Öne Çıkanlar Mahmut Özer öğrenci sağlık personeli enflasyon Müze ve Ören Yerleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Enflasyon ve Seçim Tarihi Açıklaması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İkinci haftasını geride bıraktığımız 2023 bizim için herhangi bir yılbaşı değildir. Biz hayallerini, 2023 menziline göre belirlemiş bir hükümetiz. Ülkemizi ulaştırmak istediğimiz hedeflere büyük ölçüde kavuştuk.

Ülkemizin son 10 yıldır maruz kaldığı saldırılar ve küresel krizler bazı alanlarda gecikmeye neden olsa da bu hedeflerimize halel getirecek değildir. 2023 Türkiye Yüzyılı'nın başlangıcıdır.

Önümüzdeki aylarda yaşanacak seçimi önemli kılan budur. Hiçbir seçim kolay olmadı. Büyük bir mücadeleyle, azimle hazırlandık, girdik. Her seçimden de zaferle çıkmayı başardık.

Bu seçimi farklı kılan nedir? 2002 seçimlerine siyasete yeni bir ses getirerek adım atmıştık. 2007 seçimlerine vesayetin ahlak dışı oyunlarıyla uğraşarak girmiştik. 2011 seçimlerine 2023 hedefleri sözü vererek girmiştik. 2015 seçimlerini FETÖ, PKK, DEAŞ saldırıları altında yaşamıştık. 2018 seçimlerini yeni yönetim sisteminin getirdiği tereddütleri göğüsleyerek geçirmiştik. 2023 seçimlerini ise dünyadaki krizlerin etkileriyle mücadele ederek girdik. Ucube ittifakın hezeyanlarıyla uğraşarak, milletimize verdiğimiz sözleri yetiştirmenin telaşını yaşayarak, 20 yılda kurduğumuz demokrasi ve kalkınma üzerine Türkiye Yüzyılı'nı inşası için hazırlanıyoruz.

Türkiye öyle bir yol ayrımında ki böyle fırsatlar asırda bir gelir. Krizler dünyada köklü değişikliklerin başlamasına yol açtı. Türkiye sahip olduğu güçlü eser ve hizmet altyapısı sayesinde küresel sarsıntıları dayanak haline dönüştürebiliyor.

Sıkıntılarımız elbette var, bunlar üstesinden gelinemeyecek hususlar değildir. En büyük sorun enflasyondu o da düşüşe geçti. 2022'de yüzde 64 ile kapattığımız enflasyonun yüzde 40'lara, yüzde 30'lara düştüğünü göreceğiz. Enflasyona sebep olan tuzakları bozduk, tedbirleri aldık, mekanizmaları oluşturduk. Herkes Türkiye'nin enflasyon-kur-faiz şer üçgeniyle teslim alınamayacağını gördü.

Asgari ücrette artışı, EYT'yi, sözleşmeli kadro meselelerini çözdük, sosyal yardımları genişlettik, konut kampanyaları düzenledik, üreten herkesi destekledik. İstihdamı 31,6 milyonla tarihimizin en yüksek seviyesine çıkardık.

Ziyaret ettiğimiz illerde ve programlarda insanımızın gözündeki samimiyeti, umudu yaşayarak müşahede ediyoruz.

Siyasetin günlük hercü merci içinde insanların söyledikleri sözler elbette önemlidir. Ancak aynı insanların sandık başında nelere bakacaklarıdır. Rahmetli Menderes 14 Mayıs'ta 'Yeter söz milletin' diyerek sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştır. Aynı şekilde Rahmetli Özal, darbenin gölgesinde girdiği seçimde önemli bir başarı kazanmıştır.

Biz de 'Artık hiçbir şey eskisi olmayacak' diyerek hükümete gelmiştik. Şimdi de 'Söz de karar da gelecek de milletindir' diyerek milletin desteğine talibiz. Milletimiz 73 yıl sonra aynı gün altılı masaya yanıtını verecek. Vesayet heveslilerine rağmen Türkiye Yüzyılı'nı başlatacağız.

Milletimiz aynı gün, bu darbe şakşakçılarına 'yeter' diyecektir. Bir nevi ipi 10 ayrı kişinin elinde kukla bir Cumhurbaşkanı ile ülkeyi idare etmek istiyorlar. Cumhurbaşkanı fiilen altılı masanın emir eri gibi davranacak.

Karşımızda ibretlik bir tablo var. İşin özünde eskilere giden bir hesaplaşma yatıyor. Cumhuriyet'in iki asrı boyunca Türkiye'yi kendi çıkarlarının yörüngesinde tutabilmek için her yolu denediler. Şimdi umutlarını 2023 seçimlerine bağlamış görünüyorlar.

Şimdi Meclis'ten meydan okuyorum; ne yaparsanız yapın yine başaramayacaksınız.

Benim milletim artık tüm oyunlarınızı çözdü. Sizin de numaralarınızı da etki elemanlarınızı da anında tanıyor. Aksi olsaydı 2007'de bize Cumhurbaşkanı seçtirmek istemediğinizde başarılı olurdunuz. Aksi olaydı gazete kupürleri üzerinden partimizi kapatmaya çalıştığınızda başarılı olurdunuz.

Bakın bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bakın Türkiye'nin en büyük partisinin başı olarak karşınızdayım. Gündemi 2023 hedefleri, Türkiye Yüzyılı olan bir lider olarak karşınızdayız.

2023 seçimlerinden sonra da Türkiye Yüzyılı mimarı olarak milletimin görevlendirmesiyle yine karşınızda olacağız. Biz, kimsenin inayetiyle değil, Allah'ın yardımıyla, milletimizin desteğiyle ayağa kalktık bugünlere geldik, yarınlara yürüyoruz.

