Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Aziz milletim, değerli milletvekilleri, kıymetli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Sizlerin vasıtasıyla, ekranları başında bizleri takip eden, kendisi bizatihi burada olmasa da gönlü bizimle olan tüm vatandaşlarıma, tüm yol ve dava arkadaşlarıma selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum.
Grup toplantımızın ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz ve partimiz için hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ediyorum. Toplantımıza katılan tüm misafirlerimize hoş geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum. Aşkınız, heyecanınız, sadece Allah için olduğuna inandığım şu karşılıksız sevdanız için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Rabbim muhabbetimizi, yol ve dava arkadaşlığımızı daim eylesin.
Dün bildiğiniz gibi Cumhuriyetimizin 101. kuruluş yıl dönümüydü. Cumhuriyet Bayramı'nı 85 milyon olarak hep beraber coşkuyla kutladık. Yurt dışındaki temsilciliklerimizde ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde de 29 Ekim sevinci çeşitli tören ve etkinliklerle büyük bir gururla yaşandı.
Dış misyonlarımıza gelerek veya mesaj göndererek bayram sevincimizi paylaşan herkese, tüm liderlere buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Bu vesileyle Milli Mücadele'nin şehit ve gazilerini, tarihimiz boyunca vatan savunmasında kahramanca çarpışan tüm şehitlerimizi, tüm yiğit gazilerimizi bir kez daha rahmetle, minnetle, şükranla yad ediyorum.
Geçen hafta Cumhuriyetimizin en büyük kazanımlarından en önemli kuruluşlarından biri olan TUSAŞ'ın Kahramankazan'daki tesislerine yönelik alçakça bir terör saldırısı oldu. Bu saldırıda şehit düşen kardeşlerimize de Cenabı Allah'tan rahmetler diliyorum. Ailelerinin ve milletimizin başı sağ olsun diyorum. Tedavisi devam eden yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyorum. Dün TUSAŞ'ımızı ziyaret ettik. Çalışanlarımızla kucaklaştık. Taziyelerimizi ve geçmiş olsun dileklerimizi bizzat ilettik. TUSAŞ tarafından geliştirilen yerli milli helikopterimiz T625 GÖKBEY'in ilkini törenle Jandarma Genel Komutanlığımıza teslim ettik.
Yıl sonu gelmeden 2 adet GÖKBEY'i daha Jandarmamıza teslim etmiş olacağız. Ayrıca 2026 yılı içinde toplam 20 adet GÖKBEY helikopterimizin farklı kurumlarımıza teslimatını gerçekleştireceğiz. TUSAŞ çalışanlarımızı kalleş terör saldırısına rağmen her zamankinden daha inançlı, daha azimli, daha bilenmiş gördüm. Özgüvenleri fevkalade yüksekti. Gözlerinde tam anlamıyla bir adanmışlık duygusu vardı.
TUSAŞ'taki kardeşlerimin bizzat kendi ifadeleriyle hainlere rağmen daha fazla üreterek, daha fazla çalışarak şehit arkadaşlarının ruhlarını şad etmeyi sürdüreceklerine inanıyorum. İnşallah bizler de bu fevkalade önemli gayretlerinde TUSAŞ'ımızın ve savunma sanayii kuruluşlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz.
Çatısı altında bulunduğumuz bu aziz Meclis 23 Nisan 1920'de Ankara'da faaliyetlerine başlamış, Kurtuluş Savaşı'mızı sevk ve idare etmiş, zaferin ardından 29 Ekim 1923'te de Cumhuriyetimizi ilan etmiştir. Cumhuriyet, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında milletimizin temsilcilerinin onayıyla, milletimizin ortak kararı olarak vücut bulmuştur. Burada şu noktanın altını öncelikle tekrar çizmek isterim. Cumhuriyet belli bir şahsın, belli bir zümrenin, belli bir kitlenin, belli bir mezhebin, meşrebin, etnik kökenin Cumhuriyeti değildir.
