Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "2021 yılında vatandaşlarımızın elektrik faturalarında yüzde 50, doğal gazda yüzde 75 oranında devletimiz bir sübvansiyona gitmiştir. 2022 yılında da benzer sübvansiyonlar devam edecek.
Biz önümüzdeki döneme çok iyimser bakıyoruz. Son dönemde döviz kurundaki istikrarlı seyir, bu iyimser bakışımızı da destekliyor.
Enflasyonla mücadele önceliğimizdir.
Kur korumalı TL vadeli mevduat ve katılım fonu 25 Ocak 2022 tarihi itibarıyla büyüklük 203 milyar lirayı aşmış durumda. 58,6 milyar lirası döviz hesaplarından dönüşen tutar.
KDV konusunda da Hazine ve Maliye Bakanlığımız çalışma yapıyor.
İşçilerimizin toplu sözleşmede aldıkları zammın üzerine ortaya çıkan enflasyon farkı eklenecektir. Yüzde 2,5'luk bir ilave artış daha ilave ediyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:
Bu kar yağışını ben doğrusu bir bereket olarak görüyorum. Asla bir felaket olarak telakki etmiyorum. Kuraklıkların ülkemizde hakikaten ciddi manada toprağımızı tehdit ettiği ve birçok yerlerde artık bitki, meyve, sebzelerde sıkıntılar yaşadığımız dönemleri geride bıraktık. Tarımda yaşanan sıkıntılar, hep yağmur yağmur bekledik. Kar yağışını engellemek elimizde değil ama karın sebep olduğu özellikle ulaşım sıkıntılarına karşı gerekli tedbirleri almak elimizde. Burada idareyi elinde tutanlar kimse tedbirleri almak durumunda. Ancak maalesef özellikle İstanbul'a yakışmayacak görüntüler ortaya çıktı. İstanbul'da belediye başkanlığı yapmış bir insanım. Neresinde ne var, sıkıntılar nelerdir, nasıl giderilir bunları bilen birisiyim. Sizler eğer tuzlanmayan yollarda araçlar kilometrelerce kuyrukları oluşturursa bunun sorumlusu vardır veya sorumluları vardır. Vatandaşlarımız yollarda mahsur kaldık. Bunları ekranda izledik. İstanbul'da gereken yol tuzlama, açma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklandığını ilçe belediyelerinden de dinledik. Bunu yapmayanlar belli. Bu tam anlamıyla bir basiretsizliktir. Siz kar yağdıktan sonra tedbir alamazsınız. Kış mevsimine girerken bütün tedbirleri almalısınız. Daha önceki uygulamaları bile devam ettiremeyen bir yönetimin elinde İstanbul. Biz İstanbul'u kaderine terk edemeyiz.
Nitekim çalışmaları koordine etmek için İçişleri ve Ulaştırma Bakanımı İstanbul'a gönderdim. 'Siz İstanbul'a intikal etmelisiniz ve çalışmaları yerinde kontrol etmelisiniz' dedim. Sağ olsun her iki bakanım da kendi altyapı durumlarında olan örneğin Ulaştırma Bakanımızın koordine ettiği Karayolları var. Süleyman Bey'in aynı şekilde altında sadece polisi yok, jandarma teşkilatı var. Ne yaptılar? Benzini mi bitmiş aracın? İcabında benzin ulaştırma gayretine girdiler. Yiyecek ulaştırma gayreti içerisine girdiler. Böyle bir zamanda bu adımları atmak durumundasınız. Bu hazırlıkların daha önceden yapılması lazım. Karayolları Genel Müdürlüğümüz, Meteoroloji'yle irtibatlı şekilde gerekli önlemleri aldılar. Kar ve buzla mücadele çalışmalarımız 2021-2022 programına göre yapılıyor. 10 bin 916 makina ekipman, 12 bin 645 personel görev yapıyor.
Siz kalkar da belediyenizde insanları dışarı döker, onların yerine İstanbul'u tanımayan, bilmeyen insanları belediyeye boca ederseniz böyle sıkışır kalırsınız. Güzergah analizleri, anlık trafik kameralarla takip ediliyor. Son yağışta yolda kalan araçlara Karayolları, AFAD, Kızılay, valiliklerle koordine edilerek insani ihtiyaçların karşılanması sağlandı. Ben mesela gece 03.00'e kadar işi takip ettim. Karayolları çalışmalarını bizzat koordine ederek izledim. Sağ olsun arkadaşlarımız İstanbul'da işin başında durarak takip etmeleri bizi rahatlattı.
