Geçmişten günümüze süregelen yönetici, müdür, lider gibi kavramların zaman zaman birbirine karıştırıldığı aşikârdır. Bu yazıda lider kavramını değerlendireceğiz. Böyle olunca da başlangıç noktamız, lider kimdir sorusuna cevap aramak olmalıdır. O halde gerçekten lider kimdir? Birçok tanımı olmakla birlikte ortak ifadelere yer vermeye çalışalım.
Lider: Bir topluma veya organizasyona fayda sağlayan, değişimi yöneten, etrafındakileri ideale ve hedefe yönlendirebilen karizmatik özellikleri kendi bünyesinde toplamayı başarmış kişidir. Toplumların kültürleri, gelenek, görenekleri, örf ve adetleri yaşadıkları coğrafyada büyük lider algısını bazı insanlara atfedebilir. Ancak gerçekten bu kişiler dünya ölçeğinde büyük liderler midir sorusuna her zaman müspet cevaplar verilemez. Dünyanın geneline yönelik büyük etkiler oluşturmuş kendi toplumunu çıkmazların içinden düzlüğe çıkarmış var olma mücadelesiyle emsallerine fark atmış kişileri ancak gerçek lider olarak tanımlayabiliriz. Bizim inancımız başta olmak üzere tüm dünya inançlarına tabii insanlar istisnasız Peygamber efendimizi çok büyük lider olarak kabul etmektedirler. Yaşadığı çağın cahiliye topluluklarını, insanca yaşanabilir bir dünyaya sevk eden, onları sapkınlıktan hak ve hakikate taşıyan, insan onurunu ve yaşama hakkını en kıymetli değer olarak kabul eden bir düşünce ve inanışın temsilcisi, yol göstericisi olarak hiç kimseyle mukayese edilmeksizin yegâne liderimizdir. Bu özel ve ulvi insanın, Peygamberimizin dışında İstanbul’da Fatih, Mercidabık, Rıdaniye’de Yavus Sultan Selim, Çanakkale’de, Kurtuluş Mücadelesinde Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK yaşadıoğımız coğrafya başta olmak üzere gönül coğrafyamızda büyük liderlik özelliği göstermiş kahramanlarımızdır. Liderlerimizdirler.
Peki, liderlik özellikleri nelerdir diye sorulan bir soruya;
* Lider vizyon sahibidir.
* Tutkulu ve fedakârdır.
* Motive edicidir.
* İnançlı ve kararlıdır.
* Adildir ve yaptığını söyler.
* Sözü eğip bükmez, fikrini net ifade eder.
* Doğaldır ve güçlü bir hafızaya sahiptir.
* Çevresine karşı ilgilidir, işbirliğini ve farklı akılları kullanmayı bilir.
* Sorumlulukta her zaman yer alır.
* Risk alır, motive eder.
* Çok güçlü bir iletişim gurusudur, şeklinde cevaplar verebiliriz. Biz bugün genelden özele eğitim liderliğini ele almayı arzu ettik. Ancak eğitim liderliğini teoriden pratiğe dökmeden önce bir konuyu da kısaca izah edelim. Ailede, annenin ve babanın liderliği sağlıklı bir neslin yetişmesi, kuralları ile düzenekli bir toplum yapısının oluşması adına son derece önemlidir. Toplumun temel yapı taşının iyi liderler omzunda yükselmesi o toplumun güçlü dinamikler üzerine inşa edilmesi demektir.
Liderler sadece kendi milletleri için değil bütün dünya milletleri için önem arz ederler. Toplumların, iyi liderler elinde her geçen gün daha keyifle yaşanabilir bir dünya oluşturdukları gerçeğiyle yüzleşmeye devam ediyoruz. İnsanların topluca bulunduğu mekânlar haline dönüşen okulların yönetimi liderlerinin karizmasıyla ilintili olarak olumlu yönde ivme kazanmaktadır. Ya da kapasitesiz yöneticilerin elinde hüsranla ivme kaybetmektedir. Kendi ülkemiz üzerinden yola çıkıldığında kurumlara ve okullara lider seçimi gerçekten yapılabilmekte midir sorusuna muhatap oluyoruz. Maalesef bu soruya verecek doğru düzgün bir cevabımız yok. En iyisini ben bilirim mantığı ile yüzlerce öğrencinin, velilinin, onlarca öğretmenin olduğu okullara sadece ve sadece sözüm ona yönetici görevlendirmesi(!) yapıyoruz. Ve en acısı da görevlendirme yoluyla okul ve kurumların yönetilebileceğini düşünüyor olmamız. 2014 yılının 14 Mart tarihinde çıkarılan mevzuatla on binlerce yönetici görevinden başarısız bulunarak alındı. Yeni yönetici görevlendirmeleri yeni yollarla yapılmaya başlandı. Hedef geçmiş dönemlerde kırılan, incinen yüreklerin tamir edilmesi, toplumsal uzlaşıya varılmasıydı. Çığır açacağına inanılarak ben merkezli işlemlerin tesis edilmesi cihetine gidildi. Bugün gelinen noktada istendik davranış değişiklikleri maalesef yaşanmadı, yaşanamadı. Hâsılı bu yöntem de insanların yüreklerinde çoktan çöpe döndü. Hala teoride yazılanların pratikte karşılığı olduğuna inanılıyor. Dünün ötekileştirilmesi anlayışı bugünün başına bela oldu. Söylemin eylemle desteklenmediği, zaman dilimlerinden gelip geçerken bırakın lider olmayı insanlar yönetici olamadı. Kendilerini azat edemeyen insanlar kendi fikirlerine yem oldular. Bu sebeple de geçmiş sorunların çözümü bir başka bahara kaldı.