Bu Cumhuriyet zenginin olduğu kadar yoksulun da Cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet Batılı'nın ne kadar, Güneyli'nin Cumhuriyeti ise o kadar da Kuzeyli'nin, o kadar da Doğulu'nun Cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet, Alevi'nin de Sünni'nin de Cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet sağın da solun da Cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet, çoğun da azın da Cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet, inancı, düşüncesi, yaşam biçimi, hayat tarzı her ne olursa olsun kendisini bu vatana, bu millete, bu topraklara ait hisseden her bir ferdin Cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet, Türk'ün de Cumhuriyetidir, Kürt'ün de Cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet, "Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin onurlu bir vatandaşıyım" diyen Laz'ın, Çerkez'in, Arap'ın, Rum'un, Roman'ın yani vatan topraklarında yaşayan herkesin, her bir ferdin Cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet bizim hepimizin eseridir. Öyleyse bu Cumhuriyet bizim, hepimizin, 85 milyonun tamamının Cumhuriyetidir.
Ben inanıyorum ki bu topraklar üzerinde yaşayan, bu topraklara vatandaşlık bağıyla bağlı olan hiç kimsenin Cumhuriyetle, Cumhuriyet fikriyle bir meselesi, bir sorunu, bir problemi yoktur. Geçtiğimiz bir asır boyunca yaşadığımız sorunlar Cumhuriyetten değil, Cumhuriyet fikrinin arkasına saklanarak zulüm edenlerden, onu istismar edenlerden, ona ihanet edenlerden kaynaklanmıştır. Evet bunu yaptılar. Cumhuriyet fikrinin arkasına saklanarak ayrımcılık yaptılar, zulmettiler, ötekileştirdiler. Cumhuriyet fikrinin ardına gizlenip bu ülkenin huzuruna, birliğine, dirliğine, ezeli ve ebedi kardeşliğine en büyük zararı verdiler.
Aziz milletimiz o engin ferasetiyle, o sınırsız basiretleriyle her şeyin farkındadır. Milletimiz tüm olumsuzluklara rağmen hem Cumhuriyet fikrine hem de onu ete kemiğe büründüren Türkiye Büyük Millet Meclisine sımsıkı sahip çıkmış, korumuş, kollamıştır. Bugün Cumhuriyetimiz 85 milyon vatandaşımızın ortak yuvası olarak birdir, bütündür, güçlüdür, dimdik ayaktadır. Hem aziz milletimiz için hem de geniş coğrafyamız için umuttur, güvendir.
Şehitlerimizin kanından rengini alan ay-yıldızlı al bayrağımızla birliğimizin, kardeşliğimizin adeta temel felsefe metni olan İstiklal Marşı'mızla Cumhuriyet aydınlık geleceğimizdir. Cumhuriyet fikrini, Cumhuriyet ruhunu Allah izin verirse ebet müddet korumaya, kollamaya, yaşatmaya devam edeceğiz.
Cumhuriyetimiz coğrafyamızda on yıllar boyunca devam eden kanlı savaşların neticesinde kuruldu. Sevr'de bize bir harita dayatarak, "Sizin ülkeniz burası olacak" dediler. "Hayır" dedik. "Biz haritamızı kendimiz çizeriz" dedik. "Sınırlarımızı kendimiz belirleriz" dedik. Milli mücadele ile haritamızı şehitlerimizin kanıyla çizdik. Binlerce yıllık köklü devlet tecrübemizle, hür irademizle toprağımız için savaşarak, kan dökerek, can vererek bağımsız vatanımızı inşa ettik. Yakın coğrafyamızdaki bazı ülkeler ne yazık ki aynı başarıyı gösteremediler.
Osmanlı bakiyesi olan bu coğrafya, tam bir asırdır kan, gözyaşı, savaş, çatışma dinmiyor. Osmanlı Devleti'nin mirasçısı olarak Türkiye Cumhuriyeti de bu kaostan ister istemez etkileniyor. Ancak hata şuradadır. Coğrafyamızdaki kaosa bakanlar korkmuşlar, ürkmüşler, tedirgin olmuşlar ve Cumhuriyetimize ürkek bir kuş muamelesi yapmışlardır. Geçmişin korkuları son derece yanlış biçimde kapanmaya, kısıtlamaya, özgürlükleri daraltmaya ve maalesef iç düşmanlar üretmeye yol açmıştır. Bu milletin her bir ferdi, özellikle gençlerimiz, özellikle yavrularımız şunu çok iyi bilmeli, her zerresine kadar idrak etmelidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti sıradan bir devlet değildir.