Biz gerektiğinde yedi düveli karşımıza alma pahasına milletimize hizmet ediyoruz. Ebede talip olan bir davanın mensupları olarak, bu davayı tümsekte bırakmamaya yeminliyiz. En büyük sorumluluk da sizlere düşüyor. 2023 seçim zaferini omuzlayacak kadro olarak, isimlerinizi tarihimizin sayfalarına yazdırmaya davet ediyorum.

Karşımızdaki tabloya bakarak gülsek mi ağlasak mı bilemiyoruz. Dünya küresel krizi konuşuyor bunlar masa krizini konuşuyor. Milletimiz ülkesinin bu kaostan en az zararla nasıl çıkacağının işaretini bekliyor. Biz yaptıklarımızla ve vizyonumuzla milletimizi hayallerine kavuşturmanın peşindeyiz. Bu altı başlı hilkat garibesinin milletimizin tepesine çökmeleri dışında başka vizyonu yoktur. Bu çarpık zihniyet farklı tezahürleriyle hep vardı.

Biz köprü, yol, havalimanı, baraj, fabrika inşa eden, petrol, doğalgaz ararken yatırımcılara 'gelmeyin' çağrısı yapanları iyi hatırlıyoruz. İnsan bir ülkenin ordusu, komutanları, savunma sanayi şirketleri kimler tarafından hedef alınır diye düşünmeden edemiyor. Bir ülkenin ordusuna ve savunma sanayine ancak kendisine tehdit olarak görenler saldırır. Yunanistan'ın feveranlarını yersiz bulmakla birlikte anlayabiliyoruz. PKK'nın feryatlarının sebebi yerindedir. Anlamakta zorlandığımız husus bu ülkenin bir partisinin, parti liderinin ordumuz ve savunma sanayine karşı sergilediği hazımsızlıktır. Bu işte bir terslik var demekten kendimizi alamıyoruz.

Bu habis zihniyetin son eseri, küresel bir marka haline dönüşen Baykar şirketi oldu. Baykar'ın nezdinde tüm şirketleri, ürünleri ve başarılarıyla savunma sanayimiz hedef alınıyor. Bizimle olan akrabalık ilişkisi üzerinden Baykar'ı hırpalayabileceklerini düşünüyorlar. Bu alçak saldırıya hak ettiği cevabı vermek sorumluluğumuzun gereğidir.

Ülkemizde Milli Mücadele'nin de etkisiyle başlayan bir savunma sanayi hamlesi var. 2022 ve şu anda bu kardeşiniz Başbakanlık makamını da Cumhurbaşkanlığı makamını da milletimin lütfuyla gördü. Öyle bir yerden öyle bir yere geldik ki doğru dürüst helikopterimiz yoktu. Berlusconi ile yaptığımız görüşme ile Atak helikopterlerini hallettik. Şu anda Atak helikopterleri Türkiye'nin kendi ürünü olarak üretiliyor. Buna da birileri çelme takmaya çalışıyor. Şimdi biz Gökbey helikopterini üretmenin adımlarını atıyoruz. Bunlarla beraber biz bu İHA'ya, SİHA'ya, Akıncı'ya bu kızılötesi adımı nasıl attık... O dönem oğul Bush'a gittik. 'Hani siz İHA verecektiniz, hala vermediniz' dedik. O ziyaretimde bunlardan aldık. Bize iki günlüğüne verdiler. Bu ziyaretimin ardından Özdemir Bey hemen çocuklarıyla bu adımı attı. Süratle İHA'yı ürettiler. Ardından SİHA'yı da ürettiler. çocuklar Akıncı'yı üretti. İş bitmedi savaş uçağı noktasında çalışmalarını sürdürüyorlar.

Bunlarla beraber olay sadece savaş aracı değil. Bunun ürünlerini de üreteceksin. Harp araç, gerek, mühimmatın olması lazım. Ülkemiz bu mühimmatı da üretmeye başladı. Bu muhalefetle çok uğraştığımız için adım atmakta zorlanıyoruz.

En son Arifiye'deki olay. Arifiye'deki olaydan hemen sonra, Fırtına Obüsleri'nin teslim törenine gittik. Savunma Bakanımız, kuvvet komutanlarımızla... Muhalefetin başındaki adam, 'Siz siyasetçi değilsiniz' diyor. Neyi, neden alkışlıyorlar. Alkışladıkları şey Fırtına Obüsleri'nin teslim töreni. Konuşan kim, Başkomutan konuşuyor. Sen Savunma Bakanımıza ne kuvvet komutanlarımıza hakaret edecek çapta değilsin, haddini bil. Bu cibilliyet meselesi. Bu noktada karakter zaafı olan bir insan olarak kalkıp bizim şanlı ordumuzun komutanlarına saldırmak herkesin karı değil. Bunlarla ilgili hukuki boyutu devam ediyor.

Biz yerli ve milli projelere destek verdikçe, kendi siyasi ve ekonomik programlarımızı uyguladıkça parasıyla savunma sanayi ürünü vermemeye başladılar. Bayraktar İHA'ları yetiştiremiyor. Aynı şekilde mühimmat yetiştiremiyorlar. Türkiye artık büyüdükçe, güçlendikçe birileri rahatsız oluyor. Onlar rahatsız oldukça yolumuza devam ediyoruz.

Bu ahlaksız çıkmış, geleceklermiş de hesabını soracaklarmış. Rekabetin oluşması lazımmış. Sen git çocuk bezi satmaya devam et, senin işin değil bu. 15 sene yanımda bulundu ama demek ki benden bir şey alamadı.

Yanında bir tanesi daha var o da öyle. Bizden üniversite istediler, vakıflarına üniversite tahsisi yaptım. Kendisi ne zaman Başbakanlık koltuğuna oturdu, o tahsis yapılan yeri bilabedel vakfına mülk edindi. Türkiye'de başka örneği yok. Kalk bunu milletimize anlat.

