Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Şehre geldiğimiz andan itibaren bizleri muhabbetle bağrına basan tüm hemşerilerime şükranlarımı sunuyorum. Rize’mizin siz kıymetli kanaat önderleriyle, gönüllü kuruluşlarımızın değerli temsilcileriyle bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Sayın Valimize, Belediye Başkanımıza ve mesai arkadaşlarına bu güzel buluşmaya vesile oldukları için teşekkür ediyor, toplantımızın şehrimiz, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Davetimize icabet ederek yemeğimizi teşrif eden misafirlerimize de hoş geldiniz diyorum.
Her fırsatta ata-dede topraklarına geliyor, sıla-i rahim yapıyoruz. Bugün de baba ocağımız Rize’de her zaman olduğu gibi dolu-dolu bir gün geçirdik. Gerçekten coşkulu, heyecanlı bir toplu açılış töreni gerçekleştirdik. Törenimizde inşası tamamlanan afet konutlarının anahtar teslimini yaptık. Ayrıca Rize Belediyemiz ve bakanlıklarımızın şehrimize kazandırdığı hizmetlerin resmi açılışını gerçekleştirdik. Toplam tutarı 1,6 milyar lirayı bulan tüm bu eser, hizmet ve yatırımların Rize’mize ve siz kardeşlerime hayırlı olmasını diliyorum. Bilhassa Ayder’e yaptığımız yatırımları çok-çok önemsiyoruz. 2017 yılındaki ziyaretimizde karşılaştığımız manzara bizleri çok üzmüştü. Çocukluğumuzun o temiz Ayder’i gitmiş, yerine derme çatma yapılarla, dev salıncaklarla suları, doğası çöple kirlenmiş bir Ayder gelmişti. Vatandaşımızın buraya gelen yerli-yabancı misafirlerimizin şikâyetlerini dinledik. O gün böyle bir Ayder Yaylası bizi temsil edemez, Ayder’i doğa koruma projemizle şanına yakışır bir hale getireceğiz demiştik, hamdolsun aradan geçen süre zarfında sözümüzü tuttuk. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızla Ayder Yaylası Koruma ve Yenileme Projesi’ni tamamladık. Bugün de diğer hizmetlerin yanı sıra toplam 1.800 araç kapasiteli kapalı otoparkın resmi açılışını yaptık. Böylece güncel rakamla 2 milyar 667 milyar lirayı bulan yatırımla Ayder’i tekrar eski ihtişamına, güzelliğine kavuşturduk, inşallah yarın sabah da Ayder’de olacağız. Afetzede kardeşlerimize ev ve dükkânlarının anahtarını teslim ederek sel felaketinin yaralarını sarma sözümüzü tutmanın bahtiyarlığını yaşadık. Rabbim şehrimizi ve ülkemizi her türlü afetten muhafaza eylesin diyorum.
Rize’ye sadece toplu açılış töreni için gelmedik. Rizeli hemşerilerimizle hasbihal etmek, istişare etmek, hasret gidermek için de geldik. Türkiye’nin yakın çevresinde yaşanan olayları siz de takip ediyorsunuz. Millet olarak neredeyse her gün bölgemizde patlak veren yeni bir krizle uyanıyoruz. Rusya ve Ukrayna bizim Karadeniz’den iki komşumuz, bu iki komşumuz arasındaki savaş maalesef 2,5 yıldır devam ediyor. Binlerce, on binlerce insan öldü, şehirler yıkıldı, çocuklar yetim kaldı. Batılı savaş baronları dışında bu kan deryasından kazançlı çıkan olmadı. Halen ateşe benzin döküyorlar, yangını körüklemek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Biz ise barışın ve istikrarın tesisi için çalışıyoruz. İlk günden itibaren hep bunu yaptık, bunun için mücadele ettik. İki komşumuz arasında hakkaniyetli davranarak, dengeli politika izleyerek bu ateşin Karadeniz’e sirayet etmesine engel olduk. Çatışmalar başladığında bizi eleştirenler, bize laf edenler, hatta Türkiye’yi kışkırtanlar şimdi bize hak veriyor, hakkımızı teslim ediyor. Aynı durum Gazze’de soykırıma uğrayan kardeşlerimiz için de geçerlidir.