Biz 29 Ekim 1923’te ilk defa tarih sahnesine çıkmış değil, sahneye yeniden çıkmış bir milletiz. Kuşkusuz 29 Ekim çok önemlidir, tarihin kritik bir dönüm noktasıdır, yeni bir başlangıçtır. Ancak bu aziz millet, yüzyıllardır, bin yıllardır hem tarih sahnesinde var olan hem de tarihin akışına yön veren, tarih yazan, tarih yapan bir millettir.
Şu yeryüzü üzerinde korkuyu korkutan ve korkutacak olan yegane millet, mensubu olduğumuz asil millettir. Bunun en son ve somut örneği 15 Temmuz şanlı direnişidir. Tarihte elde ettiği şanlı zaferleriyle yeryüzünde başı dik, iftiharla, gururla yürümeyi hak eden yegane millet bizim milletimizdir. Bu millet, değil kendinin, bütün bu coğrafyanın, mazlum ve mağdurların, ezilenlerin, kimsesizlerin, hatta tüm insanlığın umudu bir millettir.
Unutmayın, düşersek yeniden doğruluruz, yanarsak küllerimizden doğarız. Yıkılırsak yeniden dimdik ayağa kalkarız, kolumuzu, kanadımızı kesseler daha gür, daha köklü, daha güçlü bir fidana dönüşürüz. Kimse bizi yanlış bellemesin. Hele hele bu milletin hiçbir ferdi korku, umutsuzluk, yeis, karamsarlık içinde olmasın. Bu Cumhuriyet korkmaz, korku Cumhuriyetimizin vasfı asla ve asla olamaz. Biz İstiklal Marşı bile 'Korkma' diye başlayan bir milletiz. Bu Cumhuriyet korkuyla değil, cesaretle, ürkeklikle değil özgüvenle, daralarak değil büyüyerek, dışlayarak değil kapsayarak, ayrıştırarak değil kucaklayarak korunur, kollanır, büyütülür ve yüceltilir. Bizim Cumhuriyetimizin mayası kardeşliktir. Onu ilelebet ayakta tutacak olan da şüphesiz şu bulunduğumuz kardeşliğimizdir. Cumhuriyetimiz 101 yılda çok önemli mesafeler kat etti. Savaştan çıkmış bir ülke hamdolsun bugün satın alma paritesine göre dünyanın 11'inci ekonomisidir. Ülkemizin her köşesini imar ettik. Yurdumuzu okullarla, üniversitelerle, hastanelerle, yollarla, köprülerle, tünellerle donattık. Bağımsızlığımızı korurken, iddialarımızı, ideallerimizi sımsıkı muhafaza ettik.
İşte bu hafta Hatay’daydık. O büyük deprem darbesini geçirmiş olan Hatay’da bir yeniden diriliş var. Şimdi diğer illerimizi ziyaret edeceğiz. Bize durmak yok. Evvelallah biz küllerimizden dipdiri ayağa kalkarak yola devam edeceğiz.
Tek başına savunma sanayiide elde ettiğimiz mesafe bile ülkemizin nereden nereye geldiğinin en anlamlı göstergesidir. 23 yıl önce biz neredeydik? Yüzde 20… Şimdi neredeyiz? Yüzde 80… Terör bütün her türlü gayretleriyle saldırmasına rağmen şu anda yüzde 80'i yakaladık ve çok değişik alanlarda hamdolsun savunma sanayiinde ayağa kalkıyoruz.
Şunu kabul etmemiz gerekir. Belli dönemlerde Cumhuriyetin öz evlatları ayrımcılığa, dışlanmaya maruz kaldılar. Son bir asırda elbette çok güzel günler gördük ama ondan daha fazla hüzün gördük, acı gördük, gözyaşı gördük, baskı gördük. AK Parti'mizi 23 yıl evvel 14 Ağustos 2001'de kurarken en büyük hedefimiz, en büyük idealimiz devlet ile milleti kucaklaştırmak, cumhurla Cumhuriyeti buluşturmak, milletimizin kardeşliğini daha da yüceltmekti. Bu ülkede dindarlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılıyordu. Cesaretle üzerine gittik. Ayrımcılığa son verdik. Yoksulun sesi çıkmıyordu, garip gurebanın sesi olduk, nefesi olduk, elinden tuttuk, ayağa kaldırdık.