Devlet Bey ona 'Serok Ahmet' diyor, bu tür işler yapıyor. Helalinden en yaptı? Kurduğunuz üniversiteyle başarı grafiğiniz ne, yok. Biz de bu üniversiteyi, yolsuzlukları nedeniyle aldık, devletimize mal ettik. Şimdi Şehir Üniversitesi, Marmara Üniversitesi'nin mülkü olarak devam ediyor. Biz bu millete yakışır eserler inşa ediyoruz, sen de ne yaptın bunu söyle bakalım. Bunlardan bir şey olmaz.

SİHA'larımız, İHA'larımız inleri darmadağın etti, nice teröristleri yok ettiler. Biz pek çok savunma sanayi projemizde firmalarımızın ar-ge çalışmalarına destek veriyoruz. 50 firma devletten proje bazlı destek alıyor. Devletten nakit desteği almadan çalışmalarını sürdüren 4 firma var, birisi Baykar'dır.

Lafı da sahibini de milletimizin vicdanına havale etmek en doğrusu olur. Altılı masa adına birilerinin karanlık mahfillerde yürüttükleri pazarlıklarda, önemli projeleri durduracakları, yapılanları yıkacakları sözü verdiği anlaşılıyor. Milletimiz bunlara iktidar yüzünü göstermez. Böyle kirli pazarlığa girilmesi faciadır.

Ülkemizin büyük projelerini yürüten isim ve firmaların yıllarca nasıl hedef olduğunu hatırladık. Nice yatırımları akim bırakmak için her yolu denediler. Yatrıım, üretim, turizm, çevre yönleriyle yaptğı katkılarla İstanbul Havalimanı'nın 80 milyar dolar, Osmangazi Köprsü'nün 10 milyar dolar, Yavuz Sultan SElim Köprüsü'nün 5 milyar dolar katkısı oldu.

Karadeniz'deki doğalgazın değeri 1 trilyon doları buluyor. Pazar günü Kağıthane-İstanbul Havalimanı metrosunu da açıyoruz. Nişan alıp hedef ettikleri asıl hedef Türk milletidir. Bunlar milletimizi tanımıyor. Milletimiz namusunu kimseye laf söyletmeden yoluna devam eder. Milletimiz projelerine, eserlerine, hizmetlerine dokunacak adamı doğduğuna pişman eder. Bizim ah ettiğimiz husus ise bunları adam yerine koyup görev vermemizdir. Hatayı kabul etmek de erdemdir. Biz dersimizi çıkardık, milletimizden helallik bekliyoruz.

Altılı masadaki hanımefendi, bizim başörtüsü konusunu istismar ettiğimizden bahsediyor. Hanımefendi, Erdoğan ve arkadaşlarının istismarcı olup olmayacağını milletim gayet iyi bilir. Dürüstsen, haysiyet sahibiysen... Bay Kemal'den farkın yok. Saraçhane'de verdiğin görüntüyle hangi istikamette gittiğini ortaya koyuyorsun.

AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak bu işin gerçeğini yapıyoruz. Biz şu anda yola çıktık, milletimize de aile olayını, başörtüsü konusunu anlatacağız. Bu konuda sizinle bu işin mukayesini yapacak konumda değiliz.

Sizin birlikte yürüdükleriniz bu ülkede başörtülü milletvekilini 'Meclis'ten atın' diyecek kadar sınırsız tiplerdir. Siz onlarla yürüyorsunuz. Bu işin istismarıyla yargılamak istiyorsunuz. Varsa projeniz bize gönderirsiniz, ona göre çalışır adım atarız. Aile bizim kutsalımızdır.

Siz ortağınızla birlikte LGBT'cilerle yürüyebilirsiniz, bizim onlarla da işimiz yok. Çünkü aile kurumumuzu çok sağlam zemine oturmanın adresi AK Parti'dir, Cumhur İttifakı'dır.'' dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Açıklamaları şöyle:

Cumhuriyet’imizin 100. yılında ülkemizi ulaştırmak, milletimizi kavuşturmak istediğimiz hedeflere hamdolsun büyük ölçüde kavuştuk.

2023, bizim için hem 20 yıllık eser ve hizmet siyasetimizin sembolüdür hem de yeni vizyonumuz Türkiye Yüzyılı’nın başlangıcıdır. Önümüzdeki aylarda yaşanacak seçimi önemli ve tarihî kılan da işte budur. Bizim hayatımızda hiçbir seçim kolay olmadı. Her seçime büyük mücadeleyle, azimle, gayretle hazırlandık, girdik. Allah’a şükür her seçimde de sandıktan zaferle çıkmayı başardık.

Bu seçimi diğerlerinden farklı kılan nedir? Mesela 2002 seçimlerine, kuruluşunun üzerinden henüz 15 ay geçmiş bir parti olarak siyasete yeni bir ses, yeni bir soluk getirerek adım atmıştık. 2007 seçimlerine, vesayetin, akıl ve ahlak dışı oyunlarıyla uğraşarak girmiştik. 2011 seçimlerini, milletimize 2023 hedeflerimizin sözünü vermenin coşkusuyla tamamlamıştık. 2015 seçimleri sürecini, FETÖ, PKK, DEAŞ terör örgütlerinin ağır saldırıları altında yaşamıştık. 2018 seçimlerini yeni yönetim sisteminin beraberinde getirdiği tereddütleri göğüsleyerek geçirmiştik. 2023 seçimlerine ise bir yandan son dönemde dünyada yaşanan krizlerin ülkemize etkileriyle mücadele ederek girdik diğer yandan karşımızda oluşturulan ucube ittifakın hezeyanlarıyla uğraşarak, beri yandan milletimize verdiğimiz sözleri yetiştirebilmenin tatlı telaşını yaşayarak, hepsinin ötesinde 20 yılda kurduğumuz demokrasi ve kalkınma altyapısının üzerinde Türkiye Yüzyılı vizyonunu inşa etmenin heyecanıyla hazırlanıyoruz. Türkiye bugün hem dünyadaki gelişmelerin etkisiyle hem kendi serencamının tabii bir neticesi olarak öyle bir yol ayrımında ki böyle fırsatlar milletlerin önüne asırda bir gelir.

