Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, ''Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okullarda uygulanacak yeni müfredat için çalışmalar yapıldığını belirten açıklamaları ardından sosyal medya üzerinden ve bazı haber kaynaklarında programın bir kısmı adeta kamuoyunda nabız yoklama amacıyla sızdırılmaya başlanmıştır. Sayın Yusuf Tekin ve Bakanlık yöneticilerinin kapsamlı bir yenilik yapma çalışmalarını ilgi ile takip ediyoruz.
Sayın Bakanın okullarda kademeli olarak uygulanacağını belirttiği yeni müfredat için çalışmalar 2023 yılının haziran ayında Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonunda başlatılmıştı. 2024-2025 eğitim öğretim döneminde okul öncesi, ilkokul birinci, ortaokul beşinci ve lise dokuzuncu sınıflardan itibaren kademeli şekilde uygulanması planlanan yeni müfredat ile ilgili çalışmalar da devam etmekteydi. Geçtiğimiz Ekim ayının sonunda “Bütüncül Eğitim: Türkiye Yüzyılı Modeli Öğretim Programları Geliştirme Çalıştayı” adıyla Ankara Kızılcahamam’da bir toplantı düzenlenerek bunun kamuoyu önünde ilk adımı da atılmış oldu.
Türk eğitim sistemi, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen ve düzenlenen bir müfredat üzerine inşa edilmiştir. Müfredat, çeşitli derslerden oluşur ve öğrencilere temel bilgi ve becerileri kazandırmayı amaçlar. Doğal olarak, zaman içinde değişikliklere uğramış ve güncellenmiştir. Bu Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri gerçekleşen bir devinim olarak yer almıştır. Ancak geçmişte de bu tür değişiklikler yapılırken ön hazırlık çalışmaları olmuş buna rağmen yanlış yapılan değişikliklerin bedelini acı bir şekilde ve ağır olarak Türk Milleti ödemiş hatta bazı konularda ödemeye devam etmektedir.
Eğitim Programları Güncellemelerinde Öğretmen ve Akademisyenlerin Görüşleri Mutlaka Dikkate Alınmalıdır..!
Türk Eğitim Sen olarak, yapılacak değişikliklerin işin uzmanları, uygulayıcı öğretmenler ve sürecin bütün paydaşlarının katılımı ile yapılması halinde faydalı olacağına inanıyoruz. Ancak böyle olursa hazırlanan programların Türk eğitim sisteminin ihtiyacı olan atılıma aracı olabileceğinin özellikle altını çiziyoruz.
Aksi takdirde iyi olacağı düşüncesi ile başlatılan ve beceri temelli, bütüncül bir eğitim modeli iddiası ile ortaya çıkan bu güncellemenin; öğretmenlerin görüşleri, önerileri ve talepleri alınmadan yapılması emeklerin sakıt olmasına mahal verecektir. Türk Eğitim Sen üyeleri, teşkilatları, bilim kurulları başta olmak üzere bütün unsurları ile ülkemizin geleceği adına yapılacak her faaliyete gücümüz yettiği oranında üyelerimizin taleplerini aktarmak, Türk milletinin değerlerini dile getirmek adına katılım sağlamaya çalışmaktadır. Hatta bu konuda hem Türk milli eğitiminin sorunlarını tespit ederek çözüm üretmek hem de kanun koyucu ve karar vericilere destek olmak adına sahadan topladığımız verileri alan uzmanlarının görüşleri ile birleştirerek kurultay ve çalıştaylarda masaya yatırarak raporlamaya çalışıyoruz. Bütün bu çalışmaları da tarihe not düşmek ve eğitim bilimleri ve eğitim yönetimi literatürününün kullanımına tahsis etmek için yayın haline getiriyoruz.
Bu doğrultuda Türk Eğitim Sen olarak 2021’de “100. Yılında 2. Maarif Kongresi” kapsamında, 2023’e Doğru Türkiye’de; dijital eğitim, temel eğitim, özel eğitim, psikolojik danışma ve rehberlik, ölçme seçme ve yerleştirme, yükseköğretim, din eğitimi, değerler eğitimi, mesleki teknik eğitim, müfredat çalıştayları olmak üzere toplam 11 çalıştay ve bir öğretmen kurultayı düzenledik.
