Öne Çıkanlar Mahmut Özer öğrenci sağlık personeli enflasyon Müze ve Ören Yerleri

Sağlık Hizmetlerine Erişimi Kolaylaştırdık

Emine Erdoğan, “2022 Türk Dünyası Kültür Başkenti güzel Bursa’mızda bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bursa, doğası, tarihi ve manevi iklimiyle insan ruhunu yükselten bir şehir. Bu müstesna coğrafya, medeniyetlerin doğumhanesi olmuş, dünyayı değiştiren ecdadımızın ayak izleriyle mühürlenmiş. Ne mutlu bize ki, Bursa bugün, ‘İntegratif ve Anadolu Tıbbı Kongresi’ vesilesiyle bizleri ağırlıyor. Ev sahibimiz, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bursa Tıp Fakültesine ve tüm paydaşlarına teşekkürler. Lokman Hekim'e 'en büyük nimet nedir' diye sormuşlar, 'iyi huylu olmak' demiş. 'En hayırlı mal nedir diye' sormuşlar, 'sağlık' demiş. Çünkü sağlık, güzel ve kaliteli bir yaşamı besleyen, hayata neşe katan bir pınardır. Sadece bireylerin değil, toplumların da huzur ve refahını sağlıklı olma hali belirler. Son iki buçuk yılımız tarihin en büyük salgınlarından birini tecrübe ederek geçti. Sanıyorum ki, sağlığın ve sağlık alanında atılacak adımların önemini çok daha iyi idrak ettik. Sağlığın aslında hayat demek olduğunu daha derinden özümsedik.

Dünya Sağlık Örgütü, 1974’te, sağlığı sadece hastalık ya da bir engelin olmayışı değil, beden, ruh ve sosyal yönden de bir iyilik hali olarak tanımladı. Yani sağlık, çok yönlü, çok boyutlu ve süreklilik arz etmesi gereken bir haldir. Nitekim, insan dediğimiz varlık, sadece bedenden ibaret değil. İnsan, beden ve ruhun bir araya geldiği eşsiz bir mekanizma. İnsan varoluşunun, manayı temsil eden ruh, maddeyi temsil eden beden tarafı var. Bedenin iyi olması ruha mutlaka sirayet ediyor. Aynı şekilde ruh iyi olduğunda beden de iyileşiyor. Sağlık, insanlığın tarih boyunca her dönem büyük önem atfettiği, üzerine çok düşünüp, çalıştığı bir konu olmuştur. Tıp, eczacılık ve botanik gibi alanlarda nice eserler yazılmış, dünyanın ortak bilgi hazinesine eklenmiştir. İnsan sağlığına adanmış bu çaba, nice keşfin de zeminini hazırlamıştır. Şifayı her yerde arayan insan, bitkilerin, hayvanların, toprağın, suyun, seslerin ve hatta kokuların kendine has dillerini deşifre etmiştir. Ve topladıkları bilgilerin ışığında bir yaşam inşa etmişlerdir. İbni Sina bir eserinde şöyle diyor; 'Tedavinin en iyi ve en etkili yollarından biri hastanın aklî ve ruhî güçlerini artırmaktır. Ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, hastanın çevresini sevimli hale getirmek, ona en iyi musikiyi dinletmek ve onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir.' Anlıyoruz ki, sağlık ilacın yanında, yaşadığımız ortam, işittiğimiz ses, etkileşim halinde olduğumuz sosyal çevre gibi birçok unsurla ilgili. İşte Geleneksel Anadolu Tıbbının özü de, denge, ölçü ve doğayla barışık bu yaşam tarzıdır. Bu medeniyet mirasını dışlamadan, modern hayata entegre edebilsek, sağlığın bir kültür olarak yaşandığı, çok daha anlamlı bir dünya inşa edebiliriz.

