Yükseköğretim alanı dünya nüfusunun artması, küreselleşmenin etkileri, kısıtlı kaynakların verimli kullanımı gibi konular dolayısıyla kendisinden beklentilerin yükseldiği, insanlık için bilgi üretiminin, bilginin yaygınlaştırılmasının ve faydaya dönüştürülmesinin sorumluluğunu taşıyan bir alandır. Değişen şartlara paralel olarak yükseköğretim örgütlenmelerinin de reformu beklenmektedir. Türkiye’de yükseköğretim reformu her zaman gündemin önemli maddeleri arasında yer almış, üzerinde geniş toplumsal mutabakatın olduğu bir konudur.
Türkiye’yi dünya standartlarında temsil edecek, ihtiyaç duyduğu bilgiyi üretebilecek, nitelikli insan sermayesini yetiştirebilecek yükseköğretim kurumlarının varlığı yükseköğretimin örgütlenmesine dair kapsamlı bir yapısal reform ile mümkündür. Yükseköğretim bürokrasisinin merkeziyetçi ve kontrolcü yapısı alanı hantallaştırmakta, ayrıca yükseköğretim örgütlenmesi, kurumların ve yükseköğretimin paydaşlarının ihtiyaçlarına çözüm üretmekte zorlanmaktadır.
Yükseköğretimde nasıl bir reform olmalı sorusuna cevap arayan bu rapor esas olan iki bölümden müteşekkildir. Birinci bölümde dünyadaki yükseköğretim örgütlenmeleri, bunların finansal yapıları ve yükseköğretim kurumlarının misyonları ile Türkiye’deki mevcut yükseköğretim sistemi ele alınmakta, Türkiye’nin yükseköğretim yapılanması için bir yol haritası ortaya konmaktadır. İkinci bölümde ise sendikamızın farklı illerde yürüttüğü saha çalışmaları sırasında yükseköğretimin paydaşlarıyla yaptığı görüşmeler ışığında ortaya çıkan somut talepler ortaya konmaktadır.
DÜNYADA YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI YAPILANMALARI VE KÜRESEL TRENDLER
Yükseköğretimin değişen şartlar ve gelecek hedeflerine göre yapılandırılması için dünyada mevcut yükseköğretim kurumları ve yükseköğretim kurumları üstü ya da arası yapılanmalar ile bu örgütlenmeleri etkileyen küresel eğilimlerin ana hatlarıyla incelenmesi, bu tecrübelerin ülke içindeki özgün şartlarla harmanlanması önem arz etmektedir. Eğitim öğretim faaliyetlerinin tarihi serüveni, yükseköğretim örgütlenmesi için gereken tecrübeyi bizlere sunmaktadır. Gelecek hedeflerine uygun, değişimi sürekli olarak gözeten, verimliliği yüksek bir yükseköğretim yapılanmasının inşa edilmesi bu tecrübelerden faydalanarak mümkün olabilir. Bu bağlamda tarihsel birikimden, yerel ve küresel değişimlerden süzülerek ortaya çıkmış belli başlı yükseköğretim kurumları yapılanmaları, yükseköğretim yönetim sistemleri ve yükseköğretimin finansmanı bu bölümde incelenecektir.
Günümüz yükseköğretim alanında her bir ülkenin özellikleri çerçevesinde pek çok farklı örgütlenme olduğunun altını çizmekle birlikte, köklü ve küresel ölçekte başarılı Kıta Avrupası ve Anglo-Sakson yükseköğretim örgütlenmelerinin ana hatlarıyla incelenmesinde fayda vardır. Bunlar ve diğer modeller, dünyadaki bütün yükseköğretim örgütlenmeleri için değerli bir fikri temel oluşturmaktadırlar. Türkiye’de yükseköğretimin geleceğini inşa etmek için tecrübeye hak ettiği değeri vermek suretiyle yeni arayışlar her zaman olmalıdır.
Üniversite-üstü Kuruluşlar
Kıta Avrupası geleneğinde yükseköğretim kurumları hükûmetlerin ilgili bakanlıkları tarafından koordine edilmektedir. Ülkelerin bireysel bazda farklı uygulamaları olsa da genelde eğitim bakanlıkları yükseköğretim örgütlenmesinin en tepe noktasındadır.
Bakanlıklar yükseköğretim örgütlerinin koordinasyonunu sağlar, finansal yapılarını destekler ve denetler, yükseköğretim faaliyetlerinin genel çerçevesini çizer. Fransa ve İspanya merkezi yapılanmanın daha baskın olduğu, Almanya ise federal hükûmetin belirlediği temel çerçeveye bağlı olarak eyalet hükûmetlerinin yükseköğretim yönetiminde söz sahibi olduğu modellere sahiptir.
Anglo-Sakson yükseköğretim modeli Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere ve Kanada gibi ülkelerde benimsenen örgütlenme modelidir. Kıta Avrupası modelinden farklı olarak burada yükseköğretimin örgütlenmesi merkezi olmayıp yükseköğretim kurumlarının özerkliklerinin daha fazla olduğu, bunların genelde mütevelli heyetleri ile yönetildiği bir tarz benimsenmiştir. Bu durum tabii ki üniversiteler arası/üstü kurumların olmadığı anlamına gelmez.