Burada söylemek istemem ama yalan söz konusu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi kalkıp Cumhurbaşkanlığı'ndan, Plan Bütçe Başkanlığı'ndan talepte bulunur. İncelemeler yapılarak gereken karar alınır. Ödenme süreçleri bellidir. Şehirlere hizmet etmek gibi dertleri, kabiliyetleri olmayanlar 'engelleniyoruz' diyor. Söyledikleri şey bu. Burada tüm milletime böyle bir şeyin olmadığını somut rakamlarla anlatmak istiyorum. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere muhalefet belediyelerine gelen 2019 yılından bu yana iki kat arttırılmıştır. AK Parti, MHP ve diğer partilere mensup belediyelerin gelirlerine yapılan artış aynı orandadır.
İBB 2019 yılında 13 milyar 848 milyon lira merkezi idareden pay alırken, bu rakam 2021'de 25 milyar 376 milyon liraya çıkmıştır. Düşmüş mü, artmış mı? Ankara Büyükşehir Belediyesi 4 milyar 606 milyon liradan 8 milyar 304 milyon liraya, İzmir Büyükşehir Belediyesi 7 milyar 274 milyon liraya yükselmiştir. Mesele genel bütçeden alınan rakamların haksız olması değildir. Gayet adil, hakkaniyete ve hukuka uygun bir dağılım söz konusudur. Mesele şehre vakti, enerjisi, kalbiyle sahip olup, olmama meselesidir. Bu inanca ve azme sahipseniz, hiçbir engel sizi projeleri hayata geçirmekten alıkoyamaz.
Kar kış kıyamet olacak Tayyip Erdoğan gidip yatacak? Yok öyle bir şey. Biz karargahımızı kurar, AKOM'dan izlerdik. Cumhurbaşkanı CHP'li belediyeleri engelliyor iddiası koskoca bir yalandır. Yurt içi borçlanma veya kendi gelirleriyle proje yürütmek isteyen belediyeler kararını kendileri verir konunun hükümetle hiçbir ilgisi yoktur. İş yapmak istiyorsanız kimse sizin önünüzü kesemez. Ne Cumhurbaşkanlığı, ne AK Parti sizin önünüzde engel olamaz. İstanbul'da 2015-2019 arasındaki dönemde belediye meclisine 22 borçlanma dosyası gelmiş, CHP 20'sine hayır oyu gelmiştir. Dosyaların arasında şu anda yapılmakta olan tüm metro projeleri de vardır.
2019-2021 döneminde aynı mecliste CHP yönetimde 50 borçlanma dosyası getirmiş AK Parti Grubu bunun sadece 1'ine hayır oyu kullanmıştır. Ayakları yere basan hiçbir proje finansman sorunu yaşamaz. Siz avam proje ile ortada hazırlık olmadan niyetle çıkarsanız elbette sonuç alamazsınız. Burada mesele parti değil, kanun, usül meselesidir. Ülkenin ve şehrin kaynaklarını doğru kullanma hassasiyeti meselesidir. Biz kimseyi engellemiyoruz, onlar kendi beceriksizlikleri, kendi kötü yönetimleri, yanlış tercihleri sebebiyle belediyeyi borç batağına sokmuştur. Bunların kendi parti içinde iktidar kavgası vermekten başka maharetleri yoktur.
Bunlardan eser ve hizmet beklemek beyhude bir gayrettir. Biz Marmaray'ı yaparken önümüze CHP zihniyeti çıktı. Biz 3-4 yıl önce bitirecekken bu CHP zihniyetinden dolayı bu gecikmeyle bitirdik. Şimdi kar, boran, fırtına herşey var. Marmaray'ı ücretsiz yapacağız dedik. Yolcularını ücretsiz taşıdı. Böyle bir zamanda Marmaray'ın önemi ne kadar insanımıza fırsat sağlıyor çok açık net ortada. Aynı şey Avrasya için de geçerli. Eser ve hizmet siyasetinin nerede nasıl yapılacağını bilmek önemli, bu da bizim maharetimiz.
Burada İBB'nin Mart 2019'daki borç tutarı 28,5 milyar liraydı. Fiili değil bilanço borcundan oluşuyordu. Bir cebinden al öbür cebine koy. Müteahhitlere 5.2 milyar liraydı. Kalan borç ise vadesi 30 yıla yayılmış, uygun şartlarda alınmış borçlardı. Kanuna göre borç limitinin gelirini yüzde 150'sini 32,3 milyar lirayı geçmemesi gerekiyordu. 2022 için bu rakam 73 milyar liranın üzerine çıkacaktır. Peki niçin böyle tablo ortaya çıktı? 2018 yılında belediye öz gelirlerinin toplam gelirlere oranı yüzde 32 seviyesinde ise bu rakam yüzde 14'e gerilemiştir. Merkezi idareden gelen kaynak 2018 yılında toplam gelirlerin yüzde 68'ini oluştururken 2022'de yüzde 86'ya yükselmiştir. Beceriksizlik yönetim sebebiyle öz gelirleri yok edilmiş, merkezi yönetimden gelen paralarla karşılanmaya çalışılmış, belediye hızla borç batağına saplanmıştır.