Tüm eğitim çalışanları, akademisyenler ve öğretmenler Türk milletinin cehaletle savaşında silah arkadaşımızdır. Biz inanıyoruz ki bütün öğrenciler bizim evladımız, geleceğimiz ve göz bebeğimizdir. Onların iyi eğitim alması, dünya ve ülke gerçeklerine göre yetiştirilmesi bizim ana ilkemizdir. Bu bakış açısı ile yeni hazırlanacak milli eğitim müfredatında aşağıda saymış olduğumuz ilkelerin çerçeve olarak belirlenmesini talep ediyor, bizlere ihtiyaç duyulan her yerde var gücümüzle katkı sağlayabileceğimizi ilan ediyoruz.
Yeni program yapılmadan önce “K12 Türkiye Bütüncül Modeli” hazırlanmıştır. Programlara kaynaklık eden bu modelde kavramsal beceriler (temel beceriler, bütünleşik beceriler, üst düzey düşünme becerileri), eğilimler ve sosyal-duygusal öğrenme becerileri oldukça detaylı bir şekilde yazılmıştır. Bu belgeye kaynaklık eden uluslararası metinler arasında OECD beceri setleri ve CEFR Avrupa dil çerçevesi bulunmaktadır. Çıkış noktası ve bu kısma kadar teorik olarak süreçte sorun görülmemektedir. Çünkü detaylı bir beceri çerçevesi çizilmiştir. Ancak sorun bundan sonra başlamaktadır. Bu belgedeki tüm kapsam ve içerik programlara aktarılmıştır. Bu durum programların çok fazla kavramsal yük ve içerikle doldurulmasına neden olmuştur; bu da hem program muhataplarının hem de sahada uygulayıcı öğretmenlerin işini karmaşıklaştırmaktadır. Ayrıca Bütüncül Modelin geliştirilmesi ve Model doğrultusunda programların hazırlanması UNICEF fonlarıyla yürütüldüğü göz önüne alındığında “Yerli ve Milli Müfredat” söylemiyle çıkılan yolun hem bilimsel hem de ekonomik arka planının öyle olup olmadığı tekrar gözden geçirilmelidir. Program hazırlanırken Bilimin evrensel birikimini kullanmakla milli bir müfredat hazırlamak arasındaki hassas çizgi korunmalıdır.
Program hazırlama sürecinde MEB’in kurumsal işleyişi devre dışı bırakılmıştır. Bu hem devlet işleyişinin hem de eğitimle ilgili süreçlerin sağlıklı yürümesini engellemektedir.
Programların hazırlanma süreci aceleye getirilmiştir. Hazırlanan programların değerlendirilme süreci TTKB tarafından bilim insanlarının ve alan uzmanlarının tartışmalarıyla gerçekleştirilmeden programa göre ders kitaplarının hazırlanma süreçlerinin de devam ettiği ifade edilmektedir. Bu süreçler şeffaf yürütülmemiştir. Programları kimin değerlendirdiği, değerlendirenlerin ne gibi eleştiri ve önerilerde bulunduğu, bu düşüncelerin programa ne düzeyde yansıdığı bilinmemektedir. Programı hazırlayanlar ve/veya Bakanlık yeterli tartışma ve katkı imkânı sağlamadan süreci en kestirme yoldan tamamlamaya çalışmıştır. Bu durum ortaya çıkacak programların ortak aklın ve/veya devlet aklının bir ürünü olmasını engellemektedir. Bu konu gözden geçirilerek ortalama akıl yerine ortak akıl tercih edilmelidir.