Alevi kardeşlerimizin sorunları vardı, çözmek için samimi adımlar attık. Gayrimüslimlerin sorunları vardı. Onları devletle kucaklaştırmak için cesur hamleler yaptık. Tüm bunları sabote etmek için önümüze çok engeller çıkardılar, kitleleri kışkırttılar, darbe girişimlerinde bulundular. Yaşanan ihmallerden ve acılardan nemalananlar her türlü yol, yöntem ve değeri kullanarak sorunları istismar ettiler. Fakat biz yılmadık, yıkılmadık, durmadık. Kardeşliği büyütmekten asla vazgeçmedik.
Bakın değerli kardeşlerim, göreve geldiğimizde, ülkemizin tamamıyla birlikte, özellikle Doğu-Güneydoğu illerimizde, ciddi bir ihmalkarlık söz konusuydu. Hiç kimse inkar edemez ki, Türkiye’nin tamamı ile birlikte, Doğu-Güneydoğu illerimize alt yapısıyla, üst yapısıyla, üretimiyle tarihin en büyük yatırımlarını biz yaptık.
Hak ve özgürlükleri geliştirme konusunda en büyük, en cesur ve tarihi adımları biz attık. Bunu yaparken dedik ki, terörü ve terörün ürediği bataklığı kurutacağız. Eş zamanlı olarak, kardeşliği büyüteceğiz. Aradan geçen 22 yıl boyunca, aynı minvalde, aynı istikamette sarsılmadan yürüdük ve yürüyoruz.
Türk ile Kürt'ün kardeşliğini büyütmek için ne yapılması gerekiyorsa, nasıl yapılması gerekiyorsa hemen hepsini yaptık, denedik, tecrübe ettik. Fakat her seferinde karşımıza bir duvar, bir ihanet, bir alçaklık çıktı. Sorundan beslenenler, sorunun çözülmesine engel oldular. Terörden beslenenler, terörün bitmesini istemediler. Şiddetten nemalananlar, şiddetin sona ermesine rıza göstermediler.
Kardeşliğin pekişmesiyle Türkiye’nin her alanında büyüyeceğini görenler, kardeşliğin önüne set çektiler. Tuzaklar kurdular, gizli aparatlarını harekete geçirdiler. Emin olun, çok bedel ödedik, çok hayal kırıklığı yaşadık, çok ihanet gördük. Hatta kelimenin tam anlamıyla sırtımızdan birilerinin dediği gibi, maalesef hançerlendik. Ancak umudumuzu kaybetmedik, samimiyetimizi yitirmedik, hüsnüniyetten vazgeçmedik, kardeşlik hukukundan asla ve asla ayrılmadık.
Türkiye’nin ve milletimizin aydınlık geleceği için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmaktan asla geri durmadık, durmayacağız. Çünkü bu bir dönemin, bir kesimin değil, topyekün nesillerin hayatını etkileyecek önemde bir meseledir. Allah’ın izniyle, Rabbim ömür ve fırsat verirse, bu meseleyi ülkemizin gündeminden tamamen çıkartarak, millete hizmetle geçen 40 yıllık siyasi hayatımızı taçlandırmak niyetindeyiz.
Türkiye bugün düne göre çok farklı bir yerdedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle devlet içindeki devletin kurumları arasındaki uyumu güçlendirdik. Cumhur İttifakı ülkemizin ve demokrasimizin son yedi-sekiz yılda maruz kaldığı pek çok saldırının püskürtülmesinde en sağlam direnç hattımız olmuştur. Şunu büyük bir gururla ifade etmek isterim, nereden bakarsanız bakın, Türkiye her zamankinden daha güçlüdür.
