Çocukluk itibaren yaşamımızın her döneminde ailede, arkadaş ortamında, okulda, mahallede, işyerinde davranışlarımızı olumlu yöne kanalize edebilmek için bilgiler ile donatılırız. Edindiğimiz bilgilerden yola çıkarak da davranışlarımızı düzenleriz. Birkaç örnek bilgi donanımızdan yola çıkarak konumuzu derinleştirelim.
- Büyüklerine karşı saygılı ol, küçüklerine karşı merhametli,
- Büyüklerinin ellerini öp,
- Derslerine sıkı çalış,
- Paranı dikkatli harca,
- İyi arkadaşlar edin,
- Sigara içme, kötü alışkanlıklar edinme,
- Eve akşam erken dön,
- Ekip çalışmasına önem ver,
- Ev işlerinde sorumluluk al,
- Kendini işine, mesleğine ada, ailene sahip çık,
- Seni utandıracak işlerden uzak dur…
Bu ve buna benzer yüzlerce binlerce bilgi ömür boyu beynimize boca edilir. Ve böylece bu bilgiler ışığında bireyin güzel davranışlara bürüneceği düşünülür. Sahi, öyle mi olur sizce? Tüm bu güzel bilgiler ışığında herkes davranışlarını düzenler mi? Maalesef öyle olmuyor çoğu zaman. Mesela sigaranın zararlı olduğunu öğrenen sigara tiryakisi bireyler hemencecik sigarayı bırakıyorlar mı? Büyüklerine karşı saygılı olmayı küçüklerine merhametle davranmayı öğrenen çocuklar ve gençler bunu hemen hayatlarına tatbik ediyorlar mı? Elbette hayır. Eve erken geliniyor mu? Paralar dikkatli harcanıyor mu? Her zaman iyi arkadaşlar ediniliyor mu? Bunların her birisi için hep maalesef, demek zorunda kalıyoruz.
Konuyu biraz daha derinlere götürür ve çocukların ötesinde yetişkinlere taşırsak orada neler görüyoruz? Ne kadar acıdır ki, yukarıda maddeler halinde söylediğimiz bilgiler gibi bu alanda da bilinen bilgiler davranışlara dönüşmüyor.
- Okulunu ve bahçesini koruyup kolluyor musun?
- Hak, hukuk, adalet kavramlarının hakkını gerektiği yerde haklıya teslim ediyor musun?
- Kul hakkına hassas bir biçimde riayet ediyor musun?
- İçtiğin sigara izmaritlerini arabanda topluyor sokağa atmadan saatlerce çöp kutusu bulana kadar taşıyor musun?
- Yere tükürüyor musun?
- Sinyal vermeden dönüyor, kırmızı ışık ihlalleri yapıyor musun?
- Hız limitlerini aşıyor, sürekli korna çalarak önündeki araç sürücülerini taciz ediyor musun?
- Sağdan solluyor, öne geçince yavaşlayıp trafiği zora sokuyor musun?
- Gecenin bir yarısında hasta var mıdır, küçük çocuk, yaşlı uykuda mıdır, demeden kornaya basıyor musun?
- Alkollü araç kullanıyor musun?
- Güçlünün haklı olduğunu düşünüyor ve bu zalimce duruma ses çıkartıyor musun?
- Öğretmene, doktora, polise, jandarmaya hâsılı kamu görevlilerine saldırıyor musun?
- Kadına şiddet uyguluyor musun?
- Çocuk tacizinde bulunuyor musun?
- Sokak hayvanları başta olmak üzere masum canlara zarar veriyor musun?
- Demem o ki, öğrendiğin tüm bilgiler ışığında güzel davranışlar sergileyerek çevreye, topluma ve bütün insanlığa örnek olabilir musun?
Keşke bu soruların tamamına soru kökenine göre güzel cevaplar verebilseydik. Ne kadar acıdır ki, dünya literatüründe ve ülkemiz kanunlarında yer bulan tüm güzel metinleri biliyor ama uygulamıyoruz. Zira bildiğimiz bilgi bizde davranışa dönüşmüyor.
Neden mi?
