiz ise insandır. Bizim bakış açımızda tüm toplumsal süreçler ve kurumlar; devlet, sivil toplum, ekonomi ve siyaset; hepsi insan içindir. İnsan; ırkı, rengi, cinsiyeti, dili, dini, mezhebi, düşüncesi, sosyal konumu, ekonomik durumu ne olursa olsun “eşref-i mahlûkat”tır. Aynı zamanda Türkiyemizin en büyük, dünyanın ise sayılı büyüklükteki sivil toplum örgütlerinden birisi olan AK Parti, fikrini ve gücünü milletinden yani gerçek kişilerden ve onların gerçek sorunlarından, taleplerinden, geleceğe dair umutlarından almaktadır.
AK Parti Türkiye’yi daha adil bir dünya için reddedilemez ve aşılamaz bir denge unsuru haline getirmiştir. Böyle bir dönemde, yeni bir dünya kurulurken, Türkiye’nin tüm dengeleri bilen, sözü dinlenen, kararı merak edilen ve ona göre konum alınan karizmatik ve güçlü bir liderliğe ve iktidara ihtiyacı vardır. Bu meyanda, bir taraftan küresel ve bölgesel meydan okumalara karşı emsalsiz başarılar ortaya koyarken, beri taraftan içinden geçtiğimiz acı süreci de AK Parti’nin kurumsal aklı, tecrübesi ve yüksek liderliği ile aşacağımıza inanıyoruz.
Siyasi partilerin en büyük sorumluluklarından biri de geçmiş ile gelecek arasında irtibat kurmak ve nereden geldiğini ve nereye varacağını unutmamaktır. Bu sebeple biz, AK Parti’nin temsil ettiği siyasi çizginin ülkemizin ve milletimizin geleceği adına neler ifade ettiğini, hangi istikamette yürüdüğümüzü, bu bilinç ve çabaların Türkiye’nin geçmişi ve milletimizin geleceği açısından önemini her zaman dikkatle takip etmekteyiz. Özellikle, Türkiye gibi çok büyük bir kültür ve medeniyet mirasına sahip, büyük iddia ve potansiyelleri olan bir ülkede siyasetin en büyük çıkmazı, nereden gelindiğinin ve varılacak hedeflerin unutulmasıdır. Zira geçmiş birikimleri göz ardı eden siyaset, geleceğe yön veremez.
Bu bağlamda, elbette AK Parti’yi farklı şekillerde tanımlamak mümkündür. Tabii ki, herkes çeşitli yorum ve tanımlamalarda bulunabilir. Ancak, nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin AK Parti’nin temelini oluşturan ve diğer siyasi partilerden ayrışmasını sağlayan beş önemli özelliğini vurgulamak gerekmektedir.
Birinci önemli özelliğimiz şudur: AK Parti sadece siyasi parti değil, aynı zamanda bir dava hareketidir. Bu anlayış ve fikirle AK Parti ülkemizin son iki asırlık siyasi tarihindeki milli değer ve düşünceleri temsil eden ve medeniyetimizin çizgilerini takip eden bir siyasi hatta ilerlemiştir. Böylelikle, bir siyasi parti kimliğinin çok ötesinde ve derinlerinde bir anlayışa sahip olmuştur.
Davamızı ayakta tutan iki ana unsur vardır. İlki Türkiye’ye, ikincisi ise dünyaya ilişkin teklif ve tespitlerinden oluşmaktadır. Bunlar aynı zamanda milletimize karşı sorumluluğumuz olan “Güçlü ve Büyük Türkiye” ve “Daha Adil Bir Dünya Mümkündür” idealidir.