7 Ekim’den beri Türkiye zulme karşı durarak insanlığın vicdanı oldu. Kimseden çekinmeden, kimseden lafımızı esirgemeden, kimin ne dediğine bakmadan Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz için harekete geçtik. İnsani yardımlarda miktar bakımından Gazze’ye en fazla yardım malzemesi gönderen ülkeyiz. İştirak ettiğimiz bütün uluslararası toplantılarda İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamları gündeme getirdik. Batı dünyası ise bu süreçte gerçekten çok kötü bir sınav verdi. Savunduklarını iddia ettikleri değerleri çiğneme pahasına İsrail’in yanında yer aldılar. Önceki gün Amerikan Temsilciler Meclisi’ndeki o rezil sahneleri hep beraber seyrettik. Açıkçası orada gördüklerimiz karşısında insanlık adına biz utandık. Yemek kuyruğunda bekleyen insanları, çadırlarında uyurken vurulan çocukları, hastane küvezlerinde öldürülen bebekleri düşündükçe gerçekten büyük bir mahcubiyet yaşadık. Mehmet Akif’in “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” ifadesinde anlamını bulan o değişmez hakikate bir kez daha şahit olduk.
Bakınız burada şunu açık-açık söylemek isterim: Netanyahu gibi birine kırmızı halı sermek, çok daha ileri gidip yalanlarını elleri şişinceye kadar alkışlamak Amerika için büyük bir akıl tutulmasıdır. Ülkemden bazı siyasi partiler diyorlar ki şu anda hükümet Filistin Başkanı’nı Türkiye’ye davet etsin ve Parlamentoda konuştursun. Ya size bunu davet etmediğimizi kim söylüyor? Davet ettiğimiz halde gelmeyen Sayın Abbas, kusura bakmasın önce bizden ayrıca özür dilemesi lazım. Davet ettik, ama gelmedi. Bekliyoruz, bakalım gelebilecek mi? Gelir veya gelmez, ama biz Filistin halkının, Filistinli kardeşlerimizin adına zaten söylenmesi gerekenleri her yerde, her toplantıda dile getiriyoruz. Kalbinde zerre kadar insanlık olan, vücudunda taş yerine kalp taşıyan hiç kimse böyle bir vicdansızlığı meşrulaştıramaz. Hortlatılmak istenen Haçlı zihniyeti tam olarak işte budur. Bir tarafta Temsilciler Meclisi’nde o Hitler müsveddesi gibi olanın konuşmasını alkışlayanlar var, ama diğer tarafta da Temsilciler Meclisi’nin dışında bakıyorsunuz orada da yine binlerce insan bunları lanetliyor. 40 bin masumun katilini alkışlayanları gördükçe sadece insanlık için değil, kendi geleceğimiz için de endişeleniyoruz. Bugün Gazze’yi yerle yeksan edenlerin o kirli gözlerini yarın Anadolu’ya dikmeyeceklerini kim garanti edebilir? Bugün Gazze’deki katliama ses çıkarmayanların aynısı başka ülkelerin başına geldiğinde tepki vereceğini kim iddia edebilir? Bunun için her fırsatta Türkiye güçlü olmak, caydırıcı olmak, her alanda kendi kendine yeter konumda olmak zorundadır diyoruz. Ekonomide, savunmada, siyasette, turizmde, güvenlikte, tarımda ve diğer alanlarda tam bağımsız Türkiye hedefimize ulaşmak için koşturuyoruz. Verdiğimiz mücadelenin tek bir gayesi vardır, geçmişte muhannete muhtaç olmanın acısını çok çekmiş, bunun bedelini ödemiş ülkemizi bir daha aynı tercihle karşı karşıya bırakmak istemiyoruz.