Batılı değerlendirme kuruluşları CHP'nin İstanbul, Ankara, İzmir belediyelerini finansal sıkıntılar nedeniyle riskli kategorisine çıkarmıştır. Rabbim 2024'e kadar İstanbul halkının yardımcısı olsun diyorum. Biz ilçelerde AK Partili belediyeler olarak İstanbul'a hak ettiği değeri vermeyi sürdüreceğiz.
Biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi değiliz, İran'a borcumuz kesinlikle sözkonusu değil. Bu iddialar yalandır. Cumhurbaşkanı ile yaptığımda kendisine söyledim. Onlar bir arızadan ötürü 'Bu işi 10-15 gün erteleme durumumuz olacak' dediler. Biz kendilerine bu işi Haziran'a kadar ertelemek suretiyle, biz de bu sert geçen kışı daha rahat şartlarda geçiririz, dedik. Şu anda da İran'da kış çok sert. Onlar da bundan dolayı bir sıkıntıların olduğunu ifade etti. En kötü şartlarda bir 10 gün burada esneme yaparsak, bu süreci atlatırız dedi sayın Cumhurbaşkanı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızdan, BOTAŞ'tan bir ekibimizi gönderdik. İnşallah 10 gün bilemediniz 15 gün içerisinde doğalgaz akışı devam edecek. Tedbirlerimiz var. Tuz Gölü'nün altındaki depolama çalışmamız, gemilerimizle gelen doğalgaz olayımız var. Gaz akışının sağlanması bir taraftan gerçekleşecek, bu kış ortasında vatandaşımızı birinci deredecede korumak durumundayız. Sanayide biraz kontrollü gitmek durumundayız. Gerek Enerji gerek Sanayi Teknoloji Bakanlarımız müşterek çalışmayla koordine ettiriyorlar.
Salgın koşulları nedeniyle alınmış tedbir. Dünyada elektrik üretiminin ana hammedelerinden olan kömür fiyatlarında 5 kat, doğalgaz fiyatlarında 10 kat artışlar sözkonusu. Enerji piyasalarının sürdürebilirliği için zorunlu düzenleme yapılmış olmakla birlikte fiyatlarda sübvansiyon hala mevcuttur. 2021 yılında elektrikte yüzde 50, doğalgaz faturalarında yüzde 75 oranda devletimiz subvansiyona gitmiştir. 2022 yılında benzer subvansiyonlar devam edecektir. Konut abonesinin aylık elektrik ve doğalgaz faturası için net asgari ücretin yüzde 47'sini oluşturuyordu. Aynı miktarda bu oran 2022'de yüzde 12,9 seviyelerine düştü. Kademeli tarife Türkiye'deki hanelerin tüketimi hesaplanarak 150 kilovat saat olarak belirlendi. Aylık 150 kilovat saatlik tüketim düşük tarifeden 150 kilovat saati aşan tüketimler daha yüksek faturalandırılıyor. 1 ay 30 gün varsayılarak günlük 5 kilovat saatin 30 güne tekabül eden miktarından hareketle oluşuyor. Elektriğin verimli kullanımını teşvik etmek. Dar gelirli vatandaşların kullandığı elektriğin subvanse edilmesini sağlamak, uygulama yeni başladı. Önümüzdeki günlerde veriler netleşecek.
Uyguladığımız akılcı politikalarla kamu maliyesi, bankacılık sektöründe ciddi kazanımlar, güçlü bir duruş elde ettik. Faiz oranlarında tarihi düşük seviyelere yakalama başarısını göstermiştik. Türkiye 2013 yılında tarihinin en düşük faiz ortamını yakaladı. Bir dizi iç ve dış olumsuz gelişmeyle bu süreç kesintiye uğradı. Son 20 yılda altyapı yatırımlarında önemli mesafeler kat ettik. Güçlü bir teşvik sistemine sahibiz yatırımları desteklemekte. Devrim niteliğinde adımlar atıldı. Üretim odaklı, ihracat ve istihdamı arttırmak hep önceliğimiz oldu. Nihai amacımız olan dengeli ve sürdürülebilir büyümeye kesinlikle ulaşcağız. Dengeli büyüme, dış talep lehine oluşan bir görünüm. Sürdürebilir büyüme makro dengelerin korunduğu büyüme çerçevesine işaret ediyor.
