Gün geçmiyor ki bir eğitimci şiddete uğramasın. Son olarak İstanbul'da bir okul müdürü saldırı sonucu katledildi. Konu her seferinde sosyal medyada,”eğitimciye şiddete dur” kınamalarıyla geçiştiriliyor. Kimse konunun temeline inmiyor, sebeplerini araştırmıyor.
Bu zorbaların içinde okuma heveslisi bir tane öğrenci bulamazsın. Hepsi şiddete meyilli, okumayla ilgisi olmayan, davranış bozuklu öğrencilerdir. Bunlar zorunlu eğitim dolayısıyla öğretmenlerin, öğrencilerin baş belalarıdır.
Öyleyse bunlar bir şekilde örgün eğitimden uzaklaştırılmalıdır.
Bana göre; "Eğitimciye şiddetin önlenmesi için" zorunlu eğitim tekrar gözden geçirilmelidir. Bunun için, 8.yıl sonrası, yani ortaokulu bitirirken ÖKK'da her öğrenci için liseye eğitime devam, ya da çıraklık eğitime geçmeyle ilgili bir yönlendirme yapılmalıdır.
Yine ortaokul döneminde şiddete meyilli, davranış bozukluğu gösteren öğrencilerin, ya da kendisi istemeyen öğrenciler örgün eğitim yerine, çıraklık eğitime geçişi ÖKK kararıyla yapılmalıdır. Bu memleketin okumuş adamın yanında, ara insan gücüne, bir meslek erbabına, çiftçiye de ihtiyacı vardır. Böylelikle bir hedefe yönlendirilmiş olurlar. Şu an sanayi, tarım sektörü eleman sıkıntısı çekmektedir. Bunlar da bizim çocuklarımız. Bunları sokak yerine bir mesleğe kısa yoldan yönlendirmek gerekir. Ancak okumayacak insanları da zorla okulda tutmanın bir anlamı yoktur.
Ortaokul ve liselerdeki disiplin yönetmelikleri daha işlevsel hale getirilmelidir.
Böylelikle liselerde sorunlu öğrenci daha başında azalacaktır. Ayrıca tüm liselerde, özellikle özel liselerin çoğunda, (müşteri mantığıyla), Milli Eğitimin Genel ve Özel Amaçlarından uzak bir eğitim yapılıyor, Maalesef değerler eğitimi verilemiyor. Verilse de lafta kalıyor. Uygulama ile ilgili bir yaptırım yok. Sokaklarda amaçsız, idealsiz gençler dolaşıyor. Önce bunu düzeltmek zorundayız. Geçen hafta yazdığım köşe yazımda da belirttim, sokaktaki gençlerin sahibi yok. Bunlar amaçsız, şuursuz şekilde dolaşıyorlar.
Sağlıkçılar da olduğu gibi, öğretmenler için de şiddetten koruma yasası getirilmelidir.
MEB, bu konuyu derhal gündeme almalı, süratle, gerek yasal, gerek yönetmelik değişikliklerine gitmelidir. Mevcut cezalar artırılmalıdır. Zorunlu eğitim revize edilmelidir.
Sendikalar da bu konuda birlikte hareket edip, kamuoyu oluşturmada ve çözüm üretmede birlikte hareket etmelidirler.
Bu önerileri masa başında ahkâm kesen bir kişi olarak değil, kırk yıl ortaokul ve liselerde müdür ve öğretmen olarak çalışmış birisi olarak öneriyorum.
Şemsettin CERAN
Eğitimci-YAZAR/ŞAİR
“Eğitimde Yeniden Yapılanma “ Kitabı Yazarı