Okulumun kapısında hani şu semtin en iyi okulu var ya hani işte yıldızı parlayan devlet koleji o okulun kapısında, “Bu kapı çocuk gülümsemelerine açılır. “diyor.
Hüseyin Aycibin İlkokulu, HAİ!
Sevgili Velim, bir sabah uyandığımda kapı çalsa, gelen çocukluğum olsa ve hep bizde kalsa diyor musunuz siz de?
Herkes bilir.
Bütün dünya üzerinde bir tek güzel çocuk vardır, bütün anneler de ona sahiptir.
Benim annem derdi ki; 'Kirpi yavrusunu pamuğum, diye severmiş.'
Ruhlarımızı iyileştirmek istiyorsak çocuklarla daha fazla zaman geçirmeliyiz, diyor filozof.
Çocuk deyince sevgi, çocuk deyince gülümseme, çocuk deyince mutluluk geliyor akıllarımıza.
Peki çocuk eğitimi deyince neden çuvallıyoruz?
Ailede çuvallıyoruz, okulda çuvallıyoruz .
Çocuklarımızı yarınlara hazırlarken sabun köpüğünden köprüler kuruyoruz.
Evet, nedir bu çocuklarımızın bizden çektiği, sevgili anne babalar neden biz eğitim işini başaramıyoruz?
Ne istiyoruz ne istiyorsunuz çocuklarımızdan?
Bunu mu istiyorsunuz?
Çocuğunuz;
- Ayakkabısını bile bağlayamasın ama, dersleri iyi olsun.
- Varsın, babası öldüğü için ağlayan bir çocuğa boş gözlerle baksın…ama matematiği düzgün olsun.
- Varsın, evin çalan telefonuna cevap veremesin…ama notları iyi olsun.
- Varsın, eve gelen misafirlerinizle üç kelime konuşamasın…ama fen lisesine gitmiş olsun.
- Varsın, düşen bir çocuk görünce ona gülsün… öksüz nedir bilmesin, yetim nedir bilmesin ama sınıfının birincisi olsun.
- Varsın, kendisinin fazladan harçlığı olduğu halde; kantinden simit alamayan çocuklarla alay etsin…ama öğretmenlerinin gözdesi olsun.
- Varsın, başını okşayıp hatrını soran bir yetişkine dönüp; “Ya siz nasılsınız efendim…” diyemesin…ama, yabancı dili mükemmel olsun.
- Varsın, oyun arkadaşları olmasın…ama, sınavlarda “yüz” çeksin.
- Varsın;
- Taziye nedir, bilmesin,
- Başın sağ olsun ne demek, anlamasın,
- Geçmiş olsun kime denir, niçin denir, haberi olmasın,
- Uğurlar olsun, ne anlama gelir farkında olmasın,
- Ama… karneleri süper olsun.
- Evet…varsın, tek dostu olmasın…ama, iyi gelir getiren bir mesleği olsun…öyle mi…? *
Bu çocuğu bu hale nasıl mı getirdik?
Videoyu başa sararak çocuğunuzla olan iletişiminizin içeriğini dinlemek ister misiniz?
- “Oğlum, çıkar üstünü-başını…doğru derslerinin başına…
- Ne gezmesi…sen önce ödevlerini bitir.
- Oyun mu…gelmeyeyim yanına…
- Geçen dönemin berbat karnesini unuttuğumu sanma…
- Birazdan tek tek bakacağım ödevlerine…
- Yavrum, bıktım ama her akşam ders çalış demekten…
- Şu odanın hali ne küçük bey…?
- Hayır efendim…siz de ana-baba olunca her akşam bol bol televizyon izlersiniz…
- Haftaya veli toplantısı var biliyorsun değil mi küçük hanım…
- Çocuklar…kesin şamatayı!
- Şimdi oynayamayız çok işim var.
- Bıktım sizin çamaşırınızdan bulaşığınızdan.
