Öne Çıkanlar Mahmut Özer BİM yüz yüze eğitim Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki Eğitim Merkezi Tarım Alanı Çerçeve Öğretim Programı

Bahçeli'den İdam Konusuna Destek

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Doğal felaketlerle mücadele aynı anda zamana ve çok zor şartlara karşı yapılan insanüstü bir mücadeledir. Son yıllarda iklim değişikliği başta olmak üzere, farklı sebeplerden ortaya çıkan doğal afetler, aşırı yağışlar, bundan kaynaklanan sel ve su taşkınları elbette hayatın olağan akışını menfur ve müessif ölçülerde etkilemektedir.

Dün Bartın, Karabük, Sinop ve Kastamonu’da görülen sağanak yağışlar üzücü gelişmelere yol açmıştır. AFAD ile Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından kırmızı kod uyarısı yapılan Kastamonu’da çay ve dereler taşmış, İnebolu’da köprüler yıkılmış, dere kenarındaki dükkânlar kapalı tutulmuştur. Bu münasebetle söz konusu illerimizde yaşayan bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyor, yaraların süratle sarılarak zararların karşılanacağına inanıyorum.

Doğal afetin kadrine uğrayan her insanımızın yanında olduğumuzun bilinmesini istiyorum. Bir diğer konu da orman yangınlarıdır. Özellikle söylemek isterim ki, ormanlarımız milli servetimizdir. Bu serveti korumak her vatan evladının ihmal edemeyeceği bir görevidir.

Ormanlarımızla ilgili pek çok atasözü vardır ve milli hafızada kayıtlıdır. Yaş kesenin baş keseceği, beşikten mezara kadar ağaca muhtaçlığımız, ağaçsız memleketin duvaksız geline benzeyeceği hep söylenegelmiştir.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde orman zenginliğimizi anlatarak, Anadolu’nun bir ucundan diğer ucuna kadar neredeyse güneş görülmediğini yazmıştı. Bu tespiti destekleyen bir başka yaygın rivayete göre de, bir sincap İzmir’de ağaca çıksa hiç yere inmeden Van’a kadar gitmesi mümkünmüş.

Ormanlar hem gücümüz hem de süsümüzdür. Denizlerin en mavisi bizdedir. Çiçeklerin en solmazı bizimdir. Toprakların en bereketlisi bizim emanetimizdedir. Ancak yeşile düşman kesilenler, ormana tahammülsüz olanlar dönem dönem sadece ağaçlarımızı değil canımızı da yakmaktadır.

Ormanlar, coğrafyanın akciğeri, börtünün, böceğin, diğer pek çok canlının yuvasıdır. Ormana kast edenler vatana kast etmişlerdir. Ormanlarımızı ateşe verenler ihanetle, rezaletle ve cinayetle bile izah edilemeyecek bir kötülüğün faili olmuşlardır.

Büyük Hünkarımız Fatih Sultan Mehmet Han, bu söylediklerimden mülhem, “ormanda dal kesenin başını keserim” diyerek meselenin hayatiyetini ifade etmişti. Geçen hafta Marmaris’te 4 bin 500 hektarlık ormanlık alan çıkan yangından zarar görmüştür. Elbette çok üzüldük, bir başka anlatımla kahrolduk.

Yeşile, doğaya, ormana, orman canlılarına, orman köylülerine ve Türkiye’mizin doğal varlığına bahanesi ne olursa olsun sabotaj veya saldırı içinde olanlara her cihetten en ağır cezayı vermek milletimizin haklı bir beklentisidir. Ağaçlarımızı yakanların hayat ışığını söndürmek boynumuzun borcudur.

Böylesi bir caniliğin, böylesi bir canavarlığın, bu tip bir vandallığın olağan karşılanması, sıradan görülmesi akla da, ahlaka da, adalete de, insanlık değerlerine de bütünüyle aykırıdır. Marmaris’te yüreklere ateş düşüren sapık utanmadan, sıkılmadan, vicdanı sızlamadan “aileme kızdım ormanı yaktım” açıklamasını yapmıştır.