Programlar TTKB tarafından yayımlanmadan sosyal medyada yayımlanmış, özel yayınevleri ekiplerini kurup kitap yazmaya başlamıştır. Ayrıca programlar TTKB tarafından onaylanmadan, kamuoyuyla paylaşılmadan ders kitapları bizzat MEB tarafından da süratle yazdırılmaktadır. Dahası önümüzdeki yıl 1, 5, 9. sınıflarda uygulanacağı söylenen programın kimi derslerde 10 ve 11. sınıf kitapları yazılmaktadır. Bu durum MEB’in tarihinde belki de eşine az rastlanır bir rutin dışı süreç olarak değerlendirilebilir. Program geliştirme sürecinin sağlıklı yürütülmesi için programlar hazırlanıp alan uzmanı akademisyen ve öğretmenlerce tartışılmalıdır. Bu sürecin ardından pilot uygulama yapılmalı, uygulama sürecinde ortaya çıkan durumlara göre programda gerekli düzeltmeler sağlanmalıdır. Ancak bu süreç sağlıklı olarak işledikten sonra ders kitapları yazımına geçilmelidir. Akabinde de gelecek nesilleri etkileyecek değişiklikler okullarımızda uygulamaya konulmalıdır. Bu kadar kapsamlı bir değişim hiçbir denetleme mekanizması kullanılmadan bu kadar hızlı uygulanacak olmasının ciddi sorunlar oluşturacağı bilinmeli ve bu bakış açısı ile yaptığımız çağrımız dikkate alınmalıdır.
Müfredatlar güncellenirken;
Dünya ve ülkemiz ihtiyaçları göz önünde bulundurularak 21. yüzyıl becerileri mutlaka müfredatta yer almalıdır.
Uzay çağının konuşulduğu günümüzde, savunma, ilaç, gıda, denizcilik, farklı dünya ülkeleri ile yapılan işbirlikleri ve sanayide yapmış olduğumuz atılımlar, dünyanın yapay zeka ve farklı teknolojileri gündeme alması eğitim programlarında mutlaka yer almalıdır.
Ülkemiz sanayici, iş dünyası, kalkınma teşkilatları, devlet planlama kurulu gibi kamu kurumlarının geleceğe yönelik talep, beklenti ve ortaklık teklifleri göz önüne alınmalıdır.
Türk milletinin tarihi, kültürel ve ahlaki değerleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Milletimizin milli bakış açıları ile örtüşen milli eğitim için milli ve yerli müfredat hazırlanmalıdır.
İçinde bulunduğumuz coğrafyanın ne denli hassas olduğu göz önünde bulundurularak bizleri millet yapan tarih, kültür gibi milli vasıflarımız mutlaka yer almalıdır.
Türk milletinin tarih sahnesine çıktığı andan bugüne geçmişi, zaferleri çocuklarımıza öğretilmelidir.
Geçmişte yaşadığımız deprem, sel ve doğal afetler göz önünde bulundurularak coğrafya bilgisi, tabiatın hassasiyeti göz önünde bulundurularak öğretilmelidir.
Türk milletinin kültür taşıyıcısı, ses bayrağımız Türk dili gerektiği özeni görmelidir.
Toplumsal dayanışma, milli bilinç, millet, vatan ve bayrak sevgisi özenle vurgulanmalıdır.
Müfredatla belirtilen ahlaki değerlerin anlatılması, milli ve insani değerlerimizin öğretilmesi sürecinde mutlaka öğretmenlerimiz vasıtası ile uygulanacak yöntemler politika olarak benimsenmelidir.
Bu niyetlerle hazırlanacak çerçeve ilkelerin içi ihtiyaç, talep, kademe ve sınıflara göre değişiklik gösterse de mutlaka öğretmenlerin akademisyenlerin görüşleri alınarak müfredat güncellemesi yapılmalıdır.
İnanıyoruz ki, Türkiye Yüzyılı, içeriği ve hedefleri bakımından milli, yöntemi ve araçları bakımından çağdaş ve evrensel bir eğitim sistemiyle inşa edilecektir.
Bir kez daha ifade ediyoruz; Türk Eğitim Sen, teşkilatları, üyeleri ve gönüllüleri ilkelerimiz ve milli kimliğimiz ekseninde yapılacak her çalışmaya destek olmaya, katkı sunmaya hazırdır.'' dedi.