Bir dava partisi olmanın birinci unsuru ülkemizi iyilerin en iyisi, büyüklerin en büyüğü, etkinlerin en etkini, faydalıların en faydalısı haline getirmektir. Açık söylemek gerekir ki, bu bir zihniyet devrimi meselesidir ve AK Parti öncelikle bu zihniyet devrimini gerçekleştirmiştir. AK Parti öncesine dair şu soruların cevabı henüz verilmiş değildir: İHA ve SİHA’lar başta olmak üzere milli savunma sanayindeki gelişmeler niçin farklı partiler yönetimdeyken yapılamadı? Türkiye Mavi Vatan’daki varlığını neden başka dönemlerde ortaya koyamadı? Bu ülke yerli otomobil ve helikopter motorunu on yıllar boyunca neden üretemedi? Türkiye kendi milli uçağını yapabilecek bir güce ne sebeple ulaştırılamadı? Aslında tüm soruların cevabı tek bir kelimeden ibarettir: Zihniyet… Bu zihniyet gereği, tıpkı vatanın ve mavi vatanın korunması gibi, manevi vatanın da korunması gerekirdi; Ayasofya gibi… Ama hiç biri yapılamadı, neden? Çünkü tüm bu sayılanların yapılması ancak ve ancak “Güçlü ve Büyük Türkiye” idealine inanan böylesi yerli ve milli bir zihniyete sahip kadroların işiydi.
Küresel ve bölgesel ölçekte her alanda büyük altüst oluşlar yaşanırken, ülkemizin bu coğrafyada yeniden güçlü büyük Türkiye olarak ayakta durmaktan başka bir şansı veya alternatifi yoktur. Türkiye’nin bu bölgede güçlü bir şekilde var olması sadece kendisi için değil, aynı zamanda bölgesi ve dünya için de önemlidir. Bizler AK Parti olarak, bu gücü sağlamak için mücadele etmekteyiz. Ekonomi, sanayi, savunma sanayi, sanat, kültür, spor, eğitimde ve dahi her alanda güçlü olmamız gerektiğinin bilincindeyiz. Bu sebeple, toplumsal yapımızdaki gücü artıracak olan her türlü çalışmaya öncülük ederek, en başta da güçlü Türkiye’nin temelini oluşturan aile kurumunu güçlendirmeye devam edeceğiz.
Başka ülkelerle kıyasladığımızda, en çok iftihar ettiğimiz hususlarından birisi güçlü aile yapımızdır. Bu güçlü aile yapısını bozmaya dönük her türlü ifsat hareketine karşı uyanık olacağız. İfsat hareketlerinin aile kurumunu zedelemesine müsaade etmeyeceğiz. Aynı şekilde, toplumsal dokumuzda birliği ve beraberliği sağlamak için etnik ve mezhebi farklılıklarımızı zenginlik ve dahası bir varoluşsal zorunluluk telakki edeceğiz. Bunlar üzerinden ayrıştırıcı hiçbir söze, güçlü ve büyük Türkiye idealine zarar veren hiçbir girişime müsaade vermeyeceğiz. Şöyle bir bakıldığında, 20 yıldır Ortadoğu coğrafyasında oynanan oyunun iki fay hattı vardır. Birisi etnik farklılıklar, diğeri mezhep farklılıklarıdır. Türkiye bu oyunun farkındadır.
Sykes-Picot’nun ikinci perdesinin bu coğrafyada uygulanmasına AK Parti olarak müsamaha göstermedik ve asla göstermeyeceğiz. Her türlü zorluğa katlanacak ve içeride güçlü ve büyük Türkiye olma imkânlarımızı her daim daha da kuvvetlendireceğiz. AK Parti’nin, bir siyasi parti olmanın ötesinde, bir dava hareketi olmasının ikinci büyük göstergesi ise dünyaya ve insanlığa karşı söylediğimiz sözdür.
Her vesileyle dile getirdiğimiz “Dünya 5’ten Büyüktür” ve “Daha Adil Bir Dünya Mümkündür” görüşü sadece birer motto değil, on yıllar boyunca peşinden koştuğumuz yeni, hakkaniyetli ve adil bir dünya kurulması idealimizin bugünkü ifadesidir. Bu kadar gayri adil bir dünya sisteminin ekonomik olarak da siyasal olarak da devamlılığı mümkün değildir. Bunca haksızlıkları, adaletsizlikleri, baskıları, zulümleri, işgalleri ve savaşları durduramayan bir dünya sisteminin varlığından dahi bahsedilemez. Bugün aslında tartıştığımız şey fonksiyonlarını neredeyse tamamen yitirmiş küresel kurumlardır.
