Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ''Ne kadar yükselirse belirsizlik, ekonomiyi o kadar olumsuz etkiler. Türkiye şu anda bu belirsizlikleri en aza indirdiği bir dönemden geçiyor. Genel ve yerel seçimlerle siyasi belirsizlikler ortadan kalktı, uygulamakta olduğumuz Orta Vadeli Program ile de politika belirsizliklerini ortadan kaldırdık. Dolayısıyla öngörülebilirliği sağladığımız, istikrarı, güveni pekiştirdiğimiz bir anlayışla yolumuza devam ediyoruz.
Büyüme önemli, kalkınmakta olan bir ülkeyiz. Büyümemizi belli bir seviyede mutlaka sürdürmemiz gerekiyor. Cumhurbaşkanımız da hep altını çiziyor, 'Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat.' diyor, sürdürülebilir, istikrarlı bir büyümeyi hep ön planda tutuyor. Nitekim son 20 yılda ortalama büyümemiz yüzde 5,4 olmuş. Aynı dönemde dünya yüzde 3,6 büyürken, ortalamasını söylüyorum, biz 5,4 büyümüşüz. Dünyadan oldukça iyi bir performans göstermişiz.
14 yıl aralıksız büyüyen bir ekonomi olduğumuzu ortaya koyduk. Bütün bu ortalama büyümemizle birlikte ekonomimiz farklı bir yere geldi. Geçen yıl milli gelirimiz ilk defa 1 trilyon dolar seviyesini geçti, 1 trilyon 130 milyar oldu dolar bazında. Kişi başına gelirimiz 13 bin 243 dolara yükseldi. Bu önemli bir performans. Bu yılın ilk 6 ayında yüzde 3,8 büyüdük. Bir istikrar programını hayata geçirirken, enflasyonla mücadele ederken bu büyümeyi yakalamamız da önemli. Burada dengeli bir büyüme politikamız var. Enflasyonla mücadele ettiğimiz bir ortamda daha fazla dış talebin destek verdiği bir büyümeyle belli bir büyüme düzeyini de sürdürüyoruz. Enflasyonu düşürdüğünüz zaman istikrar ortamını güçlendiriyorsunuz, öngörülebilirliği arttırıyorsunuz, yatırım ortamını iyileştirmiş oluyorsunuz. Nitekim tarihimizden de bunu görüyoruz. Türkiye'nin yüksek enflasyon ortalamalarına sahip olduğu dönemlerde, 10 yıllık dönemler itibarıyla bakarsanız yüksek enflasyon düşük büyümeyi getirmiş. Enflasyonun tek haneli rakamlara düşürüldüğü AK Parti döneminde ise az önce arz ettiğim gibi 5,4 ortalama büyümeyi yakalamışız. Demek ki enflasyonu düşürmek, istikrarlı ve yüksek büyümenin de temelini oluşturuyor.
Bir geçiş dönemi, dezenflasyon dönemi, bir de kalıcı fiyat istikrarı dönemi. Geçiş dönemini bu yılın haziran ayı itibarıyla tamamlamış olduk. Son 1 yıllık dönemde depreme rağmen geçen yıl bütçe açığının milli gelire oranı 5,2 oldu, bu sene beklentimiz 4,9. Geçen yıl depremin etkisiyle bazı ekonomistler 'Yüzde 10'a gidecek.' diyorlardı bütçe açığı, öyle olmadı. Geçen yılın bu 5,2'sinden deprem harcamalarını düşerseniz, yüzde 1,6 aslında bizim gerçek bütçe açığı, deprem hariç bütçe açığı.
Başından beri hep söyledik, 'Bakın yılın ikinci yarısında belirgin bir düşüş olacak.' dedik. Nitekim mayıs ayına kadar enflasyonunuz arttı, mayısta tepeyi buldu. Mayıs ayından bugüne 26 puanın üzerinde bir düşüş oldu enflasyon oranında. Fiyat düşüşünden bahsetmiyoruz, enflasyon oranının düşüşünden bahsediyoruz. Tabii bu ayrımı yapmak gerekiyor. Son açıklanan rakamımız 49,4. Uzun bir aradan sonra yüzde 50'nin altını görmüş olduk. Yıl sonunda 41,5 gibi Orta Vadeli Programımızda tahminimiz söz konusu. Gelecek yıl enflasyonu 20'nin altına düşürmeyi hedefliyoruz. 2026'da ise yeniden ülkemizi tek haneli rakamlarla buluşturmak istiyoruz.
Maliye politikası da önemli. Ama üçüncü bir unsur daha var ki ekonomik programımızda biz bunu daha çok önemli görüyoruz. O da yapısal reformdur. Yani para politikaları ve maliye politikalarını, verimliliği, rekabet gücünü arttırıcı yapısal reformlarla bütünleştirdiğiniz zaman çok daha etkili bir programı hayata geçirme imkanınız oluyor. Biz de geçen yıl yaptığımız bir yenilikle Orta Vadeli Program'a yapısal reform takvimi ilave etmiştik. Bu yıl da onu güncelleyerek devam ettiriyoruz.'' dedi.