İnsanoğlu ana rahmine düştüğü andan itibaren öğrenmeye başlayan çok özel bir canlı türüdür. Yeryüzüne geldiği günden itibaren de yaşadığı toplumun bütün özelliklerini kendi bedeninde ve ruhunda barındıran bireydir. Aslında yaşadığı toplumun dışa yansımasıdır. Hal böyle olunca da doğduğu, serpildiği topraklarda kullanılan dili, kültürü, inancı barındırır yüreğinde. Bu nazarla değerlendirildiğinde İbn-i Haldun’un dediği gibi “ İnsanoğlu için coğrafya kaderdir”. Anne babasını seçemeyen birey yeryüzüne anne babasının isteyip seçtiği biri olarak gelir. İlkokul yılları ön ergenlik dönemi bitip ortaokul ve lise yılları gelip çattığında artık hayatı da sorguluyor noktasındadır. Neden buradayım? Niçin bu yoksul mahallede dünyaya geldim? Niye köy hayatı yaşıyorum? Neden her istediğime bazı arkadaşlarımda olduğu gibi ulaşamıyor, her istediği mi alamıyorum? 
Birey kendini ve dünyayı sorgulamaya başladığı andan itibaren önüne iki yol çıkmaktadır. Bunlardan bir tanesi öncelikle kolay olay yoldur. Bu yolu yürümeye karar veren bireyler genelde tembeldir ve suçu başkalarına atmayı tercih ederler. Yetmedi, kader deyip işin içinden çıkmaya çalışırlar. Yaşadığı mekânın şartlarını değiştirmek yerine sorunların düzeltilmesi işini sürekli anne babasına ya da büyüklerine bırakırlar. Onun için, yan gelip yatmak ve sürekli şikâyet etmek birinci öncelik haline gelir. Kendini ve dünyayı sorgulamaya başlayan bireylerden ikinci grup, sorunun parçası olmaktansa çözüm üretmeyi öncelikli yol seçer. Ve yaşadığı çevrenin koşullarını iyileştirmenin birinci kuralını iyi bilir: kendini değiştirmek. Suçu başkalarında aramamak. Malayani işlerle meşgul olup zamanı öldürmemek…

Birinci grup bireylerin topluma ve kendilerine bir şey kazandırma şansları yoktur. Çünkü risk almazlar. Sorunun parçası olmaya devam ederler ve sürekli şikâyetçidirler. Ve maalesef üretken bireyler olmaktan çok uzak bir yaşam alanları vardır. Bunlar kendi ailelerine ve toplumun sırtına yük olmaktan gayrı bir işe yaramazlar. İkinci grup bireyler ise ya yol bulan ya da yol açmakla meşgul olan insanlardır. Gençliğe geçiş döneminden itibaren suçu anne babasında aramayan, çevresinde olan biteni iyi tahlil eden ve bu bağlamda da yaşanmakta olan tüm sorunlara çözüm önerileri getiren bireyler er ya da geç mutlu yaşam alanlarına ulaşırlar. Hayatı yeniden şekillendirme çabası başkalarının ayak izlerini takip ederek amaca ulaşmaz. Kendine disiplinli bir yol tercihi çizen ve konfor alanlarını terk eden bireyler nitelikli ve karakterli insanlar olarak gün yüzüne çıkarlar. Yüzyıllar boyu toprağın altında baskılanan gaz sonrasında dünyanın en değerli taşlarından birine, elmasa döner. Demem o ki, bireydeki cevher konfor alanlarını terk ettiği müddetçe mücevhere döner.

