Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, ''Eğitim kurumları, okullar, toplumlardaki bu derinleşen eşitsizliklerin bir şekilde kompanse ve telafi edildiği aslında en eşitsizliksiz bir toplumda bile en eşitlikçi bir kurum olarak varlığını sürdürmeye devam eden mekânlar olarak geçmişte olduğu gibi günümüzde de ihtiyacını hissettiriyor.
Gerekli önlemleri alarak 7,5 aydan beri eğitimi bir gün bile kesintiye uğratmadan bugünlere gelebilmenin büyük mutluluğunu duyuyorum. Millî Eğitim Bakanı olarak bugün görevden ayrılsam ve 'Bu ülkeye ne yaptım?' diye geriye baksam söyleyeceğim şey, 'Okulları açık tuttum, toplumdaki eşitsizliklerin derinleşmesine imkân tanımadım, öğrencilerimizin ve geleceğimizi inşa edecek gençlerimizin uzun vadede büyük maliyetler ödeyeceği bir sürecin gerçekleşmesine izin vermedim.' derim.
Kovid-19 salgını sürecindeki 1,5 yıllık sürecin öğrencilerimizin dijital platformlarla temas düzeyini artırmasının uzun vadede etkileri oldu. Tüm gençler, çocuklarımız; artık dijital platformlardan sürekli kesintisiz bir şekilde veriye maruz kalmakta. Yaygın kullanılan deyimiyle artık çocuklarımız dijital yerliler. Biz dijital göçmenler olarak yerlilerin davranışlarının nasıl değiştiğini gözlemleme imkânımız var ama onlar kendi üzerlerindeki değişim ve dönüşümün nasıl olduğunu gözlemleyebilme imkânına çok da fazla sahip değiller.
Millî Eğitim Bakanlığı olarak çocuklarımızın sadece akademik becerilerini güçlendirmek, onları dünyadaki akranlarıyla rekabet edebilir gençler olarak yetiştirmek değil görevimiz, aynı zamanda onları güçlü insanlar olarak yetiştirmek. Bu görevi yerine getirirken en fazla üzerinde durmamız gereken konulardan biri de özellikle dijital bağımlılıkla ilgili dayanıklılıklarını ve farkındalıklarını artırmak. Bunun için hem öğrencilerimize yönelik hem de öğretmenlerimize yönelik Bakanlığımız sürekli çalışmalar yapıyor.
Dolayısıyla bağımlılığın ve teknolojinin yan ürünü olduğuna inanmıyorum tam tersine yeni teknolojik trendin tam da istediği şey olduğuna inanıyorum. İnsanların sürekli kendisine bağlanması, bilgi akışıyla düşünme melekelerini kontrol etmesi, yönlendirmesi ve nasıl kapitalizmde tüketicilik varsa şimdi de dijital ve pasif tüketiciler olarak varlığını sürdürmesi. Onun için bizler her zamankinden çok daha fazla bu farkındalığa sahip olarak çocuklarımızı, gençlerimizi, yetişkinlerimizi dijital bağımlılığa, dijital obeziteye karşı çok daha dirençli hâle getirmek zorundayız.
Bizim Türkçe metinlerimizde dijital obeziteyle ilgili gerçekten çok ciddi bir yetersizlik var. Daha fazla metinler, çalışmalar üretmemiz lazım. Baktığım zaman aynı şeylerin, dar retoriğin tekrarlandığını gördüm. Çok daha boylamsal çalışmalar, saha taramaları yapmamız lazım.
Dijital obeziteyle ilgili farkındalığı, belli dönemlerde, 'dijital obezite haftası' gibi bir günde değerlendirme değil sürekli gündemimizde tutmamız gerekiyor.
Millî Eğitim Bakanlığı olarak bu süreçte elimizden gelen ne varsa bundan önce yaptığımız gibi bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Arkadaşlarımız, Bakanlığımızın özellikle Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürümüz ve tüm uzmanlarımız buradalar, eğitim forumunda dile getirilen konuları dinleyecekler. Alınan geri beslemelerle biz de Dijital Obezite ile Mücadele Eylem Planları'nı güncelleyerek çok daha iyi noktalara getireceğiz.'' dedi.