Yatırımlarıyla, istihdamıyla, üretimiyle, ihracatıyla, cari açığı elhamdülillah kontrol ederek büyümesiyle, her başlıkta bu gerçeği ispatlayan bir ülke oldu. Sıkıntılarımız yok mu? Elbette var ama bunların hiçbiri üstesinden gelinemeyecek, bizi asıl hedeflerimizden, asıl atılımlarımızdan uzaklaştıracak hususlar değildir.

2022’yi yüzde 64 ile kapattığımız enflasyonun inşallah önümüzdeki aylarda yüzde 50’lere, yüzde 40’lara, yüzde 30’lara doğru hızla düştüğünü hep birlikte göreceğiz. Çünkü enflasyona sebep olan tuzakları bozduk, oyunları boşa çıkardık, hesapları altüst ettik, tedbirlerimizi aldık, mekanizmalarımızı kurduk. Artık hem dışarda hem içerde herkes Türkiye’nin faiz-kur-enflasyon şer üçgeniyle teslim alınamayacağını gördü. Yaşanan sıkıntılı sürecin çalışanlarımızdan esnaf ve sanatkârlarımıza kadar milletimizin farklı kesimlerine ödettiği bedellerin telafisini de süratle yaptık, yapıyoruz. Bu amaçla asgari ücrette, memur ve emekli maaşlarında yüksek oranlı artışlara gittik, ek gösterge düzenlemesini tamamladık, sözleşmelilere kadro verdik, emeklilik için yaşı bekleyenlerin taleplerini karşıladık, sosyal yardım yelpazesini genişlettik, vatandaşlarımızı uygun şartlarda ev sahibi yapmaya yönelik konut kampanyaları düzenledik, sanayicimizi, ihracatçımızı, esnaf ve sanatkârımızı, çiftçimizi, velhasıl üreten herkesi destekledik. İstihdamı 31,6 milyonla tarihimizin en yüksek seviyesine çıkardık.

Bu yüce çatı altında ifade edilen her görüşü, katılsak da katılmasak da değerli görüyor hatta gerektiğinde istifadeden de imtina etmiyoruz.

Siyasetin günlük hercümerci içinde insanların söyledikleri sözler, takındıkları tutumlar elbette önemlidir. Ama asıl belirleyici olan aynı insanların sandık başına gittiklerinde geleceklerine karar verirken nelere bakacakları, neleri dikkate alacaklarıdır.

Rahmetli Menderes 14 Mayıs 1950’de ‘Yeter söz milletindir’ diyerek milletin gönlüne girmiş ve sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştı. Aynı şekilde rahmetli Özal, darbenin gölgesinde girdiği seçimde ‘Türkiye’ye çağ atlatma’ vaadiyle önemli bir başarı kazanmıştı. Biz de ‘Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ diyerek özgürlük ve refah özlemi içindeki milletimizin büyük desteği ile hükûmete gelmiştik. Şimdi de ‘Yeter söz de karar da gelecek de milletindir.’ diyerek 2023’te milletimizin desteğine talibiz. Sözü de kararı da geleceğini tayin hakkını da milletimize bırakmak istemeyen vesayet heveslilerine rağmen Türkiye Yüzyılı’nı başlatacağız. Milletimiz 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün, altılı masa diyerek karşımıza çıkan bu darbe şakşakçılarına, bu kifayetsiz muhterislere, bu müstemleke heveslilerine ‘yeter’ diyecektir. Muhalefetin vaadi; milletin karşısına bir aday çıkarmak ancak onu görünürde altı, gerisindekileri de hesaba katarsanız en az 10 kişiyle yönetmektir. Bir nevi ipi 10 ayrı kişinin elinde kukla bir cumhurbaşkanı üzerinden ülkeyi idare etmek istiyorlar. Yani devletin başı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başkomutanı olan cumhurbaşkanı fiilen altılı masanın emir eri gibi davranacak. Tabii bunlar ‘gel’ deyince gelecek, ‘git’ deyince gidecek adaylara, başkanlara alışmışlar. Cumhurbaşkanını da öyle tasavvur ediyorlar.

Hadi CHP’nin kodlarında bu faşizm, bu kibir, bu oynaklık var, ötekilere ne oluyor? Bunlar da her hafta bir yenisini sergiledikleri krizleriyle kavgalarıyla çekişmeleriyle ayak oyunlarıyla milletimize bir çeşit siyasi dejavu yaşatıyor, eskiden bu işlerin nasıl yürüdüğünü hatırlatıyorlar. Eski Türkiye’yi bilmeyen gençlerimize de AK Parti’den önce siyasetin nasıl yapıldığını uygulamalı olarak bizzat gösteriyorlar.

Ya işim, gücüm yok sizlerle mi uğraşacağım? Bizim işimiz var. Ama böyle düşünmelerinden dolayı da yine ben kendilerine teşekkür ediyorum. Şaka bir yana karşımızda gerçekten ibretlik bir tablo var. İşin özünde ise çok eskilere giden bir hesaplaşma yatıyor. Sizlerin de yakından bildiği gibi Cumhuriyet’in ilk asrı boyunca birileri Türkiye’yi kendi çıkarlarının yörüngesinde tutabilmek için her yolu denediler. Toplum mühendisliğiyle başaramadılar, siyaset mühendisliğiyle başaramadılar, darbeyle başaramadılar, terörle başaramadılar, çok uğraşmalarına rağmen ekonomik tetikçilikle de başaramadılar. Şimdi umutlarını 2023 seçimlerine bağlamış görünüyorlar. İşte buradan, millî iradenin en yüksek makamı olan Meclis’imizden meydan okuyorum; ne yaparsanız yapın yine başaramayacaksınız.

