Yatırım Danışma Konseyi toplantımız vesilesiyle sizleri İstanbul’umuz da ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Yapacağımız istişarelerin şimdiden hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Yatırım Danışma Konseyi’ni uluslararası iş dünyasının görüş ve önerilerini almak amacıyla 2004 yılında oluşturduk. Konseyde iletilen birçok teklif ve tavsiyeyi ülkemizin yatırım ortamını iyileştirirken daima göz önünde bulundurduk. Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunundan sermaye piyasaları düzenlemelerine, bankacılık ve finans sisteminin etkinleştirilmesinden yatırım teşviklerine, fikri mülkiyetten gümrük ve rekabet düzenlemelerine uzanan geniş bir yelpazede devrim niteliğinde adımlar attık. Tüm bunlar sayesinde ülkemiz bugün uluslararası doğrudan yatırımların yöneldiği öncü destinasyonlardan biri haline geldi. Bundan sonra da ortak akılla sorunlarımıza çözüm bulacak, yeni reform paketlerini devreye alacağız. Türkiye yüzyılını aynı zamanda yatırım ve yüzyılı yapmaya kararlıyız.
Burada öncelikle bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Sizlerin de bildiği üzere Kovid-19 sonrasında küresel tedarik zincirlerinde yaşanan kırılmalar ve ortaya çıkan jeopolitik gerilimler uluslararası ticareti ve yatırımları yeniden şekillendiriyor. Türkiye, sahip olduğu üretim kabiliyetleri, güçlü altyapısı, nitelikli insan kaynağı, gelişmiş pazarlara yakın konumu ve küresel entegrasyonu ile bu dönüşüm sürecine en hızlı adapte olan ülkelerin başında geliyor. Yakın dönemde yaşanan birçok gelişme Türkiye’nin küresel ekonomideki rolünü daha da öne çıkarmıştır. Mesela bu yılbaşında Süveyş Kanalı’nda yaşanan kriz dünya ticaretinin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Türkiye, Süveyş Kanalındaki tıkanma döneminde alternatif ulaşım rotaları sunarak küresel ticarette güvenilir bir partner olduğunu ispatlamıştır. Ülkemizin küresel tedarik zincirlerindeki konumu her geçen yıl daha da güçleniyor. 2002 yılında 36 milyar dolar ihracatla dünya ticaretinden 0,005 oranında pay alırken, bugün 256 milyar dolara ulaşan ihracatımızla payımızı yüzde 1’in üzerine çıkardık. Bakınız burada sadece bir hacim artışından bahsetmiyoruz, ihraç ettiğimiz ürünlerin teknoloji kompozisyonunu da genişlettik. Artık ürün sepetimizin yarıya yakını yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünlerden oluşuyor.
Son 21 yılda yıllık ortalama yüzde 5,4’lük büyüme kaydederek, Satın Alma Gücü Paritesine göre 11’nci sıraya yükseldik. Ulaştırma, enerji, eğitim, sağlık ve dijitalleşme alanlarında yaptığımız dev yatırımlarla ülkemizin altyapı eksiklerini tamamladık. Uluslararası doğrudan yatırımlar da bu süreçte bizlere ciddi katkı sundu. 2003’ten önceki 30 yılda sadece 15 milyar dolar yatırım alan Türkiye, son 20 toplamda 268 milyar dolarlık doğrudan yatırım çekti. 2002 yılında ülkemizde yalnızca 5 bin 600 uluslararası sermayeli şirket faaliyet gösteriyordu, bugün ise 83 binden fazla çok uluslu şirkete ev sahipliği yapıyoruz. Türkiye artık bu şirketlerin üretim faaliyetlerinin araştırma-geliştirme merkezleri, tasarım ekipleri, satın alma ofisleri, lojistik üsleri ve bölgesel yönetim merkezleriyle desteklendiği bir ekonomik merkeze dönüştü. Tabii burada karşılıklı bir kazan-kazan durumu söz konusu. Son 15 yılda Türkiye’de gerçekleştirilen ihracatın yaklaşık yüzde 31’ini uluslararası sermayeli şirketler yaptı. Özel sektör istihdamında uluslararası yatırımcıların payı yüzde 8,8’e çıktı.
Türkiye’nin imalat sanayi yatırımlarındaki liderliği de dikkat çekicidir. Ülkemiz yeni dönemde de uluslararası yatırımların tercih ettiği, büyüyüp geliştiği lider ekonomilerden biri olmaya devam edecektir.
12. Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program ve Uluslararası Doğrudan Yatırım Stratejisi gibi belgelerle ekonomideki yol haritamızı belirledik. Orta Vadeli Programı’nın temel hedeflerinden biri yıllık ortalama yüzde 5’in üzerinde ekonomik büyümedir. Enflasyonun tek haneli rakamlara düşürülmesi, cari açığın azaltılması ve ihracatın yıllık ortalama yüzde 7 oranında artırılması da programın öne çıkan başlıkları arasındadır. Dijital dönüşüm, yeşil ekonomi ve enerji verimliliği konularına özellikle ağırlık veriyor, bu alanlardaki yatırımları hızlandırmayı planlıyoruz. 6 Şubat depremlerinin maliyemize getirdiği 104 milyar dolarlık ilave yüke rağmen program döneminde mali disiplinden taviz vermiyoruz. Son dönemde açıklanan büyüme, istihdam, dış ticaret ve enflasyon verileri programın çalıştığını ortaya koyuyor.