Örneğin, Birleşmiş Milletler, hangi ciddi sorunu çözebilmiştir? Ukrayna- Rusya krizini çözebildi mi? Orada da Türkiye olarak biz devreye girdik. İki tarafla da konuşabilen ve iki tarafın da güvendiği tek ülke biz olduğumuz için, Türkiye’nin rolü alternatifsiz bir şekilde ortaya çıktı; tahıl koridoru açılabildi ve esir takasları yapılabildi. Bu çerçevede, Türkiye olarak biz önümüzdeki dönemde yeniden güçlü büyük Türkiye olma ve adil, hakkaniyetli bir dünya sistemi kurma ideallerimizi daha yüksek sesle söylemeye ve çok daha emin adımlarla yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. İnanıyoruz ki, bir müddet sonra Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, dünyanın bugün var olan tüm kurum ve kuruluşlarının yeniden yapılandırıldığına şahit olacağız. Bizleri siyasette güçlü kılan unsur dünyanın geleceğine dair iddialarımızdır. Bugün dünyanın geldiği duruma şöyle bir bakıldığında, hemen hemen bütün büyük güçlerinin mücadele alanı olan coğrafyanın tam ortasında yer aldığımızı görürüz.
Karadeniz’de sadece Rusya’yla Ukrayna savaşmıyor; Batı’yla Rusya savaşıyor. Akdeniz’de sadece Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler petrol ve doğal gaz için mücadele vermiyor; dünyanın pek çok gelişmiş ülkesi Akdeniz’de petrol ve doğal gaz mücadelesi veriyor. Balkanlar yeni bir güç mücadelesi öncesindeki dönemi yaşıyor. Kafkasya’da, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki savaş Kafkaslarda yeni bir dengenin kurulmasıyla ilgilidir. Aynı şekilde Uzak Doğu’da, Tayvan Adası etrafındaki gelişmeler, sadece burada kimin var olacağı meselesi değil, önümüzdeki dönemde dünyada kimin daha güçlü ve etkin olacağının jeopolitik çatışmalarıdır.
Günümüzde mücadeleler konvansiyonel silah ve savaş taktiklerinin dışında, yeni dönem neo emperyal- silah ve yöntemlerle de devam etmektedir. Örneğin, yıllarca bizim de içinde bulunduğumuz coğrafyayı etkileyen vekâlet savaşları, terör örgütleri üzerinden verilmektedir. DEAŞ, PYD ve PKK’nın Suriye, Irak ve Türkiye’yi nasıl etkilediğini bilinmektedir. FETÖ bizzat küresel güç merkezleri tarafından başımıza bela edilmiştir.
Yeni dönemde ise emperyalizm sadece vekil örgütler üzerinden değil, vekil devletler üzerinden de organize olmaktadır. Batı’nın Ukrayna’ya verdiği destek Ukrayna’yı çok sevdikleri için değil, Ukrayna üzerinden uzun dönemli bir istikrarsızlığın oluşmasını temin etmek içindir. Bugün Yunanistan’a verilen desteklerin arkasında da aynı durum ve zihniyet bulunmaktadır.
Bölgede Yunanistan’ı cesaretlendirerek yeni dengesizliklerin ve çatışmaların önünü açmak için uğraşıyorlar. Dolayısıyla, bir taraftan vekil örgütlerden vekil devletlere doğru gelişen yeni tür gerilim, çatışma ve savaşlarla, öteki taraftan ekonomi savaşlarıyla dünya yeni bir istikrarsızlık dönemine sürükleniyor. Türkiye olarak buna engel olmak için elimizden ne gelirse yapmak zorundayız ve AK Parti tam olarak bunu yapmaya çalışmaktadır.
