Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, ''Ülkemizin üretim üsleri olan Organize Sanayi Bölgeleri, sanayicilere yatırım hususunda çok büyük kolaylıklar sağlıyor. Sanayicinin ihtiyaç duyduğu altyapılar en sağlıklı şekilde bu bölgelerimiz aracılığıyla karşılanıyor. OSB’ler sadece sanayicilerin ihtiyaçlarını karşılamakla kalmıyor oluşturdukları kümelenme anlayışı ile ciddi bir verimlilik ve rekabet avantajı da sağlıyor.
Bakanlık olarak üretimin kalbi olan bu bölgelerimize bedelsiz arsa tahsisinden düşük faizli uzun vadeli kredilere kadar çok ciddi destekler veriyoruz. Bugün itibarıyla ülkemizdeki OSB sayısı 327’e çıktı. Hamdolsun, OSB’si olmayan ilimiz kalmadı. Altyapı inşaatlarını tamamlayarak üretime geçen OSB’lerde doluluk oranı yüzde 83’lere ulaştı.
OSB’ler aynı zamanda büyük miktarda istihdama da ev sahipliği yapıyor. Şu an için 2.2 milyon vatandaşımıza doğrudan ekmek kapısı olan OSB’lerdeki istihdamın 2023 yılı sonuna kadar 2.5 milyona ulaşmasını öngörüyoruz. Bu bağlamda sanayicinin ihtiyaç duyduğu yetkinlikteki insan kaynağının yetiştirilmesi ülkemiz için büyük bir önem arz ediyor.
Dijital dönüşüm ile birlikte aranan işgücü yetkinlikleri de hızla değişiyor. Yapılan araştırmalar, mevcut mesleklerin yüzde 30’unun önümüzdeki 15 yılda ya yok olacağını ya da büyük değişimler geçireceğini ortaya koyuyor. İşte bu sebeple günümüz işgücü yetkinlikleri dinamik olmak zorunda.
İnsan kaynağımızı dijital dönüşüme hazırlamak için KOSGEB ve TÜBİTAK aracılığıyla destekler sunuyoruz. Kadın ve genç iş gücünün dinamizmini sağlamak üzere Kalkınma Ajanslarımız aracılığıyla destekler veriyoruz. Deneyap Teknoloji Atölyeleri ve TEKNOFEST’le evlatlarımızı geleceğin teknoloji alanlarına hazırlıyoruz.
İş gücünü besleyen temel aracın eğitim kurumlarımız olduğunun da bilincindeyiz. Eğitim kurumlarının yeniliklere kolay adapte olabilir ve sanayiyle sürekli etkileşim halinde tasarlanması önemli. Bunu başarmak için Millî Eğitim Bakanlığı ile aramızdaki istişare mekanizmalarını sürekli açık tutuyoruz. Bu diyalog sayesinde eğitim ve sanayide iş birliğine yönelik önemli aşamalar kaydediyoruz.
OSB’lerde Teknik Liseler açılması hususunda devam eden bir uygulamamız var. Yine Bakanlığımız, Millî Eğitim Bakanlığı, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Sanayi Odası ve İstanbul Ticaret Odası arasında Mesleki Eğitim İşbirliği Protokolünü imzaladık. Burada da meslek liselerinde eğitimi verilen alanların sektörle birlikte tasarlanmasının önünü açtık. Bu kapsamda İstanbul’daki mesleki ve teknik anadolu lisesi öğrencileri için çalışmalar sürdürülüyor.
Millî Eğitim Bakanlığı ile yeni bir projeyi başlatmak için huzurlarınızdayız. Bu imza ile sanayi sektöründe yaşanan hızlı dönüşümleri yerinde tespit edecek, bunların eğitime hızla adaptasyonunu sağlayacağız. Eşgüdüm içinde, sanayi sektörünün nitelikli işgücü ihtiyacını karşılayacak, verilecek ciddi teşviklerle de istihdamı geliştireceğiz.
Mesleki Eğitim Merkezleri, Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumları olarak yeniden yapılandırdı. Böylece, Mesleki Eğitim Merkezlerinin istihdam noktasındaki önemi bir kat daha arttı. İşte bu Mesleki Eğitim Merkezlerini OSB’ler içerisinde konumlandırarak eğitimle sanayi arasındaki koordinasyonu daha yakından temin etmiş olacağız.
77 ildeki 251 organize sanayi bölgesi ile 4 ildeki 4 sanayi sitesi, en az bir mesleki ve teknik Anadolu lisesi ya da mesleki eğitim merkeziyle eşleşecek. Bu sayede OSB’lerde Mesleki Eğitim Merkezi Programı uygulamaları yaygınlaştırılacak. Eğitim öğretim ve belgelendirme faaliyetlerine katılım artırılacak.
Katılımcılar ağırlıklı olarak bizzat üretim alanında işbaşında eğitim alarak meslek öğrenecek. Öğretim programları ve eğitim materyalleri sürekli güncellenecek. Özetle daha dinamik eğitim müfredatı, daha dinamik eğitim materyalleri ve bizzat çalışarak öğrenen daha dinamik bir insan kaynağına kavuşacağız.