Önümüzdeki döneme çok iyimser bakıyoruz. Kamusal kaynakları, banka kredilerini etkin ve verimli şekilde üreimin arttırılması için kullanarak bu mücadelede başarılı olacağımıza inanıyorum. Ekonomimiz daha güçlü hale gelecek, manipülatif müdahalelerden daha az etkilenecektir. Bundan eminiz.
Bu makas özellikle de özel bankaların bu konuda hala sömürü çarkını devam ettirme gayretinin olduğunu görüyoruz. Vatandaşlarıma sesleniyorum; diyorum ki kamu bankalarına gidin. Böyle bir sömürü çarkı içerisine girmeyin. Kamu bankaları bu konuda hassas. Vatandaşını kesinlikle yüksek faizle sömürme gibi bir gayretin içerisine giremez.Bundan rahatsız olacak özel sektör bankaları biliyorum ama bunu söylemeye mecburum. Bu ülkede tüketim ekonomisine destek vereceksek, sömürü yoluyla değil vatandaş temin ettiği kredisini gelsin sizinle kullansın. Uygun yeri veren kamu bankasına gidecek. Konut, araç kredisini buradan temin edecek. Faizden medet umulmasını kesinlikle doğru bulmuyoruz.
Bankalarımızın bu yaklaşımı benimsemeleri çok önemli. Benimsemedikleri takdirde bizim mücadelemiz devam edecektir. Küresel emtia fiyatlarında bir artış yaşandı. Navlun fiyatlarında yükselişler oldu. Küresel tedarik zincirindeki bozulmalar açık ve net ortada. Maliyet enflasyonu tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkili oldu. Yurt içi finansal piyasalarda bir dengelenme sözkonusu. Dünyanın ekonomide en büyüğü Amerika enflasyonla mücadelede bu işi başaramıyorsa, batı ülkeleri bu işi başaramıyorsa kendi ülkemizdeki şartlara da buna göre bakmamız lazım.
Enflasyonla mücadele önceliğimizdir. Enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak, olumsuz etkilerini vatandaşlarımıza asgari düzeyde yansıtmak amacıyla gerekli adımlar atılıyor. Para ve malie politikalarında güçlü koordinasyonumuz var. Rekabeti ve verimliliği arttırıcı yapısal reformları hayata geçiriyoruz. Fiyat İstikrarı Komitesi düzenli toplanıyor, fiyat hareketleri yakından izleniyor. Arz şoklarında alınacak tedbirler bütüncül bir bakış açısıyla gözden geçiriliyor.
Muhalefetin bugüne kadar iktidar olarak 20 yıl içerisinde hangi yaptığımıza doğru dediği vakidir. Sağlık sisteminde şehir hastanelerini yaptık, Marmaray'ı yaptık, Yavuz Sultan Selim köprüsünü inşa ettik, Osmangazi köprüsünü yaptık, 26 havalimanını 56'ya çıkardık doğru mu dediler. Böyle bir şey yok. Ben şu şehir hastaneleri konusunda 'bütçede yeri neresidir' diyen mantığı anlamıyorum. O mantık bu ülkede SSK'nın başındayken hastanelerimizi rezil eden mantıktır. Onun döneminde hastanelerimiz sefil olmuştur. Hiçbir zaman bunlar kalkıp da bu güzelliklere hayırlı olsun demeyeceklerdir. TL cinsinden enstrumanlara güveni arttırmak, tasarruflarını TL'de değerlendiren vatandaşlarımızın kurdaki oynaklık karşısında mağdur olmaması için Kur korumalı mevduat sistemini gündeme aldık.
Uygulamanın başlarında olmamıza rağmen vatandaşlarımızın kur korumalı TL mevduata katılımları muhteşem. Bu hesaplarda toplam büyüklük 203 milyar lirayı aşmış durumda. Bu neyi gösteriyor? Bu miktarın 58, 6 milyar lirası döviz hesaplarından dönüşen tutar. Gerçek kişilerin payı yüzde 92,5 düzeyinde. Tüzel kişiler yüzde 7,5 paya sahip. Kur korumalı mevduat ve katılım hesabına ek olarak fiyatlamada zorluk yaşayacak ihracat, ithalatçılarımıza döviz satım ihaleleri başladı. Devlet tahvillerinden elde edilen gelirlere stopaj oranını sıfırladık.
Bireysel emeklilik sistemine devlet katkısını yüzde 30'a çıkardık. Bazı yatırım fonlarından elde edilen kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesi de sağlanmış oldu. Önümüzdeki dönemde bireysel ve kurumsal yatırımcılara yönelik alternatif borçlanma ensturamanlar anlamında adımımızı atacağız.