Bu millet, karşısına hangi kılığa büründürerek çıkartırsanız çıkartın, sizin numaralarınızı da sizin aparatlarınızı da sizin etki elemanlarınızı da anında tanıyor. Şayet aksi olsaydı, 2007’de bizi Cumhurbaşkanı seçtirmek istemediğinizde başarılı olurdunuz. Şayet aksi olsaydı, gazete kupürleri üzerinden partimizi kapatmaya kalktığınızda başarılı olurdunuz. Şayet aksi olsaydı, terör örgütleriyle şehirlerimizi kana ve ateşe bulamaya çalıştığınızda başarılı olurdunuz. Şayet aksi olsaydı, 17-25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da başarılı olurdunuz. Şayet aksi olsaydı, sınırlarımıza dayadığınız tehditlerde başarılı olurdunuz. Şayet aksi olsaydı, Ağustos 2018’den beri çevirdiğiniz dolaplarda başarılı olurdunuz. Şayet aksi olsaydı, geçtiğimiz yıl yaşattığınız onca sıkıntıda başarılı olurdunuz. Bakın, bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak karşınızdayım, bu ülkenin Meclisinin en büyük partisinin genel başkanı olarak karşınızdayım. Bakın, bölgesinde ve dünyada sorun çözen, sorumluluk alan, istikamet belirleyen bir siyasetçi olarak karşınızdayım. Bakın, gündemi 2023 hedefleri, Türkiye Yüzyılı vizyonu olan bir lider ve yönetim olarak karşınızdayım. İnşallah 2023 seçimlerinden sonra da Türkiye Yüzyılı’nın mimarı olarak milletimin görevlendirmesiyle yine karşınızda olmayı sürdüreceğim.

Tek dertleri karınlarında gezen 40 tilkinin kuyruğunu birbirine dolaştırmamak olanların aksine biz gerektiğinde yedi düveli karşımıza alma pahasına ülkemize eser kazandırıyor, milletimize hizmet ediyoruz.

Şikâyetimiz, attığımız her adıma doğruluğuna yanlışlığına bakmadan çelme takan habis zihniyetedir, şikâyetimiz başlattığımız her projeyi doğruluğuna yanlışlığına bakmadan sabote etmeye kalkan eser düşmanlığınadır, şikâyetimiz ülkeye ve millete kazandırdığımız her hizmeti hayrına şerrine bakmadan engellemeye çalışan azgın husumetedir. Her seferinde yaşanan bunca hadise, ülkeye kazandırdığımız bunca esere ve hizmete rağmen karşımızdakiler acaba hâlâ aynı kör dövüşünü sürdürecek mi diye merak ediyoruz. Maalesef her seferinde hatta daha da beter bir şekilde aynı yerde durduklarını görüyoruz.

Üstelik altılı masa işi çıktığından beri adeta kanserli hücrenin tüm bünyeyi sarması misali oraya bulaşan herkesin de çamur siyaseti yarışına girişmelerini esefle takip ediyoruz. Karşımızdaki tabloya bakarak gülsek mi ağlasak mı bilmiyoruz.

Dünya küresel kaosu tartışıyor, bunlar masa kaosunun ötesine geçemiyor. Hâlbuki milletimiz, ülkesinin bu krizden, bu kaostan en az zararla nasıl çıkacağının, yeni küresel düzende Türkiye ekseni etrafında nasıl bir oluşuma gidileceğinin işaretini bekliyor. Biz yaptıklarımızla ve vizyonumuzla milletimizi hayallerine kavuşturmanın çabası içindeyiz. Bu altı başlı hilkat garibesinin ise bir karabasan gibi milletin tepesine çökmenin dışında hiçbir projesi yok.

Gerçi bu çarpık zihniyet farklı tezahürleriyle hep vardı. Geçmişte biz hak ve özgürlükleri savunurken faşizmin en sefil hâlini savunanları özellikle hatırlıyoruz. Biz terör örgütleriyle ve onların arkasındaki güçlerle mücadele ederken düşmanın değirmenine su taşıyanları iyi hatırlıyoruz. Biz darbecilerle göğüs göğse çarpışırken kürsülerini onların kasetlerine tahsis edenleri, tanklara alkış tutanları, verilen mücadele ‘tiyatro’ diyerek hakaret edenleri gayet iyi hatırlıyoruz. Biz köprü, yol, havalimanı, baraj, fabrika inşa ederken, sondajlarla petrol, doğal gaz ararken yatırımcılara ‘Ülkeye gelmeyin’ çağrısı yapanları gayet iyi hatırlıyoruz. Kahraman ordumuz ve o şerefli komutanlarıyla savunma sanayimiz ise bu hedefler arasındaki özel yerini daima korumuştur.

Bir ülkenin ordusuna, savunma sanayisine ancak bunları kendine tehdit olarak görenler saldırır. Mesela Yunanistan’ın bu konudaki feveranlarını yersiz bulmakla birlikte anlayabiliyoruz, aynı şekilde PKK’nın bu konuda feryatlarının sebebi yerindedir, onu da anlıyoruz. Ülkemizin askerî alandaki gücünü kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarına tehdit olarak görenlerin sızlanmalarını da normal karşılıyoruz.

Gerçi darbe yapan orduyu alkışlayanların, terör örgütlerinin başını ezen, sınırlarımızın güvenliğini daha derinlere taşıyan, hak ve menfaatlerimizi aslanlar gibi savunan orduya düşmanlıkları gayet tabiidir.

