Yarın 09 Eylül 2024 Pazartesi. Eylül başlı başına özel bir ay elbette. Ama aynı zamanda da çok güzel bir ay. Sonbaharın muhteşem manzaraları eşliğinde davet ediyoruz çocukları okullara tekrar. Can buluyor kendi hüzün kabuğundaki okul binaları. Yeşeriyor ses cıvıltılarıyla yeniden fiziki mekânlar. Hâsılı hayat buluyor insanla insandan öte her şey. Yüzlerinde yazın güneşinden kalan farklı tonlarda renklenmiş çocuklar aynı edayla okullarına akın ediyor. Öğretmenlerimiz taçlandırıyor bütüne dair ne varsa. Tebessüm aynı tebessüm, huzur aynı huzur. Yine yeniden yıkılmadan, dökülmeden büyük hedeflere kitleniyor tüm eğitim paydaşları. İki aya yakındır sessizliğe bürünen mekânların ruhu yeniden diriliyor. Ve anlıyor insan, “insan yoksa yok oluyor var olan tüm güzellikler” belki de tam tersi bazen…
Yarın ilk ders zili çalacak inşallah. Tüm hazırlıklar tamamlandı sayılır. Kesir hikâyesindeki gibi çeyreği yarım ettik, tamamı için yarını-yarımızı bekliyoruz. Yorulacak anneler babalar, yorulacak, dedeler nineler, yorulacak komşular, komşu olanlar. Ama en çok da öğretmenler yorulacak yine her zaman olduğu gibi. “Dur, sus, yapma, koşma, terleme” gibi onlarca emir kiplerini bir kenara koyarsak dersin içinde yorulacak eğitim liderleri. İlkokullardan başlayarak anlatalım. Canhıraş onca emekle önemli bir dersin ortasında tam da kıvamdayken öğrenciler “öğretmenim biliyor musunuz akşam bize misafir geldi”, bir diğeri yapıştıracak –öğretmenim bize de geldi. İyi tamam çocuğum sen mi ağırladın, hayırdır bu heyecanın neyin nesi diyemeyecek gariban öğretmenim. “Aaa öyle mi ne güzel kimdi peki? Sen neler yaptın? Sorularına nihai sonu vermeden bir diğeri atılacak, Öğretmenim: “Annem bana kırmızı etek aldı, bana da ayakkabı, ben yarın alacağım öğretmenim. Öğretmenim annemler fındıkta, köyde, gelince ben de alacağım”… derken ders zili çalmış olacak. Nerede kalmıştık, ne söylüyorduk en son sahi!
Çanakkale’den Gazze’ye Vatan Sevgisi… Konuyu unutmamayım yeni derste inşallah bu önemli konu üzerinde dururum diyen öğretmen daha birinci dersin sonunda 30 kişinin hışmına uğramış olarak öğretmenler odasının yolunu tutacak. Gelebilirse eğer kuruyan boğazından iki yudum bir bardak çay geçecek… Veliler mesajlarla boğmazsa, öğrenciler peşine takılıp sorun oluşturmazsa elbette.
Bu yıl dönem başı Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile yeni eğitim öğretim programlarını karşıladık. Okulöncesi, birinci sınıf, beşinci sınıf ve dokuzuncu sınıflarda yeni bir döneme merhaba dedik. Öğretmenlerimiz ilk hafta uyum eğitimleri ve yeni programın seminerleri derken ciddi bir yoğun gündemle karşı karşıya geldiler. Hakeza okul müdürleri ve eğitim liderleri de öyle. Okulun bütün birimlerini eğitim öğretim ortamlarına hazır hale getirdiler. Bütün olumsuzluklara rağmen okullarımız hazır. Şimdi sıra öncelikli olarak eğitim faaliyetlerini bir plana oturtabilmek. Öğretimden eğitim alanına transfer edebilmek. Kolay mı değil tabi ki. Zor mu oldukça zor.
09 Eylül tarihi itibariyle öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz okullarında olacak. Peki, bu kadar öğrencinin hizmetini görmek adına okullarda yardımcı hizmetler sınıfı çalışanı planlandı mı? Hayır. Ne olacak? Yerel imkânlarla okul eğitim liderleri halledecek. Hangi yolla hangi kaynakla? Belirsiz! Eğitim yolda düzülen bir kervana benzetilemez. Böyle olmamalıdır. Sistem asgari düzey eğitim faaliyetlerinin yapılacağı alanlara hizmet götürmek zorundadır. Elini taşın altına kaymak yerine omuz veren yüreğini ortaya koyan öğretmen ve eğitim liderlerinin sırtına bırakılamayacak kadar büyük bir sorun var ortada. Sınıfları hazırlamak, kitapları masaların üstüne koymak yetmiyor. Her bastığı yeri hallaç pamuğu gibi savuran öğrenci gruplarının akşam arkada bıraktığı enkazın temizlenmesi gerek. Bu sebeple tez zamanda ve ivedilikle temizlik işlerini yapacak olan görevlilerin okullardaki yerlerini almaları bekleniyor. Bundan sonraki yıllarda da planlamanın 01 Eylül tarihi itibariyle yürürlüğe girmesi sağlanmalıdır. Yoksa körler sağırlar birbirini ağırlar cümlesinin tam da karşılığı olur çıkarız. Bakanlığımızdan başlayarak okullara kadar bazı flaş cümlelerin ve görsellerin paylaşılmasını istemek olsa olsa “mış” gibi yapmak-yaşamak olur. Bunun da topluma, öğrenci gruplarına ve değerlere hiçbir katkısı yoktur. Artık nicelikten niteliğe evrilmenin zamanı gelmiştir. Koltuklarınızdan olsanız da bu dik duruşu sergilemek zorundasınız, zorundayız. Tribüne oynamaktan vazgeçmek zorundayız. Burası futbol sahası değil. Burası eğitim ortamı, okulların ta kendisidir.
