İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, ''Sizce bir bakan yardımcısı neden 3 ayrı yerden maaş alır? Gençler işsiz ve çaresizken bir bakan yardımcısı nasıl ayda 314 bin lirayı cebe indirir? İşi milletine hizmet olan bir kişi nasıl utanmadan milletin cebinden çıkan o paraları yiyebilir? Aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar yiyorlar. Gördükleri her makama çöküyor, buldukları her maaşı cebe indiriyorlar. Saray bürokratları ballı maaşlarla günlerini gün ederken, vatandaşa kemerleri sıkın diyor.
Bay kriz çıkıyor, sağlıklı yaşam tavsiyeleri veriyor. Meşhur manda yoğurdunu izlediniz. Her şeyoloji profesörü Sayın Erdoğan her şeyden bir kibrit kutusu anlar. Gün gelir ekonomistim der, gün gelir doktorlara hekimlik öğretir. Bay kriz son olarak yaşam koçluğuna soyundu. Diyetisyenler panikte. Niye, çünkü şifaymış. Bu şifa bir asgari ücretlinin hanesine nasıl girecek belli değil.
Sayın Erdoğan senin sınırlı tarih bilginde bulunmaz ama, Türk'ün devlet anlayışında vatandaşını refah içinde yaşatmaktır. Bari tarihimize kulak ver. Senin görevin milletimize yatmadan önce yeme tavsiyesi değil, karnı tok yatağa girmesini sağlamaktır.
Geleneksel AK Parti israf festivali tüm şaşasıyla sürüyor. Hala ceketimi assam seçilirim havasındalar, ülkeyi hala şahsi şirketi, vatandaşı da marabaları olarak görüyorlar. Varsın giderayak çanak çanak yemeye devam etsinler, yarın yokmuş gibi çalıp oynamaya devam etsinler. Bu devletin de bu ülkenin de gerçek sahibi millet olduğunu anladıkları, okkalı tokatla sarsılacakları o kutlu güne çok az kaldı.
Siyasi partilerin bir iddiası olur, ya donanımlı kadroya göreve talip olursunuz, ya daha iyi bir sistem önerisiyle talip olursunuz ya da işçilere, gençlere daha iyi şartlar sağlamak için göreve talip olursunuz. Yani koltuğa değil, göreve talip olursunuz. Kişisel çıkarlar için değil, milletin çıkarları için talip olursunuz.
Milletinin tamamına hizmet etmek için çalışmaya başlarsınız. Buradan bay kriz ve arkadaşlarının başımıza musallat ettiği bu ucube sistemi yapanlara soruyorum; bir savcı çıkıp soruşturma açabilseydi bakanlar hesap vermek zorunda olsaydı yolsuzluk kanser gibi yayılabilir miydi? Çifçiler kredi alamazken, eş dost televizyon satın alsın diye kredi verebilir miydi? İhaleler denetime tabi olsaydı 1,5 milyar liralık köprüye 13 milyar lira gelir garantisi verebilir miydi? Ülkenin kurumlarına sızmış ahlaksızlar, kaynakları böyle sömüremezdi.
Bizim hedefimiz ahlaksızlığı ödüllendiren bu ucube sisteme son verip, Türkiye'ye yaraşır bir sistemi getirmektir. Devletler ahlaksızlıkla yıkılır. Bizim derdimiz yok edilen o ahlakı geri kazanmaktır. Rüşvetçilerin caka sattığı, yüzsüzlerin dolaştığı o sistemi söküp atmaktır.
6 parti olarak kurumsal ve fikri farklılıklarımıza rağmen bu yolda çok önemli adım attık. Görüyoruz ki bu tablo Cumhur İttifakı bileşenlerinin canını çok sıkıyor. Şimdiye kadar yürüttükleri siyaset dağıldı, rahatları bozuldu. Bu rahatsızlıktan olsa gerek bir dumur hali iktidarı esir almış durumda. Aday belli olmadan yapılan toplantıların anlamsız olduğunu söylüyor. Sorun bu kafa yapısının ta kendisi. Biz yeni tek adam belirlemek için bir araya gelmedik. Bu ucube sistemden kurtulmak için bir araya geldik. Türkiye'nin kuvvetler ayrılığına dayalı hukuk sistemine ihtiyacı var. Anlamadıkları gerçek bu. Adalet, demokrasi, kalkınma, zenginleşme en başta sistem sorunudur. Türkiye bu sistemle daha fazla yönetilemez.
Kim başa gelirse gelsin, işleyen bir sistem kurmaktır. Bu kim aday olacak tartışmasından çok daha ileri görüşlü bir tartışmadır. Onlar masanın şekliyle, altıyla, üstüyle, örtüsüyle uğraşıyor biz milletimin ihtiyaçlarını konuşuyoruz. Biz İYİ Parti olarak devletimizin kuruluş kodlarını hatırlatmaya devam edeceğiz. Ortak aklı ve ortak faydayı esas alarak, makulde buluşarak sıkıntıları konuşmaya devam edeceğiz.
26 aydır memleketimiz il il geziyoruz. Her hafta iktidarı sokaklardan yükselen sesi dinlemeye çağırıyoruz. Bu çağrılarımız birilerinin sinirine dokunmuş. Geçtiğimiz hafta Tokat'ta bir çiftçi buluşması düzenlendi. Bu adımı en derin hislerle tebrik ediyorum. Madem bizi dinlemeye başladınız, bir sonraki buluşmayı da bakanlarınızla görüşemeyen, sesini duyuramayan çiftçilerimizle yapmanızı bekliyoruz. Hatta bu yayını canlı olarak izlemek istiyoruz.
