Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, ''2024 Mayıs ayı enflasyonu %3,37 olarak açıklandı. Yıllık enflasyon %75,45 ve Ocak-Mayıs 5 aylık enflasyon %22,72 olarak gerçekleşti. Bu oranlarla birlikte Haziran ayı hariç enflasyon farkı ise %6.71 oldu.
7. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde de Kamu İşveren tarafına sunduğumuz teklifler; kamu görevlilerimizin sadece gelirlerini artırmaya yönelik değil aynı zamanda zorunlu harcanabilir giderlerini de azaltmaya yönelik tekliflerden oluşmaktaydı.
Kamu İşveren Heyeti tekliflerimizi; hem günün şartlarına hem de beklenen ve tahmin edilen piyasa verilerine göre değerlendirseydi kamu görevlileri kayıp yaşamayacak, “enflasyon farkı” ile maaş/ücret artışı belirlenmesi son bulacaktı. Bu gerçeği görmeyi Hakem Kurulu da reddetti ve kamu görevlileri için kayıp üreteceği kesin olan maaş/ücret artışına karar verdi.
Geçen yıl aynı dönem gerçekleşen dönemsel enflasyon oranları bu yıl gerçekleşen enflasyon oranlarına göre “rakamsal” olarak çok daha düşüktü.
Mevcut uygulanan sıkılaşma politikaları ve faiz artırımları; enflasyonu düşürme hedefiyle gerçekleştirilse de; üretim ve yatırım alanını olumsuz etkilediği gibi gelir dağılımını da olumsuz etkilemekte, adaletsizliği büyütmektedir.
Bu somut durum; sıkılaşma politikaları enflasyonu düşürmüyor, alım gücünü eritiyor, geçim sıkıntısını büyütüyor gerçeği ile açıklanabilir.
Doğru ve adil sonuçların ortaya çıkabilmesi için politika üreticilerin ve karar alıcıların bakış açısını değiştirmesi, enflasyonun nedeninin “emekçiler-emekliler” gibi gösterilmesinden vazgeçilmesi gerekmektedir. Bunun için gerekli ve şart koşul “piyasaya emekçi gözüyle bakış” anlayışından geçmektedir.
Geçtiğimiz aybaşında biten doğalgaz desteği/muafiyeti; enflasyon rakamlarına yansımasına ilave olarak gelir kayıplarını da artırıyor. Bu düzenlemenin süresinin uzatılması, sabit gelirlilerin hanelerinin desteklenmesi gerekmektedir.
Piyasada oluşan olumsuz tablo ve diğer ekonomik etkenlere ilave olarak kamu görevlilerinin haklarının, kamu görevlileri sendikalarının kazanımlarının engellenmesi; hiçbir emek örgütü tarafından kabul edilebilir ve hiçbir emekçi tarafından da anlaşılabilir bir durum değildir.
2001 yılında kamu görevlileri için çıkarılan Kanun, toplu görüşmelerde mutabık kalınan hükümlerin uygulanması için Bakanlar Kurulu’nun onayına sunulmasını öngörüyordu. 2009 yılında elde ettiğimiz yetki ile 4688 sayılı Kanunun değişmesini ve “toplu sözleşme” masasında alınan Kararların; taraflar arasında imzalandığı gerçeğinden hareketle doğrudan uygulanması” gerektiğini belirttik.
Bu çerçevede, Anayasa Referandumu ile Anayasa’nın 53 ve 128 inci maddeleri yeniden düzenlenmiş, buna istinaden 4688 kısmi de olsa güncellenmiş ve “Taraflar” arasında mutabık kalınan hükümlerin doğrudan uygulanması sağlanmıştır.
Gelinen noktada; Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve 4688 sayılı Kanunda açıkça belirtilen toplu sözleşme hakkımız ve toplu sözleşme kazanımlarımız engellenmekte, Anayasaya, uluslararası sözleşmelere ve Kanuna aykırı hareket edilmekte, “tarafların” kararları; 3. Kişilerin “onayına-oluruna” bırakılmaktadır.
Bu durum, Türkiye’nin 20 yıllık süreçte atmış olduğu demokratik adımları, sendikal örgütlenme alanındaki dönüşümleri ve özgürleşme alanındaki gelişmeleri olumsuz etkilemektedir.'' dedi.