Türk Eğitim-Sen cesur, ilkeli ve mücadeleci sendikal istikametini sürdürme noktasında azim ve kararlılığını taviz vermeden sürdürecektir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Türk Eğitim Sen’in sendikal vizyon ve politikasını belirleyen tek ölçüt, eğitim çalışanların hak ve kazanımları olacaktır. Sendikamızın durduğu yer, her durum ve koşulda ve hiçbir denge hesabı gütmeden çalışanların yanı olacaktır.
15 Temmuz 1921’de gerçekleştirilmiş olan Maarif Kongresi, Cumhuriyet’in ilanına giden süreci inşa etmiştir. Başöğretmenimiz Atatürk ve Maarif Kongresi’nin mimarlarını şükranla anıyoruz. 2. Maarif Kongresi ise Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına ve daha güçlü Türkiye hedefine omuz vermek niyetiyle, 13-18 Temmuz 2021 tarihinde Türk Eğitim Sen tarafından düzenlenmiştir. 10 hazırlık çalıştayı, 13 tematik panel, Büyük Öğretmen Kurultayı ve 300 bilim insanının tebliğ sunduğu bilimsel kongre ile tamamlanan Maarif Kongresi’ne emek veren teşkilat mensuplarımıza ve eğitimcilerimize teşekkürlerimizi sunuyor, ecdadın izinde 2. Maarif Kongresi’ni gerçekleştirmiş olmanın haklı gururunu yaşıyoruz.
Hükümetin tarafından yapılan açıklamalar 3600 ek gösterge taahhüdünün 15 Ocak 2023 yılında hayata geçirileceğini işaret etmektedir.
Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki; düzenleme için 2023 yılı beklenmemeli ve Türkiye Kamu-Sen tarafından hazırlanmış olan ve halen TBMM’de bekleyen yasa teklifi hemen gündeme alınmalıdır. Öte yandan, 3600 ek gösterge sadece 4 meslek grubuna verildiğinde çalışma barışına darbe vurulacak, kamuda hiyerarşik silsile bozulacaktır. Bu noktada yapılması gereken, bütün kamu çalışanlarının ek gösterge oranlarının yeniden güncellenmesi ve ek göstergeden yararlanamayan yardımcı hizmetler sınıfında çalışanların da faydalandırılmasıdır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi, mevcut haliyle beklentileri karşılamaktan çok uzaktır. Kamuoyuna yaptığımız açıklamalar doğrultusunda; mesleğin statüsünü yasal bir zemine kavuşturacak, öğretmenliğin saygınlığını koruyacak ve artıracak, öğretmenlerin muhatap olduğu mevzuat ve süreçleri tek bir çatı altında toplayacak bir kanuni düzenleme hayata geçirilmelidir. Özellikle öğretmenlerin kariyer planlamasının sınav esasına göre tanzim edilmesi kabul edilemez. Öğretmenlik, sadece bilme değil bildiğini aktarma mesleğidir. Dolayısıyla esas alınması gereken tek ölçüt deneyim olmalıdır. 10 yılını doldurmuş her öğretmen uzman, 20 yılını doldurmuş her öğretmen de başöğretmen olarak değerlendirilmelidir.
Öğretmenlik mesleği, bir özel ihtisas mesleğidir. Ülkemizde kadrolu, sözleşmeli ve ücretli olmak üzere farklı öğretmen istihdam modeli bulunmaktadır. Bu, ciddi bir problemdir. Bu noktada sözleşmeli, ücretli, kadrolu ayrımı kaldırılmalı, tüm öğretmenler sadece kadrolu olarak istihdam edilmelidir.
Öğretmen ihtiyacı ülkemizin öncelikli sorunlarındandır. Ülkemizde 500 bin öğretmenimiz atama beklerken, eğitim fakültelerinden her yıl ortalama 40 bin gencimiz mezun olurken, gerçekleştirilen sınırlı atama kontenjanlarıyla ne eğitimin ihtiyaçlarının ne de genç meslektaşlarımızın beklentilerinin karşılanması mümkün değildir.
Nitekim, 15 bin öğretmenimizin ataması Şubat ayında gerçekleştirilecektir. Bir yanda 86 bine yakın ücretli öğretmen görevlendirmesi yapılmışken 15 bin atamayı asla yeterli bulmuyor, 2022 yılındaki atama sayısının en az ücretli öğretmen sayısı kadar olmasını talep ediyoruz.
Liyakat ve ehliyet yerine kişisel inisiyatifi esas alan mülakat uygulaması kamunun en büyük çıkmazlarından birisidir. Dolayısıyla ilk atamalarda, görevde yükselmelerde ve yönetici atamalarında mülakat tamamen kaldırılmalı, sadece sınav başarısının esas alındığı bir sistem ihdas edilmelidir.
