Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Kadını anne, eş, kardeş, evlat vasıflarıyla insanın bir yarısı, erkeği de baba, eş, kardeş, evlat vasıflarıyla insanın diğer yarısı olarak görmeden bu meseleyi yerine oturtmak hallice olur.
Ülkemizdeki kadınların bugüne gelen şiddetten eğitim ve iş hayatındaki adaletsizliğe kadar geniş bir alana yayılan mücadelelerinde yanlarında olduk. Kadınların haklarını savunmak meseleyi birkaç başlığa indirerek değil, onların haklarını teslim etmekle yapılır.
Her alanda kadınlarımızın çok önemli mesafeler kat etmesini sağladık. Kadınların işgücüne katılımını yüzde 27'lerden yüzde 34'lere çıkardık. Kadın istihdamını 6 milyondan 10 milyona getirdik. Onların eğitim-öğretimini destekleyerek bu başlığı sorunlarımız arasından neredeyse çıkardık.
Karar mercilerinde kadın sayımızda gözle görülür artışı temin ettik. Kadın-erkek oranı pek çok alanda dengelenmiş durumdadır. Kadınların temsili konusunda hala arzuladığımız seviyeye ulaşabilmiş değiliz.
Çalışan kadınlar yanında ev kadınlarımızın da ailelerine, ülkemize katkısına önem veriyoruz. Hak, adalet ve onur talebine aynı hassasiyetle yaklaşıyoruz.
Ülkemizde kadına yönelik şiddetle mücadelede tarihi bir devrim olan 6280 numaralı kanun dünyada örnek teşkil etmektedir. Kadına sırf cinsiyetinden dolayı uygulanan şiddeti, öldürmeyi insan olan hiç kimse kabul edemez. Ülkemizde kadın cinayetleri Avrupa'dan daha geridedir, ancak bu hadiseleri sıfırlanana kadar görevimizi yapmış sayılamayız. Sadece takım elbise giyerek tiyatrovari görüntüler indirim gerekçesi olmayacaktır. Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve eziyet gibi suçlar kadına karşı işlenmişse cezalar daha da artırılacaktır. Tehdit suçlarına karşı verilen ceza 6 aydan 9 aya çıkarılacaktır. Israrlı takip eylemleri 6 aydan 2 yıla kadar hapisle sonuçlanacak bir işlem görecektir. Tutuklama kararı da verilebilecektir. Kasten yaralama suçları da katalog suç düzenlemesine dahil edilerek tutuklama kolaylaştırılacaktır. Baro tarafından ücretsiz avukat görevlendirilebilecektir.
Türkiye'de kadın hakları konusunda çift standardın en bariz örneği 28 Şubat uygulamasıdır. Batıdaki gelişmelere işaretle kadını öne çıkarma söylemiyle hareket edenlerin, zihinlerinin gerisinde nasıl faşist, gerici ve karanlık dünya taşıdıklarını 28 Şubat'ta gördük.
Bu dönemde sözde çağdaşlık adına başlarını örttükleri için kız öğrencilerinin eğitim haklarını ellerinden alan zihniyet kara bir bulut gibi ülkenin üzerine çökmüştü. Kamuda çalışan kadınları gözlerini kırpmadan kapı önüne koydular. Bu uygulamayı özel sektöre kadar yaygınlaştırdılar. Şimdi 28 Şubat'ın peşindeler. Kusura bakmayın, o geride kaldı.
Milletin değerleriyle, inancıyla, kültürüyle kavgalarını kılık kıyafet üzerinden yürütenlerin foyaları ortaya dökülmüştür. Şimdi bir araya geliyorlar. Her girişim gibi bu sürecin arkasından bankaları soyan, kıt kaynakları yağmalayan, girişimlerin engelleyenler çıkmıştır.
Ülkemizin potansiyelini harekete geçirdiğimizde, kaynaklarını eser ve hizmet üretmek için kullandığımızda Cumhuriyet tarihinde yapılanları 5'e 10'a katlayan işler gerçekleştirdiğimizi ortaya koyduk.
Kadınların sadece inançlarına değil, varlıklarına saygı duymayanlar hangi süslü kavramların arkasına sığınırlarsa sığınsınlar bu açıklarını ortaya çıkmasından alıkoyamayacaklar. Ülkenin ikinci büyük partisinin taciz, tecavüz, hırsızlık vakalarını görmezden gelmesi kadınlara yapılan en büyük saygısızlıktır. Nerde bu kadın dernekleri, niye meydana çıkmazlar? İlla kendi sütlerinden, kendi zihniyetlerinden mi olacak? Niçin gitmiyorsunuz adalet saraylarının önlerine? Görünmezler, onların bu noktada cibilliyetleri bozuktur.
Başak Cengiz'de gördük, çıkmadılar. Çünkü sütleri birbirine uymuyor. Bunların derdi insanı, kadını savunmak değil kendi sapkın ideolojilerine zemin hazırlamaktır. Kadınların haklarını, hukuklarını koruma mücadelesinin en samimi savunucusu biziz diyoruz.'' dedi.