Hiç rezil oldunuz mu bilmiyorum ama bazen kepazeliklere şahit olabiliyor insan. İnsanları rencide edici konuşmanın adı şov olmuş. Şov yapmak uğruna da karşısındakini yerin dibine sokmak da adet olmuş.
Eskiden bir saygınlığı vardı programların. İnsanlar bir saygı çerçevesinde ve ince espri nezdinde eleştirebilirdi birbirini. Programdan kalkıp davalık olmaya da gerek yok sanırım.
Programın çerçevesi ne olursa olsun karşınızdakinin adını, namını ve saygınlığını korumak zorundasınız. Sonuçta bir meziyeti var ve bu meziyetle gündeme getirmek istiyorsunuz. Nedense daha sonra ego savaşına dönüyor ortalık ve buram buram seviyesizlik kokuyor ortalık.
Her şeyin bir sınırı olmalı. Şovmen olunca sınırları aşabileceğiniz anlamına gelmemeli bu. Belli bir format olmalı ve de.
İnsanlar seslerini duyurmak için başvuruyorlar programlara ve farklı tanıttıktan sonra hiçbir anlamı kalmıyor ne yazık ki.
Meziyet sahibi insan da daha seçici olmak zorunda kalıyor tabi ki görünen köye göre.
Konu ne olursa olsun, komedi de olsa insanların özellikleri üzerinden yürümemesi gerekli bu tür şeylerin.
Arkanıza baktığınızda iyi ki yapmışım, diyebileceğiniz deneyimler bırakmalı. Hayıflanılacak anılara doymak gibi bir gayemiz yok.
İnsanlar sadece ve sadece kendilerini ifade etmek isterken “Kepaze” duruma düşüyorlarsa bir yerlerde bir yanlışlık olmalı. Diğer yandan da seçimlerimiz yanlış olabilir. Muhtemel bir neden gibi duruyor.
Evet, belli bir saygınlığı olan kişilerin seçici olmaları ve iyi araştırmaları da gerekli. Karambole yapılan işlerde kendinize güveniniz tam olsa bile karşınızdakine güven olmayabiliyor.
Neden ve sonuçlar içinde boğulmaktansa “Bu da farklı bir tecrübe.” Diyerek geçiştirmek en iyisi. Yoksa olmasaydı, niye oldu kısır döngüsünden çıkmak mümkün değil.
Betül FIRAT
Şair-Yazar