Özellikle ordumuza, emniyetimize, istihbaratımıza sızmış olan hain FETÖ terör örgütünü temizledik, temizliyoruz. Millet iradesi üzerindeki tüm vesayetleri kaldırdık. Savunma sanayimizdeki atılımlarla, hamdolsun terörle mücadelede çok büyük ilerleme kaydettik. En önemlisi de şudur: 15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonrası Cumhur İttifakı’nı kurarak hem devletimizin gücüne güç kattık hem de milletimize öz güven kazandırdık.
Cumhur İttifakı, ülkemizin ve demokrasimizin son 7-8 yılda mazur kaldığı pek çok saldırının, pek çok antidemokratik girişimin püskürtülmesinde en sağlam direniş hattımız olmuştur. Şunu büyük bir gururla ifade etmek isterim. Türkiye her zamankinden daha güçlüdür.
Terör belası başta olmak üzere kronik sorunlarımızı çözmek, kardeşliği pekiştirmek, Türkiye’yi kardeşlik ekseninde büyütmek için bugün önümüze bulunmaz bir imkan çıkmıştır. Buradan Cumhur İttifakı’ndaki yol arkadaşımız Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye tüm Milliyetçi Hareket Partisi camiasına, grubum adına, aziz milletim adına selam ve şükranlarımı tekrar ifade ediyorum.
Devlet Bey, tavır, konuşma, söylem ve siyasetiyle, cesur çıkışlarıyla, akıl dolu düşünceleriyle daima tarihe not düşen, tarihe istikamet çizen bir liderdir. Kendisi her fırsatta anlayabilenler için, mazrufa odaklanma iradesi gösterebilenler için, vatan sevgisinin, millet sevgisinin, Cumhuriyet aşkının, en önemlisi de milliyetçiliğin ne olduğunu, ne manaya geldiğini en açık, en sarih, en çarpıcı şekilde izah etmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı’nın son çağrılarını bu çerçevede okuyanlar önümüze açılan tarihi fırsat penceresini görmekte ve heyecanlanmaktadır. Buna karşılık ülkenin ve milletin ortak çıkarları yerine kendi şahsi ve zümrevi gündemlerinin peşinde olanlar her zamanki gibi tutarsızlık ve boş laf bataklığında çırpınmayı sürdürmektedir.
Şunu bilmesini isterim ki bizim muhatabımız milletimizdir. Milletimizin de Türkiye'nin terör kamburundan kurtulması, dünyada ve bölgesinde yaşanan istikrarsızlıklardan uzak kalması noktasında gereken adımları yaklaşımımızı desteklediğini biliyoruz. Gerisi lafügüzaftır. Tabii bu arada şu hususun altını özellikle çiziyorum. Bizim Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki bölücü terör örgütüne, kandan beslenen Kandil'deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur, olamaz da. Israrla bizimle muhatap olmaya çalışma gayretleri, iplerini ellerinde tutan patronlarına kendilerini ispat uğraşından başka bir şey değildir. TUSAŞ'a yapılan kalleş ve alçakça saldırı, bir kez daha göstermiştir ki teröristin anlayacağı yegane dil, terörle tavizsiz mücadeledir.
Türkiye içinde de Irak’ta ve Suriye’de de Avrupa başta olmak üzere var olduğu her yerde terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdürecek, ülkemize tehdit nereden geliyorsa mutlaka kökünü kazıyacağız. İnşallah önümüzdeki dönemde milletimize hem boydan boya tüm güney sınırlarımızın güvenliğini hem insanımızın can ve mal emniyetini garanti altına alacak yeni müjdelerimiz olacaktır.
Diğer yandan terörün boyunduruğundan halen çıkamayan dahası Türkiyelileşmeye dair istek ve iradesi henüz olmayan siyasi parti de yaptığı son açıklamayla nerede durduğunun işaretini vermiştir. Şurası çok net anlaşılmalıdır ki Türkiye’nin terörü destekleyen, teröre arka çıkan, terörün sözcülüğünü yapan, kardeşliğe değil, husumete, demokrasiye değil, anarşiye, hukuka değil, hukuksuzluğa hizmet eden oluşumlara taviz vermesi, bunlara göz yumması mümkün değildir.