Örneğin: ABD’de yükseköğretim sisteminin yapılanmasında federal hükümetten ziyade eyalet hükümleri daha etkin rol oynamaktadır. Dolayısıyla tek tip bir yükseköğretim örgütlenmesinin olduğu söylenemez. ABD’de eyalet hükümetlerinin yükseköğretime ilişkin rolleri üç başlıkta toplanabilir: yükseköğretim kurumlarının faaliyetleri için yasal zemini oluşturmak, bunları direkt olarak finanse etmek ve denetlemek (McGuinness, 2005). Ana hatlarıyla bakıldığında ABD’de üç farklı yükseköğretim sisteminin olduğu söylenebilir. Bunlar planlama ajansı modeli, danışma kurulu modeli ve düzenleme kurulu modelleridir (McLendon & Ness, 2003). Planlama ajansı modeli merkeziliğin en az olduğu, üniversitelerin akademik faaliyetlerinde ve bütçe planlamalarında eyaletin fazla söz sahibi olmadığı modeldir. Danışma kurulu modelinde eyaletin yükseköğretim düzenleme kurulu yükseköğretim kurumlarını eyalet politikaları ile eşgüdüm içinde çalışmaya teşvik etmeye dayalı bir modeldir. Düzenleme kurulu modeli ise diğer modellere göre daha merkezi ve güçlü bir örgütlenme modeli olup yükseköğretim kurumları üzerinden direkt kontrole dayanmaktadır.
ABD’de yükseköğretimin örgütlenmesi pek çok reform geçirmiş olup bunların hemen hepsinin arka planında hesap verilebilirlik ilkesinin olduğu söylenebilir. Bununla beraber özellikle 1990’lı yıllardan itibaren piyasanın yükseköğretim üzerindeki etkisinin arttığı, yükseköğretim reformunun piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda yapılması gerektiğine, bu tarz reformların kalite, etkililik ve verimliği artıracağına dair yaklaşımların arttığı belirtilmelidir (McLendon & Ness, 2003).
Kıta Avrupası ve Anglo-Sakson yükseköğretim modellerinde ortak özellik yükseköğretim yönetiminde yükseköğretim alanı dışından insanların görev almasıdır. İngiltere, ABD, Fransa gibi ülkelerde hem yükseköğretim kurumlarının yönetiminde hem de bunların üst kuruluşlarında alan dışından insanlar bulunmaktadır. Bu şekilde yükseköğretim daha şeffaf ve hesap verilebilirlik ilkesiyle örtüşen şekilde yönetilmekte, hem de yükseköğretim kurumlarının farklı toplumsal aktörlerle paydaşlık kurması sağlanmaktadır.
Öneriler
Türkiye’yi dünya standartlarında temsil edecek, ihtiyaç duyulan bilgiyi üretebilecek, nitelikli beşeri sermayeyi yetiştirebilecek yükseköğretim kurumlarının varlığının, yükseköğretimin örgütlenmesini ve işleyişini yeniden ele alıp, yükseköğretim çalışanlarının sorunlarına çözüm üretecek kapsamlı bir yapısal reformla mümkün olduğunu vurgulayan Ali Yalçın, raporda yer alan değişim ve dönüşüme ilişkin önerilerden bazılarını şöyle sıraladı:
-“Yükseköğretim alanında yapılan reform çalışmalarında, üniversiteleri oluşturan bileşenlerin yönelimleri ve küresel eğilimler dikkate alınmalıdır.
-Yükseköğretim kurumlarının yönetiminde yetkilerin tek bir makamda temerküz etmesini ve her türden yetkinin keyfî kullanımını önleyecek mekanizmaları tesis edecek; akademik yükseltme sistemini evrensel kabul gören objektif, nesnel ve ölçülebilir kıstaslara bağlayacak; araştırmacı ve öğretim üyesi yetiştirme sisteminin ana hatlarını yükseköğretim politikaları doğrultusunda düzenleyecek, yükseköğretim çalışanlarının her türlü karar mekanizmasında yer almalarını sağlayacak nitelikte yeni bir yükseköğretim kanunu hayata geçirilmelidir.
-Yükseköğretimin merkezî örgütlenmesi ve yükseköğretim üst kuruluşu modeli olarak, üniversitelerin misyon ve hedef belirleme süreçlerini izleyecek ve program önerilerini ülke ihtiyaçları açısından değerlendirecek, önerilerde bulunacak, yükseköğretim kalitesinin artırılmasına odaklanacak, diğer yandan da idari süreçler ve personel yönetiminde uygulama birliğinin sağlanması, eşitlik, adalet ve hakkaniyetin tesisi için bir üst yapı tasarlanmalıdır.
-Türkiye’nin bilim dünyası içindeki konumunun yükseltilmesi, özgün ve nitelikli akademik bilginin üretilmesi, katma değer üreten araştırma ve geliştirme süreçlerinin içselleştirilmesiyle mümkündür.
