Sevgili Büyükler,
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”, demiştir büyüklerimiz. Bu bağlamda bugünün gençlerine ve çocuklarına yönelik söylemlerinizin anlamsız olduğunu ifade etmeliyim. “Yapmadığınız şeyleri başkalarına buyurmayın” diyen bir dinin müsebbibiyiz hepimiz. Bu sebeple çocuklarınıza, gençlerinize söylemek yetmez önce yapmalısınız. Yani örnek davranışlar sergilemek zorundasınız.
02 Eylül tarihi itibariyle yani yarın okullar açılıyor. Hepimizin endişeleri var, içinde büyüttüğü korkuları var. Hele hele okula yeni başlayacak çocukların anne ve babaları son derece tedirgin. Sebebi ise acaba çocuğum okulda nasıl bir ortamla yüzleşecek. Acaba öğretmeninin tabiatı nasıldır? Sert mizaçlı ise yandık, bizim çocuk korkar yapamaz. Benimle beraber var oldu şimdi o okul içinde ya kendini yalnız hissederse! Ya tuvaletler nasıl ki? Acaba “şu ………….. Öğretmene düşseydi nasıl olurdu? Tüh keşke dinleseydim komşuyu da torpil yaptırsaydım. Okul müdürü için çok sert bir adam diyorlar. Sabahleyin ben çocuğumu sınıfına kadar götüremezsem, sırasına minder koyamazsam ne yapar benim çocuğum! Olsun baktım olmuyor, şikâyet ederim. Mutlaka benim çocuğumun prens, prenses olduğunu anlayacak nasılsa? Okula giden en özel çocuk benimki. Onun karşısında herkes selam durmalı…
Siz siz olun yukarıda ifade edilen hiçbir eylemin içinde olmayın. Bırakın çocuğunuz kimliğini, karakterini oluştursun. Bu çabaya ortak olun. Öğretmenlere ve idareci arkadaşlarımıza destek verin. Kılavuzluklarına güvenin. Aksi takdirde tohumdan fidana dönmeyecek, fidandan ulu bir çınara dönüşmeyecek yeni nesil. Bu sebeple her ağzınıza geleni çocuklara, gençlere söylemekten vazgeçin. Önce aynanın karşısına geçip kendinizi sorgulayın lütfen. Bakın bir gencimizin sizinle ilgili feryat figanına.
Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Yazılarınızı fırsat buldukça okuyorum.
Yazılarınızda sık sık “Gençlik nereye gidiyor?” türünden yakınmalarınız oluyor? Gençlik derken herhâlde lise ve üniversite öğrencilerini kastediyorsunuz. Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o grubun bir üyesiyim.
Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız, ben de siz yetişkinlere bazı sorular sormak istiyorum.
Bir köşe yazarı olarak gençlerin nereye gittiğinden çok, yetişkinlerin nerede durduğuyla ilgilenmeniz gerekmiyor mu?
Ülkenin başını belaya sokan olayların başaktörleri genelde gençler mi, yoksa yetişkinler mi?
Bu ülkede yüz binlerce öğrenci tek bir soru fazla yapabilmek için dirsek çürütürken, birileri sınav sorularını ve sorularla birlikte gençlerin hayallerini çaldı ve geleceğimizi çürüttü. Bu soruları çalanlar lise öğrencileri miydi?
15 Temmuz’u planlayanlar kaçıncı sınıfa gidiyordu?
Milletin yüzüne baka baka yalan söyleyen siyasetçiler hangi üniversitede okuyor?
Sanatçı kimliğiyle her türlü ahlaksızlığı yapanlar ergen mi?
Din adamı sıfatıyla ekranlara çıkıp inancıma ve değerlerime küfredenler kaç yaşında?
Sinemada 7 yaş üstüne uygun olarak işaretlenmiş filmde bel üstüne çıkamayan yapımcılar kaç doğumlu?
Lütfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da yetişkinlere bakın ve “Sizler bu ülkenin geleceğisiniz!” gibi klişe sloganlardan vazgeçin.
Çünkü sizler bu ülkenin bugünüsünüz. Siz yaşadığınız günü bile kurtaramazken, yarınları kurtarma işini niçin bize ihale ediyorsunuz?
Kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı, çarpık ilişkilerle dolu dizilere reyting rekoru kırdıran sizlersiniz. Kan damlayan, şiddet kusan senaryoları siz yazdırıyorsunuz.
Evlilik gibi kutsal bir müesseseyi, evlilik programlarında virane bir gecekonduya dönüştüren yine sizsiniz.
Youtube fenomenlerini seyrediyoruz diye ağlaşıyorsunuz. Ama o fenomenlere film çektirip parayı götüren sizlersiniz.
Siz gece kulüplerinde kavga eden futbolcuları el üstünde tutarken, okul koridorlarında kavga eden öğrencileri disipline gönderemezsiniz.
Bir yandan her türlü rezilliği özgürlük olarak sunan, cinsiyetsiz bir toplum özlemiyle yanıp tutuşan yazarların kitaplarını okurken, bir yandan ailenin öneminden bahsedemezsiniz.
Yetişkinler para hırsıyla sürekli inşaat yaparak şehri betona boğarken, gençlerden geleceği inşa etmelerini bekleyemezsiniz.
Alttan bir sürü dersiniz var, bize üst perdeden ahlak dersi veriyorsunuz!
Size bir şey söyleyeyim mi? Yeni nesil pırıl pırıl. Hiçbir sıkıntı yok. Asıl sıkıntı, yeni nesle eski nesilleri unutturan yetişkinlerde.
Son iki yılda kaç tane Türk filmi çekilmiş ve geçmişimizi anlatıyor. Kitapçıların çok satanlar rafındaki kitaplardan kaç tanesi gençlere ecdadını sevdirmek için yazılmış acaba?
Siz dedelerinizin emanetine sahip çıksaydınız, biz de yarınları emanet olarak kabul ederdik belki. Ama şu durumda hiç emanet alacak durumumuz yok! Kusura bakmayın!
Geçmişini unutturduğunuz bir nesle, gelecekten ödev veremezsiniz!
Bu yüzden aranızda, “Yeni nesil şöyle, yeni nesil böyle!” diye konuşup durmayı bırakın!
“Senin yaşında Fatih İstanbul’u fethetmişti!” diyerek demagoji de yapmayın! Evet, 21 yaşındayım. Ama Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşta değilim.
Çünkü benim babam II. Murad değil, hocam da Akşemseddin değil.
Zaten İstanbul da artık Fatih’in fethettiği İstanbul değil.
Yeni eğitim öğretim yılımız hepimize hayırlı uğurlu olsun. Kazasız belasız, huzur içinde bir dönemin yaşanması duasıyla inşallah. Saygılarımla
İrfan ERTAV
Yazar
İnstagram: @yazar.irfan_ertav
Facebook: Uzman Muallim
G-mail:[email protected]