Son 22 yılda bu iddiamızı hayata geçirmek için gerçekten çok çalıştık. Maruz kaldığımız onca ihanete, sabotaja ve saldırıya rağmen hamdolsun her alanda önemli başarılara imza attık. Ekonomide yılda ortalama yüzde 5,5 oranında büyüme kaydettik. Milli gelirimizi 238 milyar dolardan 1,1 trilyon doların üzerine taşıdık. Satın Alma Paritesine göre ülkemizi dünyada 11’nci sıraya çıkardık. İhracatımızı 35 milyar dolardan aldık, yaklaşık 256 milyar dolara yükselttik. Turist sayısını 15 milyondan yaklaşık 57 milyona, turizm gelirlerimizi de 54,3 milyar dolara çıkartarak büyük bir başarıya imza attık. Savunma sanayinde göreve geldiğimizde yüzde 80’leri bulan dışa bağımlılığımız bugüne tersine döndü, yüzde 20 seviyelerine indi. Artık birçok ihtiyacımızı kendimiz karşılıyor, hatta yıllık 5,5 milyar dolardan fazla savunma ürünü ihracatı gerçekleştiriyoruz.
Terörle mücadele konusunda hamdolsun çok iyi bir yerdeyiz. Terör örgütlerinin mevcudiyetini sınırlarımız içinde önemli ölçüde bitirdik, sınırlarımız dışında da teröristlere nefes aldırmıyoruz. Irak’ın kuzeyinde devam eden Pençe Kilit Harekâtıyla bölücü örgütü sınırlarımızdan epeyce uzaklaştırdık. Suriyeli operasyonlarımızla zaten aynısını daha önce başarmıştık. Suriye sahasındaki güvenli kuşağımızın eksik kalan yerlerini vakti, saati geldiğinde inşallah tamamlayacağız. Evlatlarımıza terör tehdidinin olmadığı bir ülke teslim etmekte kararlıyız.
Tabii tüm bunları söylerken özellikle ekonomide karşı karşıya olduğumuz zorlukları inkâr etmiyoruz. Bunların üstesinden gelmek amacıyla geçen yıl uygulamaya koyduğumuz Orta Vadeli Programın olumlu etkilerini görmeye başladık. Merkez Bankası rezervlerimiz tarihimizin hiçbir döneminde görmediğimiz bir hızla artıyor. Risk primimiz 700 baz puan seviyelerinden 260 baz puanın altına düştü. Daha çok siyasi sebeplerle alındığımız Gri Listeden çıktık. Yılları bize haksızlık yapan kredi derecelendirme kuruluşları bile hakkımızı teslim etmek mecburiyetinde kalıyor. Enflasyonun ateşi bundan sonra daha hızlı düşmeye başlayacak. Son 2 yılda özellikle fiyat balonunun oluştuğu sektörlerde dengelenme hız kazandı. 6 Şubat depremlerinin yaralarını son süratle sararken, bütçe dengelerini de iyileştiriyoruz. İstihdam noktasında sevindirici haberler gelmeye devam ediyor.
Son olarak Mayıs ayı işgücü verileri rekorlar kırdığımız 2023 senesi yıllık verilerinden bile daha iyi seviyede geldi. İşsizlik oranı bir önceki yıla göre 1,1 puan azalarak yüzde 8,4 seviyesinde gerçekleşti. İnşallah herhangi bir yol kazasına mahal vermeden ve popülizm tuzağına düşmeden programımızı kararlılıkla uygulayacağız. Buradaki tüm kardeşlerimden bize, hükümetimize ve politikalarımıza güvenmeye devam etmelerini istirham ediyorum. Felaket tellallarına lütfen kulak asmayın. Birlik ve beraberliğimize kastedenlere lütfen prim vermeyin. Türkiye’ye düşmanlık besleyenlerin oyunlarına lütfen gelmeyin. Şunu hiçbir zaman unutmayın: Türkiye, bu sürecin sonunda artık çok farklı bir ülke olacak. Türk ekonomisi bu dönemi atlattıktan sonra hedeflerine çok daha hızlı koşacak. Bugünün Türkiye’si nasıl 20 sene öncesiyle kıyas dahi edilmezse, emin olun yarının Türkiye’si de bugünden fersah-fersah ileride olacak. Bundan en küçük bir şüphe dahi duymuyoruz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, bizlerle bu sofra etrafında bir araya geldiğiniz için her birinize şükranlarımı sunuyorum. Açılışını yaptığımız eserlerin bir kez daha Rize’mize hayırlı olmasını diliyorum. Yeniden kavuşmak, muhabbet etmek arzusuyla hepinizi Allah’a emanet ediyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Kalın sağlıcakla.'' dedi.