Terörle siyaset, şiddetle demokrasi yan yana gelmez. Aynı kapta, bir arada bulunmaz. Bir koltukta terör, diğerinde sivil siyaset taşınmaz. Hukukun ve demokrasinin içine girmeyen, hukuk ve demokrasi içinde karşılığını alır, almıştır ve bundan sonra da alacaktır.
Buradan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’e de takdirlerimi iletiyorum. AK Parti olarak kurulduğumuz andan itibaren hep söylediğimiz, "Devlet herkesin devleti olmalı, devlet herkesi eşit kucaklamalı" siyasetimizi 23 yıllık bir gecikmeyle de olsa açık yüreklilikle dile getirdiği ve kardeşliğe katkı sağladığı için Sayın Özel’i buradan tebrik ediyorum. CHP’nin Sayın Özel’in genel başkanlığında tarihin bu önemli kırılma noktasında doğru yerde duracağına, kardeşliğin safında yer alacağına ben yürekten inanmak istiyorum.
Biraz önce de ifade ettiğim gibi, Türkiye içinde şartlar müsait hale gelmişken, fakat söyledim, söylüyorum, işte bir hukuk devleti içerisinde PKK terör örgütünün özellikle attığı adımlardan rahatsız olan Sayın Özel’e de bundan rahatsız olma, bu işi öğreneceksin. Hukuksuzluk nedir bunu da öğreneceksin. Hukuksuzluğun olduğu bir yerde adalet olmaz. Hukuksuzluğun olduğu bir yerde adil bir yönetim biçimi olmaz. Bunları öğrenmeye mecbursun.
Coğrafyamız bir ateş çemberine dönüşmüşken, terör örgütünün mensupları Esenyurt’u kasıp kavururken bundan niye rahatsız oluyorsun? Bundan rahatsız olmayacaksın. Tam aksine burada mevcut yönetime destek vereceksin. Biz bundan zatıaliniz rahatsız oluyor diye attığımız adımlardan geri durmayacağız. Bölgemizde sınırlar yeniden çizilmek istenirken, ezeli kardeşliğimizi ebedi olarak muhafaza etmek yolunda bizim asli muhatabımız unutma, bizzat Kürt kardeşlerimizin kendisidir.
Sayın Özel, benim Kürt kardeşim artık 40 yıldır bölücü terör örgütü üzerinden sanhenelen oyunu görmektedir. Bölücü terör örgütünün önceki gün Avrupa’da yaptığı gösteride örgüt paçavraları yanında İsrail bayrağı da sallandığını görüyor. Bunu sen de göreceksin. Hangi Kürt kardeşim bu alçakça iş birliğini görmezden gelebilir? Kudüs’ün işgalcileriyle, bebek katilleriyle, soykırımcılarla, emperyalistlerle yan yana yürüyenler, bundan gocunmayanlar, utanmayanlar, Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi’nin torunları olamazlar.
Batı’nın insanlığı ifsat projesi olan LGBT sapkınlığını savunanlar, benim Müslüman Kürt kardeşimin ezeli düşmanıdır, ebedi düşmanıdır. Tam da bu noktada Sayın Bahçeli’nin merhum Ziya Gökalp’ten yaptığı alıntıyı tekrar hatırlatmak istiyorum. "Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir, Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir."
Tıpkı Sayın Devlet Bahçeli gibi, biz de hayatımız boyunca hep benzer bir hissiyatı dile getirdik. Coğrafyamızda, Türk Kürtsüz, Kürt de Türksüz yaşayamaz. Varlığını idame ettiremez dedik. Bunu her zaman kalbimizle söyledik. Yüreğimizle söyledik. Gönülden söyledik. Samimiyetle, ihlasla, muhabbetle, hüsnüniyetle söyledik.
Alparslan’ın ordusunda Türk de vardır, Kürt de vardır, Arap da vardır. Malazgirt zaferi Türk’ün de Kürt’ün de ortak zaferidir. Bu zafer sadece Türklere, sadece Kürtlere değil Türk-Kürt kardeşliğine de Anadolu'da bir yurt inşa etmiştir. Malazgirt’ten Milli Mücadele’ye kadar ortak vatanımızı, toprağımızı, şerefimizi, namusumuzu, en çok da kardeşliğimizi biz hep birlikte savunduk.