İşte bu habis zihniyetin son hedefi geliştirdiği insansız hava araçlarıyla ülkemizin savunmasına büyük katkı veren, küresel bir marka hâline dönüşerek milletimizi gururlandıran BAYKAR şirketi oldu. BAYKAR’ın nezdinde tüm şirketleri, ürünleri, çalışanları ve başarılarıyla savunma sanayimizin tamamı hedef alınıyor. Kendi akıllarınca bizimle olan akrabalık ilişkisi üzerinden BAYKAR’ı daha kolay hırpalayabileceklerini, böylece sinsi niyetlerini gizleyebileceklerini düşünüyor. Ülkemizin her değerini savunmak nasıl boynumuzun borcuysa, bu alçak saldırıya hak ettiği cevabı vermek de sorumluluğumuzun gereğidir.

Bu kardeşiniz Başbakanlık makamını da milletimin lütfuyla gördü, Cumhurbaşkanlığı makamını da gördü. Ve buralarda kiminle, nasıl çalıştık? Bunların hepsi artık bizim kayıtlarımızda mevcut.

Öyle bir yerden öyle bir yere geldik ki doğru dürüst helikopterin yok ve değerli dostum İtalyan Başbakanı Berlusconi ile yaptığım görüşme neticesinde işte bugünkü meşhur Atak helikopterlerini Leonardo S.P.A (eski adıyla Finmeccanica) firması ile hallettik. Şu anda Atak helikopterleri Türkiye’nin kendi ürünü olarak üretiliyor. Tabii buna da yine birileri çelme takmaya çalışıyor, kimisi motor aksamlarında, kimisi makinede, şurada burada falan... Fakat bu bizi bir yere doğru da itiyor. Nedir bu? Şimdi biz bir de Gökbey helikopterini inşallah üretmenin hesabı içerisindeyiz, adımlarını atıyoruz.

Bu iki günlük iş değil, bizim terörle mücadelemiz çok yoğun bir şekilde devam ediyor’ dedik. Bu ziyaretimin ardından, Allah rahmet etsin Özdemir Bey, o zaman akraba olmamıştık, gerçi doğuştan akrabayız o ayrı mesele de, hemen çocuklarıyla beraber o adımı attı. Süratle onlar İHA’yı üretti. Ardından SİHA’yı da ürettiler ve çocuklar Akıncı’yı ürettiler. İş bitmedi şimdi savaş uçağı noktasında da çalışmalarını sürdürüyorlar.

Siz siyasetçi değilsiniz’ diyor. Tamam da neyi alkışlıyorlar, neden alkışlıyorlar? Alkışladıkları şey, dünyayı titreten bu Fırtına Obüslerinin teslim töreni. Konuşan kim? Anayasa’mızın amir hükmüne göre Başkomutan konuşuyor Bay Kemal. Sen ne Savunma Bakanımıza ne Kuvvet Komutanlarımıza hakaret edecek çapta değilsin, önce haddini bil. Çünkü bu bir cibilliyet meselesidir. Bu noktada karakter zaafı olan bir insan olarak burada kalkıp bizim şanlı ordumuzun komutanlarına bu şekilde saldırmak öyle herkesin karı değildir. Ve bütün bunlarla ilgili işin hukuki boyutu devam ediyor, devam edecek. Hukuk karşısında da bunun hesabını verecekler.

Türkiye artık büyüdükçe, güçlendikçe birileri ciddi manada rahatsız oluyor. Onlar rahatsız oldukça biz yolumuza devam ediyoruz.

Savunma sanayimizin her bir projesinin hangi badirelerden geçerek bugünkü seviyesine geldiğini bilseniz emin olun hayretten hayrete sürüklenirsiniz. Kimi dışarıdan, kimi içeriden sayısız sabotaj, ihmal, ihanet teşebbüsüne rağmen adım adım savunma sanayimizi büyüttük güçlendirdik. Projeler ilerledikçe, işin rengi ortaya çıktıkça milletimizin çoluğunun çocuğunun nafakasından keserek oluşturduğu kaynakların, yurt dışındaki kimi mahfillere nasıl akıtıp heba edildiğini gördük.

Öyle yüzde 10-20 değil, yüzde 300, yüzde 500, yüzde 1000 karlarla Türkiye’nin nasıl soyulduğunu, kimlerin bu kirli pastadan pay kapmak için resmen ülkesini sattığını bizzat gördük. Tek başına BAYKAR’ın sembolü olduğu insansız hava araçları hikâyesi bile bu gerçekleri ispata yeterlidir.

Bay Kemal, sen tanımazsın ama ben sana ebedi âlemde olan Özdemir Bey’i bir tanıtayım. Bugüne kadar böyle nice firmalara bu verildi fakat Özdemir Bey öyle bir insan ki ‘Hayır, almam’ dedi. ‘Ben sana bir lütufta bulunmuyorum. Bu, devletin şu anda aldığı bir karar ve bu kararla stratejik ürünleri üreten firmalara bunu veriyoruz. Bu, senin için bir hak.’ ‘Hayır, almam. Ben paramı veririm, paramla satın alırım.’ Böyle bir insan. Bu ahlaksız çıkmış, tabii yanında başka ahlaksızlar da var, ne diyorlar; ‘Yok, bilmem geleceklermiş de geldikleri zaman bunlara hesabını soracaklarmış. Bu işin rekabetinin oluşması lazımmış...’ Sen rekabet nedir bilir misin? Sen git çocuk bezi satmaya, home tekstil üretmeye devam et. Senin işin değil bu. Üzgünüm, 15 sene yanımda bulundu ama demek ki benden bir şey alamadı. Yanında bir tanesi daha var, aynen o da öyle. Bizden üniversiteyi istediler ve ben Başbakan’ım. Bunların vakfına üniversite tahsisi yaptık. Ekranları başında bizi izleyen milletime, yanında dolaşan öğretim üyelerine sesleniyorum, biz bu tahsisi yaptık. Kendisi ne zaman ki Başbakanlık koltuğuna oturdu, ne yaptı biliyor musunuz? O tahsis yapılan yeri bilabedel vakfına mülk edindi. Türkiye’de bunun bir başka örneği yok. Bunu sen kalk milletimize bir anlat bakalım. O vakıftaki yöneticiler acaba bunu nasıl izah edeceksiniz? Bir tane örneği yok. Bilabedel mülk edinme hakkı bizim vakıf yasalarına göre de yok. Ama bunlar bunu yaptı. Şimdi tabii pek kullanmıyorum o ifadeyi, Devlet Bey gayet güzel kullanıyor. Malum ona ‘Serok Ahmet’ diyor. Bu tür işler yapıyor. Helalinden ne yaptın? Kurduğunuz üniversiteyle başarı grafiğimiz ne? Yok. Biz de bu üniversiteyi, bunların bu yolsuzlukları nedeniyle aldık, devletimize mal ettik.

