Güncellenecek OVP'de ana politika çerçevesinin değişmeyeceğini; Eylül'ün ilk haftasında yayınlamayı hedeflediklerini belirten Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ''Geçen yılki OVP yeni hükümet dönemine başlarken, yeni bir politika çerçevesi ortaya koyduğumuz OVP olmuştu. Yapısal reform bölümü ilk defa eklenmişti. OVP, yürüyen bir plan. Her yıl güncellenen program, üç yıllık perspektifle. Bu yıl 2025-27 dönemini kapsayacak şekilde güncellenecek. Olağanüstü durum sözkonusu değil. OVP, bütçenin temel çerçevesini çiziyor. 2025 yılı bütçemizin ana çerçevesini güncellenmiş OVP'de bulacaksınız. Geçen yılki programdan ne farkı olacak? Ana hedeflerimiz olduğu gibi korunacak. Enflasyonu düşürmek, fiyat istikrarını sağlamak, depremin yaralarını sağlamak, kalıcı sosyal refahı arttırmak.Bu dört temel amaç değişmeyecek. Neler değişecek? Makro ekonomik tahmin setimiz güncellenecek. Dünyada Türkiye'de birçok şey gerçekleşmiş oldu. Program yaparken tahmin yapıyorsunuz. Farklı gelişmeler olabiliyor. Büyüme, ihracat, turizm gelirleri, istihdam, cari açık durumumuzu güncellemiş olacağız. Son durumdaki rakamların ışığında güncellemiş olacağız.
Bütçenin ana çerçevesi güncellenmiş OVP programıyla ortaya çıkacak. Yapısal reformlarda ilerlemeler kaydettik. Yeni gündemler oluştu. Yapısal reform gündemimizi de güncellemiş olacağız, daha bir zenginleştirmiş olacağız. Eylül'ün ilk haftasında yayınlamayı hedefliyoruz. Süreci şöyle ifade edeyim, çalışmalar başlamış durumda Strateji Bütçe Başkanlığımız hazırlıklarını sürdürüyor. İlgili tüm bakanlıklarımız kendi alanlarıyla ilgili çalışmalar yapıyorlar. Bu yıl yine işveren, çalışanlar, tarım, finans kesimiyle bakanlarımız ve bizler görüşmelerimizi yapacağız. Onların da girdilerini, görüşlerini alarak OVP'yi Eylül'de kamuoyuyla paylaşmış olacağız.
OVP'yi hazırlarken Merkez Bankası ile birlikte çalışıyoruz. Enflasyon ve para politikaları konusunda. OVP'yi güncellerken Merkez Bankası ile diyalog içinde güncellemeler gerçekleşecektir. Eylül ayına kadar teknik analizleri bir araya getirerek enflasyonla ilgili tahminlerimizi güncellemiş olacağız. 2025 için yüzde 14 öngörülmüştü. Yeni OVP'de bunu Merkez Bankası ile birlikte oturup bakacağız. Bugünden bizim gördüğümüz şu, enflasyonda üç dönem tarif ettik. Geçiş süreci, dezenflasyon süreci, kalıcı fiyat istikrarı dedik. Geçiş sürecini haziran ayı itibariyle tamamladığımızı düşünüyoruz. Çok güçlü sağlıklı altyapı oluşturduk. Bütçe açığından, cari açığa varıncaya kadar temel zemin oluşturduk. Haziran'la başlayan dezenflasyon süreci var. Temmuz enflasyonu geldiğinde bunun devam ettiğini göreceğiz. Temmuz'da bir miktar fazla gelebilir. Özel alandan kaynaklanan geçici yükseliş olabilir. Temmuz'da beklentimiz baz etkisi, program etkisiyle 60'lı rakamları göreceğimizi düşünüyoruz.