Bu ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanı, sanki bir şirket yöneticisi, sanki ithalat lobisinin başı kendi ülkesinin besicisinin elindeki hayvanları bakana bunları al diyor. Besicinin şikayeti hayvanı satmak değil, ondan süt üretebilmek. Böyle bir empati yoksunluğuna, vatandaştan uzak olmaya bu kadar uzak bir insan olabilir mi? Hayvancılığa yönelik şu sığ bakış açısına bakar mısınız? Bütün gece arz etmekten bitap düşen yeni Tarım Bakanı da adeta dut yemiş bülbüle döndü.
Kayseri'de bir besici kardeşim, 'Ben hayvanlarıma oruç tutmayı öğrettim' dedi. Yemi azalta azalta oruç tutmayı öğrettim diyor. Söz konusu eski Tarım Bakanı olduğunda gelenin gideni artmadığı söz konusu olsa da yeni bakandan da bir şey beklememek gerektiğini anlamak gerek. Bir çiftçi ağabeyimiz diyor ki, 'Sulayamazsın, yasak diyorlar. Su HES'lere gidecek diyorlar. Pancarlar sussuz olmaz. Ben ne yapacağım şimdi' diyor. Bu durum vatandaşlarımızı da esnafımızı da etkiliyor.
İktidar gerçeklik algısını kaybedip hayal dünyasında yaşamaya devam ederken, tablo bu kadar vahim. İYİ Parti olarak iktidarı uyardık. Çiftçiden ÖTV'yi yılsonuna kadar almayın dedik, dinlemediler. Koşulsuz gübre desteği verin dedik, dinlemediler. Biz inatla gerçekleri söyleyeceğiz. Yarın İstanbul'da Kalkınma Kongrelerimizin 3'üncüsü Üreten Türkiye temasıyla gerçekleştiriyoruz.
Devlet kurumlarıyla devlettir. Yegane unsur da düzendir. Düzenin olmadığı bir anlayışda millet ne refaha, ne huzura, ne de mutluluğa ulaşamaz. Tüm hak ve hürriyetlerimiz devletin kurduğu düzen içinde güvende olabilir. Güvenlik aynı zamanda insan haklarını korumak ve kamu düzenini sağlamak demektir. Devletin hafızasıyla, birikimiyle kurduğu düzen hem vatandaşların hak ve özgürlüklerini kullanabileceklerini, hem de devletin tedbirler almasını içerir.
Bugün dünya savaşın, salgının, göçün kıskacı altında. Devletlerin güvenliğini sağlama kapasiteleri ülkelerin refaha ulaşmada bir ön koşul olmaya devam ediyor. İçişleri Bakanlığı'nın temel görevi, memleketimizin güvenliğini sağlamak, vatandaşımızın hakkını korumaktır. Emniyet teşkilatımız terörden, cinayete birçok alanda fedakarlıklar yaparak çalışıyorlar.
Polis kardeşlerimiz gösterdikleri fedakarlık karşısında, siyasi baskılarla, mobbingle karşılaşıyorlar. Kirli bir düzenle karşılaşıyorlar. İstifalar ve canımızı yakan intihar vakaları artıyor. Koruma polislerinin çektiklerini anlatamam. O insanların AK Partili insanlar tarafından köle gibi görüldüklerini, bu müthiş kişiler tarafından haklarında olumsuz bir kelime söylendiğine katlandıkları psikolojik baskı mı dersiniz... Böyle vahim bir kibirlilik insanları nasıl bir ezme halini hiçbir dönemde görmedim.
Bay kriz ve usta İçişleri Bakanı hiçbir sorun yokmuş gibi davranarak, umursamaz tavır takınarak kirli düzeni devam ettiriyorlar. Kula hakkına giriyorlar, emniyet teşkilatımızın emeğini sömürüyorlar. Teşkilatımızın hakkına giriyorlar, 3600 ek göstergede bir gelişme yok. Son olarak da emniyet teşkilatımızın huzuruna göz diktiler. Yeni tayin sistemine göre tayin bölgeleri 4 bölgeye ayrıldı. Bir polis kardeşimiz 4 defa tayin edilecek.
Sizler vazifenizi yapmak istiyorsunuz, hak ettiğiniz koşullarda çalışmak istiyorsunuz, emeğinizin karşılığını görmek istiyorsunuz farkındayız. Sizleri kendi iktidarı önüne bir kalkan yapmak istiyor. En doğal haklarınızı lütuf gibi sunuyor. Söz veriyorum; kahraman Türk polisinin değerini sadece şehit olduğunda bilen bu köhnemiş zinhiyeti mutlaka değiştireceğiz. 3600 ek göstergeyi çıkarmak da bize nasip olacak.
Ülkemizi bu devlet krizinden kurtarmak bizim elimizde. Memleketimizi İYİ Partimizin güneşiyle ısıtmak bizim elimizde. Bunları gerçekleştirmemize çok az kaldı. Asıl mücadele şimdi başlıyor. İYİ Parti'nin gücünü onlar da görüyor. Mutlaka başaracağız.'' dedi.