Öncelikle şunu ifade etmeliyim. Bilginin duyguyla birleşmesi gerekir. Siz yaptığınız her bir eylemin bilgi kökünde ne kadar zarar ya da kar taşıdığını biliyorsunuz aslında. Ama karşınızdakine zarar vermeniz sizi üzmüyor. Bunu önemsemiyorsunuz. Empati kurmuyorsunuz. Zira bir çıkarınız mevcut. Hal böyle olunca da başınıza aynı olayın gelmesine kadar bildiğiniz doğru bilgiler davranışınıza yansımıyor ve zalimin biri olup çıkıyorsunuz. Kul hakkının iki cihanda da karşılığı olduğunu biliyorsunuz. İnancınızın talimatlarını bu konudaki emirlerini biliyorsunuz. Ama yapmıyorsunuz. Yaptığınızı da inancın emirlerine kılıfla uydurmaya çalıyorsunuz. Zaman içinde devran dönüyor ve yaptıklarınızın bedelini ödemeye gelince şikâyet ediyorsunuz, etrafı ateşe veriyorsunuz. Bunu özellikle yapanlar listesinde, siyasetçiler, politikacılar, üst düzey yönetim ekibi ve onların yalakaları pozisyonunda olan bu dünyasını mamur ettiğini zanneden zavallılar var.
Bir başka örneği ise daha anlaşılır biçimde verelim. Mesela kişi sigara içiyor ve sigaranın sağlığa zararlı olduğunu biliyor. Ama içmeye devam ediyor. Tüm bilgiler ışığında eylemin olumsuz yönde sürmesinin izahatı var mı? Hayır, elbette yok. O halde eksik kalan nedir? Elbette, duygusal bağlam. Birey kendine şunu sormalı. Ben sigarayı neden bırakmalıyım?
- Sağlığıma zarar veriyorum. İyi de ben bunu zaten biliyorum ama içiyorum.
- O zaman duygusal bağlama geçelim: Geldim altmış yaşına torunlarımı sevecek zamana ihtiyacım var. Çocuklarımla, ailemle birlikte vakit geçirmeye ihtiyacım var. Dede-torun ilişkisini hissede hissede yaşamalıyım. Aileme örnek olmalıyım. Ömrümü bereketlendirmeliyim. Bu ve buna benzer duygu yumağı içinde birey zararını bildiği halde yapmaya devam ettiği fiillerden uzaklaşabiliyor.
Kul hakkının ödeneceğini, bunun er ya da geç kendisine, aile efradına zarar vereceğini bilen ama bu konuya önem vermeyen, kurallara riayet etmeyen bireyleri aldatan dünya metanetidir. Dünya metaneti: Makamdır, mevkidir, güçtür, koltuktur, paradır, hırstır… Acı ve en kepaze olanı ise tüm yaptıklarına kılıf bulup bunu dini inançlarına alet etmektir. Hayatımız son dönemde; geçmişinde saf ve temiz duygular barındırdığını düşündüğümüz birçok insanın aslında ziyadesiyle kirli çarşaflar olduğuna şahitlik etmekle geçiyor. Eğitimden, emniyete, hukuktan, askeriyeye, siyasetçilerden toplumun tüm çıkar gruplarına varıncaya dek yozlaşma almış başını gidiyor. 2024 YKS sınavında 6 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi sorusuna sadece 1 net ortalama ile cevap verebilen bir nesil avuçlarımızın içinde ateş parçası olarak duruyor.
Ez-cümle: Ey düşünme melekesine sahip olan insan! Siyasetçiler başta olmak üzere kim neleri söyledi, söylüyor? Sonra kimler söylediklerinden ne kadar çark ediyor? Kim sözünde duruyor? Kim ne kadar söylemini eylemiyle süslüyor? Lütfen düşün, lütfen Allah rızası için bunu yap ve düşün. Üç kuruşluk dünya çıkarı için karakterini satanlara yazıklar olsun, de ve düşün… Yarınlarımız için, çocuklarımız, gençlerimiz, ülkemizin istikbali için düşün… Aç kal, açıkta kal ama düşün. Zira yarın yurtsuz, yuvasız kalmaktan yeğdir. Hiç unutma ki;
Zarafet ehline zariflik yakışır. Bu sebeple sesini değil sözünü yükselt.
Saygılarımla
İrfan ERTAV
Yazar
İnstagram: @yazar.irfan_ertav
Facebook: Uzman Muallim
G-mail:[email protected]