- Bırak şu tableti, telefonu elinden (Kendi eline telefon yapışmışken)
Bitmeyen ünlemeler…
Ya da doyumsuz çocuklar yetiştiriyoruz.
- Paşam, prensim, prensesim, canım yavrum.
Ne isterse küçük hanım küçük bey koşulsuz veriyoruz.
Tersini yapıp disiplin kazandırmaya otorite kurmaya çalışırken bu sefer araya büyükanne, büyükbabalar giriyor.
Yoğun çalıştığımız için evlatlarımızı emanet ettiğimiz ebeveynlerimiz artık anneanneler ve babaanneler…
Ya da daha acısı Türk kültürünü bilmeyen bakıcı devşirmeler…
Ve onlar benim prensesim, benim prensim, evladımın evladı diyerek tüm kuralları alt üst ediyor.
Çocuk odaklı düşünürken öğretmenini kötüleyen, anne babasının koyduğu kuralları alt üst eden, mutluluğu torununun mutluluğunda ararken şımarık çocuklar girdabında boğulan bir ailemsi yapıdan bahsediyorum.
Günümüz çocuklarının isteklerinin çoğu, ihtiyaçlarının ise pek azı karşılanıyor.
Çocuğumuzla ilişkimiz ne yaz gibi olmalı ne kış gibi .
Ne çok sıcak olmalı ne çok soğuk.
Çocuğumuzla ilişkimiz bahar gibi olmalı. Her dem taze, her an uyanık.
Tadında olmalı ilişkimiz.
Zamanında kalkmalı evlat zamanında okula gitmeli .
Öz bakımını yapabilmeli.
Okul ve ev arasında dengeyi kurabilmeli.
Bizim yaşadığımız travmaların ürünü değildir çocuk.
Çocuk bireydir, yetişkin adayıdır.
Bu ülkenin geleceğidir.
Yapmamız gereken nedir peki?
Evde bir sorun olduğunda, evde hasta varsa, yakınlarımızdan birini kaybettiysek, ciddi bir çatışma varsa, bir hastalık var ise ciddi bir ekonomik kriz var ise mutlaka okul yönetimi, öğretmen ve rehberlik servisi ile iş birliği yapmamız gerekir.
Sınıf öğretmenini, rehberlik servisini okul yöneticilerini mutlaka süreç hakkında bilgilendirmelisiniz.
Çocuğum etiketlenir diye rehberlik servisi ile iş birliğinden kaçarsak, rehberlik araştırma merkezlerine yönlendirmemizden kaçarsanız bunun travmalarını hep birlikte yaşayacağız.
Bakınız biz kuluz.
Siz ‘cool’ sunuz.
Ancak mevzu sizin çocuğunuz.
Çocuğunuzu en iyi siz tanıyorsunuz.
Ve bize çocuğunuzla ilgili detayları vermiyorsanız bizi de sorununuzun bir parçası yapacaksınız demektir.
• Mesela, çocuğunuz hakkında şunları hiç merak ettiniz mi:
- Elinin neye yatkın olduğunu,
- Gönlünün neler arzuladığını,
- Dilinin neye uyumlu olduğunu,
- Göz zevkini,
- Hangi oyunlardan hoşlandığını,
- Neleri “merak” ettiğini,
- Arkadaşları ile en çok hangi oyunları oynadıklarını,
- Hangi oyunlarda başarılı olduğunu,
- Futbolla ilgisini, basketle arasını, satrançla havasını…hiç merak ettiniz mi acaba?
- Bisiklet sürmeyi öğrenip öğrenmediğini,
- Resim dersiyle ilgisini,
- En iyi arkadaşını, en sevdiği müziği
- En sevdiği oyunu, sanatçıyı,
- Müzikle arasını…hiç mi sormadınız…
• Öyleyse çocuğunuzla:
Ayağı yere basan bir iletişim kuramazsınız.
