Öne Çıkanlar Mahmut Özer BİM yüz yüze eğitim Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki Eğitim Merkezi Tarım Alanı Çerçeve Öğretim Programı

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Matematik, Fen Bilimleri ve Türkçe Dersi Öğretim Programlarında Yer Alan Becerilerin PISA Yeterlik Düzeyleri ile İlişkilendirilmesi Raporu

Raporda; Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cihad Demirli'nin ''Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında geliştirilen Matematik, Fen Bilimleri ve Türkçe Öğretim Programları ile PISA matematik, fen okuryazarlığı ve okuma becerileri yeterlik düzeyleri arasındaki ilişkinin ortaya konulmasının amaçlandığı bu çalışma politika yapıcılara, araştırmacılara ve eğitimcilere önemli bir kaynak olacaktır.

Uluslararası sınavlar, günümüzde eğitim sistemlerinin etkinliğini değerlendirmek ve bu değerlendirmeler doğrultusunda yapılacak düzenlemeler için kritik bir ölçüt hâline gelmiştir. Bu çerçevede PISA, en kapsamlı uluslararası tarama araştırması olarak kabul edilmekte ve eğitim sistemimizin uluslararası düzeydeki konumunu belirlemek adına önemli bir referans noktası teşkil etmektedir.

Çalışma sonuçlarında, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında geliştirilen Ortaokul Matematik ve Fen Bilimleri Dersleri Öğretim Programları ile İlkokul ve Ortaokul Türkçe Dersi Öğretim Programlarının başarılı bir şekilde uygulanması durumunda PISA okuryazarlık düzeylerinde ele alınan üst düzey becerileri geliştirmede etkili olabileceği ve söz konusu öğretim programlarının kademeli geçişinin tamamlanmasının ardından gerçekleştirilecek PISA döngüsünde okuryazarlık düzeylerinde artış görüleceği değerlendirilmiştir.

Bu çalışma, eğitim politikalarımızın ve öğretim programlarımızın uluslararası standartlara uygunluğunu değerlendirme ve öğrenci başarısını artırma noktasında önemli ipuçları sunmaktadır. Bu kapsamda, çalışmanın hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyor, elde edilen sonuçların yapılacak çalışmalara kılavuzluk etme noktasında katkı sağlamasını temenni ediyorum.'' şeklindeki sözlerine yer verildi.

1. GİRİŞ

Günümüz dünyasında ortaya çıkan koşullar, sürekli hız kazanan ve yakalanması çok zor olan teknolojik, ekonomik ve bilimsel gelişmeler karşısında toplumun ihtiyaç duyduğu bireylerin özelliklerini değiştirmiş; bu durum da ülkelerin eğitim sistemlerini güncelleme ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu değişim ve gelişmeleri yakalamak için gereken birey özellikleri “21. yüzyıl becerileri” olarak tanımlanmıştır.

Alan yazını taraması yapıldığında 21. yüzyıl becerilerinin ortak bir tanımının bulunmadığı, bazı tanımların ön plana çıkıp benimsendiği görülmüştür. Örneğin P21 Çerçevesi, 21. yüzyıl becerilerini üç ana kategori altında toplayarak 12 farklı beceri türü tanımlamıştır. Bu kategoriler; öğrenme ve yenilik becerileri, bilgi, medya ve teknoloji becerileri, yaşam ve kariyer becerileridir. Her bir kategori; yaratıcılık, eleştirel düşünme, medya okuryazarlığı ve liderlik gibi çeşitli yetkinlikleri içermektedir (Anagün, 2018). Gray (2016) 21. yüzyıl becerilerini eleştirel düşünme, problem çözme, analitik düşünme, inovasyon, liderlik, kişiler arası iletişim, değerlendirme ve karar verme becerileri şeklinde sıralamıştır.

Sıralanan özelliklere sahip bireylerin yetiştirilmesi hiç şüphesiz eğitimcilerin ve eğitim sistemlerinin sorumluluğundadır (Arı, 2014). Erdem ve Genç (2015), okulların kuramsal bilgiyi doğrudan öğrenciye sunup onları gerçek hayattan uzaklaştıran öğrenme durumları yerine, onlara eleştirel düşünme ve problem çözme becerileri kazandırmaya ve öğrenmeyi öğretmeye odaklanılması gerektiğini belirtmiştir. Benzer şekilde Harari (2018), her şeyi bilen bireyler yerine ihtiyacı olan bilgiye nereden ve nasıl ulaşacağını bilen, seçici davranan, bilgiyi anlamlandırabilen, gerçek hayatla ilişkilendirebilen, kullanabilen, öğrenmeyi öğrenen bireylere ihtiyaç olduğunu ifade etmiştir. 

Ülkeler, çağın gerekliliklerine cevap verebilmek için eğitim sistemlerini düzenli olarak güncelleme ihtiyacı duymaktadır. Alan yazını taramasından da anlaşıldığı gibi dünyada ve ülkemizde son derece önemli olarak görülen 21. yüzyıl becerileri doğrultusunda yenilenen eğitim sistemleri ve öğretim programlarının amaçlarına ne kadar ulaştığının tespit edilmesi, tespit edilen eksikliklerin giderilmesi ve durum analizi odağında yenileme çalışmalarının yapılması son derece önemlidir. Bunun için uluslararası sınavlar, eğitim sistemlerinin etkinliğini değerlendirmek ve uluslararası rekabet gücünü artırmak amacıyla önemli bir araç olarak kullanılmaktadır. Eğitim ve öğretim süreçlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla ulusal ve uluslararası düzeyde gerçekleştirilen bu tür sınavlar, eğitim sistemlerinin önemli bir tamamlayıcısı olarak kabul edilmekte ve küreselleşmenin etkisiyle artan rekabet ortamında büyük ilgi görmektedir (Altun ve Yıldız, 2023). Uluslararası sınavlar, uluslararası kabul gören eğitim anlayışının öğrenme ortamlarına etki etme ve yansıma düzeylerini değerlendirmeyi hedeflemektedir (Gürbüz, 2016). Ülkeler bu tür uluslararası sınav sonuçlarını analiz ederek eğitim sistemleri ve eğitim sistemlerine ait olan alt unsurlara ilişkin düzenlemeler yapmaktadır (Gürbüz, 2016; MEB 2022).

