Engelli öğretmen atamasında kontenjan ayrılmayan alanlarda 234 engelli öğretmen ataması daha yapılacak. Konuya ilişkin açıklama Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'den geldi.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, "Son yirmi yılın tek seferdeki en büyük atamasını Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle 8 Mayıs Pazartesi günü itibariyle gerçekleştirdik. Buradaki ağırlığı da yine deprem bölgesine verdik. 45 bin öğretmen atamasında tüm branşlarda her ne kadar sınıf öğretmenliği, rehberlik ve okul öncesi öğretmenliğe ağırlık versek de aslında tüm branşlarda geçmişte olmadığı kadar öğretmen ataması yaptık. 2000'li yıllardaki öğretmen sayımız 500 binler civarındaydı, şu anda 1.2 milyonu geçti, 1 milyon 250 bine doğru gidiyor. Şu andaki eğitim sistemindeki öğretmenlerin yüzde yetmiş beşi son yirmi yıl içerisinde atandı. OECD raporlarında da bu geçiyor; öğrenci sayısını en fazla artıran ülke olmasına rağmen öğretmen başına düşen öğrenci sayısını azaltan tek ülke Türkiye. OECD ortalamasına getirdi. Bunu öğretmen atamalarıyla yaptı. Atama bekleyen öğretmenlerimiz de müsterih olsunlar, her yıl atama yapılıyor. 2023 yılında tekrar atama olmayacak diye bir şey yok, atamalar inşallah olur. Biz de her türlü desteği veririz.
Biliyorsunuz 10-16 Mayıs tarihleri Engelliler Haftası olarak kutlanıyor. Yani onların yaşama erişimleriyle ilgili her türlü engelin kaldırılmasıyla ilgili bir etkinliklerin düzenlendiği bir hafta. Bizim engelli öğretmen atamasında kontenjan açmadığımız alanlar vardı. Mesela muhasebe, finansman, biyomedikal cihaz teknoloji, su ürünleri gibi 234 tane kontenjan açmadığımız için E-KPSS puanı olduğu halde başvuru yapamayan, tercihte bulunamayan engelli öğretmenlerimiz vardı. 10 Mayıs Engelliler Haftası'nın güzel başlangıcı olsun. Bu öğretmenlerimizi bugün itibariyle başvurularını alacağız. Çarşamba ve Perşembe günü başvurularını alacağız, Cuma günü de atayacağız." dedi.
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, "Son yirmi yıl, eğitimde devasa yatırımların olduğu bir döneme tekabül ediyor. Öncelikle birinci aşaması Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yapılan fiziki yatırımlardı. Bir ülkenin en kalıcı sermayesi beşeri sermayesidir. Beşeri sermayenin niteliğini arttırmada kullanılan en önemli enstrüman da eğitimdir. Yani eğitimle siz nesillerinizi buluşturduğunuz anda geleceğe umutla bakabilirsiniz, rekabet gücünüzü arttırabilirsiniz. OECD ülkeleri bu bilinçle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tüm eğitim kademelerindeki okullaşma oranlarını yüzde yüzlere ulaştırdı. Yani 1950'li, 1960'lı yıllarda eğitime yatırım yaptırdıktan sonra erişimi, evrenselleşmeyi sağladıktan sonra ağırlık verdikleri şey eğitimin kalitesini artırmak, fırsat eşitliğini güçlendirmekti. Şimdi 2000'li yıllara baktığımız zaman, Türkiye'deki eğitimin karnesi çok kötü. Beş yaştaki okullaşma oranı yüzde 11. Okul öncesi eğitime kim erişebiliyor? İmkânı olan erişir diyor, yani varlıklı aileler çocuklarını okul öncesi eğitime eriştirebiliyorlar. Liselerdeki okullaşma oranları yüzde 44. Bakın bu faciadır, yani yüz tane lise öğrencisinin kırk dört tanesi liseye gidiyor, elli altı tanesi liseye gitmiyor. Yükseköğretimdeki net okullaşma oranı yüzde 14. Şimdi Türkiye Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son yirmi yılda devasa bir eğitim seferberliği yaptı. Ama bu eğitim seferberliğini yaparken bölge veya şehir veya ilçe ayrımı yapmadı, Türkiye'yi kucaklayarak bu yatırımlar yapıldı. 300 binler seviyesinde olan derslik sayısı 857 bine çıktı. Bu, devasa bir yatırım. Herkesin rahat bir şekilde okula, eğitime erişebilmesiyle ilgili okullar yapıldı. Sadece bunlar yapılmadı. İkinci aşamada eğitimin önündeki tüm antidemokratik uygulamalar kaldırıldı. Başörtüsü yasakları... Bu ülkede eğitim erişiminin önünde başörtüsü yasakları vardı. Bugün çok unutuldu bunlar. Çok rahat bir şekilde konuşuluyor. Yani düşünün bu ülkenin vatandaşları, kadınlarımız, kızlarımız sırf başörtülü olduklarından dolayı eğitime erişemiyorlardı. İmkânı olan kadınlarımız yurt dışına gidiyordu. Yani o kadar acı bir travma ki bu travmaları, bu hikayeleri biz unuttuk. Başörtüsü yasakları bu dönemde kaldırıldı.
