Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, ''Önemli miktarda kaynak aktarıldı. Yatırım bütçemiz, genel bütçeden Millî Eğitim Bakanlığına ayrılan pay, her geçen gün arttı. Şu anda Sakarya dâhil birçok ilde eğitim öğretimin fiziki altyapısı, 20 yıl öncesiyle kıyas kabul edilemeyecek noktaya geldi. Şu anda Türkiye'deki fiziki altyapı itibarıyla göstergelerimiz, uluslararası göstergelere denk. Ortalamaların daha altında olduğumuz fiziki altyapı olarak hiçbir değerimiz yok. Derslik başına düşen öğrenci sayısı, okul sayımız, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı itibarıyla 2002 öncesiyle kıyas kabul edilemeyecek noktaya geldik. Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımıza, emeği geçen herkese şahsım ve millî eğitim camiası adına teşekkür ediyorum.
Bütün bunlar tamamlandıktan sonra yapılması gereken şey, eğitimin içeriğine biraz daha odaklanmaktı. Bu anlamda geçtiğimiz yıl haziran aylarında göreve başladıktan itibaren kendimize bir orta ve uzun vadeli, bir de kısa vadede yapılacaklarla ilgili yol haritası çizdik. Kısa vadede yapılacaklarla ilgili geçen yaz öğrenci arkadaşlarımız çok mutlu olmasa da öğretmenlerimizi ve velilerimizi mutlu edecek bir dizi adım attık. Kamuoyunda çok konuşulan hususlar vardı. Sınıf tekrarının tekrar gündeme gelmesi, devamsızlığın sınıf tekrarı için bir sebep sayılması, açık liselere geçişlerin engellenmesi, okullarımızda, dersliklerimizde cep telefonuyla derse katılmanın önüne geçilmesi, ortaokullarda Türkçede, liselerde ise Türk dili ve edebiyatından çocuklarımızın sınıf geçmesi için 70'in üstünde not alması, okuma kültürümüzün geliştirilmesi için, yani ana dil becerilerinin geliştirilmesi için sınavlarımızın, yazılı sınavlarımızın test olmasından vazgeçmesi. Türkçe ve Türk dil edebiyatı derslerinin sınavlarının 4 temel beceri üzerinden yani konuşma, yazma, okuma ve dinleme üzerinden yapılmaya başlanması...
Bunlar bir kısım öğrenci arkadaşlarımızın, gençlerimizin, çocuklarımızın çok hoşuna gitmeyebilir ama şuna inanıyorum; kısa vadede attığımız adımlar, uzun vadede çocuklarımızın gerçekten iyi yetişmesi için, gençlerimizin dünyadaki örnekleriyle rekabet edebilmesi için atılan adımlardan biri. Türkçemiz, dilimiz. Bir çocuk dilimize vakıf değilse kendisini ana dilinde düzgün ifade edemiyorsa şöyle trajikomik bir durumla karşı karşıya kalabiliriz. Yani kendi ana dilini gündelik olarak 150-200 kelimeyle konuşan bir öğrenciden 500 kelimeyle yabancı dil konuşmasını bekleyeceğiz. Sizce tutarlı bir önerme mi bu? Dolayısıyla biz dedik ki matematikten tutun yabancı dile kadar her alanda çocuklarımızın başarılı olması için ana dil becerilerinin sağlıklı şekilde gelişmesi lazım diye geçtiğimiz yıl kısa vadede alınması gereken bir dizi tedbir aldık.
Biri, Türkiye'mizin maarif modelinin uygulanmasıyla ilgili süreçte yapılması gerekenleri yapacağız. İkincisi, 10 Ağustos 2024 tarihinde ilk defa mesleki ve teknik eğitimde bir politika belgesi yayınladık. Birçok kişi duymamış olabilir ama burası Sakarya, sanayinin ve ekonominin hızla geliştiği bir ilimiz. Dolayısıyla burada mesleki ve teknik eğitim konusunda atacağımız adımların ciddi karşılığı olacağını tahmin ediyorum.
Bu yıl gündemimizdeki üçüncü anatomi de dünyanın her tarafında eğitim sektör olarak belli paydaşların desteğiyle yürüyor. Mesleki teknik eğitimle ilgili sektör, iş dünyası, meslek örgütleri, bizim paydaşımız. Hayırseverlerimiz de bizim için önemli paydaşlar.
Ondan sonra da öğretmene diyoruz ki 'Sen yapamadın bu işi.' Öğretmenimiz öğretmenliğini yapsın. Biz de ebeveynliğimizi yapalım. Çocuklarımızla nitelikli vakit geçirelim. Çocuklarımızın eğitim öğretim süreçlerine yapıcı desteklerimizle öğretmenimizin işini kolaylaştıralım ki eğitim öğretim sürecimiz, sistemimiz başarılı olsun. Bu yıl üçüncü ana konumuz da velilerimizin eğitim öğretim süreçlerinde bir anne, bir baba olarak, bir ebeveyn olarak biraz daha fazla katkı sunmalarını, öğretmenlerimize bu anlamda işlerini öğretmek değil, işlerinde yardımcı olmayı seçmeleri bu yılki önemli başlıklarımızdan biri.
Bu anlamda hizmetlerimiz döneminde çok ciddi adımlar atıldı. Şu anda imam hatip okullarımız Türkiye'nin her tarafında, bunun da altını çizerek söylüyorum, toplumsal talebe istinaden kurulmuş, açılmış durumda. Şu rakamın altını özellikle çiziyorum. Burada 28 Şubat zulmünün engelleri gündeme geldiğinde oran olarak ne kadarsa şu anda da aynı orandadır. Yani Türkiye uygun bir noktada. Öyle sunuyorlar ki 'Türkiye'nin her tarafında imam hatip okulları var.' Hayır toplumsal talep neyse onu karşılayacak şekilde imam hatip okulu açtık. Talep olduğu sürece de açmaya da devam edeceğiz. Özellikle 2014 yılında proje okulu tanımlamasından sonra çok farklı projeler uygulayan imam hatip okullarımız var. Fen bilimleri, sosyal bilimler, fen ve teknoloji programı uygulayan, hafızlık projesi, İspanyolca programı uygulayan imam hatiplerimiz var. Dini musiki alanında, güzel sanatlar alanında, spor alanında proje uygulayan imam hatip okulumuz var. İmam hatip okullarımızın programlarını da öğrencilerimizin istek ve beklentileri doğrultusunda revize ediyoruz.'' dedi.