Öte yandan mahkeme kararlarıyla da defalarca vurgulandığı gibi sadece mülakat puanına göre yapılmış 1709 şube müdürü atamasının tamamen iptal edilerek hak edenlerin kadrolu olarak atanmasını talep ediyoruz.
Ayrıca şube müdürlüğü sınavı bir an önce yapılarak, geçici görevlendirmeler yerine kadrolu atamalar yapılmalıdır.
Sınavla öğrenci alan ve akademik başarısı üst düzey öğrencilerimizin okuduğu proje okullarına yönetici ve öğretmen atama süreci derhal gözden geçirilmeli; liyakat ve başarıyı esas alan adaletli bir sistem ihdas edilmelidir. Proje okullarının yönetici atamalarının MEB Yönetici Atama Yönetmeliği, öğretmen atamalarının da MEB Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği kapsamına alınmasını talep ediyoruz.
Sözleşmeli öğretmenlerimiz de dâhil olmak üzere tüm öğretmenlerimizin özür grubu tayinlerinde yaşanan kontenjan kısıtlamaları kaldırılmalı ve yer değişikliği talepleri karşılanmalıdır. Anayasanın koruması altındaki aile birliği ve bütünlüğünün devamının sağlanması açısından toplumu oluşturan ailenin bir arada tutulması esas olmalı ve özür grubu yer değiştirmelerinde il emri ve ilçe emri uygulaması yönetmelik hükmü kapsamına alınarak uygulanmalıdır. Ayrıca il içi sıra tayini sistemi yeniden yönetmeliğe konulmalıdır.
Salgın döneminde fedakarca çalışmalarından dolayı Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer tarafından, Öğretmenlere başarı belgesi verilecek açıklamasını takdirle karşılıyoruz. Ancak, eğitim hizmetinin bir bütün olduğu gerçeğinden hareketle, kapsamın genişletilerek ‘başarı belgesinin’ ayrım yapılmaksızın tüm eğitim çalışanlarına verilmesini istiyoruz.
Öğretmenlerin nöbet görevi haftada birden fazla olmayacak şekilde yeniden düzenlenmeli, birden fazla nöbet tutulması durumunda ise her bir nöbet görevi 6 saat ücretle değerlendirilmelidir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nda görev yapan öğretmenlerin maaş karşılıkları arasında farklılık bulunmaktadır. Branş öğretmenleriyle, sınıf ve diğer meslek dersi öğretmenlerinin maaş karşılığı girmek zorunda oldukları ders saatleri, Türk Eğitim-Sen’in teklifi ve 19. Milli Eğitim Şurası tavsiye kararı doğrultusunda 15 saat olarak eşitlenmelidir.
Sadece öğretmenlere ödenen eğitim-öğretim hazırlık ödeneği istisnasız tüm eğitim çalışanlarına ödenmelidir.
Okullarımızda yardımcı hizmetler sınıfında çok ciddi sayıda personel eksiği bulunmaktadır. İhtiyacının karşılanması için yardımcı personel sayısı mutlaka artırılmalı, okullarımızın memur ve güvenlik personeli ihtiyaçları giderilmelidir.
Okullarımızın ödenek yetersizliği sebebiyle yaşadığı maddi sıkıntıların çözümü için, Türk Eğitim-Sen’in teklifi ve 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan karar doğrultusunda, okullarımıza öğrenci başına ödenek ayrılması için ivedilikle yasal çalışma başlatılmalıdır.
Ülkemizde salgın sürecinin de etkisiyle yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki büyük artış, iğneden ipliğe gelen zamlar vatandaşın belini bükmüştür. Kamu çalışanları da ne yazık ki toplumun her kesimi gibi hayat pahalılığının altında ezilmektedir. Son olarak hükümet zam oranlarını güncellemiştir. Ancak bu artışlar ekonomik kayıplarımızın telafi edilmesi için yeterli değildir. Türkiye Kamu-Sen’in talebi doğrultusunda; ek zam ve yüzde 3 refah payı uygulamasının hayata geçirilmelidir. Ayrıca ücretlere hedeflenen enflasyona dayalı zam değil, gerçekleşen enflasyon ve zorunlu tüketim harcamalarını ön plana yerleştiren bir zam politikası belirlenmelidir.
Tüm kamu personeline dini bayramlar öncesi bayram ikramiyesi ödenmelidir.
Eğitim çalışanlarına ödenen tüm ek ödemeler emekli maaşı hesabına dâhil edilmelidir.