Yenilikçiliği ve sürekli değişimi önümüzdeki dönemin kodları olarak görüyoruz. Bu bağlamda ürünlerden, üretim süreçlerine insan kaynağı yetkinliklerinden girişimcilik ekosistemine kadar hiçbir alan tekdüzeliği kabul etmiyor. Ayakta kalmak için her konuda ve sürekli gelişime açık olmak zorundayız. Bu değişken ortamda sanayi ve teknolojiyi besleyen insan kaynağını her zaman odağa almaya devam edeceğiz.'' dedi.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, "Katsayı uygulaması, 10 yılın üzerinde uygulandı. Daha önce akademik başarısı olan öğrencilerin tercih etmiş olduğu meslek liselerine artık akademik becerisi yüksek öğrenciler gitmek istemedi. Çünkü yükseköğretime gidebilme ihtimalleri çok sınırlıydı veya yoktu. Bu 10 yılın içerisinde mesleki liseler, hiçbir lise türüne yerleşemeyen öğrencilerin sanki zorunlu bir destinasyonu oldu. Öğretmenlerimizin de başarı beklentileri düştü ve iş dünyası yıllardır kulaklarımızda çınlayan 'Aradığım elemanı bulamıyorum.' sözünü tekrar eder oldu. Bu söylemi ortaya çıkaran 1999'daki katsayı uygulamasının bu ülkeye bir mirasıdır. Sadece ekonomik kalkınma ile ilgili iş gücü piyasasının çok ciddi maliyetler ödemesine neden olmadı, ekonomik kalkınmayı geciktirdi, aynı zamanda bizim de liselerdeki okullar arası başarı farkının çok daha derinleşmesine yol açtı.
İşverenin süreçlerde pasif bir şekilde mezunları beklemesine tahammülümüz yok. İşverenleri eğitim sürecinin tamamına dâhil ediyoruz. Artık sektörün güçlü temsilcileriyle birlikte mesleki eğitim verdiğimiz tüm alanlarda müfredatı birlikte güncelliyoruz, öğrencilerimizin işletmedeki beceri eğitimlerini birlikte planlıyoruz. En kritik tamamlayıcı hamle artık bu iş birliklerimizde istihdam öncelikli, istihdam garantili eğitim vermeye başladık.
Mesleki eğitim merkezleri, Almanya'daki doğal mesleki eğitimin Türkiye'deki karşılığı. Öğrenci haftada bir gün okula gidiyor, 4 gün de işletmede beceri eğitimi alıyor. Oradaki öğrenci, 4 yıl boyunca asgari ücretin 3'te 1'i kadar ücret alıyor ve iş kazalarına karşı da sigortalanıyor. Mesleki eğitim merkezlerinin lise diploma hakkı yoktu, MEB olarak bu hakkı da verdik. Mesleki teknik Anadolu lisesi mezunlarının istihdam oranı yüzde 55 ile diğer lise türlerine göre çok yüksek. Ancak kritik bir problem var, mesleki teknik Anadolu lisesinde mezunların eğitim aldıkları alanda istihdam oranları çok düşük. Ama mesleki eğitim merkezlerindeki eğitim aldıkları alanda istihdam oranı yüzde 88'dir. Almanya'daki oranın çok daha ötesinde potansiyele sahip. Mesleki eğitim merkezlerine devam eden mezunların, 4 yıllık eğitim aldıkları işletmedeki istihdam oranı ise yüzde 75'tir. Bu, işverenin aktif olarak dâhil olduğu mesleki eğitim türünde istihdam oranı çok yüksek olduğu gibi işletmeler de sürece aktif olarak katıldıkları eğitim türündeki insanları istihdam etmek istiyor.
Şu anda mesleki eğitim merkezlerinde 160 bin öğrencimiz var. İstanbul'daki bu protokolle 25 bin öğrencimizi daha dâhil edeceğiz. Öğrencimiz derken sadece ortaöğretim çağındakilerden bahsetmiyorum. Mesleki eğitim merkezlerinin bir güzelliği de sadece ortaokul mezunu olmak yeterli, yaş sınırlaması yok. Türkiye'de genç işsizliği azaltmak için en iyi enstrümanlarından bir tanesi de mesleki eğitim merkezleridir. Mesleki eğitim merkezine devam eden öğrenciye işletme en az 3'te 1'i kadar ücret veriyor. Bunun tamamını artık devlet üstlenecek. İşveren artık bu asgari ücretin 3'te 1'iyle ilgili hiçbir yükümlülüğe sahip olmayacak. Ayrıca üçüncü yılın sonunda kalfa olan mesleki eğitim merkezleri öğrencileri, asgari ücretin yarısını alacak. İnşallah Meclis'te bu 3308 sayılı yasada bu değişiklik yapıldığı zaman mesleki eğitim merkezlerinde inanılmaz bir devrim yaşanacak
'Artık sektör nerede 'Aradığım elemanı bulamıyorum.' derse Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı olarak oraya gideceğiz ve gerekirse 4 yıllık mesleki eğitim programı gerekirse de 6 aylık kısa süreli meslek eğitim merkezini tamamlama programını açarak iş gücü piyasamızın ihtiyaç duyduğu tüm sektördeki insan kaynaklarını hızlı bir şekilde yetiştireceğiz. İş dünyasının elindeki bu mazereti el birliğiyle kaldırmış olacağız.'' dedi.