Yeniden güçlü ve büyük Türkiye idealine ve yeryüzünde hakkaniyetli ve adaletli bir dünya kurulmalıdır görüşüne sahip değilsek, niye bu kadar canhıraş ve zor bir mücadelenin içerisinde yer alalım? Bir davamız ve bir iddiamız olmasa Karabağ’daki, Arakan’daki ve Filistin’deki mazlumların problemlerine müdahil olamazdık. Sahra Altı Afrika’daki insanların açlık ve kıtlıklarından bize ne der, işimize bakardık. Biz de başkaları gibi, “ne işimiz var Afrika’da, Ortadoğu’da, Kafkaslar’da ve Balkanlar’da; ne olursa olsun” diyerek kenara çekilebilirdik ama çekilmedik, tam tersini yaptık. Şöyle ki; önce Türkiye’yi savunma hattından çıkarıp kendi eksenini belirleyen ülke haline getirdik. Ardından da bölgesel güç ve küresel aktör olma mertebesine yükselttik.
İkinci önemli özelliğimiz; AK Parti’nin, sadece geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin de partisi olmasıdır. Yirmi yılı aşan bir iktidar dönemi bu durumun en somut örneğidir. Sadece geçmişte yaptığımız hizmetlerle yetinmeyerek, Türkiye’nin geleceğine ilişkin tasavvur ve hayallerimizi siyaset sahnesine taşıyoruz. AK Parti, kökü mazide olan âtidir. AK Parti Türkiye’nin medeniyet kodlarını benimseyerek yükselen ve bir gelecek tasavvuru olan siyasi harekettir. Öyle olduğu için, tarihimizin ortak dönüm noktaları olan 2023’ü, 2053’ü ve 2071’i sadece bir söz veya ufuk olarak değil, aynı zamanda milletimizin ve gençlerin geleceğinde bir hedef olarak ortaya koyabilmeyi başarmıştır. Bu anlamda, geçmiş köklerinden yola çıkarak geleceğin teminatı olan bir siyasi hareket olan AK Parti, geçmişi ve geleceği ile Türkiye demektir.
Üçüncü önemli özelliğimiz, Türkiye’de kapsayıcı-kuşatıcı bir siyasi fikrin ve muhtevanın öncülüğünü üstlenmektir. Bu anlamda; Doğusuyla-Batısıyla, Türk, Kürt, Alevi, Sünni gibi farklı etnik yapı, mezhep ve kökenleriyle 85 milyon vatandaşın tümünün, kendisini içinde bulabileceği bir fikri çerçeve ve genel anlayışa sahiptir. AK Parti herhangi bir zümrenin, etnik kökenin, sınıfın veya belirli bir coğrafyanın partisi değil, bir zadegân (seçkinler) partisi hiç değil; doğrudan Cumhurun partisidir.
Biraz daha açarsak AK Parti devlet partisi değil milletin oylarıyla iktidar olup millet adına devleti yöneten bir partidir. Kapsayıcılık ve kuşatıcılık AK Parti’nin varlık sebeplerindendir. Bundan dolayı, AK Parti asla ayrıştırıcı bir dil kullanmaz. Kimlikler ve farklı kesimler üzerinden siyaset yapılmasını doğru bulmaz ve buna asla müsaade etmez. Bu anlamda AK Parti sadece 85 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının değil, gönül coğrafyamızda yaşayan ve gözü kulağı Türkiye’den gelecek hayırlı gelişmelerle meşgul olan yüz milyonlarca insanın yakınlık hissettiği siyasi bir harekettir. AK Parti’nin en önemli özelliklerinden biri de dünya mazlumlarının ve Türkiye sevdalıların partisi olmasıdır.
Türkiye’de esas itibarıyla sistemin sahibi olduğunu düşünen, kendilerini devlet partisi olarak görenlerin şimdi ortaya çıkıp “helalleşiyoruz” demeleri siyasi gerçekliğe sığmaz. Kendilerini bir devlet partisi olarak kodlamış olanların zihin dünyasında neler olduğuna geçmişte şahit olduk. Vatandaşın ne giyeceğine, nasıl konuşacağına, hangi okullarda eğitim alacağına, ne tür bir eğitim alacağına dahi karışan bu zihniyetin AK Parti gibi çoğulcu, özgürlükçü, kapsayıcı ve kuşatıcı olması; ötekileştirmeyen, dışlamayan bir tavırla milletin özgürlük alanlarının önünü açması mümkün değildir ve bundan sonra da mümkün olmayacaktır.