Ekonomi programamızda KDV'e etkinlik, adalet, basitleştirmeyi sağlamak amacıyla çalışmalar yapılacağı yönünde karar almıştık. Kayıt dışı ekonomiyi azaltmak, iş ve yatırım ortamını iyileştirmek, ihracatı arttırmak gibi KDV konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığımız çalışmalarını yürütüyor. KDV oranlarının sadeleştirilmesi, oran farklılıkların giderilmesi, Gelir İdaresi Başkanlığımız çözüm önerilerini alıyor. Bu şekilde gelen talep ve değerlendirmeler etraflıca analiz edilip atılması gereken adımlar varsa o adımları gerçekleştireceğiz.
Bu gelişmeleri uygun bulmamız, hayırlı bulmamız mümkün değil. Bölge bizim bölgemiz. Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimin yeni bir krize dönüşmesini istemiyoruz. Bunun için elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu söylüyoruz. Putin ve Zelensky'ye bu mesajlarımı ilettim. Her iki ülke de Türkiye'nin samimiyetinin ve iyi niyetli olduğumuzun farkında olduğunu düşünüyorum. İki ülkeyi Türkiye'de misafir edip, barışın yolunu açabiliriz. Bölge istikrarsızlıktan yeterince çekti, bu bize de ziyadesiyle olumsuz yansıyor. Daha fazla savaş, acı istemiyoruz. Rusya'nın batı camiasıyla olan ilişkisiyle alakalı kısmı var. Meselenin diyalogla halledilmesini, güç kulanılmasından kaçınılmasını gerekli görüyoruz.
Ülkemiz Ukrayna'nın toprak bütünlüğü, egemenliğine en başından beri destek verdi. Rusya'nın Kırım'ın ilhakı başta olmak üzere Ukrayna'nın toprak bütünlüğüyle ilgili tavırlarına net bir tutum sergiledi. Umarım gerginlik böyle bir noktaya ulaşmaz. Sorumlu bir bölge ülkesi olarak gerginliğin silahlı çatışmaya dönüşmesini engellemek için elimizden gelen herşeye hazır olduğumuzu belirtiyoruz. Rusya'yı dinlemeye ve anlamlı bir diyaloğa ihtiyaç olduğu anlışılıyor. Rusya'ya bazı taleplerin neden kabul edilemez olduğunu anlatmamız lazım. Biz şu anda sayın Putin'i de ülkemize davet ettik. Yanıt bekliyoruz. Kendisiyle ikili görüşmeyi yapmak suretiyle bazı adımlar atalım istiyoruz. Şu an bizim arzumuz diyalog ve diplomasi yoluyla krize çözüm bulunmasıdır. Hem Rusya'ya hem Ukrayna'ya yapıcı ve itidalli davranmaları yönündeki çağrılarımızı sürdürüyoruz. Türkiye NATO müttefiği olma yükümlülüklerini bundan sonra da yerine getirmeye devam edecektir.
Bu mevcut kriz ortamında NATO müttefiklerinin birlik ve dayanışma anlayışı içinde hareket etmeleri şart. Esas olan ittifak bütünlüğü altında istişare ederek ortak tutum belirlemektir. NATO şu ana kadar bu bağlamda kötü sınav vermedi. Bazen kimi müttefikler tabiri caizse köşeye sıkıştırmak için bilinçli haber sızdırmalar, dezenformasyonlar yapılabiliyor. Türkiye olarak biz de Suriye, Libya meselesinde bu tür kampanyaların hedefi haline getirilmek istendik. Suriye'nin kuzeyinde teröre karşı gerçekleştirdiğimiz harekatlar, YPG/PKK terör örgütüne karşı operasyonlarımızda haksız dezenformasyonlar, haksızlıklar yapıldı. Bugün bazı eleştirilere maruz kalanların karşılaştığımız haksızlığı daha iyi anlaması mümkündür. Bu anlayışı da özellikle birinci derecede NATO üyesi ülkelerden bekliyoruz. Amerika'nın Suriye'nin kuzeyindeki terör örgütlerine binlerce TIR, silah, mühimmat getirmesi gibi. Bu uyarıları müttefikimiz Amerika'ya yapmış olmamıza rağmen netice alamadık maalesef.
