Yeni bir öğretim yılına başladık.
Milli Eğitim'de değişmez yazılı olmayan kural şudur; müfredat değişir, yasa, yönetmelik değişir ama öğretmenin majör etkisi değişmez.
Erhan Öğretmen olarak öğrencilerimle hep iftihar ettim.
En cok da yürekleri yaralı öğrencilerimi sevdim.
Bence bir öğretmenin en özel yanı kendisini çocuğa sevdirebilmesidir.
Öğretmek çocuğu sevmekle başlar çünkü.
“Öğretmenlik bence sabah gidip öğlen geldiğin, cumartesi, pazar, ara tatil ve yazın tatil yaptığın bir meslek değildir.
Öğretmenlik anne olmaktır.
Baba olmaktır.
Ağabey olmaktır..
Kısacası, insan olmaktır.
Öğretmenlik çocuğun gözbebeğinde kocaman bir adam görmektir.
Gönlüne giremediğin çocuğun beynine giremezmişsin onu öğrendim
Öğrenciler okula koşarak geliyorlarsa ne âlâ. Yok eğer ders bitimi koridorlara, servis araçlarına koşarak gidiyorlarsa bir düşünmemiz gerek.
Bir öğrenciye, onu okulda başarılı yapan şeyin ne olduğunu sorduğunuzda, size muhteşem yeni bir kitap ya da harika bir eğitim film serisinden bahsetmeyecektir.
Alacağınız yanıt çoğunlukla şu olacaktır:
“Hep öğretmenim sayesinde. Çünkü o benden hiç vazgeçmedi.”
İşte ben de Erhan öğretmen olarak evlatlarıma şöyle sesleniyorum;
Dinle sevgili yavrum,
Ben bir öğretmenim;
Canım memleketim Türkiyem’de
Kentinde, kasabasında, köyün birinde.
Nasır tutan eli de tutar ellerim
Kalem tutan eli de…
Yalnızca yüreği nasır tutanlara
Soğuk çarpar yüreğim,
Tebeşir tutan elini tutar, elim bileğim,
Mürekkep yollar beyinlere yüreğim,
Bilgi alır bilgi veririm
Küsemem hiçbir zaman küstüremem
Yanlış yapamam
Onulmaz yaralara yol açabilir ruhlarda yanlışlarım
Ben bilgi eriyim,
Sevgi neferiyim,
Peygamber mesleğindenim
Küsmek yasak bana
Ve iz bırakmadan ölmek yasak
Yaşam dediğin değmeli çabana!
Minicik kalplere sabahları
Mustafa Kemal’in gözüyle bakarım,
Ben o an başöğretmenim,
Onlarla beraber and içerim
Tarih dersinde Fatih’im, Akşemseddinim.
Coğrafyada Piri Reis
Alparslan’la Selçukluyum
Fransuva’ya ders veren Kanuni’yim, Osmanlı’yım
Erzurum’da haine dersini veren Karabekir’im,
İzmirde Hasan Tahsin’im.
Düşmanın göğsünde süngü
Türk’üm, Türk kızıyım, kızanıyım.
Göğsünde mermileri eriten
Yüzünde yaşmağı ayyıldızlı albayrağı
Elinde Türk’ün sancağı olan
Düşmanın kalbine korku salan Nene Hatun’um.
Çanakkale’de Koca Seyit
Sakarya’da,Kore de,Kıbrıs’ta Mehmed’im
Hakkıdır Hak’ka tapan milletimin istiklal diyen
Akif’im,Asım’ın nesliyim; Mehmetçiğim.
Ben kökü geçmişte olan geleceğim
Yahya Kemal’im,
Tarihini bilmeyenin
Coğrafyasının değiştiğini bilenlerdenim.
Ve bir gün laboratuvarlarda,fabrikalarda, atölyelerde
Işıkların sönmediğini umut eden,
Türk çocuğunu geleceğe yatırım yaparken gören..
Bilim adamını, sanatçısını,
Öz yurdundan kaçmadan Memleketine hizmet edeceklerini Hayal edenlerdenim,
Bu vatandan beslenip
Bu vatana ihanet etmeyecek aydınlar
Yetiştirmek niyetindeyim.
Sözün kısası yavrum
Bilginin ışığıyım
Sevginin rehberiyim.
Yirmi birinci yüzyılda
Ben hala
Ben daima
Ben inadına bir öğretmenim
Ben bir öğretmenim.
Erhan Ziya SANCAR
Son söz;
Ey muallim;
İşin çok zor biliyorum bunca memnuniyetsizliğin ortasında..
Yine de sevgili uzman öğretmenim günün mutlu olsun.
Günün kutlu olsun başöğretmenim.
Ve sen bütün unvanlardan, kibirden, egodan ve tüm günahlardan münezzeh piyade öğretmenim, vekil öğretmenim, ücretli öğretmenim, stajyer öğretmenim;
Yüzlerce kalbe daha şevkle, aşkla, coşkuyla, sevgiyle dokunman dileklerimle…
#ezs
Erhan Ziya SANCAR
Öğretmen Yazar