Bir sonraki ay 50'li ve sonra 40'lı rakamları göreceğimizi tahmin ediyoruz. Dezenflasyon süreci bu yıl devam edecek. Beklentilerde iyileşmeyi getirecek diye düşünüyoruz. Çok düşük enflasyon beklentisi var profesyonellerde. Bir yıl sonrası için yüzde 30 beklentiyi ifade ediyorlar. Vatandaşımız daha yüksek beklentide. Hane halkı daha çok geçmişe bakar. Profesyoneller teknik analizlerle bakar. Bir süre sonra inanıyorum ki, yaz dönemindeki kırılmayla birlikte vatandaşımızdaki beklentiler hedeflerimize yansıyacak.
Gıdada tam arzu ettiğimiz yerde değiliz. Bir taraftan yapısal reform, tarım politikalarımız çok önemli. Planlı tarım, hayvancılığa destek gibi farklı kanallarla arz yönlü olarak bakıyoruz. En yapışken enflasyon hizmet enflasyonudur. Onunla ilgili çalışmaları yapıyoruz. Gelecek yıl 10'lu rakamları göreceğiz. 20'nin altı 10'un üstü diyelim. Yeni OVP'de bunu göreceğiz. Bu 10'la 20 arası rakam olacaktır. 2026 hedefimiz ise tek haneli rakamlar. Kalıcı fiyat istikrarı dediğimiz dönem. Adım adım bunu hayata geçiriyoruz. Sadece para politikasıyla değil maliye politikası ve yapısal reformlarla desteklenmiş bütüncül programı hayata geçiriyoruz.
Son vergi paketinde bir madde koyduk. En düşük emekli aylığı diye bir kavram yoktu geçmişte. Bizim dönemimizde getirdiğimiz bir şey oldu bu. Çok düşük emekli aylığı alanlara asgari emekli aylığı olsun diye bizim getirdiğimiz yasal düzenlemeydi. Belli aralıklarla revize edildi. Fiilen şu anda son düzenlemeyle 12 bin 500 gibi rakam oluştu. Sadece bu yaptığımız yıllık maliyeti 60 milyar liranın üzerinde. Diğer emeklilerimizde enflasyon ve toplu sözleşmeyle bağlantılı artışlarını aldılar. Yılbaşında yüzde 50'ye yakın yapılmıştı. Temmuz'la yapılanla birlikte bileşik baktığımızda yüzde 80'lerin üzerinde bir artış gerçekleştirmiş olduk.Bugün 16 milyon emeklimiz var. EYT sonrası yükselmiş bir rakamdan bahsediyoruz. Yaptığımız her düzenlemenin bütçeye yansımaları var. İstikrara kavuştukça, enflasyonda düşük rakamları gördükçe, büyüme, istihdam genişlettikçe kalıcı bir şekilde sosyal refah oluşturma en önemli başlıklarımızdan biri.
Bu sene 1 trilyon 28 milyar depreme harcadığımız para. 2 yılda 2 trilyon TL civarında bir kaynağı depremin rehabilitasyonu için ayırdık. Gelecek sene 500 milyara düşüyor. Sosyal refah ve ekonomiyi geliştirmek için bu alanı değerlendirmeyi düşünüyoruz. Enflasyonu düşürerek başarmak önemli olan. Temel politikamız böyledir.
Geçen yıl 6.4 demiştik 5.2 oldu. Bu yıl 6.4 dedik yine geçen yıl oranında bir şey bekliyoruz. Daha düşük bütçe açığı bekliyoruz. Özellikle kayıt dışılığa dönük, tahsilata dönük olarak. Verimliliği artırmaya dönük çalışmalarımızda bütçe açığımızın 1 puan daha fazla iyi gelmesini bekliyoruz. Bu iyileşince borçlanma ihtiyacınız azalıyor. Daha az faiz ödeme durumunda oluyorsunuz. Bütçede en önemli kalem deprem bağlantılı harcamalar. Depremi çıkardığımızda 1.6'ydı açığımız. Bizim yapısal değil konjonktürel bozulma. 2025'te rakamlar güncellediğimizde belli olur. Çok daha iyi noktaya gideceğimizi düşünüyorum.