Gelin noktada Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez okul öncesinden liseye kadar okullaşma oranları yüzde 99'un üzerine çıktı. Beş yaşta yüzde 11 olan okullaşma oranları yüzde 99.86'ya çıktı. İlkokul yüzde 99.54, ortaokul yüzde 99.17, lise yüzde 99.11... Şimdi beşeri sermayenin eğitimle buluştuğu ve niteliğinin artırılmasıyla ilgili devasa yatırım yapan bir lidere ve eğitim politikasına teşekkür edersiniz değil mi? İlk kez Cumhuriyet tarihinde böyle bir yatırım yapıldı.
İlkokulda 28 bin 290, ortaokulda 44 bin 518, lisede 22 bin 176 olmak üzere toplam 94 bin 984. Şimdi yüz bin nerde üç buçuk milyon nerde? Bu, gerçekten bir iftira, aynı zamanda emeğe saygısızlık...
Gerçekten eğitime erişmesi dert olsaydı 2000'li yıllarda okullaşma oranları yüzde 50'nin altında olmazdı. Okul öncesi eğitime erişemeyen yüzde 11'in dışındaki çocuklar garip gureba idi, imkanı olmayandı. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımız özellikle son yirmi yıldaki üçüncü aşamasında fiziki yatırım ve eğitimin demokratikleştirilmesinde yapmış olduğu en büyük katkı bu milletin evlatlarına eğitimde sosyal politikalar uygulamasıdır. Bu sosyal politikalar nedir? Ücretsiz kitaptır. Çünkü öncelikle eğitim materyallerine ücretsiz bir şekilde erişebilmeniz gerekiyor. Şu anda okul öncesinden lisenin sonuna kadar yani on dokuz milyon öğrencinin tamamının ders kitapları ücretsiz olarak eğitim öğretim başladığı zaman masasında bulunuyor. Yaklaşık dört milyar kitap şu ana kadar dağıtıldı. Biz 2022-2023 eğitim öğretim yılından sonra kronik bir problem olan yardımcı kaynak problemini çözdük. Çok nitelikli yardımcı kaynakları bastırarak 190 milyon yardımcı kaynağı öğrencilerimize ücretsiz olarak dağıttık. Taşımalı eğitim kapsamındaki tüm öğrencilere ücretsiz yemek verildi. Hatta biz bu dönem ücretsiz yemeği bir milyondan beş milyona çıkarttık. Beş milyon öğrencimize her gün sıcak yemek veriyoruz ücretsiz olarak. Diğer taraftan imkânı olmayan çocuklarımıza erişimine erişebilmesini sağlamak için burs destekleri veriyoruz. Diğer taraftan şartlı eğitim yardımları yapıyoruz. Bu dönemin son yirmi yılın en fazla kazananı, işte o garip gurebadır ve aynı zamanda kız çocuklarıdır. Dolayısıyla 'yoksulun, fakir fukaranın elinden eğitim fırsatı alındı.' kocaman bir iftiradır.
Köy okullarını açmak için 2022'de yola çıktık. Bunu ne için yaptık? Birincisi, kovid salgınından sonra insanlar artık metropollerden illere, küçük ölçekli ilçelere ve köylere doğru dönmeye başladılar. Bu trendi gördük. İkincisi, kovid salgınında gıda tedarik zincirlerindeki o yaşanan problemler, gıda, tarım ve hayvancılığın çok daha kritik bir sektör olduğunu ortaya çıkardı.