Burada çok açık net bir gerçeği ortaya koymakta fayda var. Öncelikle benim oradaki hitabımın muhatabı Sezen Aksu değildir. Sezen Aksu Türk müziğinin önemli bir ismidir eyvallah. Şarkılarıyla milletin hislerine tercüman olmuş sanatçıdır. Ben ülkenin Cumhurbaşkanı olarak insanımızın hangi inançtan olursa olsun dini değerlerine, kutsalına laf edilmesine müsaade etmem. Burada sadece Hz. Adem, Havva validemiz değil aynı zamanda burada Meryem validemize de aynı şekilde hakaret var. Benim insanımızın kutsallarına yönelik hassas duruşum var. Dilini koparma ifadesini bir kişinin şahsına değil kutsallarına hakarete dönük tavır olarak ifade ettim.
Demokrat Parti döneminde Atatürk'ü Koruma Kanunu çıkardık. Şimdi biz kutsallarımızı korumak için bir kanun mu çıkaracağız. Bu bir duruş. Özgürlüğün sınırları hakaret etmek, rencide etmek, kutsallara kötü sıfatlar yapıştırmak değildir. Bizim dinimiz tüm peygamberlere saygı ve hürmeti emrediyor. Ne zaman inançlarımıza değerlerimize saygı duyacağız? Ne zaman bu konularla gündem oluşturmaktan vaz geçeceğiz. Bu konulara yönelik görmezlikten gelmemiz beklenmemeli. Bu saygıyı ortaya koymaya mecburuz. Cumhurbaşkanı olarak da bu hassasiyetimin de isim vesaire zikretmeden ortaya koyduğum ilkenin kabulüdür. Öyle zannediyorum ki bu ilkenin kabulünü de herkes kabullenecektir.
Buradaki hakaret şahsımla ilgili değil her şeyden önce . Temsil ettiğim makama yöneliktir. Devleti yöneten Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığı makamının hedef alınması sözkonusudur. Biz millet iradesinin izzetini korumakla yükümlüyüz. Bulunduğum makam bunu gerektiriyor. Bunu TCK 299. maddesi Cumhurbaşkanı'na hakaret suçunu düzenliyor. Bu suç devletin egemenlik alametlerine ve organların saygınlığına karşı suçlar bölümünde yer alıyor. Devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığı konusu bizim için. Bizim bunlara prim vermemiz sözkonusu olamaz. Hukuk neyi gerektiriyorsa sonucu ne olursa olsun gereği yapılacaktır. Bunun ifade özgürlüğüyle alakası yoktur.
Siyasette elbette eleştiri olur, ama bu temiz dille olmalı. CHP'nin Cumhurbaşkanlığına hakaret maddesinin kaldırılması talebi tam bir garabettir. Bizim elde edemeyeceğimiz makamlara gelenlere herkes istediği gibi saysın, sövsün diyorlar. Bu makamların saygınlığını biz bu aziz milletle koruyacağız. Hemen hemen bütün ülkelerde devlet başkanlarına, cumhurbaşkanlarına hakaret etmek suçtur. Bu milletin evladı olarak yüzde 52 oyla seçilmiş Cumhurbaşkanıyım. Esasında bunların haraket ettikleri Tayyip Erdoğan nezdinde milletin ta kendisidir. Ahır benzetmesi tümüyle bu aziz millete hakarettir, edepsizliktir. Muhalefetin de bu kadar ağır sözleri eleştiri hakkı gibi göstermesi bunların edebini, siyasi ahlakını gösteriyor.
Kabul etseler de etmeseler de Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin yüzde 52 ile seçilmiş Cumhurbaşkanıdır. Bu makama saygısızlığı kanunlarımızda karşılığı açıktır. Bu suç cezasız kalmayacaktır. Herhalde CHP merkezine ahır yakıştırması yapanlara CHP iyi gözle bakmaz. Biz onlar gibi hakarete başvurmuyoruz, adalete başvuruyoruz. AK Parti iktidarları demokrasi ve fikir hürriyetinii adeta taçlandırmıştır. Bu konunun takipçisi olacağız. Bu yapılan bir anlamda nefret siyasetidir. Topluman önüne proje koyamayanlar nefret tohumları serpme inancındalar. Bu hakareti yapan ellerine ters kelepçe vurulmuş algıyı oluşturma çabasını da gördük. Toplumun bir kesimini nefretle donatanlar yaptıklarının cezasını hukuk çerçevesinde görecektir.
Onu aslında Abdullah Öcalan'a sormak lazım. Öcalan'ın Demirtaş'ın oradan vermiş olduğu mesajlardan rahatsız olduğu ortada bir gerçek. HDP'nin terörist elebaşıyla ilgili heykelini dikeceğiz vaatlerini hatırlayın. Terör örgütüne sırtlarını yasladıklarını nasıl açık açık söylediklerini hatırlayın. 'Biz sırtımızı şuraya dayıyoruz' diyenleri hatırlayın. 'FETÖ'cüleri serbest bırakacağız' diyenler bunlar değil mi? CHP değil mi? Allah'ın izniyle milletimizin feraseti ve sağduyusuyla böyle bir şey hiçbir şey gerçekleşmeyecek. Bu hanım terörist başının salıverileceğini zannediyor. Teröre, teröriste karşı tavizsiz mücadele ederken bu hanımefendinin böyle bir iftirada bulunması siyaset değil, yalandan medet ummasıdır. Gözleri var duymazlar, kulakları var duymazlar. Hanımefendinin işine HDP'ye verdiği sözler geliyor. Milleti aldatmaktan başka hiçbir şey yapmıyor.