Bu vasfımızla bizler kimsenin hakkına, hukukuna, etnik kökenine, giyimine, dinine, mezhebine, meşrebine ve diline müdahale etmedik. Bizim tarihi-kültürel kodlarımızda bu vardır. AK Parti tarihi ile, bütün Türkiye’nin partisidir. En son örneği ile Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığının kurulması bunun başlı başına ispatıdır. Diyarbakır Cezaevi’nin müzeye dönüştürülmesi bir devrin kapanıp bir devrin açıldığının işaret fişeği olması bakımından çok sembolik anlamlar taşımaktadır. İstanbul’daki Demir Kilise’den Van’daki Ahdamar Kilisesi’ne ve azınlık vakıflarının sahiplerine devrine kadar pek çok adım toplumsal bütünlüğümüze yaptığımız katkıların yansımalarıdır. Zira biz, milli bekamızın ancak ve ancak farklılıklarımızın barış ve huzur içinde yaşatılmasıyla mümkün olabileceğine inanıyoruz. Bu ise, toplumu, her bir ferdinin diğeri olmadan yapamayacağı, kopmaz/koparılamaz bağlarla birbirine bağlı ve birbirinin varoluşsal teminatı şeklinde görmektir. Dahası; bu, siyasetin de ötesinde, toplumu bir kültürel ebru olarak görme ve siyasi mimariyi bununla estetize etme sanatıdır.
Türkiye’de toplumdaki farklı kimliklerin zenginlik olarak görülmesini sağlayan özgürlükçü siyasi iradenin adı AK Parti’dir. Örneğin; Kürt kardeşlerimizin kendi ana dilleriyle konuşabilmelerinin önündeki engeller bu siyasi çizgi sayesinde ortadan kaldırılmıştır. TRT Kürdi gibi imkânlarla insanların kendi dillerinde yayınları özgürce izleyebilmeleri sağlanmış oldu. Nereden nereye! Kürtçe dil ve kültür merkezleri açılarak üniversitelerimizin bünyesinde Kürt dilinin, Zaza dilinin daha güçlü bir şekilde öğrenilmesinin imkânları temin edilmiştir. Dahası, çocuklarımıza isterlerse seçmeli ders olarak Kürtçe, Zaza’ca ve Arapça öğrenebilmelerinin yolu açılmıştır.
Biz, insanların farklılıklarını yaratılışın zenginliği, hatta varoluşun zorunluluğu olarak görürüz. AK Parti’nin attığı tarihi adım, bu zenginliği ve varoluşsal zorunluluğu görmek, göstermek ve bunu siyasete dönüştürmek olmuştur. Bu, bizatihi demokrasinin demokratikleştirilmesidir. Tek başına bu bile büyük bir kıymettir.
Tarihi tecrübemiz ve irfan geleneğimiz gereği, biz, insanları yaratılışta eş, dinde kardeş olarak görürüz. Yaratılışta eş deyince kadın-erkek ayrımı yoktur. Beyaz derili-kara derili ayrımı yoktur. Zengin-fakir ayrımı yoktur. Şu ana dili konuşuyor, bu ana dili konuşuyor ayrımı yoktur; olamaz da… Hazreti İnsan olarak bütün insanları yaradılışta eşit gören bir anlayıştır bu. Bu, siyaset felsefesi bakımından insanlık tarihinin ulaşabildiği en üst noktadır: Herkes ya yaratılışta eşindir ya da dinde kardeşin… Bunun pratik siyasetteki karşılığı, her yerdeki demografik temsilin, demokratik temsil olarak seçilenler listesine ve sandığa yansıması şeklinde olmalıdır. Zira demografik temsilin demokratik temsil olarak yaşanmadığı bir yerde, gerçek manada demokrasiden bahsedemeyiz.