Şu cürete, şu şerefsizliğe, şu küstahlığa, şu zehirli sözlere bakar mısınız? Her canı sıkılan bir yeri yakarsa, her kafası bozulan ülkemize vahim bir zarar verirse milli varlığımızı nasıl koruyacağız? Bu vatan ve millet düşmanına, sorarım sizlere, hangi cezayı verirsek yüreğimiz soğuyacaktır?

28 Temmuz-2 Ağustos 2021 tarihleri arasında 119 eşzamanlı yangın çıkmıştı. Günlerce yüreklerimiz ağzımızda korkunç sahnelere maruz kalmıştık.

Ateşin çocukları isimli PKK’lı teröristlerin sabotajları, ajan provokatörlerin kapalı devre eylemleri, ilaveten ihmaller zinciri, tedbirsizlik ve dikkatsizlikler birbirine eklemlenerek binlerce hektarlık orman alanımız cayır cayır yanmıştı.

Hainler ormanlarımızı ateşe vererek hıyanetlerini kusmuşlardı. Ne var ki ağaçlarımız yansa da, çok şükür dikilecek fidanlarımız vardır ve yanmış doğal örtüyü tekrar yeşillendirmek bizim namus konumuzdur. Ormana düşmanlık iblise hizmetkarlıktır.

İmanla çarpan kalpler; insan, doğa ve hayvan sevgisiyle birleşen tertemiz gönüller iblisin ateşle saldırısını her zeminde karşılamaya muktedirdir. Anayasanın 169’ncu maddesinde, ormanların korunması ve geliştirilmesiyle ilgili amir hükümler yer almaktadır.

Bu madde mucibince, yanan ormanların yerinde yeni ormanların yetiştirileceği, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılığın yapılamayacağı, bütün ormanların gözetiminin de devlette olduğu ortadadır. Hiç kuşkusuz ormanlara zarar verecek hiçbir teşebbüse izin verilemeyecektir.

Ayrıca ve daha önemlisi, mezkur Anayasa hükmü gereğince, ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçların özel veya genel af kapsamına alınmayacağı da çok net bir şekilde kural altına alınmıştır.

Orman yakanlarla mücadele etmek amacıyla idam cezası tartışmalarını çok yararlı gördüğümü, şayet bu cezanın tekraren hukuk mevzuatımıza girmesiyle ilgili bir kanun teklifi gelirse de seve seve destek olacağımızı açık seçik beyan ve ifade ediyorum.

Bununla da kalmayıp, tasavvurdaki idam cezasının kadın cinayetlerini, tecavüz ve terör suçlarını da kapsayacak bir genişlik ve esneklik içinde olmasını hassaten bekliyor ve ümit ediyorum. Bu çerçevede üzerimize ne düşüyorsa yerine getirmeye de hazır olduğumuzu açıklıyorum. Cezalardaki caydırıcılık vasfını kuvvetlendirmemiz lazımdır.

Eline çakmak alıp ormanları yakan su katılmamış barbarlara ya da eli ve vicdanı kanlı hainlere hareketsiz ve sessiz kalamayız. Eğer kalırsak yarın Ruzi Mahşer’de ecdadımızın ve şehitlerimizin yüzüne bakamayız.

Bunun gereğini yapamazsak, 10 yaşındaki yavrusunun gözleri önünde katledilen merhume Emine Bulut’a, katilinin haksız tahrik indirimiyle adeta taltif edildiği merhume Pınar Gültekin’e, PKK’lı teröristler tarafından şehit edilen 26 yaşındaki Nurcan Karakaya ile 11 aylık bebeği Bedirhan Mustafa’ya, beşikte kurşunlanmış yavrulara ilahi hesap günü gelip çattığında ne diyeceğiz? Hangi bahaneleri ileri sürebileceğiz?

Hz.Mevlana’nın aynen dediği gibi; “Ağaca su vermek adalet, dikene su vermek zulümdür. Adalet bir nimeti yerine koymak, zulüm ise yerinden söküp almaktır.”

Kuşların aç kalmaması için dağlarına buğday, ev önlerine ekmek kırıntıları serpilen, susuzluk çekmemeleri için de pencere pervazlarına su koyulan, yani her canlının hakkını gözeten Türk-İslam medeniyetinin en önemli değeri adalettir, hakkın ve haklının müdafaasıdır.'' dedi.

Anahtar Kelimeler:
Devlet BahçeliIdam
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.