Cari açığımızın düştüğü, rezervlerin arttığı, risk göstergelerinin iyileştiği, enflasyonun kontrol altına alındığı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Mikroekonomide elde ettiğimiz bu olumlu gidişatı yatırım ortamının iyileştirilmesi çalışmalarıyla destekliyoruz. Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu, 2024 yılı Eylem Planı’nda birçok çalışmayı hâlihazırda tamamladık. Kişisel verilerin korunması, yenilenebilir enerji, girişim sermayesi, yatırım taahhütlü avans kredisi gibi önemli konularda ilerlemeler kaydedildi. Yatırımcılarımız için önem arz eden birçok konudaki çalışmalarımız da tüm hızıyla devam ediyor. İklim Yasası, girişimcilik ekosistemi, araştırma-geliştirme faaliyetleri, dijitalleşme ve yatırım teşvikleri gibi konulara odaklanan bu çalışmaları da yıl bitmeden tamamlayıp yatırımcıların önünü daha da açmayı hedefliyoruz.
Bir diğer önemli belgemiz, uluslararası doğrudan yatırım stratejimizdir. 29 Temmuz’da kamuoyuyla paylaştığımız bu stratejiyi nitelikli yatırımları ülkemize kazandıracak bir yol haritası olarak tasarladık. Stratejiyle yüksek katma değerli, sürdürülebilir, dijital dönüşümü destekleyen, yüksek teknolojiye dayalı ve kaliteli istihdam sağlayan yatırımları ülkemize daha fazla çekmek istiyoruz. Böylece ülkemizin küresel sermaye pastasından aldığı payı 2028 yılı itibariyle yüzde 1,5’a çıkaracağız.
Burada şunu da söylemek isterim: 1 Ekim itibariyle yeni yasama yılımız başlayacak. Meclis’imizin açılmasıyla birlikte İklim Kanunu gündeme gelecek. Kanunla sanayimizde yeşil dönüşüm sürecini hızlandıracağız. Emisyon ticaret sistemi kurulmasına yönelik çalışmalar da devam ediyor. Karbon ayak izini azaltıcı her türlü yeniliği teşvik ederek sanayimizin dönüşümünü destekleyecek ve rekabet gücümüzü arttıracağız. Gerek yüksek teknoloji yatırım programımız, gerekse yatırım taahhütlü avans kredisi mekanizmamız sizlerin kullanımına açıktır. 30 milyar dolar bütçeyle desteklenen bu programla 8 öncelikli alandaki 30’dan fazla yatırım başlığında çok önemli imkânlar sunacağız. Yarı iletkenlerden mobiliteye, yeşil enerjiden ileri imalata, haberleşme ve uzaydan değer zinciri yatırımlarına kadar birçok sektör programdan faydalanacaktır.
Sözü size bırakmadan önce bir hususu özellikle vurgulamak istiyorum. Biz iktidar ve ittifak olarak tüm planlarımızı 2028’e göre yapıyoruz. Milletin 14-28 Mayıs seçimlerinde verdiği yetkiyi sonuna kadar en güzel, en verimli şekilde kullanmanın çabasındayız. Muhalefetin kendi iç çekişmelerini perdeleme amacıyla gündeme getirdiği seçim tartışmalarını havanda su dövmek olarak görüyoruz. Türkiye’nin önünde her biri altın kıymetinde seçimsiz 3,5 yıl vardır. Ekonomide, savunmada, diplomaside, demokraside ve diğer alanlardaki hedeflerimize ancak bu 3,5 yılın hakkını vererek ulaşabiliriz. Bunun dışındaki her gündem lafügüzaftır, sahtedir, sanaldır, sadece ve sadece ülkenin enerjisini tüketmeye dönük fuzuli hamlelerdir. Sizin de gelecek planlarınızı buna göre yapmanızda fayda olduğuna inanıyorum. Türkiye; siyasi istikrarı, nitelikli insan kaynağı, küresel değer zincirlerindeki yükselen konumu, coğrafi avantajları ve güçlü ekonomik altyapısıyla uluslararası doğrudan yatırımların merkezi olmaya devam edecektir. Bu süreçte şunu lütfen unutmayın: Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisimiz 7 gün 24 saat sizlerin hizmetindedir. İlgili bakanlıklarımız da sizlere gereken desteği vermeye daima hazırdır. Türk ekonomisine güvenen, Türkiye’nin aydınlık geleceğine yatırım yapan herkesin yanında olduğumuzu ve olacağımızı bilmenizi isterim.
Bu düşüncelerle bir kez daha toplantımıza iştirakiniz dolayısıyla sizlere teşekkür ediyor, istişarelerimizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.'' dedi.