2022'de hedefimiz 2 bin köy okulunun hayata geçirilmesiydi. Şu an itibariyle 3 bin 155 köy okulunu biz zaten hayata geçirdik. Bunu yaparken sadece anaokulu veya ilkokul açmadık. Aynı zamanda köyde yaşayan vatandaşlarımız, büyükşehirlerde de biliyorsunuz mahalle oldu oralar. Orada yaşayan vatandaşlarımızın yaşam becerini artıran tarımla, hayvancılıkla ilgili veya istedikleri her alanda... Oradaki vatandaşlarımızın bu becerilerini artırmaya yönelik de her köy okulunun içerisinde halk eğitim merkezi kurduk. İşte bu yenilik... Hızlı bir şekilde süreç devam ediyor. İnşallah 2023'ün sonuna kadar tüm köy okullarında açacağız.
Göreve geldiğimde Türkiye'de 2 bin 782 tane anaokulu vardı ve 5 yaştaki okullaşma oranları yüzde 65, 3 yaşta yüzde 9, 4 yaşta yüzde 16, 5 yaşta yüzde 65'ti.
Emine Erdoğan hanımefendinin himayesinde '3 bin tane yeni anaokulu yapacağız' dedik, devasa bir hamleye girişmiştik. Bugün itibariyle 6 bin 700 anaokulu kapasitesini vatandaşımızın hizmetine sunduk. Gelinen noktada, 5 yaşta okullaşma oranı bir yıl içerisinde yüzde 65'ten yüzde 99,86'ya çıktı. Zorunlu olmayan bir eğitim kademesi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez zorunlu eğitim kademesindeki okullaşma oranlarının ötesine geçti. Yani Türkiye'de artık okullaşmayla ilgili, okul öncesi eğitimindeki okullaşmayla ilgili bir sorun kalmadı.
Mesleki eğitimdeki derdimiz şu: Mesleki eğitim gerçekten ülkenin ihtiyaç duyduğu, ekonomik kalkınma hamlesini gerçekleştirebilmek için atması gereken her adımı hızlı bir şekilde atan, dinamik bir mesleki eğitim inşası gerçekleştirmek. Bu bağlamda son 2-3 yıl içerisinde bizim yaptığımız en büyük değişiklik; sektörü, sektörün tüm temsilcilerini mesleki eğitimin tüm süreçlerine dahil etmek. Yani sektörü sadece okul yapan, laboratuvara katkı veren bir kesim olmaktan çıkartıp, müfredatı birlikte güncelleyen, öğrencilerin beceri eğitimlerini birlikte planlayan, meslek öğretmenlerinin, atölye öğretmenlerinin işbaşı ve mesleki gelişim eğitimlerini birlikte planlayan, yani mesleki eğitimin aktif bileşenleri haline getirmekti. Bunu başardık. Zaten sektörün istediği şey de buydu. Hızlı bir şekilde mesleki eğitim o 28 Şubat'ın kalıntılarından yani bir Anka kuşu gibi dirilerek ayağa kalktı. Tarım lisesi hamlesi de bunun bir boyutuydu. Biraz önceki anlatmış olduğum köy okullarının kurulma, yeniden hayata ihya edilmesiyle ilgili proje, aynı zamanda tarım liselerinde çok daha güçlü hale gelmesi.
Önümüzdeki onlu yıllarda dünya gıda krizi yaşayacak, tarımla ilgili, hayvancılıkla ilgili krizler yaşayacak. O zamana şimdiden hazırlık yapmak, tarımda güçlü olmak, hayvancılıkta güçlü olmakla ilgili çok önemli bir hamle gerçekleştirdik. 72 tane olan tarım meslek liselerini 144'e çıkarttık. Onların kullandığı alanları tamamen üretimle birleştirerek aynı zamanda AR-GE çalışmalarını da merkeze koyarak çok farklı bir noktaya getirdik. Tarım ve Orman Bakanlığımızdan da destek alıyoruz bu konuda. Onların tecrübelerini de kullanıyoruz. Yani çok başarılı bir şekilde ilerliyoruz." dedi.