Bahsi geçen uluslararası sınavlardan biri Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üç yılda bir düzenlenen Programme International for Student Assessment (PISA) araştırmasıdır (MEB, 2022). PISA araştırması, zorunlu eğitim sonunda 15 yaş grubundaki öğrencilerin matematik, okuma ve fen alanlarındaki bilgi ve becerilerini değerlendirerek öğrendiklerini okul ve okul dışı ortamlarda kullanabilme düzeylerini, karşılaşacakları yeni durumları anlamak, problemleri çözmek, muhakeme yapabilmek için gerekli bilgi ve becerileri ne ölçüde kullanabildiklerini belirlemeyi amaçlayan dünya ekonomisinin % 85’ten fazlasının katılım sağladığı, dünyanın en kapsamlı tarama araştırmasıdır (Gürbüz, 2016; MEB, 2022). PISA araştırması, geleneksel ölçme ve değerlendirme yöntemlerinin aksine öğrencilerin sınıfta edindikleri bilgilerin pratikteki uygulamalarını değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Her bir PISA döngüsünde fen, okuma ve matematik alanlarından biri döngünün odak noktası olarak belirlenmektedir. Örneğin PISA 2022 döngüsünün odak alanı matematik olarak belirlenmiştir.

PISA araştırması, öğrencilerin matematik, fen ve okuma becerilerini değerlendirmeyi amaçlayan bir çalışma olup temelde “okuryazarlık” kavramına odaklanmaktadır (Çepni, 2016). Okuryazarlık kavramı bireylerin edindikleri bilgi ve becerileri günlük yaşamlarına yansıtıp kullanabilme becerisi olarak tanımlanmaktadır (OECD, 2016). Bu açıdan PISA araştırması, öğrencilerin öğretim programlarındaki bilgilerin ne kadarını hatırladıklarından ziyade bu bilgileri günlük yaşamlarında kullanabilme becerilerini ölçmektedir (Çepni, 2016). Ayrıca PISA araştırması; öğrencilerin motivasyonları, kendilerine ilişkin görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili de veriler toplamayı hedeflemektedir (MEB, 2022). 2000’de uygulanmaya başlayan PISA araştırmasına ülkemiz ilk defa 2003’te katılmıştır.

1.1 Matematik Okuryazarlığı

PISA araştırmasında matematik okuryazarlığı, bir bireyin gerçek hayatta karşılaşacağı olası problemlere çözüm bulmak amacıyla matematiksel akıl yürütme ve matematiği formülleştirme, kullanabilme ve yorumlama gibi beceriler bütünü olarak tanımlanmaktadır (MEB, 2022). Matematik okur yazarlığı; kullanılan matematik alan bilgisi, öğrencinin gerçek yaşama ait olabilecek matematiksel bir problemi nasıl çözdüğüne yönelik süreç değerlendirmesi, kullanılan bağlamlar ve 21. yüzyıl becerileri olmak üzere dört boyutta değerlendirilmektedir (MEB, 2022). Bununla birlikte TYMM kapsamında geliştirici (biçimlendirici) değerlendirme süreçleri de işe koyulacaktır.

Matematik okuryazarlığı; akıl yürütme, problem çözme, matematiksel dilin kullanımı, veri okuma ve yorumlama, matematiksel modellerin oluşturulması, matematiksel ilişkilerin ve desenlerin tanınması gibi birçok beceriyi içinde barındıran bir kavramdır (OECD, 2016). Matematik okuryazarlığı hem akademik başarı hem de günlük yaşamda karşılaşılan problemleri çözme becerisi için kritik öneme sahiptir.

Alan yazınında matematik okuryazarlığı kavramı çeşitli bakış açıları ve yaklaşımlar doğrultusunda farklı şekillerde ele alınmıştır. McCrone ve Dossey’e (2007) göre matematik okuryazarlığı daha üst düzey matematikle çalışmakla ilgili değil, matematiği herkes için anlamlı ve kullanışlı hâle getirmekle ilgilidir. Altun’a (2020) göre ise matematik okuryazarlığı matematiğin rol oynadığı bir problem durumunu anlayabilme, son kararı vermede matematiğe olan gerekliliği hissedebilme ve bahsedilen şeylerle alakalı olan matematiği kullanabilme becerisidir. Matematik okuryazarlığı, matematiksel yeterliklere (problem çözme, matematiksel modelleme, muhakeme etme, matematiksel dil ve araçları kullanma) sahip olma durumudur. 

PISA araştırmasında öğrencilerin matematik okuryazarlığı yeterlik düzeylerini belirlemek amacıyla özel hazırlanmış altı düzeyli bir ölçek geliştirilmiştir (Sarıkaya & Yenilmez, 2023). Bu ölçekte, birinci düzey en alt seviye iken altıncı düzey en üst seviyedir. 

Rapora https://ttkbyayin.meb.gov.tr/yayin/261 linkinden ulaşabilirsiniz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.