Hayatın hemen hemen her alanında devrimsel dönüşümler gerçekleşiyor.
Tedavi yöntemleri gelişiyor ve tıpta yeni buluşlar gündem oluyor. Buna rağmen, insan sağlığı hızla bozulmaya, hastalıklar artmaya devam ediyor. Kronik hale gelmiş hastalıkların cenderesinde ömürler geçiyor. İşin kötüsü, bu hastalıklara yakalanma yaşı gittikçe düşüyor. Kanser, diyabet, astım, obezite, insanlar arasında hızla yaygınlaşıyor. Ve maalesef çocuklara da sirayet ediyor. Bu kadarıyla da kalmıyor, bu hastalıklar başka hastalıklara kapı aralıyor. Mesela, obezite; kanser, kalp, kas ve iskelet sistemi gibi hastalıkların davetçisi. Aynı şekilde, diyabet; körlükten felce, böbreklerin iflasından ampütasyona kadar çeşitli felaketlere zemin hazırlıyor. Meselenin özüne indiğimizde kronik hastalıkların çoğunlukla yaşam tarzından kaynaklandığını görüyoruz. Sağlığı hayatın merkezinden uzaklaştırıp, yalnızca hastane binalarına sığdırmamız da hastalıkların ömrünü uzatıyor. Sağlık yalnızca hastalandığımızda aklımıza gelmemeli! Bilakis, yaşantımızı şekillendiren bir düşünceler bütünü olmalı. Bildiğiniz gibi tüm dünyada, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp, son derece talep görür hale geldi. Çünkü bu metod insanı ruh ve beden bütünlüğü çerçevesinde ele alıyor, değerlendiriyor. Sadece hasta olduktan sonra değil, hasta olmamak için yapılması gerekenlere ilişkin de detaylı yaşam reçetesi çıkarıyor. Koruyucu hekimliği esas alıyor. Ancak, GETAT uygulamalarının bilimsel ve akademik bir zeminde yürütülmesi son derece önemli. Çünkü geleneksel tıbbın, modern tıbbın bir alternatifi olarak algılanması çatışmalı bir alan oluşturuyor. Halbuki geleneksel tıp, barındırdığı kadim öğeleriyle, modern tıbbın bir tamamlayıcısı olarak önemli bir yere sahip. Ülkemizin bu anlamda büyük bir potansiyeli ve mirası var. Bu mirasın modern bilimin süzgecinden geçerek günümüze kazandırılmasının, hem medeniyetimizi ihya edeceği, hem de insan hayatına eşsiz bir katkı sunacağı kanaatindeyim. Akademik çalışmaların ve bilim insanlarının GETAT uygulamalarına gösterdiği ilginin son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Bu sayede Türkiye’nin GETAT uygulamalarında önde gelen ülkelerden biri ve tüm dünya için bir cazibe merkezi olacağına eminim. Zira tıp tarihi açısından adeta bir laboratuvar olan medeniyet tarihimizin, tamamı henüz gün yüzüne çıkmamış zengin bir mirası var. Dünyada adından bahsettiren Türk hekimlerinin emin ellerinde, Anadolu tıbbının insanlığın hizmetine kazandırılacağına yürekten inanıyorum.'' dedi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, ''Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları açısından köklü bir medeniyetin mirasını taşıyan, tarihi ve coğrafi zenginliğe sahip ender ülkelerden biriyiz.

Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının geliştirilmesi çabalarımız kapsamında, önemine hepimizin kani olduğu bir etkinlik gerçekleştiriyoruz. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları açısından köklü bir medeniyetin mirasını taşıyan, tarihi ve coğrafi zenginliğe sahip ender ülkelerden biriyiz. Anadolu tıbbının ışığını bugüne taşıyan simge isimlerimiz ve şehirlerimiz var. Bursa, bu şehirlerimizin başında geliyor. Bir kültür şehri olması ve sağlık tarihimiz açısından önemi itibariyle Bursa, Anadolu tıbbı açısından özel bir önem arz ediyor. İnsanlık, bilimin ışığında sosyoekonomik ve sosyokültürel gelişim yolculuğunu sürdürüyor. Bu gelişim, geçmişten gelen kazanımların, edinilen yüklü mirasın üzerine inşa edilmektedir. Tıp bilimi de insanlığın ortak mirası olarak sürekli gelişip, yenileniyor. Sağlık, mutlu bir yaşam sürmek için en çok ihtiyaç duyduğumuz şey. Onun kıymetini bilmek, korunmasını sağlamak bireylerin olduğu kadar toplumun da ortak sorumluluğudur. İnsanlığa sağlıklı bir hayat sunabilmek, sadece bugününü değil, geleceğini de bütün sağlık risklerine karşı korumak, toplumların asli görevleri arasındadır. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' nasihatine muhatap olan atamız Osman Gazi’den bize kalan mirası, siyasi anlayışımızın bir ilkesi kabul ederek sağlıkta dönüşüme imza attık. Sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırdık. İnsanımızın yüzünü güldüren sağlık hizmetlerimizin, istikrarımızı, toplumsal güveni besleyen en önemli atılım olduğunu biliyoruz. Bugün insanların sağlığı ve mutluluğu için sınırları aşarak, bölgemize ve dünyanın pek çok ülkesine de sağlık hizmeti götürüyoruz. Bütün bunları yaparken en önemli güç kaynağımızın nitelikli sağlık çalışanları olduğunun farkındayız.