Gelelim bu anlatıdan sonra söylem mi eylem mi meselesine. Yeni neslin yani 2000 yılından sonra doğan çocukların ve bugünün geçlerinin başında büyük bir problem vardır. O da çok hızlı değişen ve dönüşen teknolojidir. Yakın geçmiş zamanda tepegözlerden, yansıtım cihazlarından dem vururken bugün teknolojinin sınırını çizmekte zorluk çektiğimiz araç ve donatım malzemeleri gerçeği var. Milyonlarca bilgiye anında ulaşabilmenin verdiği rahatlık yeni bir sorunsalı da önümüze getirip koymaktadır. O da bunlardan hangileri doğrudur? Kime göre neye göre doğrudur? Ne kadarını kullanmak benim için yeterlidir? Tüm bu sorulara doğru bir yaklaşım için temel çözüm; iyi birer kitap okuyucusu olmaktan geçmektedir. Geçmişte de, günümüzde de ve gelecekte de bu gerçeğin peşinde olmak zorundayız. Zira kitaplar; sizi geçmişin karanlık dehlizlerine, geleceğin büyülü rüyasına ve hayallerine, bugünün muhteşem gerçeklerine giden yolda en büyük dostlarınız olacaktır. Kitaplar size söylem mi eylem mi sorularına cevap bulduracaktır. Hiç düşünmez misiniz, hiç akletmez misiniz diye haykıran İlahi Kitabımız Kuran-ı Kerim’i daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Tüm ilim kapılarına bu kitabımız sayesinde ulaşabileceğimizi gösterecektir. Ve eylemin söylemden çok daha kıymetli bir meleke olduğunu öğretecektir.

Önemli bir hususun altını bu bilgiler ışığında çizmek gerekiyor. Sevgili anne ve babalar çocuklarınıza örnek olunuz. Söylemleriniz anlamsız kalacak ama eylemleriniz onların hayatında iz bırakacak özel fiiller olacaktır. Çocuklar sizlerin işaret ettiği yere gitmezler. Sizlerin yürüdüğü gittiği yere giderler. Bu sebeple söylemlerin hiçbir manası yoktur ta ki eylemle desteklenene kadar. Çocuklarımızın gelişim özelliklerini iyi bilmek zorundayız. Yine bilimin ışığında hazırlanan gelişim süreçlerinde çocuklarımızın her iki yıllık periyodlarla farklı davranışlara büründüğünü unutmayalım. Ve 0-2, ile 16-18 yaş aralığındaki tüm yeni nesil evlatlara iyi rehberlik etmek adına yaş aralıklarının özelliklerine iyi bakalım. Bunun için tek ve kalıcı gerçeğin tekrar altını çizelim. O da yine yeniden söylemek yetmez eylemek lazım. Hâsıl çocuklarımız yaptığınız şeyleri tekrar ederler, söylediklerinizi değil… Söylem mi eylem mi sorusunun cevabı anlaşıldı sanırım.

Ez-cümle çocuklarımız yarınların büyükleri ve iş üretenleri olacaklar. Onların karakterli bireyler olarak yetişmeleri adına bütün emeğini ortaya koyan, okul ortamlarının paydaşları; kıymetli öğretmenler ve idareci arkadaşlarımıza destek vermeye kesintisiz biçimde devam edelim. Yaz aylarında da camilerin çiçekleri olmalarını sağlayalım. Temel dini bilgilere ulaşacakları bu kapılardan geçmeleri çok önemli. İki kanatlı melekler yetiştirme çabamızın içinde birinci kanat akademik başarı ikinci kanat ise ahlaki ve etik bir duruştur. Değerler üzerinden yeni bir nesil yetiştirme çabası yarım kalmamalıdır. Analitik düşünebilen, soran sorgulayan bireyler aynı zamanda çağın teknolojisini iyi kullanmalıdırlar. Tüm gelişmeleri takip edebilmeli, yazılım, etkili iletişim becerileri, iyi bir yabancı dil bilgisine de sahip olmaları sağlanmalıdır. Eğitimde zayi edilecek hiçbir evladımız yoktur. Bu yüzden söylemleriniz değil eylemleriniz onların hayatına olumlu dokunuşlar sağlayacaktır.
Saygılarımla

İrfan ERTAV
Yazar
İnstagram: @yazar.irfan_ertav
Facebook: Uzman Muallim
G-mail:[email protected]

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.