Verdiğimiz imkânlar çok daha ileri, akademisyenleri, öğretim üyeleriyle çok daha güçlü ve bir diğer yanıyla da Maltepe’deki bir kışlayı, Marmara Üniversitesi olarak gayet muhteşem, güzel bir hâle getirdik ve onlarla da bunu bütünleştirdik. Millete, milletin evlatlarına, gençliğimize, şanına yakışır eserler inşa ediyoruz. Sen de ne yaptın bir bunu söyle bakalım? Bunlardan bir şey olmaz.

Ailece, yıllarca fabrikalarında yatıp kalktılar. Öyle zamanlar oldu ki terör bölgelerine gittiler. Orada subaylarımızla onlarla beraber yatıp kalkarak orada ürettikleri eserlerin testlerini yaptılar. Testler sürecinde terörle mücadele bölgesindeki askerlerimizle üs bölgelerindeki çadırlarda kalarak Mehmetçik ile aynı karavanaya kaşık sallayarak insansız hava araçlarını kullanılabilir seviyeye getirdiler. Dikkat ederseniz, tüm bunlar Selçuk Bey ile herhangi bir akrabalık bağımın olduğu dönemde değil onun öncesinde yaşandı.

Hamdolsun bugün insansız hava araçlarında öyle bir düzeye ulaştık ki dün bize en iptidaisinden bu araçları vermeyenler, bugün bizim ürünlerimize talip olma noktasına geldi.

TUSAŞ’ın aynı sınıftaki ürünü Anka’sı da başarılarıyla yüzümüzü ağartan bir projemiz. BAYKAR’ın Akıncı’sı ve TUSAŞ’ın Aksungur’uyla bir üst sınıftaki insansız hava aracı piyasasında da yerimizi aldık.

Kızılelma’nın yalnızca cismi yok, Kızılelma aynı zamanda bir hedef; bu kutlu davaya inananların çok önemli bir hedefi. Kızılelma ve Millî Muharip Uçak projelerimizle ülkemizi artık bambaşka bir lige taşıyoruz. Aynı şekilde HAVELSAN ve ASELSAN gibi Türk Silahlı Kuvvetlerimizi destekleyen vakıflarımıza ait şirketlerimiz de bu alanlarda çok önemli projeler yürütüyor.

Hakkaniyet noktasından bakarsak BAYKAR, tasarım ve geliştirme çalışmalarına her türlü desteği ziyadesiyle hak eden bir şirket ve şu anda 3 bini aşkın pırıl pırıl genç burada çalışıyor. Ama şirketin tercihi, bu çalışmaları kendi öz kaynaklarıyla yapmak. Zaten bu şirketin gelirleri de ülke içi satıştan ziyade ihracata dayalı. Şirketin 20 yıllık gelirlerinin yüzde 75’i, geçen yılki gelirlerinin ise yüzde 99,3’ü artık 27 ülkeye ulaşan ihracatından geliyor. Bay Kemal, bunlar seni niye rahatsız ediyor? Yanındaki bazı terör yandaşlarını rahatsız ediyor anlıyoruz da seni niye rahatsız ediyor? Çünkü onlar teröristlerle beraber. Çünkü SİHA’larımız, Akıncılarımız o inleri darmadağın ettiler, oraları vurdular ve oralarda nice teröristleri yok ettiler.

Esasen biz birçok savunma sanayi projesinde firmalarımızın tasarım ve araştırma-geliştirme çalışmalarına destek veriyoruz. BAYKAR gibi yüksek teknolojiye dayalı stratejik ürün geliştirme ve üretim yatırımı yapan 50 firma, devletten proje bazlı destek alıyor. Bunlar içinde devletten nakit desteği almadan çalışmalarını yürüten dört firma var; bunlardan biri BAYKAR. Mesela Altay tankının geliştirilmesi sürecinde yaklaşık 500 milyon doları Otokar firmasına olmak üzere çeşitli firmalara toplamda 660 milyon dolar ödeme yaptık. Bu rakam üretim değil yalnızca tasarım ve geliştirme için yapılan ödeme. BAYKAR ürettiği hiçbir ürünün geliştirmesi için devletten tek kuruş almamış, hepsini kendi kaynaklarıyla yürütmüştür. Yaptığı işler karşılığında BAYKAR’ın aldığı tek destek, gümrük vergisi, KDV, sigorta primi, stopaj indirimi gibi nakdi olmayan, üretim ve ihracat yapan her firmanın yararlandığı kolaylıklar.

Mesela bunları açıkça söylemek zorundayım ki milletimiz bazı gerçekleri bilsin, tek başına Ford Otomotiv 20,5 milyar lira teşvik belgeli yatırım projesine sahip. Yalnızca Millî Muharip Uçak Projesi için diğer teşvikler yanında TUSAŞ’a doğrudan bütçeden aktardığımız kaynak 1,3 milyar dolar.

Bilhassa gençlerimize cesaret ve güven aşılayacak bir anlayışla destek yelpazemizi olabildiği kadar geniş tutuyoruz. Savunma sanayi sektöründeki firma sayısının 20 yılda 48 kat, proje sayısının 12 kat artmasını, işte bu ekosisteme, iklime borçluyuz.

