Öne Çıkanlar Mahmut Özer sağlık personeli enflasyon Müze ve Ören Yerleri öğrenci

Tüm Öğretmenlerin Maaş Karşılığı Ders Saatleri 15 Saate Eşitlenmelidir

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, ''Bilindiği gibi yaklaşık olarak bir ay önce Öğretmenlik Meslek Kanunu TBMM’de kabul edildi. Ancak kanun  beklentileri karşılamaktan çok uzak.  Adeta dağ fare doğurdu. 

Şöyle ki; Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılacağı 23 Ekim 2018 tarihinde dönemin Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından yapılan 2023 Vizyon Belgesi Tanıtım Toplantısında kamuoyuna duyurulmuştu.

Biz ilk gündeme geldiği andan itibaren Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu olumlu bulduğumuzu ifade ederek, çıkarılmasını desteklemiştik. Öğretmenlerin saygınlığını koruyacak ve artıracak, muhatap oldukları mevzuat ve süreçleri tek bir çatı altında toplayacak bir kanuni düzenlemenin gerekliliğine vurgu yaptık.

Ancak bunu ifade ederken de, 657 sayılı DMK’dan kaynaklanan haklarımızın baki kalmasını istedik. O günden kanunun çıkarılmasına kadar geçen sürede Türk Eğitim-Sen olarak Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu her fırsatta gündemde tutmaya gayret ettik. Bu amaçla imza kampanyası düzenledik, eylem ve basın açıklamaları yaptık, MEB ile diyalog içinde bulunduk. Öğretmenlik Meslek Kanunu’na dair duruşumuzu ve taleplerimizi her platformda ortaya koyduk. Ancak gelinen noktada kanun içeriği, eğitim çalışanlarının beklentilerini tatmin etmekten çok uzak kalmıştır.

Kanunda dört hususa dikkat çektik. Bunlardan birinci önemli husus kariyer basamaklarındaki eksikliklerdir. Bilindiği gibi yasaya göre; 10 yılını doldurmuş her öğretmen 180 saat kursa tabi olacak, ardından sınava girecek. Adaylar 70 puan ve üzeri alır ise uzman öğretmen olma hakkını elde edebilecek. 20 yılını doldurmuş her öğretmen, 280 saatlik kursa tabi tutulacak, ardından sınava girecek. Adaylar bu sınavdan başarılı olur ise başöğretmen unvanı alabilecek. Türk Eğitim-Sen olarak yıllardır şunu söyleriz:  Sınav ile öğretmenin kariyeri planlanmaz. Çünkü sınav sadece bilgiyi ölçer.  Öğretmenlik, sadece bilme mesleği değil, bildiğini aktarma mesleğidir. Dolayısıyla tek ölçüt deneyim olmalıdır.

Kanunu iptal edebilecek olan kurum Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesine ise ana muhalefet partisi ya da milletvekili sayısının beşte biri yani 120 milletvekili başvuru yapabilir.

Peki sendika olarak biz ne yapabiliriz? Bilindiği gibi Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun uygulamasına yönelik hazırlık aşamasında. Yönetmelik yayınlandığında sınav şartını ilgilendiren hususlar ile ilgili sendika olarak yargıya başvuruda bulunacağız. Öte yandan bir üyemiz üzerinden bireysel başvuru hakkımızı da kullanacağız. Bu konuda Türk Eğitim-Sen’in tavrı çok nettir. Sınava hayır! Türk Eğitim-Sen olarak çok eminiz ki; o sendikanın üyeleri de sınav karşı. Dolayısıyla Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun sonuna kadar takipçisi olacağız.

Kanunla sözleşmeli öğretmenlere can güvenliği ve sağlık durumlarından dolayı tayin hakkı verildiği açıklandı. Oysa bu uygulama zaten mevcuttu. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada ‘Kanunla sözleşmeli öğretmenlik ile kadrolu öğretmen arasındaki ayrıma son veriyoruz’ demişti. Hatırlanacağı üzere Hükümet 2011 yılında 232 bin 4/B’liyi kadroya almıştı. Kadroya alınanların 68 bini öğretmendi. Biz de Cumhurbaşkanı’nın açıklamasıyla birlikte 2011 yılında yapılan uygulamanın bir benzerinin gerçekleştirileceğini ümit etmiştik. Ancak gelinen noktada böyle bir durumun söz konusu olmadığı ortaya çıktı.

Buradan bir kez daha ifade ediyorum: Kadrolu öğretmen ile sözleşmeli öğretmen ayrımına son verilmesinin tek yolu tüm öğretmenleri kadroya almaktır. Eğer sözleşmeliler kadroya alınmazsa sözleşmeli ve kadrolular arasındaki ayrım devam eder.