-Türkiye’deki üniversitelerin kalitesini artırmak için kaliteli uluslararası öğretim üyesi ve araştırmacı sayısı artırılmalıdır; bu çerçevede, yükseköğretimde birlikte yönetim ilkesi benimsenmeli, üniversitelerin bilimsel ve akademik özerkliği artırılmalı, akademik özgürlükler genişletilmeli, öğretim elemanlarına iş güvencesi sağlanmalı, araştırma altyapısı güçlendirilmeli, uluslararası öğrenci ve araştırmacılar için cazip finansal şartlar oluşturulmalıdır.
-Bilgiyi tüketen değil, üretip faydaya dönüştürebilen ve pazarlayan bir yükseköğretime ulaşabilmek hedeflenmelidir.
-Yükseköğretim çalışanlarının beklentilerine cevap verebilen, çalışma ortamının verimliliğini daha da artıracak düzenlemeler kaçınılmazdır.
-Ülkemizin toplumsal ve küresel ölçekte ihtiyaçlarına ve hedeflerine ek olarak, yükseköğretim kurumlarının hedef ve ihtiyaçları gözetilerek akademisyen yetiştirmeye önem verilmeli, akademisyen sayısı artırılmalıdır.
-Araştırma faaliyetlerinin daha rahat ve verimli şekilde üretilebilmesi için akademisyen başına düşen öğrenci sayısı, haftalık ders sayısı azaltılmalı; akademisyenlerin araştırma yapmaları ve bunların sonuçlarını nitelikli yayınlara dönüştürebilmelerini sağlayacak ortamlar oluşturulmalı ve bu çalışmalar yapısal olarak teşvik edilmelidir.
-Üniversiteler, araştırma geliştirme faaliyetlerine daha fazla kaynak ayırmalı, farklı sektör ve aktörlerle iş birliğini geliştirme konusunda yeni adımlar atmalıdır.
-Eğitim faaliyetlerinin planlanması ve müfredat tasarımları iç ve dış paydaşların görüş ve beklentilerini, kurumun, bölgenin ve ülkenin hedeflerini gözetecek, uluslararası gelişmelerde faydalanacak biçimde katılımcı süreçlerle belirlenmelidir.
-Yükseköğretimin gelecek hedeflerini gerçekleştirebilmesi için sürdürülebilir finans kaynaklarına ihtiyacı vardır. Bu kaynakların bulunabilmesi için yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere gerekli altyapı çalışmaları yapılmalıdır.
-Akademik Teşvik Yönetmeliği yeniden ele alınmalı, her türlü akademik faaliyet, üniversitede gerçekleştirilen her türlü faaliyet ile bunlara yardımcı faaliyetler de teşvike esas puanlamaya dâhil edilmelidir.
-2547 sayılı Kanun’un 13/b-4 maddesinin keyfî, sınırsız, ölçüsüz ve amacı dışında kullanımı önlenmeli, denetim altına alınmalıdır.
-Akademik personel için getirilen norm kadro uygulaması yeniden masaya yatırılmalı; ülkemizin öğretim elemanı açığı gözetilerek istihdamı kısıtlayan değil, istihdam artışı sağlayan bir gözle ele alınmalıdır.
-Akademik personelin daha fazla bilimsel çalışma yürütebilmesi için ücretlerinde artış yapılarak, girmek zorunda oldukları ders yükü ve ders saati azaltılmalıdır.
-2547 sayılı Kanun’un 33/a ve 50/d maddesi kapsamında çalışan araştırma görevlileri iş güvencesine kavuşturulmalı; doktora eğitimini tamamlayanlar doktor öğretim üyesi, doçent unvanını alanlar doçentlik kadrolarına atanmalıdır.
-Doçentlik unvanını almasına rağmen doçent kadrolarına atanamayanlara ‘kadrolu doçentler’ için öngörülen ek gösterge oranları uygulanmalı, kadro ihdası yapılmalıdır.
-Yükseköğretimde hedeflenen seviyeye ulaşılması, idari personelin talep ve ihtiyaçlarına cevap verilmesiyle, sorunlarının çözülmesiyle, aynı zamanda nitelik ve becerilerinin artırılmasıyla mümkündür.
-Geliştirme ödeneğinde akademik ve idari personel ayrımı yapılmamalı, idari kadrolarda çalışanlara da geliştirme ödeneği verilmelidir.
-Üniversitelerde, idari personelin yer değiştirmelerinde muvafakat uygulaması yerine üniversiteler arası merkezî atama ve yer değiştirme hakkı verilmelidir.
-Üniversiteler başta olmak üzere kamuda çalışan tüm sözleşmeli personel kadroya geçirilmeli; sözleşmelilikten kadroya geçen personelin daha önce geçici veya daimî işçi statüsünde geçen süreleri memuriyet hizmet süresine sayılmalıdır.
-ÖSYM tarafından tüm yükseköğretim kurumlarını bağlayıcı şekilde her yıl merkezî görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları yapılmalıdır.
-Döner sermaye ödemelerinden üniversite idari personelinin de faydalandırılması sağlanmalıdır.
Rapora https://www.ebs.org.tr/manset/