Uzunca bir süredir bizi birbirimizden ayırmak istiyorlar. Çünkü Malazgirt’in intikamını almak istiyorlar. Çünkü Kudüs’ün fethinin öcünü almanın peşindeler. Hani diyor ya şair, burası çok önemli, "Bunlar engerekler ve çiyanlardır. Bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır. Tanı bunları." Sakın tanımamazlıktan gelme. Bu millet hiçbir ayrım yapmaksızın fertlerinin tamamıyla dünyanın en imanlı, en sarsılmaz, en yenilmez gücüdür. İşte bunu bozmaya, bunu dağıtmaya, bunu zayıflatmaya, bunu içeriden çökertmeye çalışıyorlar. Kardeşlerim, biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. Ortak düşmanı sevindirmeyeceğiz. Kardeşliğimizi bozmaya çalışanlara geçit vermeyeceğiz.
Hasımların açtığı husumet parantezini kapatacağız. Geçmişin yaralarını birlikte saracağız. Tarihi yine birlikte yazmaya devam edeceğiz. Biz bunca yıldır Türkiye’deki her kesimin özgürlüğü için, en çok da Kürt kardeşlerimizin istiklali, onuru, namusu için mücadele verdik. Allaha hamdolsun pek çok alanda hayal dahi edilemeyecek yerlere geldik. Şu ana kadar birçok meseleyi birlikte, ortak akılla çözüme kavuşturduk.
İşte şimdi ülke ve millet olarak Sayın Devlet Bahçeli’nin Cumhur İttifakı ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi’nin elini değil, tüm vücudunu taşın altına koymasıyla çok daha büyük bir imkan ele geçirdik. Önümüze açılan bu fırsat penceresini, iç cepheyi dost düşmana karşı güçlendirme fırsatının millet ve milletin meşru temsilcisi siyaset kurumu tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Şunu lütfen unutmayınız. 85 milyon olarak aşımız bir, ekmeğimiz bir, kıblemiz bir, vatanımız, toprağımız bir, bayrağımız, marşımız, devletimiz bir, en önemlisi de mazimiz ve istikbalimiz bir, kaderimiz birdir. Sevgili Kürt kardeşlerim, senden bu eli samimiyetle tutmanı, sımsıkı tutmanı bekliyoruz. Siyonist İsrail'in aparatlığını, emperyalizmin uşaklığını, Türkiye düşmanlarının maşalığını yapanları aradan çekip çıkarmanı istiyoruz.
Sevgili Kürt kardeşim, imanına, İslam'ına, ezanına, vatanına, toprağına, kardeşlik hukukuna sahip çıkmanı istiyoruz. Gel, Türkiye Yüzyılı'nı birlikte inşa edelim diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında al bayrağımızın gölgesinde, aydınlık, müreffeh, kardeşçe bir istikbali birlikte kuralım diyoruz. Bundan 101 sene önce Cumhuriyeti birlikte kurduk. Bu Cumhuriyet benim olduğu kadar senin de Cumhuriyetin. Gel Cumhuriyeti birlikte hepimiz için bir esenlik yurdu yapalım diyoruz. Gel, yumruklarını sıkanları aradan çıkartalım diyoruz. Gel, terörü meşrulaştıranların, sırtını dağa verenlerin altındaki zemini boşaltalım diyorum. Gel, milletin verdiği yetkiyi terör baronlarına peşkeş çekenlere, o yetkinin asıl sahiplerinin kim olduğunu gösterelim diyorum.
Sözlerimi bitirirken Rabbimden şunları diliyorum. Ey Türk’ü ve Kürd’ü, İslam’ın şanlı ordusu kılan Allahım. Sen Türk’ün ve Kürt’ün kardeşliğini koru. Muhabbetimizi çoğalt. İmanımızı artır. Bize güç ver. Bizi tekrar bu kadim coğrafyanın huzur ve barış ordusu yap. Senin her şeye gücün yeter. Amin, amin, amin, diyor, hepinizi muhabbetle kucaklıyorum.” dedi.