1 yılda ne yaptık dediğimizde. Bütçe açığında ciddi iyileştirme sözkonusu. İkincisi cari açık. 2024'te 3'lere düşürmeyi hedefledik, geldiğimiz noktada 2 ile 2,5 arasında bir açık görüyor. Dövize erişim imkanı ve maliyetini düşürdü bu. Bu çok önemli performans. Merkez Bankası rezervlerinde artış oldu. Tarihimizin en hızlı rezerv birikimi gerçekleşti Merkez Bankası'nda. KKM meselemiz vardı biliyorsunuz. Oldukça yüksek rakama gelmişti. 120 milyar doların üstünde bir rakama ulaşmıştı. Bugün yarıdan fazla azalmış durumda. Bütün riskleri d üşürdüğümüz ortamdayız. TL'yi cazip hale getirdiğimiz noktalar finans maliyetlerinde artış oluşturmuş durumda. Selektif finans imkanlarını geliştiriyoruz. Çiftçilerimize düşük maliyetli kredi imkanları sağlıyoruz. Kamu bankaları ve Hazine destekli. Eximbank kanalıyla reeskont kredilerinde farklı faiz uyguluyoruz. YTAK'ta cazip imkanlarla kredi sunmayı öngörüyoruz. Bunların sayısı önümüzdeki dönemde artacak. Bir taraftan fiyat istikrarı diğer taraftan kalkınmamız, gelişmemiz lazım. Eş zamanlı olarak kalkınma sürecini devam ettirmek durumundayız. Tüketimi daha dengelerken bir taraftan da büyümek. Büyümenin kompozisyonu önemli. Aşırı tüketim dengesiz büyüme yapısı, cari açıkta büyük artış gerektiriyor. Eş zamanlı olarak istikrar ve kalkınma programımızı uyguluyoruz.
Merkez Bankası kanuni olarak araç bağımsızlığı var. Kalkınma planı, OVP, yıllık hükümet programlarında ana politika çerçevesi ortaya konur. Enflasyonu düşürme, büyümeyi sürdürme, depremin yaralarını sarma ve sosyal refahı arttırma. Merkez Bankası çalışmalarını sürdürüyor. Merkez Bankası verilere bakarak hareket edecektir. Dünyayı da elbette takip ederek gerekli kararları alacaktır. Siyasi olarak şunu söylemek isterim, amacımız enflasyonu, faizleri orta vadede tek haneli rakamlara indirmek. İkisini de belli vade içinde tek haneye düşürmek istiyoruz. Geçmişte bunu başardık. Enflasyon yüzde 6'lara gelmişti. Faizler de 4,5 civarına gerilemişti. Siyasi güven ve istirkrarı oluşturduğunuzda bunun olmaması için bir sebep yok.
Yatırım ortamı çok önemli. YOİK'in başkanlığını yapıyorum. Kamu sektörümüz, bakanlarımız ve özel sektörümüz var. Bir süre toplanmıyordu. Son 1 yıl içinde alışıldığın ötesinde sık toplantı yaptık. Birlikte eylem planı oluşturduk, 57 maddelik. Hukuki ve idari süreçlerden seçici finansman araçlarına, insan kaynaklarından dijitalleşmeye kadar önemli başlıklar var. Ağustos ayında yeni toplantımız var. Ağustos 15'inde eylem planımızı gözden geçireceğiz. Uluslararası doğrudan yatırımla ilgili strateji dökümanı hazırlandı. 2028 perspektifinde daha fazla daha nitelikli doğrudan sermayeyi hedefleyen program. Doğrudan sermaye 262 milyar dolar civarında. Bu da cari açığımızın yüzde 40'ından fazlasına tekabül ediyor. Bugün yüzde 1'e yakın payımız var dünyadaki doğrudan yatırımlarda. Bir yerde genişleyecektir. Şu anda YASED'in anketi var kendi üyeleri arasında. Neredeyse iki katına çıkmış bir ilgi var Türkiye'ye yönelik yatırımcılar arasında. Esas olan doğrudan yatırımları artırmaktır. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi yoğun çalışma yapıyor. En son Çin'den gelen BYD önemli fişaret fişeği, 25 bin istihdam sağlayacak, 1 milyar dolarlık yatırım, 150 bin elektrikli araç kapasitesi ve bunun ihracatı sözkonusu. Siyasi istikrarımız var. Bu çok önemli. Öngörülebilirlik çok önemli. Bunu da Türkiye kalkınma ve OVP ile sağlamış durumda. Yapısal reformda attığımız adımlar var. Önümüzdeki dönem hem cari açığı azaltacağız, cari açığın finansmanını daha nitelikli, uzun vadeli kaynaklarla sağlamış olacağız.