Birbirimizin yüzüne baka baka gerçekliğin olmadığı bir dünyayı varmış gibi anlatıyor bunu anlatırken de inanıyoruz. Allah aşkına, lütfen yalvarıyorum bu aymazlıktan samimiyetten uzak sadece birilerine şirin görünmek adına yapılan iş ve işlemlerden uzaklaşalım artık. Bırakın bütün samimiyetiyle tüm çocuklarımız, yüzleşsin hayatın kendisiyle. Yerden iki çöp aldırdı diye şikâyet edilmesin öğretmenler. Sesini yükseltti diye bozulmasın çocukların psikolojisi. Şımarık veli yapılandırılmasından arınsın artık okullar. Her önüne gelenin fink attığı, herkesin söz sahibi olduğu ama eğitim liderlerinin ve öğrencilerin konuşamadığı alanlardan kurtulalım. Hayat; kâğıtta, kitapta yazıldığı gibi yaşanmıyor. Konfor alanlarının içindeki yeni nesilden kaliteli insan çıkması mucizelere bağlı. Kendi pisliğini temizlemekten aciz, sorumluluklarının tamamını anne ve babalara, yetmedi okullarda öğretmenlere yıkan bir neslin gelecekte ülkeyi teslim almasını ve ileriye taşımasını bekliyoruz. Asıl mesele çocukların konfor alanlarından kurtarılması. Zor şartlar nitelikli insanlar doğuruyor. Konfor alanlarının içinden nitelikli insanlar çıkaramayacağız. Yeni Maarif Modeli “Köklerden Geleceğe” cümlesiyle yüreklerimize su serperken köklerin neler olduğunu toplumun birçoğu bilmiyor artık. Geçmişini bilmeyen bir nesil geleceğe şekil veremez. Aklımızı başımıza devşirelim. İşgal ettiğimiz koltukların bir maliyeti var ve manevi anlamda da paha biçilemez sorumluluğu…
İlk ders zilinin ilk kunusu “Vatan Sevgisi”. Ne kadar güzel. Ancak vatan sevgisi slogan cümlelerle olmaz. Vatan sevgisi, okulunu korumakla, öğretmenlerine saygı duymakla, eğitimi eğitimcilere bırakmakla olur. Çırak usta sistemiyle olur. Ahilikle olur. 12 yıllık eğitimle olacak iş değil artık bu bize bir beden büyük gelen kamburdan kurtulmak zorundayız. Ara eleman istihdamında büyük yaralarımız var. İnsan kaynağının niteliğinde ciddi sıkıntılarımız var. Öze geri dönmek zorundayız. Bu ülkenin inanç bütünselliğinde, örf adet gelenek ve göreneklerinde saklı bütün mucize. Biz hep birlikte siyasi bir beklenti olmadan, kendi çıkarlarımıza yenik düşmeden yapabiliriz. Bu dünyaya geldik gitmeye. Ne kadar malın mülkün olursa olsun gideceğin bu dünyaya bırakacağın tek şey yaşanılabilir yarınlardır.
Gelin bu yıldan başlayarak bir güzellik yapalım. Had bildirmekten vazgeçip haddini bilmeyi deneyelim. Öğretmenlerin yakasından bir düşelim, bırakalım işlerini yapsınlar. Her yere giriş çıkışlarda kontrolden geçerken okullara ulu orta dalmayalım. Duracağımız yeri iyi bilelim. Çocuklarımıza söylemle değil eylemle örnek olalım. Onların sorumluluk almalarını sağlayalım. Okullarda disiplin mevzuatını ortaokul ve ilkokullara yayalım. Bunu işletmek için değil öğrencileri ve öğretmenleri koruma altına almak için yapalım. Zira siyasilerin, politikacıların, gerekli gereksiz çokbilmiş basının, beylik cümleleriyle olmadığını görüyoruz. Ülkeyi sağlam bir düzleme oturtabilmek için hukukun üstünlüğü ilkesini hayata geçirip, adaletin tesis edilmesini sağlayalım. Önce biz okuyarak okuyan insan sayısını çoğaltalım. Süpürelim insanın insana zulmünü ve köleliğini karanlıkların en dehlizlerine…
Gelin bu sene eğitim öğretim faaliyetlerinin baş mimarları öğretmenlere ve onların en kıymetli paydaşları öğrencilerine dokunmayalım. Sadece destek olalım. Yollarına revan olalım. İşlerini kolay kılalım. Hâsılı ez-cümle; eğitime gerçekten anlamlı yatırım yapalım ve bunu da devlet politikasına dönüştürelim. Görünür kılalım.
Saygılarımla
İrfan ERTAV
Yazar
İnstagram: @yazar.irfan_ertav
Facebook: Uzman Muallim
G-mail:[email protected]