Adaletin tesis edilemediği yapılarda ortaya başına buyruk uygulamalar çıkar. Ben yapınca hak, sen yapınca haram anlayışı gelişir. Yasal yönetsel metinler birilerine kıyak, birilerine ayak bağı olur. İnsanları formal etiketler içinde değerlendiren zihniyet informal boyutu kaçırır. Sabah okula 10 dakika geç gelen bir öğretmen bendense vardır bir hikmeti, hayır sendene savunmasını isterim diyen kişiden bırakın lider olmayı, müdür dahi olamaz. Meslek örgütlerinin kendilerine yönelik üye kayıtlarını dersten öğretmen çağırma noktasına taşıması ben yapıyorsam hak, sen yapıyorsan guk ise teoride lidersin ancak pratikte hiç! Kadıya mülk olmayan mekân ve makamlar senin boyunu göğe erdirmez. Er ya da geç sokağa kalırsın. Başladığın noktaya dönersin. Ve hoş seda bırakmak üzere geldiğin/ getirildiğin mekânlar makamlar boş sedaların acı iniltilerine dönüşür. Ülkem cömert insan yapısıyla, bereketli topraklarıyla yedi düvele meydan okuyabilen nadir coğrafyalardan birisi hatta en önemlisidir. Her yapılana kötü, ya da iyi demek sürekli karanlığa küfretmek ya da tamamen teslimiyet içinde bulunmak ancak ve ancak acziyetin karşılığıdır. Ben varsam sen değerlisin, senin varlığın bana güç veriyor söylem ve eylem birliği bizi güçlendirir. Bunu yapabilecek kudret en özel manasıyla eğitim kurumlarının gerçek liderlerine yakışıyor.
Başka bir boyutu incelendiğinde benim ülkemde, eğitimin doruk noktası üniversiteye girmek olarak belirlendi. Bunu bir takıntı haline getirdik. Üniversiteye gitmeyin demiyorum elbette ancak herkesin üniversite okumasına gerek yok diyorum. Okullarının duvarlarına boy boy üniversiteyi kazanan çocukların resimlerini asan, ya da iyi bir liseye giden öğrencilerinin reklamını yapan kurum/okul ne acıdır ki çok kötü bir eğitim liderine sahip, çok iyi bir müdürdür. Bilmem anlatabildim mi? Anlatamadımsa şöyle söyleyeyim. 12 inci sınıftan iki yüz kişi mezun ediyorsunuz.20 öğrenciniz güzel bölümleri kazanmış onların fotoğraflarını afiş yapmış asmışsınız. Kalan 180 gencimiz nerede? Onlar eğitim zayiatı mı? Yani hedef yirmi öğrenciyi kurtarmak mı? Bu sebeple lider olmak, müdür ya da idareci olmaya benzemiyor. Teoride her şey güzel görünse de pratikte perişanız. Bu ülke gençliği ihtiyaç duyduğu matematik bilgisini alacak. Mesela üçgenin iç açıları toplamını bilecek. Ama kıymetli bir eğitim liderinin olduğu okulda; bu ülkenin iç acıları toplamını öğrenecek önce…”Okul müdürü kadar okuldur” anlayışını hafızamıza kazıyan büyüklerimizden öğrendiğimiz güzellikler var. Yeni nesil vizyoner liderler arıyor. Herkes önce kendi prangalarından, teorik gereksiz bilgilerinden arınmalı, kurtulmalı. Beni seni biz yapabilecek bir anlayışa hizmet eden yola revan olmak zorundayız. Tabi çıkarlarımıza yenik düşmez, dünyanın iki günlük halini ebedi âleme değişmezsek!
Aynı işleri tekrar ederek farklı sonuçlar beklemek neyin nesidir ki? Denenmişi denemeye devam etmek, parlayan yıldızlara çamur atmak, güneş dururken mum yakmaya çalışmak hangi zihniyetin ürünüdür? İlk emri oku olan bir dinin müsebbibi olacaksın ama kitap karıştırmayacak, sosyal medya ağzıyla ve o bilgi dağarcığıyla lider olacaksın. Kolay gelsin o zaman…
Ezcümle, dünyadaki eğitim sistemleri reform içindeler. Bu bizim ülkemizde maalesef yeterli değil artık. Reform yetmiyor bize. Çünkü reform demek bozuk bir modeli tamir etmek demektir. İhtiyacımız olan eğitimin evrim geçirmesi değil. Adalet, hak, hukuk, liyakat ve ehliyet sahibi karizmatik liderlerle eğitim devrimidir. Bunu da yetişmiş insanları tü-kaka diyerek, şucu, bucu şeklinde yaftalayarak, bir yerlere etiketleyerek harcayıp sonra da elinizde kalanlarla eğitimde devrim yapamazsınız. Bu ülke atalarımızın bize ortak mirasıdır. Senin ya da benim tapulu malım değil! Gelecek yarınlarında senin benim çocuğum senden benden hesap sorar haberimiz olsun. Sonuç olarak şu ya da bu şekilde teoride müdür, yönetici yapılmış olabilirsin. Ancak okulun/kurumun başına geldikten sonraki performansın seni ya vizyoner lider yapacak, ya da zamanı gelince yerin dibine sokacak. Kolay gelsin…
Saygılarımla
İrfan ERTAV
Yazar
İnstagram: @yazar.irfan_ertav
Facebook: Uzman Muallim
G-mail:[email protected]