– Her sözünüze tepkili olması,
– Lafı ağzınıza tıkaması,
– Bazen de sizi terslemesi,
– Hayallerinizin suya düşmesi…hep bundandır…sevgili velim. Hep bundandır.**
Anne, baba, çocuk telefonsuz, tabletsiz ve dijital mutluluklar olmadan ne zaman birlikte zaman geçirdiniz?
Medeni durumunuz boşanmış olabilir.
Yetişkinler birbirinden ayrılabilir ama evlatlarınızdan ayrılamazsınız.
Çocuğu anneden çocuğu babadan koparmak için onu rüşvetle, promosyonlarla kandırmak nereye kadar?
Lami cimi yok, çocuğunuz için bir araya geleceksiniz .
Beraber yemek yiyeceksiniz.
Sinemaya gideceksiniz.
Veli toplantısına katılacaksınız.
Öğretmeniyle ilişkiniz her zaman iyi olacak.
Çocuğunuzla ilgili kararları birlikte alacaksınız çünkü çocuk sizin ortak çocuğunuz.
Çünkü siz annesiniz.
Çünkü siz babasınız.
Çocukların karınlarını ve zihinlerini doyurduğumuz kadar ruhlarını da beslemeliyiz.
Sevgi hırsızı ve sevgi arsızı çocuklar yetiştiriyoruz. Çocuklar ya sevgiye aç ya da sevgi gösterilerinden kusmak üzere.
Çocuklarınız ara sıra göz göze geldiğiniz ve ara sıra yemlediğiniz, akvaryumda beslediğiniz Japon balıkları değildir.
Evlatlarınıza zaman ayırmazsanız zaman sizi evlatlarınızdan ayıracaktır.
Vesselâm.
Erhan Ziya SANCAR
Eğitimci Yazar
KAYNAKÇA
*** DÖKMEN, Üstün
Arif KOÇ 9 Ay Önce
Elinize yüreğinize sağlık Erhan hocam. Yazılarını bana göre çok sade anlaşılır ve Erhan hocaya özel anlatım dili. Tebrikler teşekkürler
Sakine 9 Ay Önce
Ağzınıza sağlık Müdür Bey, Yine bizleri gerçeklerimizle yüzleştirdiğiniz, özeleştiri yapmamız gereken güzel bir yazı kaleme almışsınız. Kaleminize sağlık.
Sakine 9 Ay Önce
Ağzınıza sağlık Müdür Bey, Yine bizleri gerçeklerimizle yüzleştirdiğiniz, özeleştiri yapmamız gereken güzel bir yazı kaleme almışsınız. Kaleminize sağlık.
Filiz ATAY 9 Ay Önce
Önceliği eğitime vermediğimiz sürece davranış problemi yaşayan ,bencil,sorumsuz ve duyarsız bir nesle gebeyiz.Bunu çözmenin yolu eğitimdeki fazlalıkları atarak bilgi yüklemenin önüne geçmektir.Müfredatın hafifletilerek yaparak ve yaşayarak öğrenmeye ağırlık verilmelidir.Görsel ve duyuşsal imbiğinizden süzerek kaleme aldığınız kıymetli bilgilendirme yazınızı zevkle okudum.Kaleminize sağlık.Saygılar.
Filiz ATAY 9 Ay Önce
Önceliği eğitime vermediğimiz sürece davranış problemi yaşayan ,bencil,sorumsuz ve duyarsız bir nesle gebeyiz.Bunu çözmenin yolu eğitimdeki fazlalıkları atarak bilgi yüklemenin önüne geçmektir.Müfredatın hafifletilerek yaparak ve yaşayarak öğrenmeye ağırlık verilmelidir.Görsel ve duyuşsal imbiğinizden süzerek kaleme aldığınız kıymetli bilgilendirme yazınızı zevkle okudum.Kaleminize sağlık.Saygılar.
Funda karagul 9 Ay Önce
Cok guzel cok basarili bir yazı öğütler.. umarım bizde basarabillirix...