AB'nin Gümrük Birliği konusunda hassasiyetimizi dikkate alması ve katkı sunması gerekiyor. Her fırsatta AB yetkilileri ile bunu görüşüyoruz. Son dönemde yüksek düzeyli temasların canlandığını görüyoruz. Gümrük Birliği olmasına rağmen AB ile ticaretin azaldığını görüyorduk. AB'ye bu konuda telkinlerimizi güçlü bir şekilde yapmaya devam edeceğiz. Burada esas olan Gümrük Birliği'nin güncellenmesidir. AB'de belli ülkelerde eksi büyümeler var. Türkiye ile yapacağı güncelleme AB'nin de lehine olacaktır.
Halen siyasi engeller var. Teknik olarak bakıldığında çok daha objektif değerlendirmeler yapılabiliyor. Avrupa'daki iş dünyasının daha objektif baktığını söyleyebilirim. Avrupa'da yükselen bir aşırı sağ var. Siyaset maalesef merkez partileri de etkiliyor. Dolayısıyla bu siyasi ortamın elverişli olduğunu ifade edemem açıkçası. Olaya objektif bakanlar çok daha olumlu yaklaşıyorlar. AB'yi her fırsatta uyarıyoruz. Aşırı sağ politikalarla rekabet ederseniz hep onlar kazanırlar. Bu yanlışı uzun süre yaptılar. AB-Türkiye ilişkileri sadece ekonomik değil demokratik geleceği açısından çok kıymetli diye düşünüyorum. Avrupa'da şu anda böyle vizyon ortaya koyacak bir liderliğin olduğunu maalesef ifade edemeyiz.
12. Plan'da bu kavramlara yer verdik. OVP ve strateji dökümanında bu kavramlara yer ayırdık. Kovid sonrası artan jeopolitik gerilimler, çatışmalar var. Ticarette korumacı bakış açıları ön plana çıkıyor. Dostlarla, müttefiklerle, daha yakın coğrafyalarla daha fazla ticaret yapmayı besliyor bu süreçler. Türkiye bu süreçten olumlu etkilenen ülkeler arasında olacak gibi görüyor. Çünkü eşsiz bir konumdayız. İyi bir nüfusumuz var. Girişimci nüfusumuz var. Altyapıya son 20 yılda yaptığımız yatırımlar var. Çin'den, Uzakdoğudan yakın coğrafyalara tedariği kaydırmadan istifade edecek ülkelerden biri Türkiye. Dış faktörler bizi destekleyici mahiyette. Bu süreçlerden Türkiye kârlı çıkacak diye inanıyorum.
Bu paketi tekrar konumlandırmamız lazım. Paketten önce öyle şeyler yayıldı ki. Hiç üzerinde siyasi olarak karar vermediğimiz hususlar. Bürokrasilerde her zaman taslaklar olur. Kurumlar kendi içlerinde her türlü olasılığı düşünürler. Bunu sanki hükümetin süzgecinden geçmiş üzerinde karar verilmiş paket gibi toplumla paylaşırsanız doğru olmaz.
