Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, ''O iki yıllık özlemi hamdolsun. önceki akşam ve dün akşam gidermeye başladık. Tabi o özlem öyle iki teravihle bitmez. İnşallah diyorum ki, hep birlikte 30 gün boyunca 30 teravih boyunca gençlerimizle, çocuklarımızla, kadınımızla, erkeğimizle camilerde olalım.
Gençlerimizi, insanımızı teravihle etkinliklerden birisini tercih etmek zorunda bırakmayalım. Hep birlikte namazlarımızı kılalım, ondan sonra etkinliklere katılalım. Tabi ki meşru olan etkinliklere, meşru olmayan bir etkinliğe zaten insanımızın gitmesini istemeyiz. Meşru ölçülerde etkinlikler olur, bu bizim Ramazan geleneklerimizde vardır. Ben hatırlıyorum, bazen camide teravih kılarken dışarıdan etkinliklerin sesinden rahatsız olduğumuz anlar oldu. Özellikle etkinlik yapan yetkilileri uyardım.
Namaz alışkanlığı kazansınlar. Biraz oynasınlar, ama şunu da söyleyelim, bazen namazda çok fazla ses yapıp cemaatin huşusunu bozacak derecede olduğu zaman da anneleri babaları onlara güzel bir şekilde öğretirlerse, eğitirlerse ise çok daha güzel olur. Ama şunu her zaman söylüyorum bir daha da tekrarlamak istiyorum. Çocuk sesleri ile kılınan namaz, hiç çocuk sesi olmadan kılınan namazdan bana göre daha iyi, daha faziletli. Yeter ki camilerde çocuk sesleri olsun.
Ramazan içinde Kur’an'ın indirildiği aydır. Buradan yapacağım en önemli tavsiye, Kur’an ayında Kur’an'ı öğrenmeye, anlamaya çalışalım. Kur’an-ı Kerim’i okumasını bilemeyenler şu Ramazan ayını fırsat bilsinler, öğrensinler, öğrenmeye gayret etsinler. Bütün hocalarımıza her zaman söylüyorum diyorum ki, mahallenizde, caminizde, cemaatinizden Kur’an-ı Kerim okumasını bilmeyenlere yardımcı olun. Ne zaman isterlerse, saatlerini kendilerine bırakın, kendileri hangi saatte Kur'an öğrenmek istiyorlarsa o saatte siz hazır olun. Eğer cemaatinden çocuklar, gençler, Kur'an-ı Kerim okumak için kendilerine uygun saatleri hocalarımıza sunuyorlarsa diyorum ki, siz o saatlere uyun ve bu sevaptan istifade edin. Bizim hocalarımız, Allah hepsinden razı olsun, vatandaşlarımızı bekliyorlar, camiye bekliyorlar, hatta esnafa yönelik eğitim programları yapanlar var, esnafı dolaşmışlar, size kaçta gelelim Kur'an öğretelim, bırakınız camiye gelmelerini beklemeyi dükkana gidenler var. Böyle esnaf ziyareti yaparak onlara Kur'an öğreten, bu şekilde programlar yapan hocalarımız var.'' dedi.
Cami Planlama ve Tasarımı Kılavuzu konusunda Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, ''Kılavuzda camide kadınlarımızla ilgili nasıl bir bölüm oluşturulacak? Lavabosundan diğer bölümlerine kadar, minaresiyle kubbesi arasındaki âhenk nasıl olmalı? Bütün detaylar düşünülmüş bir şekilde bir kılavuz haline getirdik ve şimdi bunun mevzuat çalışmasını yapıyoruz. Mevzuat çalışmasını da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mevzuatına koyarak artık bundan sonra bu standartlara uygun olmayan bir cami yapılmayacak. Eski camileri yani bu standartlardan mahrum olan camileri de imkanların el verdiği ölçüde düzenlenmesi de var. Hatta engelli kardeşlerimiz için, görme engelliler camiye gelirken sıkıntı yaşamadan nasıl girecekler? İşte fiziksel engelliler için camiye giriş yolları nasıl olacak? Hepsinin detaylarını belirledik.
İslam medeniyeti ırkçılık yapan bizden değildir, beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur, üstünlük yalnızca takvadadır diyerek bunları kaldırmış ama 21. asırda bugün Batı medeniyeti renklere göre insanları insan olarak kabul ediyor. Dolayısıyla Dünyanın İslam'a ihtiyacı var. Dünyanın İslam’ın ilkelerine ihtiyacı var. Bunu her yerde, her vesile ile söylemeliyiz. İslam, işte bu kötülükleri ortadan kaldırmak için gönderilen bir dindir. Bütün peygamberlerin getirdiği dinin ortak adıdır İslam.
Fitrenin asgarisi hesap edilir. Herkes kendi imkanına, durumuna göre 40 liradan yukarı ne kadar verebilirse. Fitre şükür amaçlı yapılan bir ibadettir. Onun için bizim fakir fukara insanımız da başımın gözümün sadakası olsun diye fitresini verir. O yüzden asgari olarak hesap ediliyor. Din İşleri Yüksek Kurulumuz bu seneki hesaplamasında 40 lira gibi bir rakam ortaya çıktı. Fidye nedir? Hasta olan, yolcu olan oruç tutamayan bir kişi, daha sonra tutamadığı günler kadar oruç tutar. Eğer tutamayacak durumda ise o zaman da her bir gün için fidyesini verir. Bir fitre bir fidyeye mukabil oluyor.
Bu sene bütün insanlık olarak en çok ihtiyacımızın olduğu bir kavramı belirledik, doğruluk. Hani “Allah’a inandım de dosdoğru ol” diyor ya Peygamber Efendimiz. Fatiha Suresi’nde, namaz kılarken de bunu Rabbimizden biz istiyoruz, “Yarabbi bizi sırat-ı müstakime ulaştır.’ Fatiha Suresini okurken esasında bizim bunları çok iyi düşünmemiz lazım ve işte o yola, o doğruluk yoluna bugün ne kadar muhtacız? Bunu anlamaya ve yaşamaya ne kadar muhtacız? Yalan, adeta bazı insanların hayat tarzı haline gelmiş. Yalanın tanımını yapan ve en iyi yalan nasıl söylenir? Bu şekilde eğitim veren insanlar görüyoruz; şöyle yalan söyleyin, daha etkili olursunuz. Bu nasıl bir insanlıktır? İnancı bir tarafa koyunuz, hiçbir insanın yalanı teşvik etmemesi lazım. Çünkü yalan kötülüğe götürür. Bu ne korkunç bir şey değil mi? O yüzden ben buradan sesleniyorum. Yalandan uzak duralım, yalan algılarla insanları karalamaktan uzak duralım.'' dedi.