İlk defa bu programda açıklayacağım. Merhum Hablemitoğlu FETÖ'nün devlet içerisindeki kadrolaşma çalışmalarını anlatan Köstebek isimli kitabını yayınlayamadan öldürülmüştü. MİT uzunca bir süredir bu suikastin katil zanlılarından olan Nuri Gökhan Bozkır'ın izini sürüyordu. Bu şahıs kırmızı bültenle aranıyor. 2015 yılından itibaren FETÖ medya organlarına verdiği röportajlarda ülkemiz aleyhine asılsız iddialarda bulunuyor. İstihbaratımız bu kişinin Ukrayna'da saklandığını tespit etti. Bu şahsın yakalanarak getirilmesi konusunda Zeleneksy'le konuştuk, 'Bu ülkenizdedir, lütfen bize verin' dedik. Bu kişi şu anda ülkemiz yargısına hesap veriyor. İstihbarat teşkilatımızın yakın markajı, muhataplarıyla olan sıkı diyaloglarla bu iş neticelendi. FETÖ ile irtibatı yanında DEAŞ terör örgütüne silah ve mühimmat temin ettiği bilinen isim. Bu şahsın ülkemize getirilmesi geçmiteki faili meçhul cinayetleri aydınlatma konusundaki kararlılığımızdır.
Güvenlik meseleleri bizim için bir bütündür. Her türden terör örgütü ve suç şebekesi ile mücadelemizi sürdüyoruz. Faili meçhul cinayetleri ortaya çıkararak kararlılığımız bakidir. Burada kaçtıkları ülkelerde karanlık odaklarla işbirliği yapan hainlere seslenmek istiyorum; dünyanın neresine giderseniz gidin Türk adaletine hesap vermekten kurtulamayacaksınız. Son nefesinize kadar ensenizde olacağız.
Ekonomide önemli bir değişimi hayata geçirirken her kesimden insanımızın yaşadığı sıkıntıları bertaraf etmek için de kapsamlı sosyal politikalar uyguluyoruz. Aralık ayında asgari ücreti yüzde 50'nin üzerinde net artış yaptık. Yıllardır gündemde olan ancak bir türlü hayata geçirilemeyen çalışanların ücretlerini asgari ücret seviyesindeki kısmını gelir ve damga vergisinden muaf tutulması uygulamasını başlattık. Yıllık enflasyon yüzde 36 oranında gerçekleştiği için memur ve emeklilerde buna uygun artışlara gittik. Gelirlerde yüzde 30 artış sağladık. Asgari ücrette vergi dışı kalmasıyla yaklaşık 300 liralık ilaveyle bu destek daha da yukarı çıkıyor.
67 liradan aldığımız 1500 liraya kadar çıkardığımız en düşük emekli aylığını 2 bin 500 liraya yükselttik. Kimi emeklilerimizin maaşındaki artış oranı enflasyonun çok üzerine çıkarak yüzde 60'ları buldu. Burada bir müjde de işçilerimizin toplu sözleşmede aldıkları zammın üzerine ortaya çıkan enflasyon farkı zaten eklenecektir. Buna memur sözleşmesinde yaptığımız gibi yüzde 2,5 ilave ediyoruz. Toplu sözleşme zammı üzerine yüzde 2,5 ilave ediyoruz. İşçilerimizin ücretlerine özellikle de ücretlerinde yüzde 28'i bulan artış sağlamış oluyoruz. Yaklaşık 700 bin kamu işçisini doğrudan ilgilendiren artış için gereken düzenleme kısa sürede yapılacaktır. Özel sektörün de benzer bir ilaveye gideceğine inanıyorum.
Son dönemde Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizde güzel bir ivmeyi yakaladık. Bölgede ortaya çıkan yeni dinamiklerin önemli rol oynadığına inanıyorum. Katar ile diğer bazı bölge ülkeleri arasındaki anlamsız ihtilafın çözüme kavuşturulması bölgede yeni bir işbirliği ruhu hakim oldu. Yeni bir döneme girildi. Yeni ortamda ülkemizin Körfez bölgesine yönelik ilkeli ve iyin niyetli tutumun dahna iyi anlaşılmaya başlandığını görüyorum. Güçlü kültürel, beşeri ve ekonomik bağlarımız var. Körfez ülkelerinin güvenlik ve istikrarına verdiğimiz önemi öteden beri uyguluyoruz.