3600 ek gösterge düzenlemesi aslında teklife konulan geçici madde ile 15 Ocak 2023’de yürürlüğe girecektir. Yani öğretmenlerin ek gösterge düzenlemesi aslında Öğretmenlik Meslek Kanunu ile değil, kamu çalışanlarına yönelik yapılacak genel ek gösterge düzenlemesi ile hayata geçecektir.

Adaylık eğitimi sonunda değerlendirmeyi yapacak olan Adaylık Değerlendirme Komisyonu’nun teşkili dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur. Sendikal ve siyasal saiklerin, komisyon sürecinden uzak tutulmaması halinde değerlendirmelerin, öğretmenlerimiz üzerinde bir mobbing unsuru olabileceği gözden kaçırılmamalıdır.

Mili Eğitim Bakanlığı 120 bin yöneticiye sahip bir kurumdur. Böyle bir mesleğin kanununda yönetici atama sürecine neden yer verilmiyor? Türk Eğitim-Sen olarak liyakat ve ehliyeti esas alan bir yönetici atama sisteminin kanunda yer almasını istiyoruz. Çünkü her bakan, her genel müdür değiştiğinde, süreçlere müdahalelerde bulunulmamalıdır.

Tüm öğretmenler 657 sayılı DMK’nın 4/A maddesine göre atanmalıdır.

Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl yaptığımız araştırmada, MEB’de 2019 yılında ödül dağıtılan 7 bin 576 kişinin 5 bin 169’u yani yüzde 68,2’si yandaş sendika üyesiydi. ‘Milli Eğitim Bakanlığı’nda bu ödülleri kim dağıtıyor?’ diye sormuştuk.

Bu araştırmadan da görüleceği üzere ödülleri bakanlığın değil,  sendikanın dağıttığı tescillendi. Dolayısıyla oransal açıdan bakıldığında ödül öğretmenlere değil, yöneticilere verilmiştir. Yani yöneticiler kendi kendilerine ödül vermişlerdir. Bu kabul edilemez! Başarıyı esas alan bir ödül sistemi getirilmeli ve kanun içerisinde yer almalıdır.

Türk Eğitim-Sen olarak yıllardır ‘Öğretmenlere bölgenin mahrumiyet derecesine göre bir brüt asgari ücret ile iki brüt asgari ücret arasında değişen oranlarda ücret ödeyelim ki, onlar da fedakârlıklarının karşılığını alsınlar’ diyoruz. Çünkü elverişli olmayan bölgelerde öğretmen istikrarını sağlamanın yolunun öğretmenleri esir etmek değil, teşvik etmekten geçtiğine inanıyoruz.

İzmir’in Karşıyaka ilçesinde görev yapan bir öğretmen ile Ardahan’ın Hanak ilçesinde görev yapan bir öğretmene aynı özlük ve mali haklar verilir ise adaletsizlik söz konusu olur.  Şöyle bir örnek vermek istiyorum: Hanak’ta öğretmenler kiralayacak ev bulamıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılmış bir öğretmenevinin, bir odası kadın öğretmenlere, bir odası da erkek öğretmenlere tahsis edilmiş. İşte bu bölgelerde öğretmenlerimiz böylesine zor şartlarda görev yapıyor. Dolayısıyla elverişsiz bölgelerde görev yapan öğretmenlere şayet zorunlu hizmet tazminatı ödenirse, onlar da ‘Ben zor koşullarda göre yapıyorum ama devletim de benim fedakarlığımı görmezden gelmiyor’ der. Bu minvalde talebimiz; 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nde de yerini bulan ve aslında bu şekilde devlet tarafından kabul edilen Zorunlu Hizmet Tazminatı Uygulamasının Öğretmenlik Meslek Kanunu ile hayata geçirilmesidir.

Farklı branşlarda görev yapan öğretmenlerin maaş karşılıklarının eşitlenerek adaletsizliğin giderilmesi gerekmektedir. Bugüne kadar farklı platformlarda defalarca dile getirdiğimiz, ancak bugüne kadar yapılmayan farklı alanlar ve branşlardaki öğretmenlerin maaş karşılıklarının eşitlenmesi gerekmektedir.

Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer’e ziyaretimde kanunun adının ‘Öğretmenlerin Kariyer Planlaması’ olarak değiştirilmesi gerektiğini söyledim. Çünkü kanunun içeriğinde kariyer kısmından başka bir şey yok. Oysaki çok iddialı bir çıkış yapmışlardı. Ancak beklentiler ile örtüşmedi.

Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenlerin muhatap olduğu bütün mevzuat bir çatı altında birleştirilmeliydi. Tabi artık tüm bunlar geride kaldı. Önümüzdeki maçlara bakacağız. Hem Milli Eğitim Bakanlığı hem de yasa koyucu nezdinde mücadelemizi sürdüreceğiz.'' dedi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.