Bu gerçeklere rağmen bin bir yalan ardı ardına dizilerek BAYKAR’ın hedef alınmasının sebebi nedir biliyor musunuz? Sebep, BAYKAR’ın ürettiği araçlarla ülkemizin kazandığı zaferler, elde ettiği prestij, sahip olduğu kazanımlar. Bizi Suriye’de bataklığa çekme, Karabağ’da mahcup etme, Libya’da hüsrana uğratma, Ege’de çaresiz bırakma hesabı yapanların heveslerini kursaklarında bıraktığımız için bu ses çıkıyor. Sahip olduğumuz silahlı ve silahsız hava araçlarıyla vatan topraklarının her karışını, sınırlarımız dışındaki tüm çıkar alanlarımızı kontrol altında tuttuğumuz için bu ses çıkıyor.

‘Teknoloji üreten, onun kullanımında da söz sahibidir’ gerçeğinden hareketle ülkemizin etki alanının giderek genişlemesine tahammül edilemediği için bu ses çıkıyor. Ses verenler kukladır, aparattır ve kullanıp atılacak araçlardır. Partisini tescilli ajanlarla devlet sırlarını üç kuruşa satan hainlerle dolduranları başka bir vasıfla sıfatlandırmak, ederinden fazlasını vermek olur. Biz onların iplerini ellerinde tutanlara bakıyoruz.

Lafı da sahibini de milletimizin vicdanına havale etmek, herhâlde en doğrusu olacak. Ancak meselenin bu kadar basit olmadığına dair emareleri de gözden ırak tutmuyoruz.

Bu ifadeleri bizzat söyleyen CHP’li, HDP’li tipleri de biliyoruz hatta cezaevinden söyleyenleri de biliyoruz. Milletimiz bunlara iktidar yüzünü zaten göstermez ama böyle kirli bir pazarlığın içine girilebilmiş olması bile başlı başına bir facia. Bunları duyunca Gezi olaylarında karşımıza dikilip şimdi hepsi de milletimizin emrinde, hizmetinde olan ülkenin büyük projelerini durdurma şartı koşanları hatırladık. Aynı şekilde ülkemizin büyük projelerini yürüten isimlerin ve firmaların, olur olmaz nice bahanelerle yıllarca nasıl hedef alındığını hatırladık.

Bunların hepsini de biz hizmete verdik. Yatırım, üretim, turizm, çevre yönleriyle yaptıkları katkıları hesaplarsak İstanbul Havalimanı’nın 80 milyar dolar, İstanbul-İzmir Otoyolu’nun 29 milyar dolar, Osman Gazi Köprüsü’nün 10 milyar dolar, Avrasya Tüneli’nin 7 milyar dolar, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün 5 milyar dolar ülkemize katkısı oldu.

Sizin anlayacağınız, ‘şu firma, bu isim’ hepsi bahane... Nişan alıp ateş ettikleri asıl hedef Türkiye’dir, Türk milletidir, onun geleceğini biçimlendiren vizyonları, hedefleri, projeleridir. Bunlar milletimizi tanımıyor. Milletimiz özellikle projelerine, eserlerine, hizmetlerine dokunacak adamı, bırakın sandığa gömmeyi, doğduğuna pişman eder. Bizim kendi adımıza ‘ah’ ettiğimiz husus ise bir dönem bunları adam yerine koyup görev vermiş olmamız. Hatayı kabul etmek ve ders çıkarmak da bir erdem. Biz dersimizi çıkardık, milletimizden de helallik diliyoruz.

Altılı masanın içinde iki isimden hanımefendi, bugünkü konuşmasında, bizim başörtüsü konusunu istismar ettiğimizden bahsediyor. Hanımefendi, Erdoğan’ın ve arkadaşlarının başörtüsü konusunda istismarcı olup olmayacağını benim milletim gayet iyi bilir. Dürüstsen, haysiyet sahibiysen, arkadaşlarım randevu talep etti, randevu vermediniz. Çünkü ikiniz de birbirinizin aynısısınız. Bay Kemal’in de senin de birbirinizden farkı yok. Sen Saraçhane’de verdiğin görüntü ile zaten hangi istikamete gittiğini ortaya koyuyorsun. Bu millet bu konudaki hassasiyetleri gayet iyi biliyor. AK Parti, Cumhur İttifakı olarak bu işin istismarını değil tam manasıyla gerçeğini yapıyoruz. Kabul edersiniz etmezsiniz şu anda yola çıktık, milletimize de aile olayını, başörtüsü konusunu, hepsini anlatacağız. Grubumuzla bu konudaki onurumuz, her şeyimiz ortada. Bu konuda sizinle bu işin mukayesesini yapacak değiliz.

Sizin birlikte yürüdükleriniz, bu ülkede başörtülü milletvekilini, ‘Bu kadını Meclis’ten atın’ diyecek kadar ileri giden sınırsız tiplerdi. Siz onlarla beraber yürüyorsunuz. Şimdi bu işin istismarıyla bizi yargılamak istiyorsun. Varsa bir projeniz, projenizi bize gönderirsiniz. Buna göre üzerinde çalışırız, adımı da atarız. Aile bizim kutsalımız. Güçlü aileler, güçlü fertlerden ortaya çıkar. Güçlü ailelerden de güçlü millet oluşur. Şimdi çok açık, net bir şey söylüyorum, siz ortağınızla birlikte malum LGBT’cilerle beraber yürüyebilirsiniz, onlarla beraber adım atabilirsiniz, bizim onlarla da işimiz yok. Çünkü aile kurumunu çok sağlam zemine oturtmanın adresi AK Parti, Cumhur İttifakı. Yola da böyle yürüyoruz, yürüyeceğiz.

Anahtar Kelimeler:
EnflasyonSeçim Tarihi
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.