Yurt dışına çıkış toplumun yüzde 5'ini ilgilendiriyor. Bu paket uluslararası şirketlerin asgari kurumlar vergisini yüzde 25'i ödemesini gerektiriyor. Kayıt dışılığını önlemek, tahsilatı artırmayı getiriyor. Paketin özü kazanandan daha çok alma, daha sağlıklı kaynaklarla bütçemize katkı sunulması. Vergi adaletini artırma, artan kaynaklarımızla sosyal refahı, reel sektörü güçlendirme. Tabanını genişletmeyi hedefleyen, kazanandan ve daha çok kazanandan vergi almayı hedefleyen paket. Rahmetli Özal döneminde bizim sistemimize giren uygulamaydı yurt dışı parası. Bugün bir miktar güncelleme yaptık. Tartışılan kadar bir şey olmadı, makul artış yapıldı. Bir taraftan gelir sağlamak bir taraftan Türkiye'nin cari açık meselesi var. Orada bir miktar turizm giderlerimizi kontrol etme diyelim. Sağlıklı gelir bazı olşturma. Yüksek oranlar da olmadı, makul seviyede belirlendi.
Şu anda dünyada enerjiye gerek doğalgaz, gerek elektriğe en fazla sübvansiyon sağlayan ülke Türkiye. Bütçemizden büyük oranda karşılıyoruz. Aradaki farkı, aşağı yukarı faturanın üçte ikisini kamu olarak ödüyoruz. Pandemide muazzam bir artış oldu, tavan yaptı. O süreçlerde vatandaş ve işletmeleri korumak için ciddi sübvansiyonlar devreye sokuldu. Bir taraftan da biz düşük gelirli vatandaşlarımıza daha farklı uygulama yapıyoruz. Onları gözetiyoruz. Onlara da devam edeceğiz.
Bazı firmalar gerçekten vergi ödeyemiyorlar. Sebebi şu; vergi hukukumuzda çeşitli istisnalar, muafiyetler var.Yatırım yapıyorsunuz, teşvik belgesi muafiyet sağlıyor. Esas ağırlıklı olan istisna ve muafiyetler. Ne olursa olsun bunlardan önceki kârlılığına göre en az yüzde 10 kurumlar vergisi getirdik. Hangi teşvik belgesini istisnai muafiyeti almış olursa olsun şirketler en az yüzde 10 ödeyecekler. Uzlaşma mekanizmamız var. Şu anki uygulamada artık bürokrasi istese bile ana parayı silemeyecek. En fazla cezaları, faizleri haklı görüyorsa mevzuat çerçevesinde indirebilecek. Ama ana parayı silemeyecek. Bu uygulamayı ilk defa getirmiş olduk. Normalde KDV alacağı oluştukça süreç içinde Maliye ile mükellefler arasında yapılıyor. Satın alırken ödediği KDV ile satarken ödediği KDV farklılaşınca böyle birikim oluşuyor. Son düzenlememizde 5 yıl boyunca bir firma KDV'sini alacağı dönüştürememişse, 5 yılın sonunda gider olarak gösterip ödeyeceği vergilerle mahsuplaşma imkanı getiren mekanizma. Bu miktar şirketlerin KDV alacağını azaltıyor. Daha az miktarda da olsa KDV'leri nakde çevirme imkanını sağlamış oluyoruz.