Dördüncü önemli özelliğimiz olarak şunu belirtmeliyiz ki; AK Parti birilerinin kendi ikbali için devleti yönetmek arzusunda olduğu bir parti değil, iç ve dış vesayet odaklarıyla çarpışa çarpışa ilerlemiş, bu uğurda büyük emekler sarf etmiş olan demokrat ve reformcu bir siyasi harekettir. AK Parti; eğitim, sağlık, hukuk, ekonomi ve birçok diğer alanlarda devrim niteliğindeki reformlarla, kendisini devletin ve sistemin sahibi olduğunu zanneden sivil ve askeri bürokratik oligarşi rejimini sonlandırmış, milletten başka efendi, milletten başka bir beşerî güç, milletin sözünün üstüne bir söz tanımadığını uygulamalarıyla göstermiştir. İçinde bulunduğumuz yıllarda bunu ‘dönüştürücü reformculuktan’ ‘tamamlayıcı reformculuk’ aşamasına yükselttik. Bunu muhafazakâr devrimciler olarak, halkın içinde ve halktan güç alıp vesayet odaklarıyla günbegün mücadele ederek başardık.
AK Parti olarak; sadece demokrasiyi durağanlaştıran vesayet odaklarıyla değil, teknolojik atılımlarımızın önünü kesen vesayet odaklarıyla da Türkiye’yi edilgen ve buzullaşmış bir dış politikaya mahkûm eden vesayetçi diplomasiyle de, yargıda, akademide, sendikal faaliyetlerde, sivil toplumculukta, medyada halkın nefes borularını tıkayan tüm vesayet odaklarıyla mücadele ettik.
Türkiye, demokrasi geleneğinden aldığı ilhamla, “vesayetler ile mücadele etmeyi’’ başarmış ve bu konuyu toplumsallaştırabilmiştir. AK Parti hükümetleri, milletin güçlü öz güveniyle de bütünleşerek, bu odaklarla hukuk ve demokrasi teamülleri içinde hesaplaşmayı bilmiştir. Bu yönleriyle AK Parti bizatihi demokrasiyi demokratikleştirmiş bir siyasi hareket olarak tarihimizin en büyük ve en etkin partisidir.
Beşinci büyük özelliğimiz ise vazgeçilmez ve geri dönülmez biçimde Tam Bağımsız Türkiye olma idealidir. Tam bağımsız Türkiye idealine sahip olmayan siyasilerin ne yerli araba üretmek, uçak motoru yapmak, ne İHA’ları-SİHA’ları üretmek; ne de Mavi Vatan’da, Siber Vatan’da, Uzay Vatan’da Türkiye’nin egemenlik haklarını korumak gibi bir derdi, davası olamaz.
AK Parti olarak; savunma sanayinden, doğal gaz ve petrol arama çalışmalarına, ekonomiden sağlığa ve ilaç sanayine, teröre karşı mücadeleden rol belirleyen dış politikaya ve uzay çalışmalarına kadar pek çok alanda hedeflerimizi başarmazsak Tam Bağımsız Türkiye’den bahsedemeyiz.
Tam bağımsız Türkiye ideali için çalışırken etkin dış politikasıyla çatışma çözümlerinde öncü, milli savunma sanayinden, yerli otomobili ve milli uzay programına, kamu sağlığından sosyal güvenlik sistemindeki başarısına kadar milli bir gurur tablosunu taşıyoruz. Ülkemizin, dünya siyaset paradigmasına; insan onurunu, hakkaniyeti, adaleti, barışı, müzakereyi, karşılıklı rızayı ve dayanışmayı vizyoner anlamda taşıyabilmesi 20 yılı aşkın iktidarımız sırasında gerçekleştirilmiştir. Artık ikinci yirmi yıldayız ve bundan sonrasının daha da başarılı olacağına olan inancımız, nice yirmi yıllara şiarıyla, tamdır.
Tam Bağımsız Türkiye’yi oluşturabilme imkânı bakımından çok büyük mesafeler katettiğimiz bu noktada, hem küresel hem de bölgesel olarak dış baskıların arttığı ve coğrafyamızda kirli planların hazırlandığını görüyor ve biliyoruz. İşte, bu yüzden 2023 seçimleri hayati bir öneme sahiptir. Hiçbir eksikliğe mahal bırakmadan sözümüzü en iyi şekilde anlatacak; acısını acımız, derdini derdimiz bilerek milletimizle olan bağımızı en güçlü şekilde tesis edip güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz.