Bu ciddi işbirliği potansiyelini en iyi şekilde değerlendireceğiz. Körfez ülkelerin tümüyle farklı alanlarda kazan kazan esasına dayalı olarak gidiyor. Böyle yürüyecek. Bu birliğin tesisi için son derece elverişli ortam önümüzde. Karşılıklı faydaya, ortak çıkarlara dayalı bu yeni bölgesel işbirliği döneminin eşiğinde olduğumuza inanıyorum. 14 Şubat'ta inşallah özellikle Birleşik Arap Emirlikleri'ne yapacağımız ziyaret adeta yeni bir dönem olacaktır.
Amerika burada kendisi için yapmış olduğu maliyet hesabı diyebilirim, menfaat hesabı diyebilirim, beklediğini görmeyince çekildi. Biz şu anda Libya ile yapmış olduğumuz anlaşmayla birlikte şu anda iş adamlarımızın önemli adımları var. Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi yok sayan hiçbir bölgesel projenin başarılı olması mümkün değildir. Boru hattı projesi ise teknik ve ticari fizibilitesi olmayan Rum-Yunan ikilisinin siyasi saiklerle ortaya attığı bizi ve KKTC'yi dışlamaya yönelik afaki projeydi. Biz Doğu Akdeniz'de kapsayıcı işbirliği ve hakça paylaşımdan yanayız. Bunun için kapsamlı Doğu Akdeniz konferansı önerdik. Ama buna cevap maalesef gelmedi. İsrail'in bu konuda bazı adımlar attığını görüyoruz. İsraille bu alanda her türlü adımı atmaya varız. Sayın Cumhurbaşkanı Herzog Şubat'ın başında bir ziyareti sözkonusu. Bu ziyaretle birlikte İsrail-Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönem başlayabilir. Bunu da olumlu gelişme olarak özellikle bu akşam ifade etmek istiyorum.
Şu anda bir gerçek var ki, hep birlikte kabul etmemiz lazım. Dünya siyasetinde liderler düşman üretmek için yoktur. Dost kazanmak için vardır. Dost kazanmakta ne kadar başarılı olursanız ülkeniz de o kadar güçlü olur. Gerek Bush ve ondan sonra Obama dönemi aynı şekilde gayet olumlu dönemi hayata geçirdiğimiz ki, Amerika'da başkan olarak Türkiye'ye ilk gelen Obama olmuştur. Onunla büyüttüğümüz diyalog ondan sonraki süreçte Trump'la aynı şekilde devam etti. O da iyi bir süreçti. Biden'la olan münasebetlerim Obama dönemine dayanıyor. O dönem başkan yardımcısı olarak görev yaptı. Diyaloğumuzun olduğu dönem. Beklentilerim daha farklı idi. Son Roma görüşmemizden sonra bir bu konuda yeni gelişmelerin olacağına inayorum. F-35 konusunda Amerika'nın yetkilileriyle Milli Savunma Bakanımızın görüşmeleri olumlu istikamette gelişiyor. F-16'ların gerek bakımı, yeni F-16'ların alacağımıza karşılık verilmesi, bu istikamette şu anda Amerikan Savunma Bakanı ile bizim Milli Savunma Bakanımız sayın Hulusi Paşa arasında görüşmeler devam ediyor.
Yeni büyükelçiye bugün hayırlı olsun dedik. Temenni ederim ki, yeni süreçte hızla bu adımları atarız. Türkiye-ABD ilişkileri geçmişte olduğu gibi olumlu bir yere oturturuz. Bizim S-400 sürecimiz devam ediyor. Bizim kimden ne alacağımızı bizim dışımızdakiler vermeyecek. S-400 tedarikimizin arka planı bizde saklı olan anlayıştır. Savunmada, taarruzda ne yapacağız herhalde bunları bizim bilmemiz lazım. Kimse bize sorarak kendi ülkesinin savunma sistemlerini oluşturmuyor. Biz de herhalde birilerine sormayacağız. Şu anda savunma sanayimizde yerli ve millilik yüzde 80'e çıktı. Farklı bir şekilde güçleniyoruz, güçlenmeye mecburuz. Çevremizde birçok yerde kendine göre hesabı olanlar var. Yunanistan'da, Fransa'da. Biz kendi kendimize yetmenin gayreti içindeyiz. Herhalükarda güçlenerek yolumuza devam ediyoruz." dedi.