4/B statüsüne geçirilen 4/C’li personelin eğitim durumları dikkate alınmadan yapılan görevlendirilmelerdeki sorunlar, hizmet akitlerinin sonlandırılması, ek ödemede yaşadıkları sorunlar bir an önce çözülmelidir.
Eğitim çalışanlarının maaşlarında ciddi bir kayba neden olan vergi dilimleri düzenlemesi gözden geçirilmeli, bütün eğitim çalışanlarının vergi dilimleri yüzde 15’e sabitlenmelidir.
Üniversitelerimiz, her alanda olduğu gibi demokrasinin içselleştirilmesi ve demokrasi kültürünün yerleşik hale getirilmesi için topluma önderlik etmesi gereken kurumlardır. Bu itibarla rektörlerin belirlenmesinde seçim usulüne dönülmelidir. Rektörlük seçimlerinde tüm akademik ve idari personelin oy kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı ve seçimlerde en yüksek oyu alan adayın rektör olarak ataması gerçekleştirilmelidir.
50/d maddesi kapsamındaki araştırma görevlileri gelecek kaygısından kurtarılmalı ve 33/a kadrolarına atanmalı; 33/a kadrolarında sözleşme süresi sınırının kaldırılarak bunların daimi kadroya dönüştürülmeli ve araştırma görevlilerinin 1. dereceye kadar yükselebilmesi sağlanmalıdır.
Üniversitelerimizde görev yapan idari personelin idari yönetim mekanizmalara katılımı sağlanmalı ve çıkarılacak tayin ve nakil yönetmeliği ile idari personele muvafakat alma zorunluluğu olmadan, becayiş, özür grubu ve isteğe bağlı yer değiştirme hakkı verilmelidir. Üniversitelerimizde görev yapan idari personelin de akademik personele sağlanan yükseköğretim tazminatı, geliştirme ödeneği gibi mali ve özlük haklardan faydalandırılmalıdır.
Üniversitelerde 13/b-4 maddesi uyarınca yapılan geçici görevlendirmeler, bir mobing aracı olmaktan kurtarılmalı, yönetimin keyfi kullandığı bir düzenleme olmaktan çıkarılmalıdır.
Toplu sözleşme hükümlerine rağmen bazı üniversitelerde üyelerin durumlarının görüşüldüğü disiplin kurullarına sendika temsilcileri dahil edilmemektedir. Bu durumun ortadan kaldırılarak disiplin kurulu toplantılarına sendika temsilcileri de oy hakkı bulunan üye sıfatıyla katılabilmelidir.
YÖK tarafından kadro sınırlaması getirilerek sadece öğretim üyeleri arasında (Dr. Öğr. üy., Doç., Prof.) yükselmenin objektif kriterlere bağlanarak gerçekleşmemesi şahsi inisiyatifleri beraberinde getirmektedir. Bu sorunların çözümü için Dr. unvanını alan, Doç. olan kişiler objektif olarak belirlenen kriterlere göre yayın ve akademik çalışmalarını tamamladıklarında kendi kurumlarında ilansız kadrolara atanmalıdır.
Ülkemizin bütünlüğü ve milletimizin birliği için canını feda eden şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anıyor, şehit aileleri önünde saygı ve hürmetle eğiliyoruz. Kahraman güvenlik güçlerimizin, gerek yurt içinde ve gerekse sınır ötesinde yürüttüğü terörle mücadelesini amasız şartsız desteklediğimizi ifade ediyoruz.
Öte yandan, devletimizin, iç savaş nedeniyle komşu ülkelerden göç etmiş olanların güvenli şekilde yurtlarına dönebilmeleri amacıyla alacağı tedbir ve girişimleri güçlü şeklide onayladığımızı ve desteklediğimizi ifade ediyoruz.
Türk dünyasının göz bebeği kardeş ülkemiz ve Türkistan’ın parlayan yıldızı Kazakistan’da cereyan eden olayları endişeyle ve yakından takip ediyoruz. Yaşananların yalnızca akaryakıt zammına tepkiden ibaret olmadığını görüyoruz. Türk Devletleri Teşkilatı’nın önemli bir üyesi olan Kazakistan’da hayata geçirilmek istenenleri, Türk Dünyası’nın sıhhatine yönelik bir taarruz olarak kabul ediyor, kardeş ülkemizde sükunetin muhafaza edilmesi ve dirliğin sağlanması için destek ve temennilerimizi iletiyoruz.
Türk Eğitim-Sen’in 30. kuruluş yıldönümünü kutlayacağımız 2022 yılının, sendikamızın yeniden yetkili olacağı yeni dönemin başlangıcı olacağına olan inancımızı gururla vurguluyor, üye olarak Türk Eğitim-Sen’e güç veren bütün eğitim çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.