Her gittiğim ilde iş dünyası ile bir araya geliyorum. Sorunları dinliyoruz. Her ilde bunu yapıyorum. En fazla öne çıkan sorunlardan biri yeterince çalışan bulamıyor iş dünyası. Sanayi odasına soruyorsunuz, 100 kişi arıyoruz, 70 kişi bulabiliyoruz deniyor. Bu çok yaygın bir sorun. Bunun temelinde ne var? Bu çok boyutlu mesele.Sadece göçle yaklaşacak mesele değil. Kalkınmadan gelmiş bir kişi olarak, şunu söylemek isteri; ülkeler belli gelişmiş seviyesine ulaştıklarında nüfusun önemli kısmı bazı işleri artık yapmak istemiyor. Bunu Avrupa da, Amerika da yaşadı. Belli işleri vatandaşınız yapmak istemiyor. Eğitim düzeyi, gelir düzeyiyle alakalı olabilir. Öncelik yine kendi nüfusumuz tabii ki. Belli işlerin prestijlerini artırmak yöntem. Mesleki eğitimi geliştirerek, güçlendirmek durumundayız. Kadınların işgücüne katılımı çok önemli. Bu sorunu belli oranda çözen bir boyut. Bütün bunlarla birlikte bakıyoruz. Kadınlar daha fazla iş gücüne katılsa da mesleki eğitimi güçlendirseniz de bir açığınız kalıyor. Belli konulara vatandaşlarınız ilgili göstermiyor. Düzenli, planlı karşılıklı ülkeler arası anlaşmalar yaparak, sertifikalandırarak yapmamız lazım. Bu ülkenizin kalkınmasına, büyümesine katkı sunan mesele.
Düzensiz göçle mücadele sürecek, ülkelerle anlaşmalar çerçevesinde planlı göç olacak. Düzensiz göçle mücadele devam edecek. Burada mutlaka düzensiz göçü azaltma politikalarımız devam edecek. Bir taraftan çoban bulamıyorsanız ne yapacaksınız? Bunu bir şekilde karşılamanız lazım. Veya evde bakım hizmeti. Başka şeyler. Bu doğacak açıkları kendi içinizden olabildiğince karşılamanız lazım. Yüzde 100'ü karşılayamıyorsanız kayıtlı bir şekilde karşılamak durumundayız Garip bir yabancı düşmanlığı ile bu süreçleri yönetemeyiz. Yapmamız gereken akılcı, verilere dayalı şekilde ihtiyaçlarımızı, milli menfaatlerimizi görüp planlı şekilde bu süreçleri yönetmemiz.
TÜİK bir rapor yayınladı. 2100'e kadar nüfusumuz gelişimiyle ilgili. Bundan sonra nüfusumuz çok daha az artacak. Doğurganlık hızımız çok düştü. Bir annenin doğurma yaşı 15'inden 40 küsur yaşlarına kadar o süreçte beklenen çocuk sayısı. 2.1 kritik eşik. Bunun altına düştüğünde nüfusunuz bir süre sonra azalacak. 93-94 milyonları buluyor 2053'lerde. 2100'lerde 70 milyona geriliyor nüfusumuz. Daha yaşlı nüfusla karşı karşıya kalacağız. Bu yapısal mesele. Cumhurbaşkanımız yıllardır bu mesele üstünde duruyor. Kamu politikalarımızı buna göre ayarlamak durumundayız. Sadece bugünün ihtiyaçlarına dönük eğitim önemli ama yetersiz. Geleceğin ihtiyaçlarını gören eğitim ve çalışma hayatı bu rakamlarla düşünmeli. Diğer taraftan doğurganlığı nasıl artırabiliriz. Hep birlikte bu konuları tartışıyoruz. Belli hazırlıklar, çalışmalar yapıyoruz. Çok boyutlu mesele. Kapsamlı değerlendirmeler yapıyoruz. Geçmişte bazı adımlar atmıştık. Önümüzdeki sürçte bazı adımlar atacağız doğurganlık hızını artırıcı olarak. Kreş hizmetleri, eğitimdeki süreçler de var. Bu şartları geliştirelim diye düşünüyoruz. Yeni evlenen çiftlere fon sağlıyoruz. Evlilik yaşı ortalama 30'lara geldi. Eğitim hayatı, kariyer hayatı derken evlilik yaşı öteleniyor bu da çocuk sayısına yansıyor. Eski günlere dönmemiz düşünülemez ama 1,5'lar gerçekten düşük. Fransa'dan bile daha düşük seviyeye gelmişiz. İç çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Peyderpey belli adımları atacağız. Annelerin yaşam koşullarını odağa alan anlayış içinde belli adımlar atacağız.'' dedi.