Partimizi diğer partilerden ayırt eden ve partimize siyasi güç vererek önümüzdeki dönemde yol haritamızı gösterecek olan bu beş önemli özelliğimizdir. AK Parti’nin ve Cumhur İttifakı’nın 2023 seçimlerinden büyük bir başarıyla çıkması için ev ev, kapı kapı ve gönül gönüle çalışacağız. Milletimizin hem Cumhurbaşkanlığında hem de milletvekilliğinde bize güçlü bir şekilde destek vereceğine inanıyoruz. AK Parti ve Cumhur İttifakı’nı büyük bir çoğunlukla Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıyarak liderliğimizde “Türkiye Yüzyılı”nın kapılarını açacaktır.
Sonuç olarak, AK Parti’nin başarıları ortadadır. 20 yılda asırlık hizmet ve eser siyasetimizin uygulamaları milletimizin emrindedir. Bunlar içerisinde hastaneler, okullar, köprüler, yollar, Marmaraylar, Avrasyalar, barajlar, uçaklar, havaalanları ile üniversiteler, milli savunma sistemleri ve daha niceleri vardır. Burada tüm bu eser ve hizmetlerinin gerçekleştirilmiş olmasındaki en büyük etken, büyük bir “zihniyet devriminin” başarılmış olmasıdır. Türkiye aslında bu zihniyet devrimiyle hem vesayet odaklarını ortadan kaldırmış hem de milletimizde ve özellikle gençlerimizde muazzam bir öz güven inşasını gerçekleştirmiştir.
Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerine sadık kalarak ve adeta siyaseti yapı sökümüne uğratarak, vesayet odaklarını çökertip demokrasiyi demokratikleştirerek ortaya koyulan bu başarıların altındaki manevi dinamikler ise; öz benlik ihyası, öz güven inşası, kimlik pekiştirilmesi, aidiyet kuvvetlendirmesi ve gönüllere girmektir. AK Parti’nin inşa ettiği görünmez kaleler bunlardır.
Başarımızın arkasındaki en önemli güç ise, milletin gönlüne girmeyi samimiyetle başarabilmekti. Şimdi, 2023 seçimlerinin anahtarı ise, bundan daha zor bir iştir: Gönüllerine girmeyi başardığımız milletin gönüllerinden düşmemeyi başarmak... Bu bağlamda; gelmeyene gideceğiz, sevmeyeni seveceğiz ve kapımızı çalmayanının kapısını çalacağız. Böylece, gönlüne girdiğimiz vatandaşlarımızın gönlünden düşmemeyi de başarmış olacağız.
… Ve sonunda şunu da bileceğiz: Bizim hedefimiz, çalışmak, çabalamak, gayret etmek, hakkın, iyinin ve güzelin hâkim olması için mücadele etmektir. Bu çerçevede; eksiksiz, hatasız kusursuz olunmaz ama bunların bizden kaynaklanan kusurlar olmaması için gayret sarf edersek, Türkiye Yüzyılı’yla önümüzde hep yeni yollar açılacaktır. Türkiye 2023 seçimleriyle yeni bir döneme başlayacak ve bu aziz millet kıyamete kadar bu yoldan yürüyecektir.
Kültürel anlamda muhafazakâr, siyasi anlamda ise devrimci bir parti olarak; reformcu, kuşatıcı-kapsayıcı, yerli-milli, özgürlükçü, çoğulcu ve demokrat özellikleri ile AK Parti inşallah daha nice yirmi yıllar boyunca, aziz milletimize hizmetkârlığı ve öncülüğü sürdürecektir. Türkiye Yüzyılı’nda her ne yapılacaksa beraber yapacak, beraber inşa edeceğiz.
Türkiye Yüzyılı İçin Doğru Adımlar 2023 Seçim Beyannamesi
Türkiye Yüzyılı İçin Doğru Adımlar Yarın Değil Hemen Şimdi 2023