Gücü yetenin ihtiyacı olana elini uzatması insanlık görevidir. Kadim kültürümüzden gelen bu anlayış, küresel düzeyde ne kadar sahiplenilirse, sağlığın evrensel kapsayıcılığı da o denli mümkün olacaktır. Modern tıbbi bilgi ve yöntemler bizi yeni gelişmelere muhatap kılmaktadır. Ne var ki, bu hızlı gelişmeler, bilimin alt dallarının da yol açtığı etkiyle, hizmet edilmesi amaçlanan insanın parçalardan oluşan bir yapı imiş gibi algılanmasına yol açmaktadır. Günümüz tıbbı, insan deyince, adeta organlar veya sistemler bütünü bir canlıyı aklımıza getiriyor. Bu yaklaşım, insana bütüncül yaklaşım konusunda bizi zorluyor; bizi yeni arayışlara itiyor. Bedeniyle, ruhuyla, inancıyla, kültürü ve geleneğiyle bir bütün olan insanın sağlıkta yeni arayışlara girmesine yol açıyor. Son yıllarda bütün dünyada geleneksel tıbba yöneliş var. İnsanlığın tarihsel birikimi olan geleneksel tıp yöntemlerinin kullanımı, gittikçe yaygınlaşıyor. Uzayan ömür ve kronik hastalıklara bağlı olarak yaşam kalitesinin düşmesi, modern hayat şartlarının getirdiği fiziksel, soysal ve psikolojik birçok soruna çare arayışı, insanların geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarına ilgisini artırıyor. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları, koruyucu hekimlikte ve tedavi süreçlerinde gittikçe artan oranda kullanım alanına sahip oluyor. Bütüncül yaklaşımın sağlık harcamalarını azaltıcı etkisi de insanları, devletleri cezbediyor. Bu yüzden, günümüzde geleneksel tıp uygulamaları, ülkelerin sağlık sistemlerinde kendine gittikçe daha fazla yer edinmektedir. Geleneksel tıp uygulamaları, modern tıbbın alternatifi olmaktan çıkıp tamamlayıcı bir unsuru olarak 'integratif tıp' şemsiyesi altında gittikçe yaygınlaşmaktadır. Kadim tıbbın doğumuna ev sahipliği yapan Anadolu’muz, geleneksel tıp uygulamaları açısından oldukça zengin bir birikime sahip. Türkiye olarak, bu zengin mirası ve imkânları, hem insanımız hem insanlık yararı için kanıta dayalı ve güvenilir bir zemine taşımak konusunda çaba sarf ediyoruz. Türkiye entegrasyon ve standardizasyon açısından bugün itibariyle örnek bir ilerleme kaydetmiş durumdadır. Geleneksel tıp hizmetleri halkımıza, denetlenebilir sağlık kurumlarında, sertifikalı tabipler tarafından sunulmaktadır.'' dedi.

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, ''Tarım ve sağlık birbirinden ayrılamaz konulardır. Bu kongrede bizleri bir araya getirenlere teşekkür ediyorum. Biyolojik çeşitlilik bakımından da Türkiye en zengin ülkelerden biridir. Birçok kültür bitkisinin gen merkezi Anadolu topraklarıdır. Her geçen gün bitkilerin önemi giderek artmaktadır. Avrupa kıtasından daha fazla biyolojik çeşitliliğe sahibiz. Dünya üzerindeki tıbbi bitkilerin yüzde 6’sının Türkiye’de olduğunu ortaya konulmuştur. Türkiye’nin sahip olduğu bu zenginliği, katma değerli hale getirmesi çok önemlidir. Kekik ve defne ihracatından dünya lideriyiz. Elimizdeki florayı daha iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Biyolojik çeşitliliğin kayıt altına alınmasını sağlayarak ciddi bilgi kaynağını ortaya koyduk. Bakanlık tıbbi aromatik bitkilerin katma değerini sağlayan destekler vermeye devam ediyoruz. Bizim tarihimizde, tıp çalışmalarını batıdan önce uyguladığımızı herkes biliyor.'' dedi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.